27 Nisan 2024 - 18 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Şûrâ Suresi 14. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vemâ teferrakû illâ min ba’di mâ câehumu-l’ilmu baġyen beynehum(c) velevlâ kelimetun sebekat min rabbike ilâ ecelin musemmen lekudiye beynehum(c) ve-inne-lleżîne ûriśû-lkitâbe min ba’dihim lefî şekkin minhu murîb(in)

Onlar, aralarındaki hırs ve haset yüzünden, kendilerine bu hususta bilgi geldikten sonra ayrılığa düştüler ve Rabbin, muayyen bir zamana kadar onlara azap etmemeyi takdir etmeseydi aralarında çoktan hükmedilirdi ve onlardan sonra kitaba varis olanlarda bu hususta elbette şüphe içindedir, tereddüde düşmüşlerdir.

Onlar (İslam’a uymak ve Allah’ın rızasını aramak yerine, Dini; nefsi beklentilerine göre yorumlayanlar) kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki ’tecavüz ve haksızlık’ (haset, hıyanet ve ihtiras) dolayısıyla ayrılığa düşmüşlerdir. Eğer Rabbinden adı konulmuş bir ecele (belirlenmiş süreye) kadar, geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı; muhakkak aralarında hüküm kesilmiş (işleri bitirilmiş)ti. (Maalesef şu da bir) Gerçektir ki; onların ardından kitaba mirasçı (Kur’ani gerçeklerden haberdar) olanlar(ın bir kısmı) ise, herhalde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler (tam ve sağlam bir imana sahip değillerdir. Oysa şek ve şüphe imanı çürütmektedir).

Bize de kitap verildi diyenler, kendilerine gerçek bilgiler vahiy yoluyla gelince, ayrılığa düştüler. Eğer kıyamet saatinin önceden alınmış bir kararla daha sonra gerçekleşeceği belirlenmiş olmasaydı, hemen aralarında kesin karar verilir ve iş bitirilmiş olurdu. Ama onlardan sonra kitaba varis olanlar da, yine kitaptan yana tam bir şüphe içindeydiler.

Onlar, kendilerine doğru bilgiler geldikten sonra, liderliği ve hakimiyeti hep kendi uhdelerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, şer'î kurallara karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrılığa düştüler. Eğer insanların sorumlu tutularak muhakeme edileceği, mükâfata nâil olanla cezaya müstehak olanların hükümlerinin kesinleşeceği ile ilgili, rahmeti gazabına baskın olan Rabbinin koyduğu-kurduğu,belli bir vadeye kadar mühlet verilen bir hüküm, bir düzen olmasaydı, ayrılığa düştükleri konularda onların aralarında âcilen yargı gerçekleştirilir, hüküm icra edilirdi. Onların ardından kutsal kitapları miras olarak devralanlar da, hak kitaba, Kur'an'a karşı sû-i zanlarının-artniyetlerinin beslediği şüphe içindedirler.

Onlar ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki kinden dolayı ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından, belirli bir süreye kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı aralarında hüküm verilmiş olurdu. Onlardan sonra kitaba mirasçı kılınanlar da onun (peygamberin) hakkında gocundurucu bir tereddüt içindedirler.

Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'tecavüz ve haksızlık' dolayısıyla ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden, adı konulmuş bir ecele kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Şüphesiz onların ardından Kitaba mirasçı olanlar ise, her halde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler.

(Geçmiş ümmetlerin veya ehl-i kitabın) ayrılığa düşmeleri ise, kendilerine ilim geldikten sonra (ayrılığın sapıklık olduğunu bildikten sonra) sırf aralarında hased ve azgınlıktan dolayıdır. Eğer Rabbinden tayin edilmiş bir vakte (kıyamete veya ömürlerinin sonuna) kadar azabın gecikmesine dair bir söz (vaad-i ilâhî) geçmiş olmasaydı, aralarında (kâfir olanların) helâk işleri mutlak bitiriverilirdi. O peygamberlerin arkasından (asr-ı saadet zamanında) Kur'an'a vâris kılınan ehl-i kitab da ondan muhakkak endişe veren bir şübhe içindedirler.

Ve onlar, ancak kendilerine doğru bilgi geldikten sonra kıskançlık ve azgınlıktan dolayı tefrikaya düştüler. Eğer Rabbinden belli bir süre için verilmiş bir söz olmasaydı, işleri bitirilecekti. Ve onlardan sonra Kitaba (Tevrata) varis olanlar, onun hakkında kuşkulu bir tereddüt içindedirler.

Kendilerine ilim geldikten sonra ihtilafa düşmeleri, sırf aralarındaki kıskançlıktan dolayıdır. Eğer Rabbin tarafından belirli bir süreye kadar önceden verilmiş bir söz olmasaydı, kesinlikle aralarında hüküm verilecekti. Onlardan sonra kendilerine kitap verilenler de kesinlikle o din hakkında aşırı şüphe içerisindedirler.

Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, —aralarındaki çekemezlik yüzünden— bölük bölük oldular, eğer, Tanrın katından adanmış bir güne dek, bir söz geçmeseydi, araların düzeltirdi, onlardan sonra, kitaba erenler ondan şek içindedirler, ondan şüphededirler

Onlar, kendilerine hakikatin bilgisi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir hüküm gelmemiş olsaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. İşte bakın, öncekilerden ilahi kelamı devralanlar (şimdi) onun öğretileri hakkında şüpheye varan büyük bir tereddüt içindeler.

’İlme nâil oldukları vakit sâika-i hased ile fırkalara taksîm olundılar. Allâh’ın ’azâbını vakt-i mu’ayyene ta’lîk iden kelâmı sebkat itmiş olmaya idi ânların haklarında hüküm olunur idi, ehl-i kitâbdan sonra Kur’ân’a vâris oldılar fakat şübhe idiyorlar bu şübhe töhmete ilkâ idici bir şübhedir.

Kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düşmeleri, ancak, birbirini çekememekten oldu. Eğer belirli bir süre için Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hemen hükmedilirdi. Arkalarından Kitaba varis kılınanlar da ondan şüphe ve endişe içindedirler.

Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra Kitab’a mirasçı kılınanlar da, onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

Onlar (peygamberlerin muhatapları), özellikle kendilerine dine dair bilgi geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden bölünüp parçalandılar. Rabbin tarafından belirli bir süre tanıma sözü verilmemiş olsaydı, aralarında hemen hüküm verilir, iş bitirilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içine düşmüşlerdir.

Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar Rabbinden bir (erteleme) sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.  

 Ayrılığa düşenlere gelen ilim tabiri, azap haberinin bildirilmesi, Hz. Peygamber’in gönderileceği haberi, peygamberlerin ve kitapların bildirdikleri ... Devamı..

Kendilerine bilgi ulaştıktan sonra sırf aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Belli bir zaman için Rabbinin verilmiş bir söz olmasaydı onların arasında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba mirasçı olanlar da ondan kuşku ve şüphe içindedirler.

Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, ancak aralarındaki, çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından azabın ertelendiğine dair bir söz geçmemiş olsaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a vâris kılınan kitap ehli de Kur'ân hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.

Tefrikaya düşmeleri ise kendilerine ılim geldikten sonra sırf aralarında Bagy-ü ıhtırastan dolayıdır, ve eğer rabbından müsemmâ bir ecele kadar diye bir kelime geçmiş olmasa idi, aralarında hukmi kaza mutlak icra edilir bitirilirdi, arkalarından kitâba vâris kılınanlar da ondan işkilli bir şekk içindedirler

(Resûlüm!) Onlara (ehl-i kitaba, senin hak peygamber olduğuna dair kesin) bilgi geldikten sonra (îmân ederek, hakkın emirlerine uymak yerine) sırf aralarındaki çekememezlik (ve ihtirasları) yüzünden kendi aralarında ayrılığa düştüler. (İçlerinden kimileri sana ve tebliğ ettiğin hususlara îmân ederek müslüman oldu. İçlerinden kimileri de hakkı inkârda ısrar etti.) Şâyet Rabbinin, (hesap ve cezanın âhirete tehirine dair) önceden takdir ettiği bir süre olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmişti (de hakkı inkâr edenler helâk edilmişti). Şüphesiz onlardan sonra, Kitâb’a vâris kılınanlar da onun (Kur’ân’ın) hakkında derin bir şüphe içindedirler.

Onların, kendilerine ilim¹ geldikten sonra anlaşmazlığa düşmelerinin nedeni kıskançlık ve ihtiraslarıdır. Eğer Rabb'inden, “belirlenmiş bir süreye kadar” sözü verilmemiş olunsaydı, aralarında hemen hüküm gerçekleştirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar², derin bir kuşku içindedirler.

1- Vahiy. 2- Ehl-i Kitap.

Onlar ancak kendilerine ilim geldikden sonradır ki, aralarındaki ihtiraas yüzünden, ayrılığa düşdüler. Eğer Rabbinden ad verilmiş bir va'deye kadar bir söz geçmiş olmasaydı aralarında muhakkak hukûm verilmiş (her şey olub bitirilmişdi) bile. Onlardan sonra kitaba mîrascı yapılanlar da ondan mutlak şübheci bir tereddüd içindedirler.

(Ehl-i kitab) ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarında haddi aşmaktan (ve hasedden) dolayı ayrılığa düştüler. Hâlbuki Rabbinden belirli bir vakte kadar (azâbın te'hîrine dâir) önceden (söylenmiş) bir söz olmasaydı, elbette aralarında hüküm verilmiş olurdu.Doğrusu kendilerinden sonra kitâba vâris kılınanlar da, ondan, (kendilerine) kuşku veren ciddî bir şübhe içindedirler.

Aralarındaki çekememezlikten dolayı, onlara gelen ilimden sonra ayrılıklara düştüler. Allah’ın belirlemiş olduğu bir zamana kadar bir sözü olmasaydı, aralarında hüküm çoktan verilmiş olurdu. Onlardan sonra kitaba mirasçı olanlar, kitap hakkında şüphe ve tereddüt içine düştüler.

Onların dinde ayrılığa düşmeleri ancak kendilerine bilim geldikten sonra oldu. Bu da aralarındaki kıskançlık yüzünden ileri geldi. Eğer çalabının belli bir son için sözü geçmiş olmasaydı, kesenkes araları çoktan yargılanmış olurdu. Onlardan sonra kendilerine Kitap kalanlar onun işkili içinde bocalayıp duruyorlardı.

Onların dinde ayrılığa düşmeleri [⁶] ancak kendilerine tevhide ait ilim geldikten sonra oldu [⁷]. Bu da aralarında haset ve inattan dolayı idi. Eğer Rabbinden muayyen zamanlarına kadar cezalarının tehiri hakkında bir söz geçmemiş olsaydı aralarında iş olup biterdi [⁸]. Onlardan sonra Kitab/a vâris olan müşrikler kuvvetli bir şüpheye düşmekle hayrette kalmışlardır [⁹].

[6] Tevhid-i Bâri veya nübüvvet-i Muhammediye hakkında bir kısmının mü'min, bir kısmının kâfir olmaları.[7] Kendilerine gönderilenlere peygamber taraf... Devamı..

Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, ancak birbirlerini çekememekten dolayı ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden belirli bir süre için verilmiş bir söz olmasaydı, aralarında çoktan hüküm verilirdi.⁸ Muhakkak ki onlardan sonra Kitab’a vâris kılınanlar da onun hakkında kaygı verici [murîb] bir ikilem [şekk] içindedirler.

8 Krş. Yûnus, 10/19; Hûd, 11/110; Tâhâ, 20/129; Fussilet, 41/45

Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki ihtirastan kaynaklanan azgınlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer senin Rabbinden, adı konulmuş bir ecele kadar verilmiş bir söz olmasaydı, muhakkak aralarında hemen hüküm verilmiş olurdu. Şüphesiz onların ardından kitaba mirasçı olanlar ise, ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler.

Çünkü onlar, kendilerine Allah katından iknâ edici bilgi ve belgeler ulaşmasına rağmen, sırf aralarındaki ihtirâs ve kıskançlık yüzünden Allah’ın ayetlerini tahrif ederek dinde ayrılığa düştüler! Eğerbu dünyanın imtihân yeri olduğuna, bu yüzden Allah tarafından belirlenmiş bir vakte kadar günahkârlara mühlet tanınacağına; asıl ceza ve mükâfâtın ise ancak âhirette verileceğine dâir Rabb’in tarafından ezelden belirlenmiş bir yasa olmasaydı, aralarında hüküm verilmiş ve işleri bitirilmiş olurdu. Önceki inkârcı ataları nasıl hakîkatten yüz çevirdilerse, onlardan sonra kutsal Kitabı devralanlar da, bugünonun gerçekten ilâhî kaynaklı olup olmadığı hakkında kendilerini gerçekten rahatsız eden karmakarışık bir şüphe ve tereddüt içindedirler!

Onlara İlim geldikten sonra aralarında bağy / çekemezlik / haksızlık / azgınlık yaparak bölünüp parçalandılar.
Eğer senin rabbinden belli süreye kadar bir kelime / söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilirdi.
Onların sonrasından Kitab’a mirasçı kılınanlar, ondan elbette kuşku verici bir şüphe içindedir.

İnsanlar, Tevrat gibi bir kitaba sahip olduktan sonra birbirilerine düşüp parçalandılar. Eğer Allah'ın vaktiyle verilmiş: ceza ahirette şeklinde vadeli bir sözü olmasaydı, onların işi çoktan bitmişti. Resulüm! Şimdi Tevratın varisi Hristiyanlar da kendi kitapları İncil hakkında derin bir kuşku içindedirler.

Onlar; kendilerine bilgi geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. İnsanlara ömürleri boyunca yanlışlarından dönme şansı için süre verilmeseydi, suçlarının karşılığı ceza hemen verilirdi.

Kendilerine bilgi geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. [*] Belirli bir süreye kadar Rabbinden bir söz geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar (Mekkeliler) de şüphesiz ki ondan (Kur’an’dan) kuşkulandıran bir şüphe içindedir.

Benzer mesajlar: Bakara 2:213; Âl-i İmrân 3:19; Yûnus 10:93; Câsiye 45:17; Beyyine 98:4.

O (kâfirler) kendilerine ilim geldikten sonra,¹ sadece aralarındaki çekemezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinin, onların belirli bir süreye kadar yaşatılacaklarına dâir (önceden) verilmiş bir sözü olmasaydı onlar derhâl helâk edilirlerdi. Onlardan sonra kitaba vâris kılınanlar² da (şimdi) bu (Kur’an)’dan çok ciddî bir şüphe içerisindeler.

1 Demek ki ilim, insanların ıslahı için yeterli olamamaktadır. Buradan kâfirlerin dinsiz ilim sevdalarının altında yatan şeyin, ne olduğu da anlaşılma... Devamı..

[Geçmiş vahiylerin mensuplarına gelince,] onlar [hakikati] tanıyıp öğrendikten sonra, aralarındaki kıskançlık ve çekişmelerden dolayı bütünlükten uzaklaştılar; ¹⁵ ve Rabbinden [O’nun koyduğu] belli bir vadeye kadar [bütün hükümleri iptal eden] bir hüküm gelmemiş olsaydı, onlar arasında [baştan] her şey karara bağlanmış olurdu. ¹⁶ İşte bakın, öncekilerden ilahî kelâmı devralanlar ¹⁷ [şimdi] onun öğretileri hakkında ¹⁸ şüpheye varan büyük bir tereddüt içindeler.

15 Lafzen, “kendilerine bilgi gelinceye kadar bütünlüklerini bozmadılar” -yani, Allah’ın bir olduğu ve peygamberlerin tümünün öğretilerinin temelde ay... Devamı..

Vaktiyle onlar kendilerine hakikatin bilgisi geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilaf edip gruplara ayrıldılar. Eğer cezaların belirli bir süreye kadar erteleneceğine dair Rabbin tarafından verilmiş bir hüküm olmasaydı onların işi çoktan bitirilmiş olurdu. Onların ardından gelen o kitabın mirasçıları bu Kuran hakkında da derin bir şüphe ve tereddüt içindedirler. 2/213, 98/1…5, 18/58-59, 16/61, 35/45

Onlar,[⁴³¹⁶] hakikatin bilgisi kendilerine ulaştıktan sonra, sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden birbirlerine düştüler:[⁴³¹⁷] Ve eğer Rabbin tarafından daha önceden belirli bir vâdeye kadar ertelendiğine dair bir yasa konmasaydı, haklarındaki hüküm hemen infaz edilirdi. İşte onların ardından gelen (eski) vahyin (son) vârisleri de, bu (vahiy)den dolayı tereddütle karışık bir şüphe içindedirler.[⁴³¹⁸]

[4316] Yani: Önceki kitapların eski kuşak muhatapları. [4317] Lafzen: “hakikatin bilgisi kendilerine ulaşıncaya kadar birbirlerine düşmediler”. Yan... Devamı..

(Yahudiler, Nasrânîler gibi kitap ehli denilen eski kavimler) Kendilerine ilim -tefrikanın doğru olmadığına ait bilgi- geldiği halde sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. (Her biri kendi batıl kanaatini mezhebini ileri sürerek başkalarının inancını çürütmeye çalıştılar, böylece İslam ve Peygamberlerin birliğini bozdular, ey Muhammed) Eğer Rabbinden (onların cezalanmasının) belli bir süreye -kıyamete- dek ertelenmesine dair bir söz geçmiş olmasaydı muhakkak ki aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba varis kılınanlar da (Resulullah s.a.s.’a erişen kitap ehli de) ondan (İslam'da tefrikanın doğru olmayıp, her peygamberin hakk'ı getirdiğinden, dolayısıyla Resulullah s.a.s.'a ve Kur'an'a iman etmenin gerekli olduğundan) kuşku içindedirler! (Nitekim Beyyine suresinin 4. ayetinde: "Kendilerine kitap verilenler, kendilerine açık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler" buyurulmuştur.)

Onlar kendilerine bilgi (islam) geldikten sonra ayrılığa düşüp azdılar. Eğer rabbinden belirlenmiş bir vakte kadar verilmiş bir söz geçmeseydi onlar hakkında hükmünü verirdi. Ve onlardan sonra kitaba varis olanlar ondan (kitaptan) şüphe içindedirler.

Ve tefrikaya düşmediler, ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, mücerret aralarında haddi tecavüz etmekten dolayı (tefrikaya düştüler). Ve eğer Rabbinden bir muayyen ecele kadar sebk etmiş bir kelime bulunmasa idi elbette aralarında hükmolunurdu. Ve muhakkak o kimseler ki, onlardan sonra kitaba vâris oldular, elbette ondan mütehayyirâne bir şekk içindedirler.

Geçmiş ümmetler, ancak kendilerine buna (tefrikanın haram olduğuna) dair bilgi ulaştıktan sonra, sırf aralarındaki ihtiras ve haset yüzünden, bölündüler. Daha önce Rabbin tarafından yürürlüğe konulan vaad, yani cezayı belirli süreye, kıyamete kadar erteleme sözü olmasaydı, onların işleri çoktan bitmişti bile! Ehl-i kitaptan sonra kitaba vâris kılınanlar (Mekke müşrikleri) onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden belli bir süreye kadar yaşatma sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilir(işleri bitirilir)di. Onlardan sonra Kitaba varis kılınanlar ondan, kuşku veren bir şüphe içindedirler.

Yani Allah'ın Resulü devrindeki Kitap ehli.

Edyân-ı sâire erbâbının tevhîdde tefrikaları, ancak tevhîdin hak oldığına 'ilim geldikden sonra aralarındaki hasedden dolayıdır. Eğer onların 'azâblarının bir vakt-i mu'ayyene te'hîri hakkında rabbinden bir hüküm sebk itmemiş olsa idi dûçâr-ı 'azâb idilirlerdi. Onlardan sonra kitâba vâris olanlar o kitâb hakkında kuvvetli şek ve şübhededirler.

Ayrılığa düşmeleri, kendilerine bu bilgi geldikten sonra, birbirlerini kıskanmalarından dolayı oldu. Sahibinin, o belirlenmiş ecellerine kadar özgür bırakma sözü[*] olmasaydı hemen yargılanırlardı. Onlardan sonra Kitaba mirasçı olanlar ise kuşku içinde bocalayıp dururlar.

[*] Ecel konusu için Bkz:En'am 6/2 ve dip notu.

Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki “haksız tecavüz” sebebiyle gruplara ayrıldılar. Eğer Rabbin'den belirlenmiş bir süreye kadar bir söz olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilmiş olurdu. Onların ardından kitaba mirasçı olanlar da elbette ondan bir şüphe ve tereddüt içindedirler.

Onlar ise, kendilerine ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belirlenmiş bir vakte dair Rabbin tarafından daha önce verilmiş bir söz olmasaydı,(7) aralarında hüküm çoktan verilirdi. Onlardan sonra kitaba vâris olanlar da hâlâ kitap hakkında derin bir şüphe içindeler.

(7) Onlara süre tanınacağına ve ödül ile cezaların kıyamet günü verileceğine dair Allah’ın vermiş olduğu hüküm olmasaydı.

Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler. Eğer belli bir süreye kadar erteleme sözü Rabbinden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar da onun hakkında, işkillendiren bir kuşku içindedirler.

daħı bölük bölük olmadılar illā andan śoñra kim geldi anlara bilmek ḥased içün kim aralarındadur. daħı eger degül-misse söz kim geçdi çalabuñdan adanılmış vaķta degin hükmi olına-y-dı [258b] aralarında. daħı bayıķ anlar kim mįrāŝ virinildiler kitāb ya'nį yāhūd daħı naśrānį anlardan śoñra şek içindedür andan ya'nį muḥammed’den gümān bıraġıcı.

Daḫı anlar ayrılmadılar, illā özlerine ‘ilm geldüginden ṣoñra düş‐manlıḳ bile aralarında. Eger evveldeki kelime olmasa‐y‐dı senüñTañrıñdan ḳıyāmet günine degin, ḥükm olurdı aralarında. Daḫı ol kimseler kimīrāẟ itdükleri kitābı, anlardan ṣoñra aña gümān iderler.

Onlar yalnız özlərinə (tövhid haqqında) elm gəldikdən sonra aralarındakı ədavət (həsəd) üzündən ayrılığa düşdülər. Əgər (cəzanın) müəyyən bir vaxtadək (qiyamət gününə qədər tə’xirə salınması barədə) öncə Rəbbindən bir söz olmasaydı, aralarında dərhal hökm verilərdi (hamısı elə dünyada əzaba düçar edilər, bununla da iş, yə’qin ki bitmiş olardı). Onlardan sonra kitaba varis olanlar da (yəhudilər, xaçpərəstlər və ya özlərinə Qur’an göndərilmiş müşriklər də) onun (Qur’nın, peyğəmbər əleyhissəlamın) barəsində dərin (başqalarını da şübhəyə salan) bir şəkk içindədirlər.

And they were not divided until after the knowledge came unto them, through rivalry among themselves; and had it not been for a Word that had already gone forth from thy Lord for an appointed term, it surely had been judged between them. And those who were made to inherit the Scripture after them are verily in hopeless doubt concerning it.

And they became divided(4544) only after Knowledge reached them,- through selfish envy as between themselves. Had it not been for a Word that went forth before(4545) from thy Lord, (tending) to a Term appointed, the matter would have been settled between them: But truly those who have inherited the Book after them are in suspicious (disquieting)(4546) doubt concerning it.

4544 Cf. 2:213. If you reject Truth after it has reached you, it can only be through selfish contumacy or envy. 4545 Cf. 10:19 , and n. 1407. Allah's ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.