1 Mayıs 2024 - 22 Şevval 1445 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Âl-i İmrân Suresi 179. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Mâ kâna(A)llâhu liyeżera-lmu/minîne ‘alâ mâ entum ‘aleyhi hattâ yemîze-lḣabîśe mine-ttayyib(i)(k) vemâ kâna(A)llâhu liyutli’akum ‘alâ-lġaybi velâkinna(A)llâhe yectebî min rusulihi men yeşâ/(u)(c) feâminû bi(A)llâhi verusulih(i)(c) ve-in tu/minû vetettekû felekum ecrun ‘azîm(un)

Allah, inananları, şu bulunduğunuz halde bırakmayacak, sonucu, pisi temizden mutlaka ayırt edecek. Ve Allah size gaybı da bildirecek değil, fakat peygamberlerinden dilediğini seçer, gaybı bildirir ona. İnanır ve sakınırsanız hiç şüphe yok ki size büyük bir ecir var.

Allah, murdar (ve münafık) olanı, temiz ve mübarek olandan ayırt edinceye (sadıklarla, sahtekârları belirleyinceye) kadar, (ey münafıklar) mü’minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz (ikili oynamak, fesatçılık ve fırsatçılık yapmak, Dini ve davayı kullanmak gibi) durumda (ve onlarla bir arada) bırakacak değildir. Ve tabi Allah size gaybı da bildirecek değildir. (Hatta pis tıynetli ve çirkef niyetli HABİSLERİ; temiz ve halis mü’minlerden ayırıncaya kadar bu imtihan sürecektir.) Lâkin Allah, elbette elçilerinden dilediğini seçip (bazı sırlarından haberdar kılmaktadır.) Öyleyse siz de Allah’a ve elçilerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.

Allah mü'minleri de, Uhut savaşında içine düştükleri zayıflık ve şaşkınlık hali üzere bırakacak değildir, sonunda iyiyi kötüden ayıracaktır. Ve Allah gayb bilgilerini yani insanın akıl ve idrakiyle kavrayıp bilemiyeceği şeyleri de size bildirecek veya anlama gücü verecek de değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse Allah'a ve elçilerine inanın, eğer inanır ve yolunuzu Allah ve kitabıyla bulmaya çalışırsanız, sizin için büyük mükafat vardır.

Allah mü'minleri, sizin hâkim olduğunuz düzende yaşamaya terkedecek değildir.
Sonunda murdarı temizden, kâfiri, fâsıkı, münafığı mü'minden ayıracaktır.
Allah sizi, duyu ve bilgi alanı ötesine, gayb âlemine vâkıf kılacak da değildir. Fakat Rasullerinden sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri seçip onu gayba vâkıf eder, mü'mini, münafığı ayırt ettirir.
Allah'a ve Rasullerine iman edin. İman eder, Allah'a sığınıp, emirlerine yapışır, günahlardan arınıp, azaptan korunur, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranır, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olursanız sizin için büyük mükâfat vardır.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 72/26-27.

Allah, mü'minleri şu bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; pis olanı temiz olandan ayıklayacaktır. Allah sizi gaybden haberdar edecek de değildir. Ancak Allah peygamberlerinden dilediğini seçer. [21] Şu halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve kötülüklerden sakınırsanız sizin için büyük bir ecir vardır.

21.Yani peygamberleri içinden seçtiklerine gaybı bildirir.

Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah'a ve elçilerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.

Ey münafıklar, Allah müminleri, üzerinde bulunduğunuz şu iyi ile kötüyü karıştırıcı halde bırakacak değildir. Nihayet pisi temizden ayıracaktır; Allah size gaybı da bildirecek değildir. Fakat, Allah o gaybı (münafıkları) Rasûllerinden dilediğine seçer bildirir. Onun için, Allah'a ve Peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız size çok büyük bir mükâfat vardır.

Allah, temiz ile pisi birbirinden ayırt etmeden, müminleri, üzerinde bulunduğunuz bu durumda bırakacak değildir. Allah, gayb âlemlerinin kapısını da size açacak değildir. Yalnız elçilerinden istediğini seçer. (Onlarla mesajlarını bildirir.) Artık Allah’a ve elçilerine inanın. Eğer inanırsanız ve sakınırsanız, sizin için büyük bir mükâfat vardır.

Allah, müminleri içinde bulunduğunuz halde bırakacak değildir. O, iyi ile kötüyü ayıracaktır. Allah, size gaybı bildirecek değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah ve peygamberlerine inanınız. Eğer inanır ve sakınırsanız size büyük ödül vardır.

İnanmış olanları, Allah sizin bulunduğunuz bir durumda bırakmaz, murdarı, arıdan ayıracaktır, görünmeyen bir şeyi Allah size bildirmez, ancak, peygamberlerden seçer dilediğini, inanınız Allah ile peygamberlerine, eğer siz inanarak sakınacak olursanız size büyük sevap var

(Ey inkârcılar!) Allah, inananları sizin durumunuzda bırakacak değildir. Temizi pisten (münafığı mü'minden) ayıracaktır. Ve Allah, insan idrakini aşan şeyleri kavrama gücünü size verecek değildir. Fakat Allah, resulleri arasından dilediğini seçer (insan idrakini aşan şeylerden bazılarını gerekli görünce ona bildirir). Öyleyse Allah'a ve resullerine inanın. Eğer iman eder ve imanın gereklerini yerine getirirseniz o zaman bilin ki, sizin için çok büyük bir mükâfat vardır.

Gerek bu âyette gerekse Cin sûresi 26-27. âyetlerinde Allah gayb bilgisinin kendi inhisarında olduğunu, ancak peygamber olarak seçtiği bazı kullarını ... Devamı..

Allâh mü’minleri diğerleri ile karışık bir halde bırakmaz, iyiyi fenâdan tefrîk idecekdir. Allâh saklı şeyleri size bildirmez. Bunları istediği gibi intihâb iylediği peygamberlerine bildirir. Allâh’a ve rasüllerine îmân idiniz. Eğer îmân ider iseniz ve Allâh’dan korkar iseniz ’azîm mükâfâta nâil olursınız.

Allah inananları sizin durumunuzda bırakacak değildir, temizi pisten ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek değildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediğini seçip, ona gaybı bildirir. Artık Allah'a ve peygamberlerine inanın; inanır ve sakınırsanız size büyük ecir vardır.

Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.

(Ey inkâr edenler!) Allah müminleri, pisi temizden ayırmadan bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Allah size gaybı da bildirecek değildir; fakat Allah (gaybı bildirmek için) peygamberlerinden dilediğini seçer. Artık Allah’a ve peygamberlerine iman edin; inanır ve sakınırsanız sizin için büyük bir ecir vardır.

Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır.

 Tefsirlerde bu âyetin «Ey Muhammed! Bize kimlerin iman edip kimlerin etmediğini bildir» diyen kâfirlere cevap teşkil ettiği belirtilmektedir.

ALLAH inananları şu içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değil. İyiyi kötüden ayıracaktır. ALLAH size geleceği bildirecek de değil. Fakat ALLAH elçilerinden dilediğini seçer. ALLAH'a ve elçilerine inanın. İnanıp erdemli davranırsanız size büyük birödül var

Allah, müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir, pisi temizden ayıracaktır. Ve Allah sizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçip (gaybı bildirir). O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız, sizin için büyük bir mükafat vardır.

Allah mü'minleri bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir, nihayet murdarı temizden ayıracak, Allah sizleri gaybe muttalı' kılacak da değil ve lâkin Allah ona Resullerinden dilediğini seçer, onun için Allaha ve Resullerine iyman edin ve eğer iyman eder ve korunursanız size de azîm bir ecir var

(Ey munâfıklar!) Allah, mü’minleri içinde bulunduğunuz şu (karışık) halde (kimin mü’min kimin munâfık olduğunun bilinmediği bir ortamda) bırakacak değildir. (Ezelî ve ebedî ilmi ile her şeyi hakkıyla bilen Allah, insanlar tarafından da bilinsin diye, çeşitli imtihânlar ile) pis olanı (münafığı) temizden (mü’minden) ayıracaktır. Allah, size gaybı bildirecek değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (ve onu, vahiy yoluyla bazı gaybî meselelerden haberdar eder.) O hâlde Allah’a ve peygamberlerine inanın. Eğer îmân eder ve (günahlardan) korunursanız, sizin için de çok büyük ecir vardır.

Allah, tayyib¹ olanı habis² olandan ayırmadan; mü'minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, sizi gaipten³ haberdar edecek de değildir. Ancak Allah, resûllerinden dilediğini seçer. O halde, Allah'a ve Resul'üne iman edin. Eğer iman edip, takvalı davranırsanız, sizin için büyük bir ödül vardır.

1. İyi niyetli, iyi huylu. 2. Kötü niyetli, kötü huylu. 3. Gizli, görünmeyen, bilinemeyen, algılanamayan, gelecekte olacak şeyler, geleceğe dair bilgi... Devamı..

Allah mü'minleri sizin üzerinde bulunduğunuz (şu halde) bırakacak değildir. Nihayet murdarı temizden ayıracakdır. (Bununla beraber) Allah size ğaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden kimi dilerse onu seçer (ğaybe onu muttali' kılar). Onun için siz Allaha ve peygamberlerine inanın. Eğer inanır ve (günahlardan) sakınırsanız size de çok büyük mükâfat vardır.

Allah, mü'minleri üzerinde bulunduğunuz hâlde bırakacak değildir; nihâyet, pis olanı temiz olandan (münâfığı mü'minden) ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek de değildir; fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (ve onlara gaybı bildirir); öyle ise Allah'a ve peygamberlerine îmân edin! Artık îmân edip (günahlardan) sakınırsanız, o takdirde sizin için(pek) büyük bir mükâfât vardır.

Allah, temiz olanları pisliklerden ayırt edinceye kadar inananları, üzerinde bulunduğunuz (sıkıntılı) durumda bırakacak değildir. Allah, bilinmeyenlere (gayba) sizin ulaşmanızı sağlayacak da değildir. Allah (gaybi bilgilerini vermeleri için) elçilerinden dilediklerini seçer. O halde Allah’a ve elçilerine inanın, eğer inanır ve korunursanız, sizin için büyük bir karşılık vardır.

Allah iyi ile kötüyü ayıracağı güne kadar inananları karşılıksız bırakacak değildir. Allah size görünmeyeni bildirecek de değildir. Ancak Allah bunları bildirmek için elçilerinden kimi dilerse onu seçecektir. Artık Allah’a, Onun elçilerine inanın. Eğer inanacak, sakınacak olursanız sizin için pek büyük bir karşılık vardır.

Allah mü/minleri asla bulunduğunuz [⁸] halde bırakmaz o, napâki pâktan [⁹] ayıracaktır. Allah sizi asla gaybe [¹⁰] muttali kılmaz. Fakat peygamberlerden dilediğini seçer. [¹¹]. Artık Allah/a ve peygamberlerine inanın. Eğer inanır ve sakınır iseniz sizin için büyük mükâfat vardır.

[8] Münafıkların sizin ile ihtilât etmelerine veya onların sizden olmalarını izhar eylemelerine müsaade etmez.[9] Münafık veya bedbahtı muhlis veya ba... Devamı..

Allah inananları sizin şu içinde bulunduğunuz (karışık) hâlde bırakacak değildir, sonunda pisi temizden ayırır. Allah sizi gayba muttali kılacak da değildir. Lakin Allah elçilerinden dilediğini seçer.⁴⁷ O hâlde Allah’a ve elçilerine inanın. Eğer inanır ve sorumluluk bilincinde olursanız sizin için çok büyük bir mükâfat vardır.

47 Krş. Cin, 72/26-27

Allah iman edenleri sizin durumunuzda bırakacak değildir, sonunda temizi pisten ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek değildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediğini seçip, ona gaybı bildirir. Artık Allah'a ve peygamberlerine iman edin; iman eder ve takvalı olursanız, bu durumda size büyük ecir vardır.

Allah, siz inananları, şu içinde bulunduğunuz müminlerle münâfıkların iç içe olduğu sıkıntılı durumda elbette bırakmayacak; pis olanı temiz olandan mutlaka ayıklayıp çıkaracaktır. Bunun için de, iyilerle kötüleri ayırt edinceye dek, üzüntü veya sevinç verici olaylarla sizi imtihân edecektir.
Gerçi Allah dileseydi, size insanların kalbinden geçen gizli düşünceleri bilme kudreti verir, böylece hiç imtihâna gerek kalmadan da münâfıkları tespit etmenizi sağlayabilirdi. Ne var ki, Allah size, kendisinden başka hiç kimsenin bilemeyeceği bir âlem olan gaybı bildirecek değildir. Bunun yerine Allah, ihtiyaç duyduğunuz kadar gayb bilgisini size öğretmek üzere elçilerinden dilediğini seçer ve bu bilgileri ona vahyeder. Zaten öteden beri uygulanan ilâhî kanun da budur. İşte Kur’an, böyle vahiy ürünü bir kitaptır. O hâlde, Allah’a ve göndermiş olduğu elçilerine iman edin. Çünkü eğer bu şekilde inanır ve kötü davranışlardan titizlikle sakınıp korunursanız, muhteşem bir ödül kazanacaksınız.
İşte size, münâfıkları tanımanızı sağlayacak bir ipucu:

Pis’i Temiz’den ayırıncaya kadar Allah, Müminler’i sizin bulunduğunuz durumda bırakacak değildi.
Sizi Gayb’a muttali’ kılacak (kavratacak) da değildi; ama Allah, dileyeceği kimseleri kendi rasûllerinden (olmak üzere) eleyerek seçer.
Allah’a ve O’nun rasûllerine iman edin!
İman eder ve sakınıp korunursanız, size çok büyük bir ödül vardır.

Herhalde Allah, inananları hep, sizin şimdiki konumunuzda tutacak değildir. Bu durum, temizi pislikten kurtarana kadar sürecektir. Allah, gayb âlemini size göstermez. Fakat Allah, bu bilgiyi kendi elçileri arasından sadece dilediğine yükleyebilir. Artık Allah ve resulüne inanmanız gerekir. Eğer inanır da kendinizi sağlama alırsanız, karşılığında çok büyük ecir kazanacaksınız...

Allah temizi pisten, yani Mümini Münafıktan, Mümini kâfirden ayırıncaya kadar sizi serbest bırakacak değildir. Allah size gelecek olan gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah Resullerinden dilediğini seçer. O’na gelecek olan gaybı bildirir. O halde Allah’a ve Resullerine iman edin! Eğer iman eder, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, büyük bir mükâfat vardır.

Allah pisi (kötüyü) temizden ayırana kadar müminleri, (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. [*] Allah size gaybı (bilinemeyeni) bildirecek değildir. [*] Fakat Allah elçilerinden dilediğini seçer. [*] Allah’a ve elçilerine iman edin! İman eder, [takvâ]lı (duyarlı) olursanız sizin için büyük bir ödül vardır. [*]

İmanda, ahlâkta ve davranışlarda yanlış, bozuk, eksik ve çirkin olan her şey, yerini doğru, sağlam ve iyi olana terk edinceye kadar bu değişim süreci ... Devamı..

Allah böylece Müslümanları, sizin durumunuzda bırakmayacak ve sonunda mutlaka pis olanı temiz olandan¹ ayıracaktır. (Bunu yapmak için) Allah, sizi ğayb’ın bilgisine erdirecek değildi.² Fakat Allah, (ğayb’ı) Peygamberlerinden dilediğini seçerek (onunla bildirir).³ (Ey insanlar!) O halde sadece Allah’a ve Onun Peygamberlerine îman edin. Eğer (böyle) îman eder ve Allah’a karşı hata etmekten sakınırsanız, sizin için çok büyük bir mükâfat vardır.

1 Yani münâfıkları, Müslümanlardan…2 Yani Allah hepinize ğayb’ın bilgilerini verip, onların münâfık olduklarını sizin bir bakışta anlamanızı sağlamaz.... Devamı..

[Ey hakikati inkar edenler!] Müminlerin sizin hayat tarzınıza uymalarına göz yummak, Allah’ın istediği bir şey değildir: ¹³⁶ Sonunda Allah iyiyi kötüden ayıracaktır. Ve Allah, insan idrakini aşan şeyleri kavrama gücünü size verecek değildir: [Bunun için] Allah, elçileri arasından dilediğini seçer. ¹³⁷ Öyleyse Allah’a ve elçilerine inanın; zira eğer O’na inanır ve O’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız o zaman bilin ki, sizi muhteşem bir karşılık beklemektedir.

136 Bazı müfessirler (mesela Râzî), mâ entum ‘aleyhi (lafzen, “üzerinde olduğunuz”) ibaresinin burada “içinde bulunduğunuz şartlar”ı -yani, Uhud Savaş... Devamı..

Allah müminleri sizin bulunduğunuz belirsizlik hali üzerine bırakacak değildir. Sınav yoluyla iyiyi kötüden ayırt edecektir. Bununla birlikte Allah size gaybı bildirecek de değildir. Fakat gaybı bildirmek için Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse Allah’a ve Allah’ın mesajlarını tebliğ eden elçilerine iman edin. Eğer inanır mümin olur ve sorumlu davranırsanız size muazzam bir mükâfat vardır. 27/65, 72/26-27

(Ey kâfirler!) Allah, mü’minleri, sizin yaşadığınız hayat tarzı[⁶⁹²] üzere bırakacak değildir; nihayet Allah iyiyi kötüden ayıracaktır. Allah gaybı size bildirecek de değildir; fakat Allah (bu amaçla) elçilerinden hak edeni/istediğini seçer. Şu hâlde Allah’a ve elçilerine inanın; zira eğer iman eder ve sorumluluk bilincini kuşanırsanız, işte o zaman sizi muazzam bir karşılık bekler.

[692] Mâ entum ‘aleyh lafzen ve mücerret olarak “üzerinde bulunduğunuz şey/hal” anlamına gelse de, bu bağlamda Medine’deki mü’min ve münafıkların karı... Devamı..

(Ey Muhammed ümmeti) Allah (sizleri) müminleri (ve münafıkları) bulunduğunuz (karışık) hal üzere bırakacak değildir, sonunda murdarı temizden (münafıkı, müminden) elbet ayıracaktır, Allah size gaybı da (kimin münafık, kimin mümin olduğunu da) bildirecek değildir! Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer, gaybı ona bildirir. O halde Allah'a ve Peygamberine (gönülden) iman edin, eğer (böyle) iman eder, takva sahibi olursanız, size çok büyük bir mükafat vardır.

Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, Resullerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah’a ve Resullerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.

Allah Teâlâ mü'minleri sizin bulunduğunuz hal üzere terkedecek değildir. Nihâyet murdarı temizden ayıracaktır. Ve Allah Teâlâ sizi gayba muttali edecek de değildir. Velâkin Hak Teâlâ peygamberlerinden dilediği zâtı ihtiyar buyurur. Artık Allah-ü Azîmüşşan'a ve peygamberlerine imân ediniz ve eğer imân eder ve ittikada bulunur iseniz elbette sizin için azîm bir mükâfaat vardır.

Allah müminleri içinde bulunduğunuz şu halde bırakacak değildir. Sonunda temiz ile murdarı ayıracaktır. Allah sizin hepinizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat Allah, resullerinden dilediğini seçer (onu gayba vakıf kılar). O halde Allah'a ve resullerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız size büyük mükâfat vardır. [72, 26-27]

Allah mü'minleri, (şu) üzerinde bulunduğunuz halde bırakacak değildir, temizi pisten ayıracaktır. Ve Allah sizi gaybe vakıf kılacak değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini seçer (onu gaybe vakıf kılar). O halde Allah'a ve elçilerine inanın; eğer inanır ve (günahlardan) korunursanız sizin için büyük mükafat vardır.

(Ey insânlar) Allâh Te'âlâ mü'minleri , sizin üzerinde oldığınız halde (böyle mü'min ve münâfık karışık olarak) bırakmayub nihâyet fenâyı eyiden (münâfıkı muhlisden) ayırır ve temyîz ider. Allâh sizi gayba muttali' itmedi (siz gaybı bilmezsiniz) ve lâkin Allâh, rasûllerinden dilediğini ihtiyâr iyler ve mümtâz kılar (onlara ba'zı mugayyibâtı bildirir) Allâh ve rasûllerine îmân idiniz. Eğer îmân ider ve ittikâ iyler iseniz (şirk ve nifâkdan sakınır iseniz) sizin içün büyük ecir ve mükâfât ve sevâb vardır. [¹]

[1] Münâfıklar aralarında "Muhammed büyük bir da'vâ ile ben peygamberim diyor. Halbuki kalbimizde olandan, kimin münâfık ve kimin muhlis oldığından bî... Devamı..

Allah müminleri, bu halde[1] bırakmaz, zamanla temizi pisten ayırır. Allah gizli bilgilerini de sizinle paylaşmaz. Onun için uygun gördüğü bir elçi seçer[2]. Siz, Allah'a ve elçilerine inanıp güvenin. Eğer inanıp güvenir ve kendinizi korursanız büyük bir ödülü hak edersiniz.

[1] Arap edebiyatındaki iltifat sanatı bizde olmadığından meâlde bu sanat yok sayılmıştır. (Bkz. Bakara 2/49'un dipnotu) [2] "Allah, bir insanla ilham... Devamı..

Allah, iyiyi kötüden ayırmak için müminleri sizin üzerinizde bulunduğunuz bu durumda bırakmayacaktır. Size gaybı da bildirecek değildir. Fakat, Allah, peygamberlerden dilediğini seçer. Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız size büyük bir mükafat vardır.

Allah, habis olanla temiz olanı birbirinden ayırmadan, mü'minleri sizin şu andaki halinizde bırakacak değildir. Allah sizi gaybdan haberdar kılacak da değildir;(36) bunun için Allah peygamberlerinden dilediğini seçer. Siz Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ödül vardır.

(36) Allah, mü’min ile münafığı, çalışan ile çalışmayanı, iman eden ile etmeyeni ayırt etmek için sizi böyle sınayıp duracaktır; yoksa, bunu size bild... Devamı..

Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır.

olmadı Tañrı kim ķoya mü’minleri, anuñ üzere kim siz anuñ üzeresiz tā ayırtlaya arusuzı arudan. daħı olmadı Tañrı kim [37a] gözlü eyleye sizi ġayb üzere velįkin Tañrı üyürür yalavaçlarından anı kim diler. pes įmān götürüñ Tañrı’ya daħı yalavaçlarına. daħı eger įmān getüresiz daħı śaķınasız sizüñdür müzd ulu.

Tañrı Ta‘ālā terk eylemez mü’minleri anuñ üstine ki siz anuñ, ḥattā ayır‐maġ‐ıçun yamanı yaḫşıdan. Daḫı Tañrı Ta‘ālā size ġaybı bildürmedi. LākinTañrı Ta‘ālā iḫtiyār eyler resūllerden kimi dilese. Pes īmān getürüñüz TañrıTa‘ālāya, peyġamberlerine daḫı eger īmān getürseñüz, daḫı Tañrıdanḳorḳsañuz sizüñ‐çün ulu ecr vardur.

Allah pisi yaxşıdan (münafiqi mö’mindən) ayırmaq üçün mö’minləri sizin (indi) olduğunuz vəziyyətdə qoyan deyildir. Allah sizə qeybi də bildirən deyildir. Lakin, Allah öz peyğəmbərlərindən istədiyi şəxsi seçər (ona qeybdən bə’zi şeylər bildirər). Buna görə də Allaha və Onun peyğəmbərlərinə inanın. Əgər inanıb Allahdan qorxsanız, sizi böyük bir mükafat gözləyir!

It is not (the purpose) of Allah to leave you in your present state till He shall separate the wicked from the good. And it is not (the purpose of) Allah to let you know the unseen. But Allah chooseth of His messengers whom He will, (to receive knowledge thereof.) So believe in Allah and His messengers. If ye believe and ward off (evil), yours will be a vast reward.

Allah will not leave the believers in the state in which ye are now, until He separates what is evil from what is good(481) nor will He disclose to you the secrets of the Unseen(482). But He chooses of His Messenger. (For the purpose) whom He pleases. So believe in Allah. And His messengers: And if ye believe and do right, ye have a reward without measure.

481 The testing of good men by calamities and evil men by leaving them in the environment of good things is part of the Universal Plan, in which some ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.