Velekad na’lemu ennehum yekûlûne innemâ yu’allimuhu beşer(un)(k) lisânu-lleżî yulhidûne ileyhi a’cemiyyun vehâżâ lisânun ‘arabiyyun mubîn(un)
Andolsun ki biz biliyoruz, onlar, bunu ona ancak birisi öğretmede diyorlar. Bellettiğini sandıkları adam, yabancıdır, Arapçayı doğru düzen konuşamaz, bu Kur'an'sa, apaçık Arap diliyle.
Andolsun ki Biz, onların: (Ey Nebim, Seni kastederek) "Bunu kendisine mutlaka bir (başka) insan öğretmektedir. (Bu hikmetleri ve ayetleri, özel ve gizli kişiler ve merkezler ona öğütlemektedir)" dediklerini biliyoruz. (Oysa Hakk’tan) Saparak kendisine yöneldikleri (nispet ettikleri kimse)nin dili A’cemidir (yabancı bir dildir), bu (Kur’an) ise açıkça Arapça olan (İlahi bir kelâm)dır.
Andolsun ki, biz kâfirlerin “Bu Kur'ân'ı, ona ancak bir insan öğretmektedir” dediklerini biliyoruz. Öğrettiğini sandıkları adam yabancıdır, Arapçayı doğru düzgün konuşamaz. Fakat bu Kur'ân, apaçık Arap diliyle indirilmiştir.
Onların:
“Kesinlikle, Kur'ân'ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Muhammed'in hak peygamberliğine dil uzatmak kastıyla Kur'ân'ı kendisine öğrettiğini söyledikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki, bu Kur'ân fasih, ifade gücü üstün, edebî bir Arapça'dır.
Onların: "Ona bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kasdettikleri kişinin dili yabancıdır; bu ise apaçık Arapça bir dildir.
Andolsun ki biz, onların: 'Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir' dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a'cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.
Gerçekten biliyoruz ki, kâfirler: “- Kur'an'ı muhakkak surette (Peygambere, ara sıra görüşüp konuştuğu Rûm'lardan hristiyan) bir insan öğretiyor.” diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise, açık Arapçadır.
Andolsun! Biz, “Ona ancak bir beşer öğretiyor” demelerini biliyoruz (işitiyoruz.) Yaslandıkları lisan yabancıdır. (Sen o lisanı bilmiyorsun.) Bu Kur’an ise, apaçık bir Arapçadır.
Biz biliyoruz «Ona bir adam öğretiyor!» diyorlar; söylenilen adamın dili Arapça değil, Acemcedir; oysa açık Arapçadır
Andolsun ki biz, onların: “Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır (Rumcadır). Bu Kur'an ise gayet açık bir Arapçadır.
"Kur’ân’ı birisi Muhammed’e ta’lîm idiyor" didiklerini biliyoruz. Halbuki îmân itdikleri âdemin lisânı ’acemdir. (Ecnebîdir) Kur’ân ise fasîh ’arabca bir kitâbdır.
And olsun ki: "Ona elbette bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kuran ise fasih Arapça'dır.
Andolsun ki biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır.[306]
Hiç kuşkusuz, “Kesin olarak bunları ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Oysa ona öğretiyor dedikleri kişinin dili yabancıdır, bunun dili ise açık seçik Arapça’dır.
Şüphesiz biz onların: «Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.
"Ona bir insan öğretiyor" biçimindeki sözlerini elbette biliyoruz. Amaçladıkları kişinin dili yabancıdır, bu ise apaçık Arapça bir dildir.
Muhakkak biliyoruz ki kâfirler: "Kur'ân'ı Muhammed'e bir insan öğretiyor" diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur'ân ise apaçık bir Arapçadır.
Muhakkak biliyoruz ki onlar «mutlaka onu bir beşer ta'lim ediyor» da diyorlar, ilhad etmek istedikleri kimsenin lisanı A'cemîdir, bu Kur'an ise gayet beliğ bir Arabî lisan
Kasem olsun ki, biz onların (müşriklerin), “Bu Kur’ân’ı, ona (Muhammed’e) kesinlikle bir insan öğretmektedir” dediklerini biliyoruz. (Hâlbuki o) ima ettikleri kişinin lisanı yabancıdır. (Arapça değildir!) Bu Kur’ân ise apaçık Arapça bir lisandır.
Andolsun ki biz onların: «Bunu mutlakaa bir beşer öğretiyor» diyeceklerini biliyoruz. Hakdan sapmak suretiyle kendisine nisbet edecekleri (o mefruz kimse) nin lisânı (olsa olsa) a'cemî (olabilir. Arabî değil). Bu (Kur'anın dili) ise (bütün fesaahat ve belâğati ile) apaçık Arabca bir dildir.
Şübhesiz biliyoruz ki, onlar: “(Kur'ân'ı) ona ancak bir insan öğretiyor” diyorlar.(Hâlbuki o) nisbet ettikleri kimsenin lisânı yabancıdır; bu ise, apaçık Arabca bir lisandır.(1)
Muhakkak ki onların, "Ona (peygambere bütün) bunları mutlaka bir insan öğretiyor!" dediklerini pekala biliyoruz. Oysa, onların karalamak amacıyla ima ettikleri kimsenin dili bütünüyle yabancı bir dil olduğu (ve Arapçayı bilmediği) hâlde bu mesaj (hem kendisi) açık olan, (hem de gerçeğin özünü) açık gösteren Arapça bir söylemdir.*
Onların “Ona (Muhammed’e) bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Hâlbuki (Muhammed’e) Öğretmekle itham ettikleri kişinin dili yabancı bir dil. Ama bu (Kur’an) açıkça Arapça dil.
Ant olsun ki Biz biliyoruz, onlar şunu diyecekler: "Ona Kur’an’ı öğreten bir ademoğludur." Öğrettiğini sandıkları kimsenin dili yad dildir. Kur’an’ın dili ise apaçık arapçadır.
* Onların "- Kur/an/ı peygambere ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biz biliriz. O nisbet ettikleri insanın lisanı acemidir, arabî değildir. Kur/an lisanı ise beyan ve fesahat sahibi arabî lisanıdır.
Andolsun Biz onların “Ona bir beşer/insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Kastettikleri kişinin dili yabancıdır. Hâlbuki Bu Kur’an, açık ve anlaşılır/fasih bir Arapçadır.
Şüphesiz biz, onların, “Bunu ancak kendisine bir beşer öğretmektedir” dediklerini biliyoruz. Kendisine (öğretimi) isnat ettikleri şahsın dili yabancıdır (Arapça değildir!). Hâlbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.
Ey şanlı Elçi! Biz onların, “Ona bu Kur’an’ı,olsa olsa Tevrat ve İncil hakkında bilgisi olan bir insan öğretiyordur. Çünkü Muhammed’in, böylesine hârikulâde bir eser meydana getirmesi ve geçmiş kavimler, Peygamber kıssaları, kıyâmet, âhiret, evrenin ve insanın yaratılışı... gibi konularda bu kadar kapsamlı ve isabetli bilgiler vermesi aklen imkânsızdır. Öyleyse ona bu kitabı, hitâbet ve belâgat konusunda hiç kimsenin kendisiyle boy ölçüşemeyeceği bir kişi öğretiyor; bu da olsa olsa, vaktiyle Yahudi ve Hıristiyanlardan bir şeyler öğrenmiş olan kölelerimizden biridir. Nitekim Muhammed’in, zaman zaman bu kölelerle konuştuğunu görüyoruz.” dediklerini elbette biliyoruz.
Oysa Kur’an’ın meydan okuması karşısında düştükleri acziyeti itiraf eden bu adamlar, onun beşer üstü bir kaynaktan geldiğini pekâlâ bilirler. Kaldı ki, onlarınKur’an’ı Muhammed’e öğrettiğini iddia ettikleri adamın dili yabancı olduğu ve bu kişi doğru dürüst Arapça konuşamadığı hâlde, bu Kur’an, bütün Arap edebiyatçılarını acze düşüren pürüzsüz, dupduru Arapça dili ile gönderilmiş eşsiz bir mucizedir.Üstelik Kur’an, Yahudilerin seçkin ve ayrıcalıklı bir millet olduğu, Âdem’in işlediği günah yüzünden bütün insanların günahkâr olarak doğduğu, İsa Peygamberin çarmıha gerilerek insanlığın günahına kefaret olduğu, onun Allah’ın —haşa— oğlu olduğu... gibi birçok konuda Yahudi ve Hıristiyanların iddialarını reddediyor ve bunların aslını esasını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Bu durumda, kibir ve inatla hakikati reddeden zalimlerden başka kim, bu kitabın üç beş kelimeden fazla Arapça bilmeyen yabancı bir köle tarafından yazdırıldığını iddia edebilir?
And olsun biliyoruz ki; onlar, “Doğrusu ona bir beşer öğretiyor” diyorlar. Saparak meylettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu ise açık anlaşılır bir dildir.
Biz onların: " Birileri Muhammed’e bilgi veriyor " dediklerini biliyoruz. Halbuki hoca dedikleri adamın dili yabancı, bu ise berrak bir Arapça’dır.
Şüphesiz onların “Kur’an’ı ona ancak bir insan öğretiyor!” dediklerini biliyoruz. Kendisine nispet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Hâlbuki onlara gönderdiğimiz ayetlerin dili apaçık bir Arapçadır. Hiç düşünmüyorlar mı?
Yemin olsun ki biz onların “Onu (Kur’an’ı ona) ancak bir insan öğretiyor!” dediklerini biliyoruz. [*] İtham ettikleri şahsın [*] dili yabancıdır. (Oysa) bu (Kur’an), apaçık bir Arapça’dır. [*]
Yemin olsun Biz onların: “Bu (Kur’an’ı) ona kesinlikle bir insan öğretiyor”¹ dediklerini de biliyoruz. Hâlbuki kastettikleri kimsenin dili yabancıdır, bu (Kur’an)’ın dili ise apaçık bir Arapçadır.²
Hiç kuşkusuz onların, “Ona ¹²⁹ [bütün] bunları mutlaka bir insan öğretiyor!” dediklerini pekala biliyoruz. Oysa, onların karalamak amacıyla îma ettikleri kimsenin dili bütünüyle yabancı bir dil ¹³⁰ olduğu halde, bu mesaj [hem kendisi] açık olan, [hem de gerçeğin özünü] apaçık gösteren Arapça bir söylemdir. ¹³¹
Biz onların, “Bu Kuran’ı bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Oysa onların kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kuran ise apaçık bir Arapçadır. 6/25, 8/31, 16/24, 25/4-5, 46/10-11
Doğrusu Biz onların; “Ona bu (vahyi) öğreten bir insandan başkası değil”[²¹⁹⁴] dediklerini çok iyi biliyoruz. Oysa, gerçeği saptırmak için kendisini îmâ ettikleri kişinin dili yabancı bir dil olduğu hâlde, bu (vahyin) dili hem özünde açık hem de hakikati açıklayan bir Arapça’dır.[²¹⁹⁵]
And olsun ki biz onların "Muhammed'e mutlaka bir (yabancı) adam öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kasdettikleri kişinin dili yabancıdır. Kur'an ise apaçık Arapçadır. (Yabancı bir kimsenin fesâhat ve belâgatta böyle eşsiz bir beyanı söylemesi hiç mümkün olabilir mi)
Biz onların, "Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak’tan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili ise yabancı bir dildir, bu (Kur’an ise) apaçık Arapça bir dildir.
Ve muhakkak biliyoruz, onlar derler ki, «O'nu şüphe yok bir beşer öğretiyor.» Kendisine nisbet ettikleri şahsın lisanı Acemidir, bu ise pek açık bildiren bir lisan-ı Arabîdir.
Biz onların, Peygamber hakkında: “Mutlaka ona öğreten bir insan vardır! ” dediklerini pek iyi biliyoruz. Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur'ân, açık bir Arapça ifadedir.
Biz onların, "Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak'tan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a'cemi (yabancıdır, açık değildir), bu ise apaçık Arapça bir dildir.
Onların, “Muhammed'e bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur'an ise apaçık Arapça'dır.
Onların “Kur'ân'ı ona bir beşer öğretiyor” dediklerini Biz biliyoruz. Oysa Kur'ân'ı kendisine yakıştırdıkları kimsenin dili yabancı, Kur'ân ise apaçık Arapçadır.(26)
Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.
daħı bayıķ bilürüz, bayıķ anlar eydürler: “bayıķ ögredür aña ādemī” ya'nī rūmį ķul kim peyġamber aña ķur’an öġredürdi; kāfirler eyittiler: ol muḥammed’e ögredür didiler. dili anuñ kim meyl eylerler aña, acemidür dili arabça degül; daħı uşbu ya'nī ķur’ān, arabçadur bellü.
Taḥḳīḳ biz bilürüz ki anlar eydür ki ögretmez özine, illā ādem oġlanı. Ol dilki meyl iderler aña, ‘Acem dilidür. Daḫı bu Ḳur’ān ‘Arab dili üstinedür.
Biz (müşriklərin): “(Qur’anı) ona (Muhəmmədə) bir insan (ara-sıra görüb danışdığı Cəbr ər-Rumi adlı xaçpərəst bir gənc və ya Səlmani–Farsi) öyrədir!” – dediklərini də bilirik . Onların nəzərdə tutduqları adamın dili başqa dildir. Bu (Qur’anın dili) isə açıq-aşkar (bəlağətli, fəsahətli) ərəb dilidir! (Ərəblər özləri Qur’anın dil, üslub gözəlliyi qarşısında heyranlıqlarını, acizliklərini gizlədə bilmədikləri halda, əcəmlər bu cür fəsahətli ərəb dilini haradan bilə bilərlər?!)
And We know well that they say: Only a man teacheth him. The speech of him at whom they falsely hint is outlandish, and this is clear Arabic speech.
We know indeed that they say, "It is a man that teaches him." The tongue of him they wickedly point to is notably foreign, while this is Arabic, pure and clear.(2143)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |