2 Mayıs 2024 - 23 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
A’râf Suresi 169. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Feḣalefe min ba’dihim ḣalfun veriśû-lkitâbe ye/ḣużûne ‘arada hâżâ-l-ednâ veyekûlûne seyuġferu lenâ ve-in ye/tihim ‘aradun miśluhu ye/ḣużûh(u)(c) elem yu/ḣaż ‘aleyhim mîśâku-lkitâbi en lâ yekûlû ‘ala(A)llâhi illâ-lhakka vederasû mâ fîh(i)(k) ve-ddâru-l-âḣiratu ḣayrun lilleżîne yettekûn(e)(k) efelâ ta’kilûn(e)

Onlardan sonra kitaba varis olan öyle bir nesil geldi ki hem şu dünyanın geçici matahını alırlar da elbette ilerde yarlıganırız, suçlarımız örtülür bizim derler, hem de gene ellerine ona benzer geçici bir matah geçse almakta devam ederler. Halbuki Allah'a karşı ancak gerçek olanı söyleyeceklerine dair onlardan o kitabın hükmünce söz alınmamış mıydı ve kitapta olanları okuyup dururlar da. Halbuki ahiret yurdu, sakınanlara daha hayırlıdır, hala mı aklınız ermiyor?

Onların ardından yerlerine, kitaba mirasçı (İlahi kurallardan haberi ve payı) olan (Tevrat’ı -daha sonra Kur’an’ı- okuyan ama uymayan) birtakım ’(kötü) kimseler’ geçti. (Bunlar imkân ve iktidar fırsatı bulunca) Şu değersiz olan (dünya)nın geçici yararını alıyor ve: (Nasıl olsa) "İleride bağışlanacağız" diyerek (her türlü zulüm ve ahlâksızlığı yapıyorlardı,) bunun benzeri bir yarar (haram ve haksız bir kazanç fırsatı) gelince onu da alıyorlardı. Halbuki kendilerinden Allah’a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi konuşmayacaklarına (din adına yalan uydurmayacaklarına ve halkı aldatmayacaklarına) ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Ve maalesef onlar (Kitabın) içinde olanı okudular (ama hükümlerine uymadılar. Oysa Allah’tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?

Ve ardından ilâhî kitabın mirasçısı oldukları halde, bu değersiz dünyanın, geçici tadlarına sarılan yeni kuşaklar aldı onların yerini; ve “Nasıl olsa sonunda affedileceğiz” diyerek karşılarına çıkan bu kabil geçici şeylere sarılan günahkar kimseler olup çıktılar. Oysa onlardan Allah'a yalnızca doğru ve gerçek olanı söyleyeceklerine dair teminat alınmamış mıydı? Onda yazılı olanı, tekrar tekrar okumamışlarmıydı? Yolunu Allah'ın kitabıyla bulan herkes için, iki hayattan en iyisi, en üstünü ahiret hayatı olduğuna göre, artık aklınızı hâlâ kullanmayacak mısınız?

Onların ardından da, Kitabı, Tevrat'ı miras olarak devralan bozuk bir nesil geldi. Şu alçak dünya malını alıyorlar; nasıl olsa bağışlanacağız diyerek onun gibi bir mal ve rüşvet gelse yine alacaklar. Peki, Allah adına haktan, doğrudan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın hükmü üzere kesin bir taahhüt, mîsak alınmamış mı idi? Onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa âhiret yurdu, ebedî yurt Allah'a sığınıp, emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan, sağlıklarının bozulmasından, hastalıklardan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananlar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?

Onların ardından yerlerine, Kitab'a mirasçı olan bir nesil geldi ki, şu aşağılık dünya menfaatini alır da: "Biz bağışlanacağız" derler. Onun gibi bir başka menfaat gelse onu da alırlar. [12] Kendilerinden Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başkasını söylememeleri üzere kesin söz alınmamış mıydı? Onlar da o Kitab'ın içindekileri okuyup incelediler. Sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Akıl etmiyor musunuz?

12.Tefsirlerde bildirildiğine göre burada yahudilerin dünya çıkarları karşılığında Tevrat`ın hükümlerini değiştirmelerine ve sonra da: "Allah, bu kada... Devamı..

Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici-yararını alıyor ve: 'Yakında bağışlanacağız' diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?

Nihayet arkalarından bozuk bir toplum bunların yerine geçti ki, kitaba (Tevrat'a) vâris oldular: şu alçak dünya malını rüşvet olarak irtikâp ederler de, bir de: “Bize mağfiret olunacak.” derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle bir mal gelse, onu da alırlar. Acaba Allah'a karşı, hakdan başka bir şey söylemiyeceklerine dair kendilerinden, o kitabın hükmü üzere, kuvvetli söz alınmadı mıydı? Ve o kitabın (Tevrat'ın) içindekini ders edinip okumadılar mı? Halbuki âhiret yurdu, Allah'dan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmıyacak mısınız?

Onlardan sonra yeni bir nesil geldi. Kitaba (Tevrat’a) varis oldular. Önemsiz olan dünya hayatını kazanmaya çalışıyorlar. “Nasıl olsa affedileceğiz” diyorlar (ve tevbe ediyorlar. Tövbe ederler fakat) o işledikleri günahın aynısı kendilerine geldiğinde yine ona saldırırlar. Kitap (Tevrat) ile Allah namına haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mı idi? Onlar o kitaptakileri okumadılar mı? “Ki ahiret yurdu kendini koruyanlar için daha yararlıdır.” Artık idrak etmeyecek misiniz?

Onların ardından da, âyetleri tahrif karşılığında şu değersiz dünya malını alıp, “Nasıl olsa bağışlanacağız” diyerek kitaba vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, kitapta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar kitaptakini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu, sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınız ermiyor mu?

İmdi bunlardan sonra, yerlerine başka kimseler geçti, kitaba da erdiler, bu dünyanın matahını tuttular, «Bizler bağışlanırız» demekteydiler, bunun gibi, başka matah gelse yine onu alırlar, Allah üzerine «Haktan başka bir şey söylemesinler» diye kitapta olanlardan söz alınmamış mıydı? Onlarsa kitabı okumuşlardı, son dünya sakınanlarçin daha hayırlı, anlamaz mısınız?

Nihayet onlardan sonra gelen (bozuk) bir nesil Kitab'a (Tevrat'a) varis oldu. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “(nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine benzeri bir mal/menfaat gelse (aynı düşünce ile) onu da alırlardı. Peki, Kitap'ta Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini (defalarca) okumamışlar mıydı? Hâlbuki Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?

Ayetten anlaşıldığına göre, dünyalık çıkarları için Tevrat’ın hükümlerini değiştiren o günün Yahudilerinin; “Allah nasıl olsa bizi bağışlayacaktır, bu... Devamı..

Ânlardan sonra halefleri geldi ve Tevrat’ı tevârüs iylediler, dünyâ emvâlini rüşvet olarak aldılar ve "Biz mağfirete nâil oluruz" didiler. Kendilerinden Tevrat’da mezkûr ’ahid alınmamış mı idi? Allâh hakkında doğrıyı söylesünler kitâbı okuyorlar âhiretde ikāmet, Allâh’dan korkanlar içün dünyâda ikāmetden daha hayırlıdır. Buna ’akılları irmeyecek mi?

169,170. Ardlarından yerlerine gelen bir takım kötüler, Kitap'a mirasçı oldular. "Biz nasıl olsa affedileceğiz" diyerek Kitap'ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar; yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Kitap'da olanları okumamışlar mıydı? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için, ahiret yurdu vardır, düşünmüyor musunuz? Biz, iyiliğe çalışanların ecrini elbette zayi etmeyiz.

Derken, onların ardından yerlerine Kitab’a (Tevrat’a) varis olan (kötü) bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “(nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Hâlbuki, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?

Onların ardından kitaba vâris olan ve “Nasıl olsa bağışlanacağız” diyerek şu dünyanın geçici menfaatine sarılan bir kuşak geldi. (Ne zaman) önlerine bu gibi menfaatler çıksa hemen sarılırlar. Bunlardan, Allah hakkında gerçek olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitabın öngördüğü bir söz alınmamış mıydı? Üstelik onlar kitaptakini de okuyup öğrenmişlerdi. Doğrusu âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

Onların ardından da (âyetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?

Onların yerine, kitaba mirasçı olan başka nesiller geçti. Ancak, "Nasıl olsa bağışlanacağız," diyerek aşağılık ve geçici menfaatleri seçtiler. Kendilerine, benzeri geçici menfaatler gelse yine seçerler. Onlardan, kitaba bağlı kalacaklarına ve ALLAH hakkında ancak gerçeği söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Onu okuyup öğrenmediler mi? Erdemliler için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Anlamıyor musunuz?

Derken kitabı (Tevrat'ı) miras alan bozuk bir nesil bunların yerini aldı. Bize nasıl olsa mağfiret edilecek diyerek, şu alçak dünya malını alıyorlar, yine onun gibi bir mal ve rüşvet gelse onu da alırlar. Allah'a karşı haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın hükmü üzere misak alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?

Derken arkalarından bunlara bozuk bir güruh halef oldu ki kitâbı miras aldılar, şu alçak Dünya arazını irtikâb ile alırlar da birde «bize mağfiret olunacak» derler. Mukabil taraftan da kendilerine öyle bir şey gelse onu da alırlar, ya Allaha karşı haktan başka bir şey söylemiyeceklerine dâir kendilerinden kitâb mîsakı alınmadınmı idi? Ve onun içindekini ders edinib okumadılarmı? Halbuki Âhıret evi Allahtan korkanlar için daha hayırlıdır, halâ akıllanmıyacakmısınız?

Nihâyet onlardan sonra gelen (bozuk) bir nesil, Kitâb’a (Tevrât’a) vâris oldu. (Âyetleri tahrif karşılığında) şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “(Nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine (harâm yollarla) benzeri bir mal/menfaat gelse (aynı düşünce ile) onu da alırlardı. Kitaba (Tevrât’ın hükümlerine) bağlı kalacaklarına ve Allah adına haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı? Ve onun (Tevrât’ın) içindeki (hüküm) leri okumamışlar mıydı? (Şunu unutmayın ki) âhiret yurdu, Allah’ın emrine uygun yaşayan ve günahlardan sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

Âyet-i kerîmedeki sorular, esasında, dünya çıkarları karşılığında Tevrât’ın hükümlerini değiştiren ve Allah adına yalan söyleyen yahûdîleri kınama ifa... Devamı..

Onların yerine Kitap'a mirasçı olanlar, nasıl olsa bağışlanacağız diyerek dünyanın geçici menfaatlerini tercih ettiler; kendilerine buna benzer şeyler gelse, onu da tercih ederler. Onlardan, Kitap'a bağlı kalacaklarına ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Oysaki onlar, o Kitap'ta olanı okumuşlardı. Ahiret yurdu takva sahibi olanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akletmeyecek misiniz?

Onlardan sonra — (bir tarafdan) bu dünyânın geçici metâını kapıb: «Biz (nasıl olsa) ileride yarlığanırız» demek, (bir tarafdan) kendilerine ona benzer bir meta' gelirse onu da (kaçırmayıb) almak (da devam etmek) üzere o kitaba vâris olan — kötü kimseler gelib onların yerine geçmişdir. Allaha karşı hakdan başkasını söylemeyeceklerine dâir kendilerinden o kitabın (hükmü vech ile) te'minât alınmadı mıydı? Halbuki onda olanı durmayıp okumuşlardır da. Halbuki âhiret yurdu (öyle kötü hallerden) sakınanlar için (mahz-ı) hayırdır. Daha aklınızı başınıza almayacak mısınız?

Buna rağmen onların ardından yerlerine, Kitâb'a vâris olan birtakım (kötü) kimseler geldi; şu değersiz dünyanın geçici menfaatini alıyorlar ve: “(Nasıl olsa) bize mağfiret edilecek!” diyorlar. Fakat kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar.
Allah'a karşı haktan başka bir şey söylemeyecek lerine dâir Kitab'da ken dilerinden sağlam söz alınma mış mıydı? Ve onun içindekini okumamışlar mıy dı? Hâlbuki âhiret yurdu,(günahlardan) sakınanlar için daha hayırlıdır. Hiç akıl erdirmez misiniz?

Önceki toplumların arkasından, önceki kitaba (Tevrat) mirasçı olanlar geldi. Kedilerine sunulan hak etmedikleri basit şeyleri aldılar. “Biz nasıl olsa bağışlanacağız” diyerek, daha önce aldıklarının benzerleri karşılarına çıkmış olsa ve onların bir misli daha sunulsa, onları da alırlar. Hâlbuki onlardan, Allah adına doğruları ve Kitab’dan (Tevrat-Kur’an’dan) öğrendiklerinden başka bir şey söylemeyeceklerine dair, yazılı sağlam bir ahit alınmamış mıydı? Sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?

Onlardan sonra yerlerine geçenler Kitap’ın kalıtçısı oldular. Onlar bu alçak dünyanın geçici gönenmeliğini edindiler. Bir de "Allah bizi yarlıgayacaktır" dediler. Onlara buna benzer bir gönenmelik daha gelse onu da alırlar. Allah’a, Onun elçisine doğru söyliyecekleri için kendilerinden Kitap’a göre söz alınmış değil miydi? Oysaki bu Kitap’ta olanları okuyorlar. Sakınanlar için öbür dünya evi yeydir. Artık aklınız yatmıyacak mı?

Onlardan Sonra birtakım kötüler onların yerine geldiler, Kitaba da vâris oldular. Bunlar bu kıymetsiz dünyanın malını alırlar [⁴] «Allah bizi yarlıgayacak» derlerdi. Eğer onlara evvelki gibi bir mal gelseydi yine onu alırlardı [⁵]. Kitapta Allah hakkında ancak doğru demeleri hususunda onlardan bir misak alınmamış mıydı. Onlar Kitaptakini okumuşlardı. Haramdan sakınanlar için âhiret evi daha iyidir. Daha aklınız ermiyor mu?

[4] Rüşvet alıp hükümlerini değiştirirlerdi.[5] Her vakit almakta devam ederler, nadim olmazlar.

Derken onların ardından Kitap’a vâris olan, şu alçak dünyanın menfaatine sarılan ve “Biz nasıl olsa bağışlanacağız!” diyen bir nesil [halfun] geldi. Eğer kendilerine onun benzeri bir menfaat gelse onu da alıyorlardı. Hâlbuki onlardan Allah hakkında gerçek dışında/hak olmayan bir şey söylemeyeceklerine dair Kitap’ta teminat alınmamış mıydı? Onlar onun içindekileri ders alarak okumadılar mı? Ahiret yurdu, sorumluluk bilincinde olanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?

Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım kötü kimseler kaldı. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünyadaki) geçici menfaatleri alıyor ve “Yakında bağışlanacağız” diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alırlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa (Tevrat'ın) içinde olanı da okuyorlardı. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?

Derken, onların ardından, Kutsal Kitabın sorumluluğunu devralan bozuk bir nesil geldi. Onlar, Allah’ın ayetlerini gizleme veya bozup değiştirme karşılığında, şu değersiz dünyanın gelip geçici menfaatlerini alıyorlardı. Bütün bunları yaparken de, Nasıl olsa tövbe eder ve eninde sonunda bağışlanırız!” diyorlardı. Sonra güya tövbe ediyorlar, fakat karşılarına benzer bir menfaat çıkınca, tövbelerini unutarak onu da alıyorlardı.
Peki onlardan, “Allah hakkında, yalnızca gerçeği, doğruyu söyleyeceksiniz!” diye KutsalKitapta söz alınmamış mıydı? Üstelik onlar, kitaptaki bu hükümleri defalarca okumamışlar mıydı? O hâlde, sizi yeniden Kitaba dâvet ediyorum! Unutmayın ki, dürüst ve erdemlice bir hayat yaşayarak kötülüğün her çeşidindensakınanlar için âhiret yurdu, bu dünyanın gelip geçici nimetlerinden daha hayırlıdır, hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

Onların ardından Kitab’a mirasçı olan bir halef nesil geldi.
Şu Fânî Dünya’nın sunumlarını alırlar; “biz bağışlanacağız” derler.
Onlara benzeri bir sunum gelirse, onu da alırlar.
’Allah’a Hakk’tan başka söylemeyecekler’ diye onlardan Kitab’ın mîsâkı / açık ve kesin bağlılık sözü alınmadı mı? İçindekileri ders edip okudular / İçindekileri silip bozdular.
Sakınıp korunanlar için Âhiret Yurdu en hayırlıdır.
Akletmez misiniz?

Derken, Tevrat’a varis olan yeni bir nesil, iktidar oldu. Bunlar yeryüzünün kaymağını yiyenlerdi. Bir yandan da nasıl olsa: " affedileceğiz " diye diye geleni aşırmaya devam ediyorlardı. Halbuki bunlar, Allah'a karşı sadece doğruyu söyleyeceklerine, içeriğini bilerek Kitap üzerine yemin etmemişler miydi? Ahiret hayatı kendilerini sağlama alanlar için elbet daha önemlidir. Ah bir düşünseniz!

Onların ardından dünya mallarına düşkün insanlar geldi. Onlar güya Musa ile gönderdiğimiz kitaba uyduklarını söylüyorlar. Her ne yaparlarsa yapsınlar bağışlanacaklarına inanıyorlar. Kitaptaki ayetlerimizi hep kendi çıkarlarına göre yorumluyorlardı. Onlar hep böyle yaparlar. Onlara çıkarlarına uygun şeyler gösterilse helal haram tanımaz hemen sahip çıkarlar. Onlara sor bakalım! “Allah’ın yasalarından başka yasalara uymayacaklarına dair söz vermemişler miydi? Kitapları bunu emretmiyor muydu? Onlara Allah’ın yasalarını bırakıp kulların yasalarına uymayın denilmemiş miydi? Onlara uydurduğunuz yasalar için bu Allah’ın yasasıdır demeyin denilmemiş miydi?” Elbette okudukları kitapta bunlar tembih edilmiş, onlardan kitaba uygun davranacaklarına, asla kitabı çıkarlarına göre yorumlamayacaklarına dair söz alınmıştı. Sözlerine riayet etmediler. Bilsinler ki ahiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Dünya hayatı gelip geçicidir. Onlar ahiret hayatlarını dünya hayatıyla değişerek büyük yanılgı içine girdiler. Hâlâ aklınız ermiyor mu?

Onlardan sonra da şu değersiz (dünya) malını alıp, “(Nasıl olsa) bağışlanacağız!” [*] diyerek Kitab’a (Tevrat’a) mirasçı olan birtakım kötü kişiler gelmişti. Onlara, benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlardı. (Peki), Allah hakkında gerçek(ler)den başka bir şey söylemeyeceklerine [*] dair kendilerinden Kitap’ta (Tevrat’ta) söz alınmamış mıydı ve onlar (bunu Kitap’ta) okumamışlar mıydı? Ahiret yurdu [takvâ]lı (duyarlı) olanlar için hayırlı olandır. Akıl etmiyor musunuz?

Bu cümle Yüce Allah’ın azap etme sıfatını görmezlikten gelmenin korkunç bir hata olduğunu göstermektedir. Bu söz, kişileri Yüce Allah ile aldatan şeyt... Devamı..

Onların ardından Kitab’a vâris olup da şu geçici dünya malını alan, yine onun gibi bir mal gelse onu da alacak olan, “nasıl olsa sonunda affedileceğiz,” diyen nesiller geldi. Onlardan Allah’a karşı haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dâir o kitabın hükmü üzere söz alınmamış mıydı? Ve o kitaptan, “âhiret yurdunun Allah’tan hakkıyla sakınanlar için daha hayırlı olduğunu” okuyup öğrenmemişler miydi? Siz hiç (gerçekleri) idrak etmeye çalışmaz mısınız?”

Ve ardından -ilahî kitabın mirasçısı [oldukları halde]- bu değersiz dünyanın geçici tadlarına sarılan [yeni] kuşaklar aldı onların yerini; ve “Nasıl olsa sonunda affedileceğiz” ¹³⁵ diyerek karşılarına çıkan bu kabil geçici şeylere sarılan [günahkar] kimseler olup çıktılar. (Oysa), onlardan Allah’a yalnızca doğru ve gerçek olanı isnat edeceklerine dair ilahî kitap üzerine söz alınmamış mıydı? ¹³⁶ Onda (yazılı) olanı tekrar tekrar okumamışlar mıydı? Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyan herkes için [iki hayattan] en iyisi, en üstünü ahiret hayatı olduğuna göre artık aklınızı kullanmayacak mısınız?

135 Yani, dünyevî kazançlar peşinden giderken Allah’ın buyruklarını ihlal etmeleriyle ilgili olarak sonunda affedileceklerini kuruyorlar. Buradaki ifa... Devamı..

Onların ardından, onları izleyen ve kitaba varis olan bir nesil geldi. Bu dünyanın geçici malını alıyor, nasıl olsa bağışlanacağız diyerek ayaklarına gelen benzer fırsatlara da hemen koyuluyorlardı. Hâlbuki o kitaptan aldıkları ders ile Allah hakkında haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden sağlam bir misak/söz alınmamış mıydı? Oysa sorumlu davrananlar için ahiret yurdu daha iyidir. Aklınızı kullanmıyor musunuz? 2/80, 6/32, 21/10, 28/60, 30/24, 54/43, 35/32

Onların ardından, kendilerinin yerini alan yeni kuşaklar Kitab’a vâris oldular; (fakat) bu değersiz dünyanın geçici hazlarına kapıldılar. Ayaklarına gelen bu türden her (dünyevî) hazzı fırsat bilip üzerine atladıkları hâlde, “Nasıl olsa sonunda bağışlanacağız!” bile dediler. Oysa onlardan Allah hakkında, gerçekten başka hiçbir şey söylemeyeceklerine dair vahiy (ile belgelenen) söz[¹²⁸⁶] alınmamış mıydı? Dahası, onun kitapta kayıtlı bulunan dersini almamışlar mıydı? Tabi ki, sorumluluğunun bilincinde olanlar için âhiret hayatı en hayırlısıdır: Hâlâ akıllanmayacak mısınız?

[1286] Mîsâku’l-Kitâb: Tevrat’ta geçen günah işleyenlerin tevbe etmeden affedilmeyeceklerine dair ilâhî söz.

Sonra da, onların arkasından, -kitab'a varis oldukları halde- daha bozuk kimseler geldi. Ki onlar (ayetleri tahrif karşılığında) "Nasıl olsa bağışlanacağız" diyerek, şu değersiz dünyanın geçici malını alıyorlardı. (Kendi keyiflerine göre hüküm vermekten çekinmiyorlardı) Bu arada şayet kendilerine bir rüşvet daha sunulursa (tevbe etmeye gerek duymadan) onu da alıyorlardı. Oysa vaktiyle, Allah'a karşı, (hiçbir şeyi gizlemeyerek, kitapta olan) gerçeklerden başka bir şey söylemeyeceklerine dair, kendilerinden Kitap üzerine bir söz alınmamış mıydı? Elbette alınmıştı ki) Onlar o kitaptaki (Tevrat'taki) hükümleri (Rableri ile yapmış oldukları andlaşmayı her gün) okuyorlardı! (Buna rağmen nasıl oluyor da, gerçekleri gizleyerek kitaba uymayan hükümler verebiliyorlardı. Rablerinden korunuyorlar mıydı?) Oysa ahiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır! (ey Kitap ehli) Hala aklınızı başınıza almıyacak mısınız?

Derken, onların ardından yerlerine Kitab’a varis olan bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve "(nasıl olsa) biz bağışlanacağız" derlerdi. Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Hâlbuki, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?

Onlardan sonra birtakım kimseler halef oldu, kitaba varis oldular, bu den'î varlığın fani meta'ını alır dururlar ve derler ki: «Elbette biz ileride mağfiret olunacağız.» Ve onlara onun misli bir meta' gelecek olsa onu da alıverirler. Onlardan Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair o kitabın misakı (onun hükmü veçhile bir ahd) alınmamış mı idi? Halbuki, onlar o kitaptakini okumuşlardı. Ahiret evi ise muttakîler için hayırlıdır. Hâlâ (buna) akıl erdiremiyecek misiniz?

Onlardan sonra hayırsız bir nesil geldi ki bunlar kitaba (Tevrat'a) vâris oldular, ama âyetleri tahrif etme karşılığında şu değersiz dünya metâını alıp “Nasılsa affa nail oluruz! ” düşüncesiyle hareket ettiler. Af umarken bile, öbür yandan yine gayr-ı meşrû bir metâ, bir rüşvet zuhûr etse, onu da alırlar. Peki onlardan, Allah hakkında gerçek olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitapta mevcut hükümler uyarınca söz alınmamış mıydı? Ve kitabın içindekileri ders edinip okumamışlar mıydı? Halbuki ebedî âhiret yurdu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?

Onların ardından, yerlerine geçip Kitaba varis olan birtakım insanlar geldi ki, onlar, şu alçak(dünyan)ın menfaatini alıyorlar: "Biz nasıl olsa bağışlanacağız!" diyorlar. Kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki "Allah hakkında, gerçekten başkasını, söylememeleri hususunda kendilerinden Kitap misakı alınmamış mıydı? Ve onun içindekini okuyup öğrenmediler mi? Âhiret yurdu, korunanlar için daha hayırlıdır. Düşünmüyor musunuz?

Kitapları vâsıtasiyle söz veya yazılı söz

Onlardan sonra onlara halef olub kitâbı tevârüs idenler dünyâ metâ'ını satun alırlar ve "Bize mağfiret olunur" dirler. Tekrâr öyle bir şey gelse onı da alırlar. Allâh hakkında ancak doğrıyı söylemek üzere kitâbda mezkûr 'ahid onlardan (seleflerinden) alınmadı mı? Onlar kitâbı okurlar (Bunı bilmeleri lâzımdır) İttikâ idenler içün dâr-ı âhiret dünyâdan hayırlıdır. Bunı ta'akkul idüb düşünmezler mi?

Arkalarından o Kitab’a mirasçı olan yeni bir nesil geldi. Şu en düşük olanın geçici menfaatine (dünya menfaatine) yapışır, “Allah bizi bağışlayacaktır” derlerdi. Öyle bir şey daha gelse (ellerindekine benzer uydurulmuş bir din daha gelse)[*] onu da alırlardı. Allah’a karşı yalnızca gerçeği söyleyeceklerine dair o Kitapta onlardan alınmış bir sözün sorumluluğu altında değiller miydi? Üstelik onda olan bilgiye de sahiplerdi. Allah’tan çekinerek kendini koruyanlar için hayırlısı Ahiret yurdudur. Aklınızı kullanmaz mısınız?

[*] Ateş bize birkaç gün dokunur, Allah bizi mutlaka bağışlar gibi hükümleri olan uydurma bir din gelse hemen kabullenirlerdi.

Onların ardından, onları izleyen ve kitaba varis olan bir nesil geldi. -Biz nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek, bu dünyanın geçici malını alıyorlar. Yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Öğrendikleri kitapta, onlardan 'Allah hakkında doğru olandan başkasını söylememek' üzere 'kitap andı' alınmamış mıydı? Korunanlar için ahiret yurdu daha iyidir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?

Derken onların arkasından kötü bir nesil geldi ve kitap onların eline geçti. Onlar şu aşağılık dünyanın gelip geçici malını alır, “Nasıl olsa bağışlanacağız” derlerdi. Sonra aldıklarının bir misli daha gelse onu da alırlardı. Yoksa onlardan, Allah hakkında gerçek dışı birşey söylemeyeceklerine dair, kitabın hükmüne göre söz alınmamış mıydı? Ve onlar kitapta yazılı olanı okuyup öğrenmemişler miydi? Sakınanlar için âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?

Arkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, kitaba vâris olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylememelerine ilişkin kitap mîsakı alınmamış mıydı? O kitabın içindekileri okuyup incelemediler mi? Âhiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?

pes girü ķaldı anlardan śoñra girü mįrāŝ oldılar alurlar metā’ını uşbu yaķınıraġuñ ya'nį dünya daħı eydürler “yarlıġamaķ olına bize.” daħı eger gele anlara metā' ancılayın alurlar anı ya'nį tevbe eylemezler. dutılmadı mı anlaruñ üzere tevrįt’üñ 'ahdi ķavli kim eyitmeyeler Tañrı üzere illā girtüyi? daħı oķıdılar anı kim anuñ içindedür. daħı śoñı sarāy yigrekdür anlara kim śaķınurlar añlamaz mısız?

Pes geldi anlardan ṣoñra bir ṭāyife mīrāẟ itdiler kitābı. Alurlardı dünyāmetā‘ını, rüşveti daḫı. Eydürlerdi: Günāhumuz ‘afv olacaḳdur ve eger gelse özlerine anuñ gibi metā‘ alurlardı. Alınmadı mı anlar üstine ‘ahd, mīẟāḳkitābda ki söylemeyeler Allāh ḥaḳḳına illā girçek sözler. Oḳudılar içindeolanı. Daḫı āḫiret evi ḫayrludur Tañrıdan ḳorḳanlara. Pes niçün fehm eyle‐mezler.

Onlardan sonra yerlərinə kitaba (Tövrata) sahib olan xələflər keçdilər. Onlar fani dünya malını alıb deyirdilər: “Biz (Allah tərəfindən) bağışlanacağıq!” Onlara bunun misli qədər (kimi) daha bir haram gəlsəydi, onu da alardılar. Məgər Allaha dair yalnız haqqı demək barədə kitabda (Tövratda) onlardan əhd alınmamışdımı?! Halbuki orada (kitabda) olanları oxuyub öyrənmişdilər. Axirət evi Allahdan qorxanlar üçün daha xeyirlidir. Məgər dərk etmirsiniz?

And a generation hath succeeded them who inherited the Scriptures. They grasp the goods of this low life (as the price of evil doing) and say: It will be forgiven us. And if there came to them (again) the offer of the like, they would accept it (and would sin again). Hath not the covenant of the Scripture been taken on their behalf that they should not speak aught concerning Allah save the truth? And they have studied that which is therein. And the abode of the Hereafter is better, for those who ward off (evil). Have ye then no sense?

After them succeeded an (evil) generation: They inherited the Book, but they chose (for themselves)(1142) the vanities of this world, saying (for excuse): "(Everything) will be forgiven us." (Even so), if similar vanities came their way, they would (again) seize them. Was not the covenant(1143) of the Book taken from them, that they would not ascribe to Allah anything but the truth? and they study what is in the Book. But best for the righteous is the home in the Hereafter. Will ye not understand?

1142 Merely inheriting a Book, or doing lip service to it, does not make a nation righteous. If they succumb to the temptations of the world, their hy... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.