1 Mayıs 2024 - 22 Şevval 1445 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Nisâ Suresi 95. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Lâ yestevî-lkâ’idûne mine-lmu/minîne ġayru ulî-ddarari velmucâhidûne fî sebîli(A)llâhi bi-emvâlihim veenfusihim(c) faddala(A)llâhu-lmucâhidîne bi-emvâlihim veenfusihim ‘alâ-lkâ’idîne deraceten vekullen ve’ada(A)llâhu-lhusnâ vefaddala(A)llâhu-lmucâhidîne ‘alâ-lkâ’idîne ecran ‘azîmâ(n)

Mazeretleri olanlar müstesna, müminlerden savaşa katılmayıp oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlar, eşit olamaz. Allah, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaşanları, derece bakımından, oturanlardan üstün etmiştir. Allah, hepsine de iyilikler, güzellikler vaat etti ve Allah üstün etti savaşanları oturanlardan, pek büyük bir ecirle.

Mü’minlerden (Hakkın hâkimiyetini ve zulüm düzeninin değişmesini samimiyetle istemek şartıyla, bazı mazeretleri sebebiyle cihada katılamayanlar hariç) bir özürü olmaksızın (evinde ve iş yerinde, ibadet, ticaret ve diğer dini gayretler bahanesiyle) durup oturanlarla; Allah yolunda, (adalet nizamı kurulsun ve insanlar huzura kavuşsun amacıyla) mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler, asla müsavi (eşit) değildir (bir tutulmayacaktır). Allah, malları ve canları ile (ülkesinde ve yeryüzünde Hakk hâkim olsun diye Kendi yolunda) cehdü gayret edenleri, yerinde oturanlara nazaran, derece bakımından çok daha faziletli kılmıştır. Gerçi Allah (İslam düzeni ve disiplini içinde yaşamayı arzu eden mü’minlerin) hepsine güzellikler va’ad etmiştir; ancak Allah, mücahitleri, oturanlardan çok daha büyük ecirlerle üstün kılmıştır. (Meşru mazeretleri dışında, yapılan genel cihad çağrısına ve milli savunmaya katılmak ise farz-ı ayındır.)

Bir mazeretleri olmaksızın mücadeleden kaçınan mü'minler ile Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla çaba gösterenler bir olamaz. Allah, mallarıyla ve canlarıyla üstün çaba gösterenleri, mücadeleden kaçınanlardan daha üstün bir mertebeye yüceltmiştir. Gerçi Allah tüm mü'minlere, sonuçta güzellik vaad etmiş olmasına rağmen, yolunda çaba gösterenleri büyük bir mükafaat vaad ederek, mücadeleden kaçınanlardan üstün kılmıştır.

Mü'minlerden, özür sahibi olanlar dışında, evlerinde oturanlarla, malları, servetleri ve canlarıyla Allah yolunda, İslâm uğrunda cihad edenler bir olmaz. Allah malları ve canlarıyla cihad edenlere, dünya ve âhirette imtiyazlar tanıma lütfunda bulunmuştur. Allah bütün müslümanlara en güzel makamlar, mevkiler, göz alıcı mükâfatlar va'detmekle birlikte, hayatlarını ortaya koyan, konuşan, yazan, hesapsız servet harcayan mücahitleri, büyük mükâfat vererek evlerinde oturanlara üstün kılmıştır.

Mü'minlerden özürsüz olarak yerlerinde oturanlarla Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler bir değildirler. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara derece olarak üstün kılmıştır. Bununla birlikte Allah hepsine güzellik vadetmiştir. Ancak Allah cihad edenleri büyük bir ecirle oturanlara üstün kılmıştır.

Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.

Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, derece bakımından, oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah, ikisine de cenneti vadetmiştir. Fakat Allah savaşanlara, oturanların üstünde pek büyük bir mükâfat vermiştir.

95, 96. Özürlü olmayan müminlerin evde oturanları ile, malları ve canlarıyla Allah yolunda savaşanlar bir olamazlar. Allah, malları ve canlarıyla savaşanları, savaştan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Hepsine de Allah, güzel olan Cenneti vadetmiştir. Ve Allah mücahidleri, oturanlardan, mükâfat büyüklüğü yönünden, derece yüksekliği yönünden, bağışlama ve rahmet yönünden üstün kılmıştır. Şüphesiz Allah, Gafur ve Rahimdir.

95,96. İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah malları ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de güzellik vaad etmiştir; ama mücahitlerin ödülünü, kendi katından yüksek dereceler, bağış ve rahmet şeklinde, oturanlarınkinden üstün kılmıştır. Allah bağışlayandır; merhamet edendir.

Bir sıkıntı dolayısiyle olmadan, evinde oturan insanlarla, mallariyle, canlariyle Allah yolunda uğraşanlar bir düzeyde olamazlar, mallariyle, canlariyle uğraşanları, oturanlara, Allah bir derece üstün kılmıştır, bunların hepsine Allah iyilik vadeder; savaşanları, oturanlara büyük sevaplarla, Allah üstün kılmıştır

Mü'minlerden özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir değildir. Allah malları ve canları ile cihad edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de (davalarında samimi oldukları için) güzellikler vaat etmiştir ama malları ve canları ile cihad edenleri oturanlara karşı büyük bir mükâfatla üstün tutmuştur. 

Bkz. 57/10

Zarûret olmaksızın hânesinde oturanlar emvâlini ve nefislerini fedâ iderek fîsebîli(A)llah muhârebe idenler ile bir mu’âmele görmiyeceklerdir. Allâh bu sonrakilere diğerlerinden daha a’lâ bir derece virmişdir. Allâh herkese güzel va’adlerde bulundı. Lâkin mücâhidlere hânelerinde oturanlardan fazla mükâfâtlar ta’yîn iylemişdir.

95,96. İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle Allah yolunda cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vâdetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder.

95,96. Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturup kalanlar, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad etmekte olanlara eşit olamazlar. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah bütün müminlere o güzel geleceği vaad etmiştir, ama mücahidleri -çok büyük bir karşılıkla- oturanlardan üstün kılmıştır.

Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.

Geçerli özre sahip olmaksızın yerlerinde oturanlar ile mallarıyla canlarıyla ALLAH yolunda savaşım verenler bir olmaz. ALLAH mallarıyla, canlarıyla savaşım verenleri derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. ALLAH hepsine güzellikler söz veriyor. Bununla birlikte, ALLAH savaşım verenleri oturanlar üzerine daha büyük bir ödülle üstün kıldı;

İslam'da savaş savunma amacıyladır. Bak:60:8-9.

Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlardan üstün kıldı. Allah onların hepsine de cenneti vaad etmiştir. Bununla beraber Allah mücahitlere, oturanların üzerinde büyük bir ecir vermiştir.

Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah yolunda mallariyle, canlariyle cihad edenler müsavi olamazlar, Allah, mallariyle ve canlariyle mücahid olanları oturanların derece i'tibariyle üzerine geçirdi, gerçi Allah ikisine de husnayi (Cenneti) vad buyurmuştur, bununla beraber Allah mücahidlere oturanların fevkında azîm bir ecir ihsan etmiştir

(Gözleri görmeyen, topal ve hasta gibi özürlüler hariç) mü’minlerden özürsüz olarak (cihada çıkmayıp evlerinde) oturanlarla, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler bir değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihat edenleri, derece bakımından, (özürsüz bir şekilde evlerinde) oturan (cihattan geri kalan) lardan çok üstün kıldı. Bununla birlikte Allah, her birine de (sâlih kullar olmaları dolayısıyla) en güzeli (cenneti) vadetmiştir. Allah cihada gidenleri, (özürsüz olarak evlerinde) oturan (cihada katılmayan) lardan çok büyük bir ecirle üstün kıldı.

Mü'minlerden, bir özrü olmaksızın, Allah yolunda cihad¹ etmekten geri kalanlarla; mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, bir değildir. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından, geri kalanlardan üstün kıldı. Her ne kadar Allah, her ikisine de iyilikle muamele etmeyi söz vermiş ise de cihad edenleri, geri kalanlara karşı çok daha büyük bir ecirle üstün kılmıştır;

1- Savaşmaktan, mücadele etmekten, gayret göstermekten geri durmak.

Mü'minlerden özür saahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyle, canlariyle savaşanlar bir olamaz. Allah, mallariyle, canlariyle savaşanları, derece i'tibariyle, oturanlardan çok üstün kıldı. (Gerçi) Allah hepsine de cenneti va'd etmişdir. (Fakat) Allah, savaşanlara oturanların üstünde daha büyük bir ecir vermişdir.

Mü'minlerden, özür sâhibi olmaksızın (cihaddan geri kalıp evlerinde) oturanlarla, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihâd edenler bir olmazlar!(1) Allah, malları ve canlarıyla cihâd edenleri, (velev özürleri sebebiyle olsun) oturanlar üzerine, derece i'tibârıyla üstün kıldı. Gerçi Allah, hepsine de en güzeli (Cenneti) va'd etmiştir. Fakat Allah, cihâd edenleri oturanlar üzerine (daha) büyük bir mükâfâtla üstün kıldı.

(1)“ ‘Biz zarar vermiyoruz, fakat menfaat vermeğe iktidârımız yok, onun için ma‘zûruz’ diye böyle özür beyân etmeyiniz! Bu özrünüz kabûl değil! Tenbel... Devamı..

İnananlardan hiçbir mazereti olmaksızın savaşa gitmeyip evinde oturanlarla, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşanlar elbette eşit değildir. Mallarıyla, canlarıyla mücadele edenleri Allah, evde oturanlardan daha üstün tutmuş ve mücadele edenlere daha nice güzellikler vaat etmiştir. Allah, mücadele edenlere büyük mükâfaatlar vererek, oturanlardan daha üstün tutmuştur.

İnananlardan hiçbir engelleri olmaksızın savaştan geri kalanlar uğurunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlarla bir olamazlar. Allah mallarıyla, canlarıyla savaşanları savaştan kalanlardan kat kat üstün kıldı. Allah bunların hepsine Cennet için söz verdi. Savaşanları savaştan geri kalanlardan pek büyük bir karşılıkla üstün kıldı.

Mü/minler içinden, özürlülerden [¹] maada oturup kalanlar ile Allah yolunda mallariyle, canlariyle cihat edenler bir olmaz, Allah mallariyle canlariyle cihat edenleri mertebece oturup kalanlardan âlâ kıldı. Her birine [²] güzel mükâfat vâdeyledi. Yalnız mücahitleri büyük bir mükâfat ile oturup kalanlardan âlâ kıldı.

[1] Hasta, kör, topal, kötürüm gibi.[2] Her iki kısma.

Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın yerlerinde oturanlar ile mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda çaba gösterenler/cihat edenler [mucâhidûn]³⁶ bir değildir. Allah, mallarıyla, canlarıyla çaba gösterenleri/cihat edenleri derece bakımından, oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de güzellik vaat etmiştir ama mücâhitleri, oturanlardan çok daha büyük ecirle/mükâfatla üstün kılmıştır.

36 “Mucâhidûn”: Mücahit kelimesinin çoğuludur. C-h-d kökünden gelir. Cihat eden, çaba ve gayret gösteren demektir. Sadece savaşmayı, çarpışmayı (kıtâl... Devamı..

Müminlerden özür sahibi olanlar dışında oturanlarla, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler eşit olmaz. Allah, malları ve canlarıyla cihat edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vaat etmiştir; ama mücahitleri oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.

Savaşa gitmelerini engelleyecek bir mâzeretleri olmadığı hâlde, genel bir seferberlik çağrısı yapılmadığı için evlerinde oturan Müslümanlarla, gönüllü olarak Allah yolunda malları ve canlarıyla mücâdele edenler fazîlet bakımından eşit olamazlar. Çünkü Allah, malları ve canlarıyla mücâdele eden fedâkâr müminleri, Allah yolunda cihâda katılmayıp evlerinde oturan ve kulluk görevini en asgarî düzeyde yerine getiren Müslümanlardan daha üstün bir makâma yüceltmiştir.
Gerçi Allah, her ikisine de en güzel mükâfât olan cennetini vaad etmiştir fakat cihâd edenleri, çok daha büyük bir mükâfât ile;

Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla (Çalışıp) Cihad Edenler ve Müminler’den Özür sahibi / ma’zeretli olanlar dışında Oturanlar eşit olmaz.
Allah derece bakımından, canlarıyla ve mallarıyla (Çalışıp) Cihad Edenler’i Oturanlar’dan üstün kıldı.
Allah Güzellikler’i hepsine vaad etti.
Allah Cihad Edenler’i Oturanlar’a üstün kıldı, çok büyük ödül olmak üzere!

Özürsüz olarak sefere katılmayan müminler, Allah için malı ve canı pahasına vuruşanlarla bir olamaz. Allah, cephede malı ve canı pahasına çarpışanları oturanların bir derece üzerine çıkarmıştır. Allah, tüm müminlere en güzeli vadetmiştir ama mücahitleri, oturanlara tercih etmiştir

Müminlerden bazıları savaşa katılmak istemez. Evlerinde oturanlarla oturmak isterler. Bilin ki özürlü olanlar dışında savaşa katılmayıp oturanlarla, savaşa katılıp mallarıyla canlarıyla Allah yolunda mücadele edenler bir olmaz. Allah mallarıyla canlarıyla mücadele edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Allah bütün Müminlere güzelliklerle dolu cennet vadetmiştir. Ancak mücadele verenleri oturanlardan daha büyük bir mükâfatla, daha büyük derecelerle onurlandırmıştır.

95,96. Müminlerden –mazeret sahibi olanlar dışında– (savaşa katılmayıp evlerinde) oturanlarla, malları ve canlarıyla Allah yolunda [cihad] edenler (fedakârlık yapanlar) bir olmaz. Allah, malları ve canları ile [cihad] edenleri (fedakârlık yapanları), derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine en güzel olanı vadetmiştir. (Ancak) kendinden dereceler, bağışlama ve merhamet (şeklinde büyük bir ödül vererek), [cihad] edenleri (fedakârlık yapanları) oturanlardan çok daha büyük bir ödülle üstün kılmıştır. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

Mü’minlerden, özürsüz olarak¹ yerlerinde oturanlarla mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler asla eşit olamazlar.² Allah, mallarıyla canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan, üstün kılmıştır. Bununla beraber Allah, hepsine de cenneti vâdetmiştir ama mücahitleri oturanlardan çok daha büyük mükâfat vâdederek, üstün kılmıştır.

1 Darar: Bir şeye dâhil olan eksikliktir ki hastalık veya körlük topallık gibi sakatlık demektir. Nitekim anadan doğma âmâya ve pek zayıf hastaya “dar... Devamı..

BİR MAZERETLERİ olmaksızın mü-cadeleden kaçınan müminler ¹²¹ ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çaba gösterenler ¹²² bir olamaz: Allah, mallarıyla ve canlarıyla üstün çaba gösterenleri mücadeleden kaçınanlardan daha üstün bir mertebeye yüceltmiştir. Allah bütün [müminler]e nihai güzellik vaad etmiş olmasına rağmen, Allah yolunda üstün çaba gösterenleri, [kendilerine] büyük bir mükafat [vaad ederek] mücadeleden kaçınanlardan üstün kılmıştır,

121 Lafzen, “[evde] oturanlar” -yani, Allah yolunda maddî veya manevî mücadeleye katılmayanlar.122 Mücâhid terimi, “mücadele etti” yahut “üstün gayret... Devamı..

Geçerli mazeretleri olmaksızın, savaşa katılmayıp evlerinde oturmayı tercih edenler; mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda savaşan müminlerle asla bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, mücadeleden kaçanlardan daha üstün bir mertebeye yükseltmiştir. Gerçi Allah, bütün müminlere cenneti vaat etmiştir. Fakat Allah savaşanlara, oturanlardan çok daha büyük bir mükâfat vermiştir. 4/75...77

MÜ’MİNLERDEN bir mazereti olmaksızın yerinde çakılıp kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çaba gösterenler bir olmaz: Allah mallarıyla ve canlarıyla elinden gelen çabayı sarf edenleri, yerinde çakılıp kalanlardan daha yüce bir mertebeye çıkarmıştır. Allah bütün mü’minlere nihaî güzellikler vaad etmesine rağmen, yolunda üstün gayret harcayanları, yerinde çakılıp kalanlara muhteşem bir ödülle üstün tutmuştur:

Müminlerden, -özürsüz oldukları halde- (sefere çıkmayıp) geride kalanlar(ın tümü) ile Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler bir değildir. Allah, mallarıyla canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından geride kalanlardan üstün kıldı, (özürsüz olarak geride kalanların tümü de bir değildir, içlerinden mallarıyla yardım eden ve dini bir görevle geride kalanlar da vardır.) Gerçi Allah her ikisine de (cihad edenlerle bu maksatla geride kalanlara) güzellik (cennet) vaad etmiştir, fakat Allah, mücahitlere, (özürlü ve böyle) geride kalanlardan daha büyük bir mükafat vermiştir.

Bir mazeretleri olmaksızın mücadeleden kaçınan müminler ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çaba gösterenler bir olamaz: Allah, mallarıyla ve canlarıyla üstün çaba gösterenleri mücadeleden kaçınanlardan daha üstün bir mertebeye yüceltmiştir. Allah bütün (müminler)e nihayetinde güzellik vaat etmiş ama mücâhidleri oturanlardan çok daha büyük ecirle üstün kılmıştır:

Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarıyla, canlarıyla mücâhedede bulunanlar müsavî olmazlar. Allah Teâlâ malları ile ve canları ile cihada atılanları, oturanlar üzerine derece itibariyle tafdil buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ hepsine de hüsnayı vaadetmiştir. Ve Allah Teâlâ mücahit olanları, oturanlar üzerine pek büyük bir mükâfaat ile tercih kılmıştır.

95, 96. Özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalan müminlerle, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden müminler elbette bir olmaz. Allah malları ve canları ile mücahede edenleri, derece bakımından cihada gitmeyenlerden üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de en güzel yurt olan cenneti vâd etmiştir, ama mücahede edenleri, cihada katılmayanlardan çok daha büyük mükâfatlarla, tarafından derece derece rütbeler, hususi bir mağfiret ve rahmetle mümtaz kılmıştır. Değil mi ki Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur).

Maksat, farz-ı kifaye olan cihaddan, mazereti sebebiyle ve izinli olarak geri kalan müminlerdir.

İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mallariyle canlariyle Allah yolunda cihadedenler bir olmaz. Allah, mallariyle canlariyle cihadedenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de güzellik va'detmiştir ama mücahidleri oturanlardan çok daha büyük ecirle üstün kılmıştır:

'Özürleri olanlardan gayrı cihâddan geri kalub memleketde oturanlar ile malları ve nefisleriyle Allâh yolunda cihâd idenler berâber ve müsâvî olmazlar. Allâh, malları ve nefisleriyle cihâd idenleri memleketde ('özürli olarak) kalanlar üzerine bir derece tafdîl itdi. (Muhâcirlere hem niyet ve hem cihâd, kalanlara yalnız niyet sevâbı vardır) Bunların cümlesine Allâh Te'âlâ cenneti va'ad buyurdı. Hak Te'âlâ cihâd idenleri ('özürsüz olarak) kalanlar üzerine büyük ecir ve mükâfât ile tafdîl (üstün) iyledi.

İnanıp güvenenlerden bir özürü olmadan oturup duranlarla, malları ve canları ile Allah yolunda bütün güçleriyle mücadele edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile mücadele edenlerin derecesini oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de cenneti söz vermiştir[1] ama Allah, mücadele edenleri büyük bir ödülle oturanlara üstün kılacaktır[2].

[1] - عنها مبعدون [2] Fetih 48/17

Müminlerden özür sahibi olmaksızın geri kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, derece bakımından oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah, hepsine cenneti vaat etmiştir. Fakat, Allah savaşanlara, oturanların üstünde pek büyük bir mükafat vermiştir.

Mü'minlerden, bir mazereti olmaksızın cihaddan geri kalanlar, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenlerle bir olmaz. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri, evlerinde oturanlardan mertebece daha üstün kılmıştır. Gerçi hepsine Allah Cenneti vaad etti; ama cihad edenleri, pek büyük bir ödülle, oturanlara üstün kıldı.

İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla yoğun gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama yoğun gayret gösterenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır.

berāber degül oturıcılar mü’minlerden eksüklik islerinden ayruķ daħı çalış eyleyiciler Tañrı yolında māllar-y-ıla daħı nefsleri-y-ile. artuķ eyledi Tañrı çalış eyleyi- cileri mālları-y-ıla daħı nefsleri-y-ile oturıcılar üzere yuķaru ayaķ. andan daħı dükeline va'de virdi Tañrı uçmaķı. daħı artuķ eyledi Tañrı çalış eyleyicilere oturıcılar üzere müzd ulu.

Berāber olmaz oturan kişiler mü’minlerden gözsüz, ayaḳsuz olmasaġazālıḳ eyleyenler bile Tañrı yolında mālları‐y‐la, nefsleri‐y‐le. Tañrı efḍalḳıldı ġazālıḳ eyleyenleri mālları bile, nefsleri bile oturanlar üstine.Yüce menziller daḫı barçasına va‘d eyledi Tañrı Ta‘ālā cenneti. Daḫı efḍal ḳıldı Tañrı Ta‘ālā ġāzīleri oturanlar üstine ulu müzd‐ile virmek.

Zərər çəkmədən (üzürsüz səbəbə görə evlərində) əyləşən mö’minlərlə Allah yolunda öz malları və canları ilə cihad edən (vuruşan) kimsələr bir olmazlar. Allah malları və canları ilə vuruşanları (evlərində) əyləşənlərdən (cihada getməyənlərdən) dərəcə e’tibarilə üstün tutdu. Allah bunların hamısına (hər ikisinə savab) və’d etmişdir. (Lakin) Allah mücahidlərə (evlərində) oturanlardan daha böyük mükafatlarla imtiyaz vermişdir.

Those of the believers who sit still, other than those who have a (disabling) hurt, are not on an equality with those who strive in the way of Allah with their wealth and lives. Allah hath conferred on those who strive with their wealth and lives a rank above the sedentary. Unto each Allah hath promised good, but He hath bestowed on those who strive a great reward above the sedentary;

Not equal are those believers who sit (at home) and receive no hurt, and those who strive and fight in the cause of Allah with their goods and their persons. Allah hath granted a grade higher to those who strive and fight with their goods and persons than to those who sit (at home). Unto all (in Faith)(614) Hath Allah promised good: But those who strive and fight Hath He distinguished above those who sit (at home) by a special reward,-

614 Allah's goodness is promised to all people of Faith. But there are degrees among men and women of Faith. There are people with natural inertia: th... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.