Âyetin nüzul sebebi şudur: Hâtıb b. Beltea adlı sahâbî, Hz. Peygamber’in gizli tuttuğu Mekke fethi teşebbüsünü Sâre adındaki şarkıcı kâfir bir kadına verdiği mektupla, Mekke müşriklerine bildirmek istemişti. Hâtıb, Mekke’de kalan evlât ve ailesine tehlikeyi haber vermek maksadıyla böyle bir işe girişmişti. Cenab-ı Hak bu durumu Hz. Peygamber’e bildirdi. Resûlullah, Mekke’ye dönmekte olan kadını takip için beş kişilik atlı birliğini yola çıkardı. Birlik, kadını, Hz. Peygamber’in haber verdiği yerde yakaladı. Sıkıştırılan kadın sakladığı mektubu, saçlarının arasından çıkardı ve serbest bırakıldı. Mektup, Hz. Peygamber’e teslim edilince, Hâtıb çağırıldı ve hareketinin sebebi soruldu. Hz. Ömer’in hiddet göstermesine rağmen Hz. Peygamber, Hâtıb’ı affetti. Böylece Hâtıb’ın şahsında bütün müslümanlar, düşmanlarına karşı uyarılmış oldular.
Hz. İbrahim, iman etmemiş babasına, kendisi için istiğfar edeceğini söylemiş, imanı için mühlet vermişti, daha sonra da istiğfardan menedilmişti. Çünkü kâfirler için istiğfar caiz değildir.
Bu âyette Allah, düşmanlıkta aşırı gidilmemesini, düşman bir toplumun, bir gün dost olabileceğini bildirmiştir. Nitekim Peygamber’in ve müslümanların can düşmanı olan Mekke ve çevresindeki müşriklerin çoğu sonradan İslâm’a girmişler, onların çocukları, Allah yolunda cihad eden müminler olmuşlardır. Böylece âyette belirtilen ilâhî vaad tahakkuk etmiştir.
Tefsirlerde, din hususunda savaşmayanların, Hz. Peygamber’le anlaşma yapan ve ona sadakat gösteren Huzâa kabilesi olduğu, çoğunlukla ifade edilmiştir. Bazılarına göre bunlar Mekke’de iman eden fakat hicret etmeyenler veya kadınlar ve çocuklardır. Âyet, Hz. Ebubekir’in kızı Esma’nın Mekke’de kalan müşrik annesinin, kendisini ziyaret için geldiğinde kabul etmemesi üzerine nâzil olmuştur. Ancak âyetin hükmü umumidir.
Hudeybiye antlaşmasıyla ortaya çıkan durumu tanzim eden bu âyete göre, müslümanlara sığınan mümin kadınlar, kâfirlere iade edilmeyecek, kendilerine âyette belirtilen esaslar uygulanacaktır. Çünkü Hudeybiye antlaşmasına göre kâfirlerden gelen müminler, onlara iade edilecekti. Âyet iade edilecek olanların sadece mümin erkekler olduğunu, mümin kadınların kâfirlerin nikâhında kalamayacakları için, antlaşma şümulüne giremeyeceklerini açıklamaktadır.
Biat şartları arasında sayılan, «elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurmama» tabiri, gayri meşru bir çocuk dünyaya getirip, onu kocasına nisbet ederek iftira etmeme anlamına gelmektedir. Âyet, Mekke fethi günü nâzil olmuş, Hz. Peygamber, erkeklerden sonra kadınların biatını kabul etmiştir.
Bu âyetin son cümlesi şöyle de anlaşılabilir: Zira onlar, kabirlerde bulunan kâfirlerin kurtuluştan ümit kestikleri gibi ahiretten de ümit kesmişlerdir.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.