7 Eylül 2024 - 3 Rebiü'l-Evvel 1446
Cumartesi
ANA SAYFA
|
SURELER
|
AYET KARŞILAŞTIRMA
|
KUR'AN'DA ARA!
|
FİHRİST
|
DOWNLOAD
|
MOBİL
Kullanıcı :
Şifre :
Şifremi Unuttum
KAYDOL
Diğer Mealler...
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Sure Seçiniz
Abese(80/42)
Âdiyât(100/11)
Ahkâf(46/35)
Ahzâb(33/73)
Âl-i İmrân(3/200)
Alak(96/19)
Ankebût(29/69)
Asr(103/3)
A’lâ(87/19)
A’râf(7/206)
Bakara(2/286)
Beled(90/20)
Beyyine(98/8)
Bürûc(85/22)
Câsiye(45/37)
Cin(72/28)
Cum’a(62/11)
Duhâ(93/11)
Duhân(44/59)
Enbiyâ(21/112)
Enfâl(8/75)
En’âm(6/165)
Fâtiha(1/7)
Fâtır(35/45)
Fecr(89/30)
Felâk(113/5)
Fetih(48/29)
Fil(105/5)
Furkân(25/77)
Fussilet(41/54)
Gâşiye(88/26)
Hac(22/78)
Hadîd(57/29)
Hâkka(69/52)
Haşr(59/24)
Hicr(15/99)
Hucurât(49/18)
Hûd(11/123)
Hümeze(104/9)
İbrahim(14/52)
İhlâs(112/4)
İnfitâr(82/19)
İnsan(76/31)
İnşikâk(84/25)
İnşirâh(94/8)
İsrâ(17/111)
Kadr(97/5)
Kâf(50/45)
Kâfirûn(109/6)
Kalem(68/52)
Kamer(54/55)
Kâri’a(101/11)
Kasas(28/88)
Kehf(18/110)
Kevser(108/3)
Kıyâme(75/40)
Kureyş(106/4)
Leyl(92/21)
Lokman(31/34)
Mâide(5/120)
Mâ’ûn(107/7)
Meryem(19/98)
Me’âric(70/44)
Mücâdele(58/22)
Müddessir(74/56)
Muhammed(47/38)
Mülk(67/30)
Mümtehine(60/13)
Münâfikûn(63/11)
Mürselât(77/50)
Mutaffifîn(83/36)
Müzzemmil(73/20)
Mü’min(40/85)
Mü’minûn(23/118)
Nahl(16/128)
Nâs(114/6)
Nasr(110/3)
Nâzi’ât(79/46)
Nebe’(78/40)
Necm(53/62)
Neml(27/93)
Nisâ(4/176)
Nûh(71/28)
Nûr(24/64)
Rahmân(55/78)
Ra’d(13/43)
Rûm(30/60)
Sâd(38/88)
Saff(61/14)
Sâffât(37/182)
Sebe’(34/54)
Secde(32/30)
Şems(91/15)
Şûrâ(42/53)
Şu’arâ(26/227)
Tâ-Hâ(20/135)
Tahrîm(66/12)
Talâk(65/12)
Târık(86/17)
Tebbet(111/5)
Teğâbun(64/18)
Tekâsür(102/8)
Tekvîr(81/29)
Tevbe(9/129)
Tîn(95/8)
Tûr(52/49)
Vâkı’a(56/96)
Yâsîn(36/83)
Yûnus(10/109)
Yûsuf(12/111)
Zâriyât(51/60)
Zilzâl(99/8)
Zuhruf(43/89)
Zümer(39/75)
Satırarası Meal
Tâ-Hâ Suresi
◄
320
►
Cüz 16
(Diyanet Vakfı Meali)
126.
(Allah) buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!
127.
Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.
128.
Bizim, onlardan önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız kendilerini yola getirmedi mi? Halbuki onların yurtlarında gezip dolaşırlar. Bunda, elbette ki akıl sahipleri için nice ibretler vardır.
129.
Eğer Rabbinden, daha önce sâdır olmuş bir söz ve tayin edilmiş bir vâde olmasaydı, (ceza onlar için de dünyada) kaçınılmaz olurdu.
130.
(Resûlüm!) Sen, onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin.
Müfessirler, bu âyette «övgü ile tesbih»ten maksadın, namaz olduğunu belirtirler. Namaz en büyük ve en kâmil zikirdir; Allah’ı tesbih, tekbir, yakarı
...
Devamı..
131.
Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine gözlerini dikme! Rabbinin nimeti hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.
132.
Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.
133.
Onlar: (Muhammed) bize Rabbinden bir mucize getirmeli değil miydi? dediler. Önce gelen kitaplardakinin apaçık delili (Kur'an) onlara gelmedi mi?
Kur’an-ı Kerim hem kendi gerçekliğini isbat eden, hem de önceki kitapların hak olduğuna delil teşkil eden bir mucizedir.
134.
Eğer biz, bundan (Kur'an'dan) önce onları bir azapla helâk etseydik, muhakkak ki şöyle diyeceklerdi: Ya Rabbi! Ne olurdu, bize bir elçi gönderseydin de, şu aşağılığa ve rüsvaylığa düşmeden önce âyetlerine uysaydık!
135.
De ki: Herkes beklemektedir: Öyle ise siz de bekleyin. Yakında anlayacaksınız; doğru düzgün yolun yolcuları kimmiş ve hidayette olan kimmiş!
سُورَةُ طٰه
◄
٣٢٠
►
الجزء١٦
قَالَ
كَذٰلِكَ
اَتَتْكَ
اٰيَاتُنَا
فَنَس۪يتَهَاۚ
وَكَذٰلِكَ
الْيَوْمَ
تُنْسٰى
﴿١٢٦﴾
وَكَذٰلِكَ
نَجْز۪ي
مَنْ
اَسْرَفَ
وَلَمْ
يُؤْمِنْ
بِاٰيَاتِ
رَبِّه۪ۜ
وَلَعَذَابُ
الْاٰخِرَةِ
اَشَدُّ
وَاَبْقٰى
﴿١٢٧﴾
اَفَلَمْ
يَهْدِ
لَهُمْ
كَمْ
اَهْلَكْنَا
قَبْلَهُمْ
مِنَ
الْقُرُونِ
يَمْشُونَ
ف۪ي
مَسَاكِنِهِمْۜ
اِنَّ
ف۪ي
ذٰلِكَ
لَاٰيَاتٍ
لِاُو۬لِي
النُّهٰى۟
﴿١٢٨﴾
وَلَوْلَا
كَلِمَةٌ
سَبَقَتْ
مِنْ
رَبِّكَ
لَكَانَ
لِزَامًا
وَاَجَلٌ
مُسَمًّىۜ
﴿١٢٩﴾
فَاصْبِرْ
عَلٰى
مَا
يَقُولُونَ
وَسَبِّحْ
بِحَمْدِ
رَبِّكَ
قَبْلَ
طُلُوعِ
الشَّمْسِ
وَقَبْلَ
غُرُوبِهَاۚ
وَمِنْ
اٰنَٓائِ
الَّيْلِ
فَسَبِّحْ
وَاَطْرَافَ
النَّهَارِ
لَعَلَّكَ
تَرْضٰى
﴿١٣٠﴾
وَلَا
تَمُدَّنَّ
عَيْنَيْكَ
اِلٰى
مَا
مَتَّعْنَا
بِه۪ٓ
اَزْوَاجًا
مِنْهُمْ
زَهْرَةَ
الْحَيٰوةِ
الدُّنْيَا
لِنَفْتِنَهُمْ
ف۪يهِۜ
وَرِزْقُ
رَبِّكَ
خَيْرٌ
وَاَبْقٰى
﴿١٣١﴾
وَأْمُرْ
اَهْلَكَ
بِالصَّلٰوةِ
وَاصْطَبِرْ
عَلَيْهَاۜ
لَا
نَسْـَٔلُكَ
رِزْقًاۜ
نَحْنُ
نَرْزُقُكَۜ
وَالْعَاقِبَةُ
لِلتَّقْوٰى
﴿١٣٢﴾
وَقَالُوا
لَوْلَا
يَأْت۪ينَا
بِاٰيَةٍ
مِنْ
رَبِّه۪ۜ
اَوَلَمْ
تَأْتِهِمْ
بَيِّنَةُ
مَا
فِي
الصُّحُفِ
الْاُولٰى
﴿١٣٣﴾
وَلَوْ
اَنَّٓا
اَهْلَكْنَاهُمْ
بِعَذَابٍ
مِنْ
قَبْلِه۪
لَقَالُوا
رَبَّنَا
لَوْلَٓا
اَرْسَلْتَ
اِلَيْنَا
رَسُولًا
فَنَتَّبِعَ
اٰيَاتِكَ
مِنْ
قَبْلِ
اَنْ
نَذِلَّ
وَنَخْزٰى
﴿١٣٤﴾
قُلْ
كُلٌّ
مُتَرَبِّصٌ
فَتَرَبَّصُواۚ
فَسَتَعْلَمُونَ
مَنْ
اَصْحَابُ
الصِّرَاطِ
السَّوِيِّ
وَمَنِ
اهْتَدٰى
﴿١٣٥﴾
◄
٣٢٠
►
Designed by
ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.