وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍۨ الْحَقُّۚ فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. وَمَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ بِمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَظْلِمُونَ Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır. وَنَضَعُ الْمَوَاز۪ينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيٰمَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـٔاًۜ وَاِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ اَتَيْنَا بِهَاۜ وَكَفٰى بِنَا حَاسِب۪ينَ Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz. فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Artık kimlerin (sevap) tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. وَمَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ ف۪ي جَهَنَّمَ خَالِدُونَۚ Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler. فَاَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُۙ 6, 7.$ O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur. فَهُوَ ف۪ي ع۪يشَةٍ رَاضِيَةٍۜ 6, 7.$ O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur. وَاَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُۙ 8, 9.$ Ameli yeğni olana gelince, işte onun anası (yeri, yurdu) Hâviye' dir. Amelin ağır gelmesi, hayır ve iyiliklerin fazla olması; yeğni gelmesi ise, hayır ve sevap kefesine konacak amelin azlığı veya bulunmaması demektir. فَاُمُّهُ هَاوِيَةٌۜ 8, 9.$ Ameli yeğni olana gelince, işte onun anası (yeri, yurdu) Hâviye' dir. Amelin ağır gelmesi, hayır ve iyiliklerin fazla olması; yeğni gelmesi ise, hayır ve sevap kefesine konacak amelin azlığı veya bulunmaması demektir.
|
|