Mâ vedde’ake rabbuke vemâ kalâ
Rabbin, seni ne terketti, ne de darıldı sana.
(Ey Nebim!) Rabbin (asla) Seni terk edip unutmamış (sahipsiz bırakmamış) ve Sana darılmamıştır!
Rabbin seni ne terketti ne de darıldı.
Rabbin seni terketmedi ve sana gücenmedi.
Rabbin seni bırakmadı ve (sana) darılmadı da.
Rabbin seni terketmedi ve darılmadı.
Rabbin seni terk etmedi (Ey Rasûlüm), darılmadı da...
Rabbin seni terketmedi ve sana darılmadı.
Tanrın seni bırakmadı, darılarak atmadı
Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı.
Senin rabbin seni unutmadı ve senden nefret itmedi.
Rabbin seni ne bıraktı ve ne de sana darıldı.
Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.
1, 2, 3. Kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.
Rabbin seni ne bıraktı ne de sana darıldı.
Rabbin seni bırakmadı ve darılmadı.
veda' etmedi rabbın sana ve darılmadı
1-2-3. Kuşluk vaktine ve (insanların) sükûna erdiği geceye kasem olsun ki, Rabbin seni (asla) bırakmadı ve sana (asla) gazaplanmadı da.
Rabb'in seni bırakmadı ve sana darılmadı.
(Habîbim) Rabbin seni terketmedi. (Sana) darılmadı da.
(Habîbim, yâ Muhammed! Vahiy bir müddet gecikmekle) Rabbin seni ne terk etti, ne de (sana) darıldı!
1,2, 3. Duhaya (gün boyu yayılan güneş ışığına) ve (yerkürenin kendi ekseni etrafındaki dönüşü ve güneş etrafındaki yörüngesindeki hareketi esnasında bir yarısının üzerinde) karanlığı çöküp sakinleştiği zaman geceye kasem ederim ki, (Resulüm!) Rabbin seni ne terk etmiş (vahyi kesmiş) ne de ilişiğini kesmiştir. *
Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı.
Çalabın seni bırakmadı, sana darılmadı da.
Rabbin seni bırakmadı, düşman da tutmadı.
Rabbin seni terk etmedi darılmadı da.¹
Ki Rabbin seni terk etmedi ve gazaplanmadı da.
Rabb’in seniterk etmedi, ey Muhammed ve sana darılmadı da! Zaten hiçbir zaman darılmamıştı; tam aksine, seni dâimâ en büyük nîmetleriyle el üstünde tutmuştu.
Senin rabbin seni ne bıraktı, ne de silip attı!
Rabb’in seni bırakmadı, darılmadı da.
Rabbin seni terk etmedi! Sana darılmadı! Rabbin her zaman senin yanındadır. Sana elçim gelmeyince Rabbinin seni terk ettiğini zannettin! Asla böyle şey olmaz olamaz. Rabbin seni sürekli takip ediyor.
(Ey Muhammed!) Rabbin seni terk etmediği¹ gibi, sana darılmadı da.²
Rabbin seni ne terk etti ne de darıldı. 7/203, 12/87
ki; Rabbin seni ne terk etti, ne de darıldı.[⁵⁷⁷⁶]
Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı da! (Vahiy gecikti diye üzülme, tan yeri ağardı, beklediğin müjde geldi)
Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı da.
Rabbin seni ne terketti ve ne de (senden) darıldı.
Rabbin, seni bırakmadı ve sana darılmadı.
Rabbin seni terk itmedi ve senden nefret de iylemedi.
Rabbin seni ne bıraktı, ne de senden soğudu[*].
Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı.
Rabbinin seni terk ettiği de yok, sana darıldığı da.
Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.
terk eylemedi seni çalabuñ daħı düşmān dutmadı.
Senüñ Tañrıñ seni terk itmedi, seni buġż daḫı eylemedi.
(Sənə bir neçə gün vəhy nazil etməməklə) Rəbbin səni (ya Peyğəmbər!) nə tərk etdi, nə də sənə acığı tutdu.
Thy Lord hath not forsaken thee nor doth He hate thee,
Thy Guardian-Lord hath not forsaken thee,(6177) nor is He displeased.(6178)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |