Vemâ li-ehadin ‘indehu min ni’metin tuczâ
Ve hiçbir kimseden, bir nimetle mükafatlanmayı dilemez.
Onun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti (borcu ve geri ödenmesi gereken emaneti) yoktur. (Örnek ve yüksek ahlâklı mü’minler kendilerini hiç kimsenin minneti altına sokmayanlardır.)
Böyleleri iyiliğine karşılık hiçbir kimseden karşılık beklemez.
Kur'an esaslarını benimseyen takva sahibi cömert z(ev)atın yanında, hiç kimseye, mukabeleyi ve teşekkürü gerektirecek bir iyilik de söz konusu değildir.
Onda hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti yoktur.
Onun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti (borcu) yoktur.
Onda, (bu takva sahibinde) hiç kimsenin bir nimeti yoktur ki, (yaptığı hayırlı amel) o nimete karşılık tutulmuş olsun.
Başkasına ödenmesi gereken hiçbir minnet borcu olmadığı halde (verir.)
19,20. Yüce Rabbinin rızasını elde etmekten başka, hiç kimseden beklediği herhangi bir karşılık da yoktur.
19,20,21. Verdiği bir nimete, hiç kimseden karşılık da beklemez, ancak, yüce Tanrının, hoşnutluğunu ister, hoşnut da olacaktır
O, yaptığını kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak yapmaz.
17-21. Allâh’dan korkan ve ’ind(A)llâh daha pâk olmak içün servetini hayrâta sarf iden ve mükâfâta lâyık bir iyiliği mahzâ bir kaç kişiye gösteriş olarak yapmayub, rabbi Allâh te’âlânın rızâsına mazhar olmak içün yapan âteş ’azâbından kurtılacak ve göreceği mükâfâtdan memnûn olacakdır. (*)
19,20. O yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinin hoşnudluğunu (rızasını) gözeterek yapmıştır.
19,20. O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar).[584]
19-20. O öyle biridir ki, hiç kimsenin kendisi üzerinde karşılığını ödeyeceği bir hakkı olmadığı halde sırf yüce rabbinin rızâsını kazanmak için yardım eder.
19, 20, 21. Yüce Rabbinin rızasını istemekten başka onun nezdinde hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır.
Hiç kimseden de buna karşılık bir iyilik beklemez.
Onun yanında, başka bir kimse için karşılığı verilecek hiçbir nimet yoktur.
Ve onda hiç kimsenin mükâfat edilecek bir ni'meti yoktur
19-20. O (muttakî kişi), hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz, (o yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını kazanmak için yapar.
Bunu kimseden karşılık beklemeden yapar.
Onun nezdinde bir kimsenin (Allah tarafından) mükâfat edilecek — hiçbir ni'met (ve minnet) i yokdur,
Onun yanında (o malını Allah yolunda sarf edenin üzerinde), hiçkimsenin karşılığı verilecek bir ni'meti (bir alacağı) yoktur.(3)
19,20. Hâlbuki onun (bu yaptığı) herhangi birinden gördüğü bir iyiliğe karşılık değildir; (Bunu kimseden karşılık beklemeden) ancak yüce Rabbinin rızasını talep ettiği için (yapar).*
Yüce Rabbinin yanında, nimetinin karşılığını verecek hiç kimse yoktur.
Onun yaptığı iyiliğe kimseden bir karşılık beklediği yoktur.
O, nimetine mukabil hiçbir kimseden mükâfat beklemez.
İyiliği/verdiği nimeti kimseden bir karşılık beklemeden yapar;⁹
O, verdiğini kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak vermez.
Çünkü o, hiç kimseye ödenmesi gereken bir minnet borcu olmadığı hâlde,
Karşılık verilmek üzere birisi için O’nun katında hiçbir nimet yoktur.
Nitekim Ebûbekir verdiğini başkalarından takdir toplamak için değil, sırf
Rabbin katında bundan başka iş yoktur ki takdir edilsin. Rabbin dünyevi duygulardan temizlenerek varlıklarını ihtiyaç sahipleriyle paylaşanlardan hoşnuttur. Bilin ki insanı temizleyecek arındıracak başka bir yol yoktur.
19,20. Yüce Rabbinin rızasını kazanmaktan başka, kimseden beklediği bir karşılık da yoktur.
Çünkü o, yaptığı iyiliği, birisinden bir karşılık bekleyerek yapmaz. ¹
gördüğü bir iyiliğin karşılığı olarak değil, ⁸
Bunu hiç kimseden bir karşılık, beklemeden. 30/38, 76/6...24
Onun (bu yaptığı) herhangi birinden gördüğü bir hayra karşılık değildir;
O bir hayır yaparken hiç karşılık beklemez. (Kimseye bir minnet borcu yoktur)
Ve O kimseden gördüğü bir iyiliğin karşılığı olarak değil,
Halbuki, onun yanında hiç bir kimsenin bir nîmeti yoktur ki, o mükâfaatlansın.
O, verdiğini kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak vermez. Verdiğinden ötürü hiç kimseden mükâfat da beklemez.
Ve onun yanında, hiç kimsenin karşılık verilecek bir ni'meti yoktur (o, verdiğini kendisine yapılan bir iyiliğin karşılığı olarak değil),
Onun virdiği malda kimseye minneti, mükâfât maksadı yokdur.
Onun kimseye minnet borcu da yoktur.
Hiç kimseden bir karşılık, nimet beklemez.
Onun kimseye bir borcu yoktur ki, verirken ona karşılık olarak versin.
O'nun katında hiç kimsenin, karşılığı verilecek bir nimeti yoktur/hiç kimsenin ona, karşılık olarak verilecek bir nimeti yoktur.
19-21. daħı yoķdur kimsenüñ anuñ ķatında hįç ni'met kim yanud virinilür illā istemek içün [316b] çalabı’sı rıżāsını yüce. daħı bayıķ tįz ħoşnūd ola.
Kimsenüñ ni‘meti yoḳdur anuñ ḳatında ki cezāsın virmeg‐içün,
O şəxsin boynunda heç kəsin bir minnəti (ne’məti) yoxdur ki, onun əvəzi verilsin (etdiyi yaxşılıq ona əvəz olsun; və ya: o, etdiyi yaxşılıq müqabilində heç kəsdən bir mükafat gözləməz).
And none hath with him any favour for reward,
And have in their minds no favour from anyone for which a reward is expected in return,(6173)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |