8 Aralık 2024 - 7 Cemaziye'l-Ahir 1446 Pazar

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Tevbe Suresi 94. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ya’teżirûne ileykum iżâ raca’tum ileyhim(c) kul lâ ta’teżirû len nu/mine lekum kad nebbeena(A)llâhu min aḣbârikum(c) veseyera(A)llâhu ‘amelekum verasûluhu śümme turaddûne ilâ ‘âlimi-lġaybi ve-şşehâdeti feyunebbi-ukum bimâ kuntum ta’melûn(e)

Seferden dönüp de onlarla buluştuğunuz zaman size özürler getirecek onlar; de ki: Özür dilemeyin, kesin olarak size inanmıyoruz; Allah, sizin ahvalinizi haber vermiştir bize ve bundan sonraki hareketlerinizi de Allah ve Peygamberi görecek, sonra da gizliyi ve açığı bilen Tanrının tapısına döneceksiniz de o, bütün yaptıklarınızı size bildirecek.

Onlara geri döndüğünüz (ve yanlarına vardığınız) zaman (cihaddan kaçtıkları ve davadan kaytardıkları için) size özür belirtip (yaranmaya çalışacaklardır). De ki: "(Boşuna) Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmayacağız. (Çünkü) Allah bize, (gerçek) durumunuzu (Kur’an’la) haber vermiş (ve bizi uyarmıştır, bundan sonra) yaptıklarınızı da Allah ve O’nun Elçisi görecek (durumunuza bakacaktır). Daha sonra gaybı da, müşahede edilebileni de (gizliyi de görüleni de) bilene (Allah’a) döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecek (ve hak ettiğinize ulaştıracaktır)."

Münafıklar, savaştan döndüğünüz vakit, sizden özür dilerler. De ki: Asılsız özürler ileri sürmeyin, çünkü size inanmıyoruz. Allah sizin hakkınızda, gerekli bilgiyi bize vermiş bulunuyor. Zaten Allah ve elçisi bundan sonraki yapıp edeceklerinize bakacak, sonra gizli ve açık herşeyi, hakkıyla bilen Allah'a dödürüleceksiniz de, O size neler yapıyordunuz, hepsini haber verecektir.

Savaştan dönüp yanlarına geldiğinizde, size özür beyan edecekler. Onlara:
“Özür beyan etmeyin. Size kesinlikle güvenmeyiz, inanmayız. Allah bir kısım hallerinizi bize haber verdi. Bundan sonra da, Allah ve Rasûlü amellerinizi görecektir. Sonra, duyu ve bilgi alanı ötesini, gayb âlemini ve görülen âlemi bilenin huzuruna varacaksınız. Allah, işlemekte olduğunuz amellerinizi birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecektir.” de.

Yanlarına döndüğünüzde size özür beyan ederler. De ki: "Hiç özür beyan etmeyin. Size inanmayacağız. Allah sizin haberlerinizi bize bildirdi. Allah da Peygamberi de amellerinizi görecek. Sonra gizli olanı da açık olanı da bilene döndürülürsünüz ve O size yapmakta olduklarınızı bildirir."

Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: 'Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun elçisi de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen'e döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecektir.'

Savaştan geri dönüp münafıkların yanına vardığınız zaman, onlar size özür dileyecekler. De ki: “- Boşuna özür dilemeyin, size inanmıyacağız. Doğrusu Allah bize durumunuzdan bir çok haberler verdi. Bundan böyle Allah ve Rasûlü, yaptıklarınızı görecektir. Sonra gaybı ve hazırı bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O vakit size, Allah, ne yapmış olduğunuzu haber verecektir.”

Siz seferden, onların yanına döndüğünüz zaman size özür beyan ederler. De ki: “Özür beyan etmeyin, size asla inanmayacağız. Çünkü Allah, sizin durumlarınızı bize haber verdi. Sizin yaptıklarınızı Allah da görecek, Resulü de. Sonra görülen ve görülmeyen her şeyi bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O, sizin yaptıklarınızı tek tek size haber verecektir.

Seferden onlara döndüğünüz zaman, size özür beyan edecekler. De ki: “Boşuna özür dilemeyiniz! Size asla inanmayız; çünkü Allah, yaptıklarınızı bize bildirmiştir. Amellerinizi Allah da görecektir, Peygamberi de. Sonra, görüleni ve görülmeyeni bilene döndürüleceksiniz de, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.”

Onlara kavuşunca, sizlere özür dilerler, de ki: «Özür dilemeyin, size hiç inanmayız, sizin sözlerinizi Allah bize bildirdi, Allah ile, peygamberi görecek işinizi, sonra da siz belirliyi, belirsizi bilenin katına döneceksiniz, o da size, yaptığınız şeyi bildirir»

(Seferden) geri döndüğünüzde (münafıklar) size özür belirttiler. De ki: “Özür belirtmenize gerek yok, size kesin olarak inanmıyoruz. (Zira) Allah bize, sizinle ilgili her şeyin içyüzünü bize bildirdi. (Bundan böyle) yaptığınızı Allah da Resulü de sizin ne yaptığınıza bakacak. Sonra da görünen ve görünmeyen her şeyi bilen Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız. O da yaptıklarınızı size haber verecektir.

“Sizin ne yaptığınıza bakacak” yani geçmişte olduğu gibi ikiyüzlülüğünüze devam mı edeceksiniz yoksa aklınızı başınıza devşirerek yaratılıştaki safiye... Devamı..

Ânların yanına gitdiğiniz vakit i’tizâr iderler ânlara di ki: "Beyhûde i’tizâr itmeyiniz inanmıyoruz. Sizin hâlinizi Allâh bize ihbâr iyledi. Allâh ve rasûli sizin a’mâlinizi görüyorlar bir gün mer’î ve gayr-i mer’î şeyleri bilen Allâh’ın huzûruna çıkacaksınız, size ne yapdığınızı söyliyecekdir."

Savaştan döndüğünüzde size özür beyan ederler. Onlara de ki: "özür beyan etmeyin, size inanmayacağız, Allah haberlerinizi bize bildirmiştir. Allah da, Peygamberi de işleyeceklerinizi görecektir. Sonunda, görülmeyeni ve görüneni bilen Allah'a geri çevrileceksiniz. O, işlediklerinizi size haber verecektir."

Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.”

Onlar, yanlarına döndüğünüz zaman da size özür beyan ederler. De ki: “Boşuna mazeret ileri sürmeyin, size asla inanmayız, çünkü Allah yaptıklarınızın içyüzünü bize bildirmiştir. Bundan böyle de Allah ve resulü yapıp ettiklerinizi görecektir; sonra gizli açık her şeyi bilenin huzuruna çıkarılacaksınız ve O size neler yapmış olduğunuzu haber verecektir.”

(Seferden) onlara döndüğünüz zaman size özür beyan edecekler. De ki: (Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız; çünkü Allah, haberlerinizi bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecektir, Resûlü de. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.

(Savaştan gelip) kendilerine döndüğünüzde size özürler sayarlar. De ki: "Boşuna özür saymayın; size artık inanmayız, ALLAH durumunuzu bize bildirmiş bulunuyor. ALLAH ve elçisi sizin işlerinizi görecek ve sonra da gizliyi ve açığı Bilenin huzuruna döndürüleceksiniz. O yaptıklarınız her şeyi size bildirecektir.

Savaştan dönüp yanlarına geldiğinizde size özür beyan edecekler. De ki: "Özür beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Allah bize, sizin durumunuzdan haberler verdi". Bundan sonra da Allah ve Resulü yaptıklarınızı görecektir. Daha sonra da gizliyi ve âşikârı bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O vakit O, size neler yapmış olduğunuzu tek tek haber verecektir.

Yanlarına avdet ettiğinizde size itizar edecekler, de ki: itizar etmeyin ihtimali yok size inanmıyacağız doğrusu Allah bize ahvalinizden bir çok haberler verdi, bundan böyle de Allah ve Resulü amelinizi görecek, sonra hepiniz o gayb-ü şehadeti bilen hakkın huzuruna götürüleceksiniz o vakıt o size haber verecek neler yapıyordunuz

(Resûlüm!) Siz, seferden döndüğünüz vakit, onlar (munâfıklar) size özür beyan ederler. De ki: “(Boşuna) özür dilemeyin. Size asla inanmayız. Çünkü Allah bize sizin haberlerinizi (gizlediğiniz şer ve fesadı) bildirdi. Allah (ezelî ilmi ile zaten sizin nasıl davranacağınızı biliyor) ve Resûlü de (Allah’ın kendisine bildirmesiyle) sizin amellerinizi görecektir. Sonra, (hesap vermek üzere) gizli ve açık her şeyi bilen Allah’ın (manevi) huzuruna döndürüleceksiniz. O da yaptıklarınızı size haber verecektir.”

Onlara döndüğünüz zaman size mazeret ileri sürerler. De ki: “Mazeret ileri sürmeyin, size asla inanmayacağız. Allah, durumunuzdan bizi haberdar etti. Allah ve Resûlü yapacaklarınızı görecektir. Sonra, görüneni ve görünmeyeni bilene döndürüleceksiniz. O, bütün yaptıklarınızı size bildirecektir.”

(Seferden) onlara döndüğünüz vakit size özür dermiyan edeceklerdir. De ki: (Bîhûde) özür dilemeyin. Size kat'iyyen inanmıyoruz. Allah, bize (hallerinizden bir çok) haberler vermişdir. (Bundan sonraki) hareketinizi de Allah, Resulü ile beraber, görecekdir. (En) sonra gizliyi ve aşikârı bilen (Allah) a döndürüleceksiniz de O, size, neler yapıyordunuz, (hepsini) haber verecekdir.

(O münâfıklar, Tebük'ten) kendilerine döndüğünüz zaman size özür beyân edecekler. De ki: “(Hiç) ma'zerette bulunmayın, size aslâ inanmayacağız! Allah, sizin haberlerinizden bir kısmını gerçekten bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecek, Resûlü de! Sonra, gizli olanı ve görüneni hakkıyla bilen (Allah')a döndürüleceksiniz; artık (O da) size, yapmakta olduğunuzu haber verecektir!”(1)

(1)“Her bir tohum, ism-i Hafîz’ın (Cenâb-ı Hakk’ın muhâfaza ediciliğinin) cilvesiyle ve ihsânıyla, ona pederinin ve aslının malından verdiği ırsiyeti ... Devamı..

Onlar (münafıklar, seferden) döndüğünüz vakit, sizden (münafıkça) özür dileyecekler. (O zaman onlara) de ki: Asılsız özürler ileri sürmeyin, çünkü size inanmıyoruz. Allah sizin hakkınızda, gerekli bilgiyi bize vermiş bulunuyor. Allah da Resulü de yapacağınızı (nifaktan tövbe edip etmeyeceğinizi) görecektir. En sonunda görülemeyeni de (yaratıkların görüş ve algı alanı dışında kalan şeyleri de) ve görüleni de (onların duyu ve tasavvur yoluyla tanıklık edebilecekleri şeyleri de) ayrıntılarıyla (her şeyi) bilen (Allah) ın) huzuruna çıkartılacaksınız ve (o zaman) o size, (dünyada) yapıp-ettiklerinizi tam olarak haber verecektir.

Savaştan döndükten sonra, size mazeretler uyduruyorlar. Onlara deki “Bize mazeret uydurmayın, size kesinlikle inanmayacağız. Çünkü Allah, sizin durumunuzu bize bildirdi. Allah yaptıklarınızı görecek ve elçisi de (Allah’ın ona haber vermesiyle) görecek, sonra gizli ve aşikâr her şeyi bilen Allah’a döndürüleceksiniz ve yaptıklarınızın hepsini size tek tek haber verecek.

Siz onların yanına dönünce onlar bağış dileyeceklerdir. De ki : "Boşuna bağış dilemeyin. Size hiç inanmıyoruz. Çünkü Allah sizin yankılarınızı bize bildirdi. Allah da, peygamberleri de sizin işlediklerinizi görecektir. Sonra siz bütün görünenleri, görünmiyenleri bilene döndürüleceksiniz. O da ne işledinizse, hepsini size bildirecektir."

Onlar tarafına döndüğünüz zaman onlar sizlere özür dilerler. Onlara de ki özür dilemeyin, biz size asla inanamayız. Allah sizin ahvalinizi [¹] bize haber vermiştir. Allah ve peygamberi dünyada işinizi [²] görecektir. Sonra gizli ve aşikâr her şeyi bilen Zata döneceksiniz. O da, yaptıklarınızı size haber verecek.

[1] Niçin geldiğinizi, kastınızın ne olduğunu.[2] Nifakta sebat edip etmediğinizi.

Siz (savaştan) onlara geri döndüğünüzde size mazeret beyan ederler. De ki: “Hiç mazeret ileri sürmeyiniz! Size inanmıyoruz. Allah sizin haberlerinizi bize bildirdi. Allah ve elçisi (bundan böyle) ne yaptığınızı görecek. Sonra hepiniz aşikâr olanı [şehâde] ve gizli olanı/algılanamayanı [ğayb] bilene döndürüleceksiniz. O size yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.

Onlara döndüğünüzde size özür beyan ederler. Onlara De ki: “Özür beyan etmeyin, size asla inanmayacağız, Allah bazı haberlerinizi bize bildirmiştir. Allah da peygamberi de (özrünüzün yalan olduğunu gösteren) amellerinizi görecektir. Sonunda, görülmeyeni ve görüneni bilen Allah'a geri döndürüleceksiniz de böylece O, yaptıklarınızı size haber verecektir.”

Seferden dönüp yanlarına vardığınız zaman, size bin bir çeşit mâzeretler sayıp dökecekler. O zaman onlara diyeceksin ki: “Boşuna bahaneleruydurup özür dilemeye kalkmayın, artık size kesinlikle inanmıyoruz! Çünkü Allah, daha biz yoldayken sizinle ilgili her şeyin içyüzünü bize bildirmişti. O hâlde, artık attığınız her adıma dikkat edin! Zira Allah da, Elçisi de, bundan sonra nasıl davranacağınızı ve neler yapacağınızı görecektir. Bunun için, özgür irâdenizle kendi seçiminizi yapmanız için dünyada bir süre daha imtihân edileceksiniz. Ve sonunda hepiniz, gaybı ve şehâdeti, yani evrendeki bize göre gizli açık her şeyi bilen yüce Rabb’inizin huzuruna çıkarılacaksınız; işte o zaman O, cezanızı vermek üzere tüm yaptıklarınızı size bildirecektir.”

Onlara geri döndüğünüzde size özür beyan ediyorlar. De ki:
“Özür beyan etmeyin; size inanmayacağız. Allah bize sizin haberlerinizi bildirdi. Amelinizi / işlediğinizi Allah da görecektir, O’nun rasûlü de! Yine Şehadet’in ve Gayb’ın bilenine döndürülürsünüz. Size işliyor olduğunuz şeyleri bildirir”.

Bunlar, Tebuk seferinden döndüğünüzde sizden özür dileyeceklerdir. O zaman kendilerine şunu dersin: " Hiç özür dilemeyin, artık size güvenemeyiz. Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Allah ve resulü sizin işlerinizi biraz daha seyredecek. Bir gün her şeyin içini dışını bilen Allah huzuruna çıkarılacaksınız. O da size yapıp ettiklerinizi bir bir haber verecek. "

Onlara niçin izin istiyorsunuz diye sorduğunuzda, size mazeretlerini beyan edecekler. De ki: "Mazeret beyan etmeyin! Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah sizin durumunuzu bize bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resulü de görecek! Sonra hepiniz bilinmeyenleri bilen, görülmeyenleri gören Allah’a döndürüleceksiniz. O zaman yaptığınız her şey bütün gerçeğiyle sizlere bildirilecektir. Yaptıklarınız size bildirilince göreceksiniz ki; kalbinizden geçenler, gizlice fısıldaştıklarınız, gizli yerlerde buluşmalarınız, Allah’a, Resulüne, Müminlere karşı kurduğunuz tuzaklar hepsi kayıt altına alınmıştır."

(Seferden) kendilerine döndüğünüz zaman sizden özür dileyecekler. De ki: “(Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız; [*] Allah elbette haberlerinizi bize bildirmiştir. İş(ler)inizi Allah da görecektir, Elçisi de. Sonra da görünmeyeni de görüneni de bilen (Allah)’a döndürüleceksiniz [*] ve yaptıklarınızı size bildirecektir.” [*]

Yüce Allah Tebük Gazvesi sonrasında müslümanlar bunların yanına döndüklerinde münafıkların kendilerinden özür dileyeceklerini bir mucize olarak öncede... Devamı..

O (münafıklar) siz savaştan dönüp onların yanına gelince, sizden (münafıkça) özür dileyecekler. (Ey Muhammed! O zaman) onlara: “Sakın özür dilemeyin. Size kesinlikle inanmayacağız. Çünkü Allah sizin durumunuzu bize bildirdi. Bundan sonra, Allah ve Rasûlü sizin ne yaptığınıza bakacak.¹ Daha sonra hepiniz o görülmeyeni de görüleni de bilen (Allah)’a döndürüleceksiniz. O da yaptıklarınızı size, tek tek haber verecektir.” de.

1 Bakalım ne yapacaksınız? Yine münâfıklığınıza devam mı edeceksiniz? Yoksa tevbe mi edeceksiniz? Bundan sonra ne yaparsanız yapın, Allah’tan ve Rasûl... Devamı..

[Ve] onlar, [seferden] döndüğünüzde de size bahaneler arzedecekler! De ki: “[Asılsız] özürler ileri sürmeyin, [çünkü] size inanmıyoruz: Allah bize hakkınızda gerekli bilgiyi vermiş bulunuyor zaten. [Bundan sonraki] yapıp-ettiklerinize bakacak Allah; ve O’nun Elçisi [de öyle]; ve sonunda, yaratıkların görüş ve algı alanı dışında kalan şeyleri de, onların duyu ve tasavvur yoluyla tanıklık edebilecekleri şeyleri de ¹²⁷ bütün gerçeğiyle bilen O’nun karşısına çıkarılacaksınız; ¹²⁸ Ve O sizin [hayatta] ne yapıp-ettiğinizi tam olarak kavramanızı sağlayacak”.

127 Bkz. 6. sure, 65. not.128 Lafzen, “ ve sonra O’na geri götürüleceksiniz”.

Savaştan dönüp onlarla karşılaştığınızda size bir sürü bahaneler sıralayacaklar, De ki: – Boşuna bahane üretmeyin zira biz size asla inanmayacağız çünkü Allah sizin haberlerinizi bize bildirdi, bundan böyle Allah ve elçisi sizin yaptıklarınızı görüp değerlendirecektir. Sonra da gizli ve aşikâr her şeyi bilenin huzuruna çıkarılacaksınız o da size yaptıklarınızı bir bir haber verecektir. 3/167, 9/42, 18/49, 58/6

Seferden dönüp de karşılaştığınız zaman size bahaneler sıralayacaklar. De ki: “Boşuna bahane üretmeyin, kesinlikle size inanmayacağız! Allah sizin (gerçek) durumunuzdan bizi haberdar etmiştir. Allah da, Rasulü de yaptığınızı görecektir. En sonunda görülemeyeni ve görüleni ayrıntılarıyla Bilen’in huzuruna çıkartılacaksınız; nihayet O size, yapıp-ettiklerinizi bir bir haber verecektir.”

(Ey Muhammed, seferden Medine'ye) Onlara döndüğünüz zaman size (uydurma) özürler ileri sürecekler! De ki: "Boşuna özür dilemeyin, size asla inanmayız. Çünkü Allah, haberlerinizi (kötü amellerinizi) bize bildirdi, bundan sonraki amellerinizi Allah gördüğü gibi, Resulü de görecektir. Sonunda gaybı da âşikârı da bilene (Rabbinize) döndürüleceksiniz. O da, (dünyadayken) neler yapmış olduğunuzu size haber verecektir.

(Seferden) geri dönüp onların yanına geldiğiniz zaman sizden özür dilerler. De ki: "Hiç özür dilemeyin, size inanmayız! Allâh bize sizin haberlerinizden (bize karşı çevirdiğiniz entrikalardan) bazılarını bildirdi. Yaptığınızı Allâh da görecek, Elçisi de. Sonra siz gaybı bilenin huzûruna döndürüleceksiniz, O size yaptıklarınızı haber verecek. "

Onlara döndüğünüz zaman size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: «Mazerette bulunmayınız, elbette size inanmayacağızdır. Muhakkak ki, Allah Teâlâ sizin bir kısım hallerinizden bizi haberdar buyurdu ve sizin amellerinizi Allah Teâlâ ve Peygamberi görecektir. Sonra gizliyi de, âşikâreyi de bilene döndürüleceksiniz. Artık o da neler yapmış olduklarını size haber verecektir.»

Savaş dönüşü kendileriyle karşılaşınca, katılmamaları hakkında mazeretler, bahaneler ileri sürerler. De ki: “Boşuna özür dilemeyin, zira size inanmayacağız. Çünkü sizin aleyhimizde çevirdiğiniz hilelerden bir kısmını Allah bize bildirdi. Bundan böyle de, yapacağınız her şeyi Allah da, Resulü de görüp değerlendirecek, daha sonra da, gizli olsun açık olsun, her şeyi bilen Allah'ın huzuruna götürüleceksiniz. O da bütün yaptıklarınızı bir bir önünüze koyacaktır. ”

(Seferden) geri dönüp onların yanına geldiğiniz zaman sizden özür dilerler. De ki: "Hiç özür dilemeyin, size inanmayız! Allah bize sizin haberlerinizden (bize karşı çevirdiğiniz entrikalardan) bazılarını bildirdi. Yaptığınızı Allah da görecek, Elçiside. Sonra görülmeyeni ve görüleni bilenin huzuruna döndürüleceksiniz, O size yaptıklarınızı haber verecek."

Onlara 'avdetinizde (gazâdan döndiğinizde) size beyân-ı i'tizâr iderler. Di ki: "Beyhûde i'tizâr itmeyiniz, size inanmayız. Çünki Allâh Te'âlâ sizin haberinizi bize bildirdi. Allâh ve Rasûl'i yakında 'amellerinizi göreceklerdir. Sonra bütün gizli ve âşikâr olan şeyleri bilen Allâh Te'âlâ'ya 'arz olunursunuz. O size işlediğiniz şeyleri beyân ider.

Döndüğünüzde onlar size özür beyan edeceklerdir. De ki “Hiç özür beyan etmeyin; size asla inanmayacağız. Allah, sizin haberlerinizi bize bildirdi. Allah ve Elçisi sizin yaptıklarınızı görecektir. Sonra görünmeyeni de görüneni de bilen Allah’ın huzuruna çıkarılacaksınız; ne işler yaptığınızı size o bildirecektir.”

Geri döndüğünüzde size özür beyan ederler. De ki: -Özür beyan etmeyin, size inanmayacağız. Allah haberlerinizi bize bildirmiştir. Allah da yaptıklarınızı görecektir, Resulü de. Sonra gaybı ve görünenleri bilene döndürüleceksiniz. O da size yaptıklarınızı haber verecektir.

Yanlarına döndüğünüzde, size özür beyan ederler. De ki: Hiç mazeret ileri sürmeyin; size inanacak değiliz. Çünkü Allah sizin durumunuzdan bizi haberdar etti. Allah ve Resulü bundan sonra ne yapacağınıza bakacak. Sonra da görünen ve görünmeyen herşeyi bilen Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız; yapmakta olduklarınızı O size bildirecek.

Dönüp yanlarına geldiğinizde sizden özür dilerler. De ki: "Özür dilemeyin. Size asla inanmayacağız! Allah bize sizin hallerinizden birçoğunu haber vermiştir. Yapıp ettiğinizi Allah da resulü de görecektir. Sonra görünmeyen ve görünen âlemleri bilenin huzuruna çıkarılacaksınız da O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir."

'uzr dilerler size [101a] ķaçan döndüñüz anlara eyit “ 'uzr dilemeñ hergiz inanmayavuz size bayıķ ħaber virdi bize Tañrı ħaberlerüñüzden. daħı göre Tañrı 'amellerüñüzi daħı yalavacı andan döndürinilesiz ġayb biliciden yaña daħı ḥāżır pes ħaber vire size anı kim olduñuz işlersiz.”

‘Öẕr dilerler sizden, ḳaçan dönseñüz özlerine. Eyit yā Muḥammed: ‘Öẕrdilemeñüz, size inanmazuz. Bize bildürdi Tañrı Ta‘ālā sizüñ ḫaberlerüñüzi.Daḫı görse gerek Tañrı Ta‘ālā sizüñ ‘amelüñüzi peyġamberi daḫı. Andanṣoñra dönersiz ḥażretine ġayblar bilici Allāhuñ, āşikāreleri daḫı bilici. Pes ḫa‐ber virür size siz işlegen işleri.

(Döyüşdən geri dönüb) yanlarına qayıtdığınız zaman onlar sizdən üzr istəyərlər. (Onlara) belə de: “(Əbəs yerə) üzr istəməyin, onsuzda sizə inanmayacağıq. Allah əhvalınızdan bizi xəbərdar etmişdir. (Bundan belə) əməlinizi Allah da görəcək, Onun Peyğəmbəri də”. Sonra qeybi və aşkarı bilənin (Allahın) hüzuruna qaytarılacaqsınız, O da sizə nə etdiklərinizi xəbər verəcəkdir!

They will make excuse to you (Muslims) when ye return unto them. Say: Make no excuse, for we shall not believe you. Allah hath told us tidings of you. Allah and His messenger will see your conduct, and then ye will be brought back unto Him Who knoweth the invisible as well as the visible, and He will tell you what ye used to do.

They will present their excuses to you when ye return to them. Say thou: "Present no excuses: we shall not believe you: Allah hath already informed us of the true state of matters concerning you: It is your actions that Allah and His Messenger will observe: in the end will ye be brought back to Him Who knoweth what is hidden and what is open: then will He show you the truth of all that ye did."


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.