Fî cennetin ‘âliye(tin)
Yüksek bir cennet içinde (gerçek izzet ve lezzet ortamındadırlar.)
Yüce cennettedirler.
Çok yüksek cennetlerde.
Yüce Cennet'te, yüksek konaklardadırlar.
Yüksek bir cennettedirler.
Yüksek bir cennettedir.
(Kıymet ve mevkii) yüksek bir cennetde...
Yüksek bir Cennettedirler.
8,9,10,11. O gün birtakım yüzler de şen olacaklar; çalıştığından dolayı yüksek bir cennette hoşnuttur; orada boş söz işitmeyecekler.
Orda boş lâf işitmez
(Onlar) yüksek bir cennette (bulunacaklar).
Yüksek bir cennettedirler.
Yüksek bir cennettedirler.
8, 9, 10, 11. O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar; (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır, yüce bir cennettedirler. Orada boş bir söz işitmezler.
Yüksek bir cennettedir.
Yüksek bir cennettedir.
Yüksek bir Cennette
Mükemmel bir bahçededirler.
Yüksek bir cennetde (dir).
Yüksek bir Cennettedirler!
Yüksek cennet bahçeleri içindedirler.
Derecesi âli Cennette bulunacak,
Yüksek bir cennettedir.
Hârika nîmetlerle bezenmiş yüce bir cennette sonsuz mutluluğu tadacak,
9,10,11. Onlar da yaptıklarından memnun bir halde, içerisinde asla boş söz1 işitilmeyen, harika bir cennettedirler.*
harika bir bahçede,
Cennetlerin yüce makamında ağırlanacak. 4/173, 29/58
kendini tarifsiz bir Cennet’te, yüce bir makamda bulmuştur.
Bir yüksek cennette.
Pek üstün ve pek muteber bir cennettedirler.
Yüksek bir bahçededir.
yüksekçe bir bahçeye (cennete) girmiş olacaklar,
Yüksek bir cennettedir.
Yüksek bir Cennettedir.
Yüksek bir bahçededir;
uçmaķda yüce.
(Dərəcəsi, qədir-qiyməti) yüksək Cənətdə olacaq,
In a high garden
In a Garden on high,(6101)*
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |