Ve lekad raâhu bil-ufuki-lmubîn(i)
Ve andolsun, onu, apaydın tanyerinde gördü.
Andolsun O (Peygamber), onu (Cebrail’i ve İlahi tecelliyi) apaçık bir ufukta (iken de) görmüşlerdir.
Andolsun Muhammed vahiy getiren Cibrîl'î berrak bir ufukta gördü.
Andolsun ki o, onu apaçık bir ufukta görmüştür.
Andolsun o (peygamber), onu apaçık bir ufukta görmüştür.
And olsun ki, Peygamber, o Cebrâil'i açık ufukta gördü.
Andolsun! O, O’nu açık ufukta (maddi âlemin gayba açılan ufkunda) gördü.
22,23,24. Sizin arkadaşınız Muhammed, kesinlikle deli değildir. O, meleği apaçık ufukta görmüştü. O, gaypten gelen bilgileri sizden esirgeyemez.
Apaçık bir ufukta, evet O'nu görmüştür!
(Cibrîl) şark ufkunda râe’l ’ayn gördi.
And olsun ki, o, Cebrail'i apaçık ufukta görmüştür.
Andolsun o, Cebrâil’i apaçık ufukta gördü.
Andolsun ki onu (vahiy meleğini) apaçık ufukta görmüştür.
Andolsun ki, onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştür.
Andolsun o, Cebrail'i açık ufukta gördü.
Vallahi gördü onu açık ufukta
Andolsun ki O (saahibiniz) onu apaçık ufukda görmüşdür.
And olsun ki, onu (Cebrâîl'i) apaçık, ufukta gördü.
O, (daha önce) vahiy meleğini açık bir ufukta görmüştü.
Ant olsun ki o, Cebrail’i güneşin doğduğu apaçık ufukta görmüştür.
* O, elçiyi el ayak yetişmeyecek yüksek bir kenarda görmüştü.
Şüphesiz o (Peygamber), onu (Cebrail'i) apaçık bir ufukta görmüştür.
O, gerçekten de Cebrail’i görmüştü; hem de onu, güpegündüz berrak bir ufukta, 600 kanadıyla yerle gök arasını kaplamış bir hâlde, aslî şekliyle görmüştü. (53. Necm: 7-9)
And olsun, onu Açık Ufuk’ta gördü.
22,23. Hepinizin bildiği Muhammed, deli değildir. // O, bu meleği parlayan ufukta gördü.
Andolsun size gerçekleri açıklayan arkadaşınız, vahyimizi O’na getireni ufukta bütün gerçeğiyle gördü. Gördüğü gerçekte yanılmadı.
o gerçekten [meleği] gördü, berrak bir ufukta [gördü] onu; ⁸
Andolsun ki onu, berrak bir ufukta görmüştür. 53/1...15
Doğrusu o, meleği berrak bir ufukta görmüştür;[⁵⁶⁰³]
Andolsun ki, onu apaçık ufukta gördü.
O, vahyi getiren elçi Cebrail'i, apaçık ufukta görmüştü. [53, 13-16]
Andolsun (Muhammed) onu apaçık ufukta görmüştür.
Cibrîl'i şekl-i aslîsinde âşikâr olarak ufk-u şarkda gördi.
O, Cebrail’i apaçık ufukta görmüştür.
Onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştür.
Yemin olsun ki, onu apaçık ufukta gördü.
daħı bayıķ gördi anı yir gök ķıranında bellü.
Taḥḳīḳ gördi Cebrā’īli gökler ḳırañında.
And olsun ki, (Peyğəmbər!) onu (Cəbraili) açıq (ən uca) üfüqdə gördü.
Surely he beheld him on the clear horizon.
And without doubt he saw him in the clear horizon.(5991)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |