3 Aralık 2024 - 2 Cemaziye'l-Ahir 1446 Salı

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Enfâl Suresi 72. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

İnne-lleżîne âmenû vehâcerû vecâhedû bi-emvâlihim veenfusihim fî sebîli(A)llâhi velleżîne âvev venasarû ulâ-ike ba’duhum evliyâu ba’d(in)(c) velleżîne âmenû velem yuhâcirû mâ lekum min velâyetihim min şey-in hattâ yuhâcirû(c) ve-ini-stensarûkum fî-ddîni fe’aleykumu-nnasru illâ ‘alâ kavmin beynekum vebeynehum mîśâk(un)(k) va(A)llâhu bimâ ta’melûne basîr(un)

İnanıp yurtlarından göçenler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaşanlar, bunları yeryurt sahibi edip barındıranlar ve yardımda bulunanlarsa işte bunlar, mirasta birbirlerinin velileridir. İnandıkları halde yurtlarından göçmeyenlere gelince, göçünceye dek onların miraslarında bir hakkınız yoktur. Dine ait bir hususta sizden yardım isterlerse, aranızda bir ahit bulunan topluluğa karşı olmamak şartıyla onlara yardım etmeniz gerektir ve Allah, ne yaparsanız hepsini de görür.

Gerçek şu ki; iman edenler, (Hakk ve hayır tarafına) hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (mücahitleri ve hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin (gerçek) velisi (ve destekçisi) olanlar bunlardır. İman edip de (Bâtıl’dan Hakka) hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz (koruma ve kollama mecburiyetiniz) yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, (onlara) yardım (ve destek vermek) üzerinizde bir yükümlülük gereğidir. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı Görendir.

Öte yandan iman edip, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla çaba gösterip duran kimselere ve hicret edenlere kol kanat açıp yardım edenlere gelince; işte bunlar gerçekten birbirlerinin dostudurlar. Fakat inanmış oldukları halde, sizin bölgenize göç etmemiş olan kimselere gelince; hicret edene kadar onların korunup gözetilmesinden siz hiçbir zaman sorumlu değilsiniz. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üstünüze borçtur, yeter ki bu yardım kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmasın. Çünkü Allah yaptığınız herşeyi görmektedir.

İman edip baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah'a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edenler, Allah yolunda, İslâm uğrunda, mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri bağırlarına basıp yardım edenler, işte onlar birbirlerinin dostları, velîleridir. Birbirlerinin işlerini görürler, haklarını ve menfaatlerini korurlar. Kamu görevlerini icraya birbirlerini yetkili kılarlar. İman edip de, özgürce Allah'a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için, hicret etmeyenlerin üzerinde, hicret edinceye kadar velâyet, hükümranlık hakkınızı kullanamaz, onların şeriatten doğan hakları ve sorumlulukları dolayısıyla onlara, iç hukuk işlemleri uygulayamazsınız. Dini yaşamada, şeriatı uygulamada, üzerlerindeki baskı ve işkencenin kaldırılması konularında sizden yardım isterlerse, devlet olarak da, şahsen de onlara yardım etmeniz üzerinize borçtur. Ancak, sizinle aralarında antlaşma olan kavimlerin aleyhlerine olmamak şartıyla yardım edebilirsiniz. Allah işlemekte olduğunuz amelleri biliyor, görüyor.

bk. Kur’an-ı Kerim, 9/100-117; 59/8-9.

İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve onları barındırıp kendilerine yardım edenler işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar (velileridirler). İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret etmedikleri sürece onların velayetlerinden size bir şey yoktur [11]. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmamak şartıyla onlara yardım etmeniz gerekir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

11.Burada velayetle kastedilen gerek mirastan gerekse ganimetten pay alma hakkına sahip olmaktır. Yani iman edip de hicret etmeyenler size mirasçı ola... Devamı..

Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle aralarında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.

İman edenler, Allah için hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede edenler (ki bunlar Muhacirlerdir) , bir de Muhacirleri barındıranlar ve onlara yardım edenler var ya, işte onlar mirasta birbirlerinin velileridirler. (Bidâyette muhacirlerle Ensar birbirlerine mirasçı olurlardı. Sonra bu hüküm kaldırılmıştır). İman edip de hicret etmiyenlere gelince; hicretlerine kadar sizin için mirasda onlara hiç bir velâyetiniz yoktur. Bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse, onlara yardım etmekde üzerinize borçdur; ancak sizinle aralarında andlaşma (muahede) bulunan bir kavim aleyhine değil. (Bu takdirde bu müminlere yardım yapılmaz). Allah, yaptıklarınızı tamamıyla görücüdür.

İman edip hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda savaşanlar ile onları barındıran ve onlara yardım edenler, işte onlar, birbirlerinin sahibidirler (akrabası ve sorumlu dostudurlar.) İman edip de hicret etmeyenlere ise, hiçbir velayetiniz ve sorumluluğunuz yoktur; onlar hicret edinceye kadar… Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım etmeniz gerekir. Meğer sizinle onlar arasında antlaşma olan bir kavme karşı yardım isterlerse, o müstesna… Şüphesiz Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir.

İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın, yardım etmeniz gerekir. Allah bütün yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.[162]

[162] Hicret, cihâd, veli ve mîsâk kavramları hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, VIII, 87-93.

İnanmış bulunup da, göçmenlik eyliyenler, mallariyle, kendileriyle, Allah için uğraşanlarla, yer gösterip, yardım eden kimseler, birbirinin velisidirler, göçmenlik etmiyen inanlılara, göç etmedikçe, sizden onlara velilik yoktur, eğer bunlar, aranızda ahit olmayan bir ulusun üzerine gitmekçin, din yolunda sizden yardım isterlerse, yardım düşer sizlere; Allah görür sizin yaptığınızı

İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İnandığı halde (Medine'ye) göç etmeyenlere gelince, bunlar göç etmedikçe kendilerine karşı hiçbir yandaşlık, koruyuculuk (miras bırakmak) yükümlülüğünüz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

“Göçmenleri barındıranlar” ifadesi, Hz. Peygamber’den hem önce hem de sonra Mekke’den Medine’ye göç edenlere (Muhacirlere) kol kanat açıp bütün maddi ... Devamı..

Fîsebîli(A)llah muhârebe itmek içün nefîslerini ve mallarını ortaya atanlar ve meskenlerini terk iden mü’minler ve rasûlüne melce’ i’tâ idenler ve rasûle yardım iyleyenler biri birilerine velîdirler. Îmân idüb de hicret itmeyenlerin velâyeti yokdur. Fakat bunlar din emrinde yardımınızı isterler ise müttefiklerinize karşu olmadıkca yardımınızı diriğ itmiyeceksiniz. Allâh yapdıklarınızı görir.

Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirinin dostudurlar. İnanıp hicret etmeyenlerle, hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür.

İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

İman edip de hicret edenler, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler ve onları bağırlarına basıp yardım edenler birbirlerinin yâr ve yakınlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, göç edinceye kadar onlarla aranızdaki bağ (yakınlık) sebebiyle hiçbir sorumluluğunuz yoktur. Sizden, dinlerini korumak için yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmamak üzere yardım etmeniz gerekir. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.

İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.  

 Bu âyete göre muhacirler ve ensar, akraba olmadıkları halde birbirlerine vâris olurlardı. Daha sonra sadece akraba olanların birbirlerine vâris olabi... Devamı..

İnananlar, ALLAH yolunda göç edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ve onları barındırıp onlara yardım edenler birbirlerinin dostudur. İnandığı halde sizinle birlikte göç etmeyenler göç edinceye kadar onlardan sorumlu değilsiniz. Ancak onlar, din bağından ötürü sizden yardım isterlerse, aranızda anlaşma bulunan bir topluma karşı olmaması koşuluyla kendilerine yardım etmelisiniz. ALLAH yaptıklarınızı Görendir.

İslam, hukuğun üstünlüğünü ve barışın önemini vurgular. 16:91-92.

Gerçekten de iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad veren, onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İman ettiği halde henüz hicret etmemiş olanlar, hicret edinceye kadar onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkınız yoktur. Bununla beraber dinde sizden yardım isterlerse, sizinle arasında antlaşma bulunanlar aleyhine bir durum olmadıkça, onlara yardım etmeniz de üzerinize borçtur. Allah bütün yaptıklarınızı görüp duruyor.

O kimseler ki iyman ettiler ve mühacir oldular ve mallariyle, canlariyle Allah yolunda mücahede eylediler ve o kimseler ki barındırdılar, ve yardıma koştular işte bunlar birbirlerinin velileridirler, iyman edib de hicret etmiyenler ise hicretlerine kadar sizin için onlara velâyet namına bir şey yoktur, bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse yardım etmek de üzerinize borcdur, ancak sizinle aralarında mîsak bulunan bir kavm aleyhine değil, Allah amellerinizi gözetiyor

Îmân edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenler ve (muhâcirleri) barındırıp yardım edenler (ensâr) var ya, işte onlar (şimdilik mirasta) birbirinin vârisidir. Îmân edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir kavme karşı olmamak şartıyla (onlara) yardım etmek size borçtur. Allah bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

Muhâcirler ile ensâr, İslâm kardeşliği ile birbirine mirasçı olurlardı. Bu durum Ahzâb Sûresi 6. âyet-i kerîmesi ve diğer miras âyet-i kerîmeleriyle y... Devamı..

İman edip, hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda cihat edenler, barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirlerinin velileridirler. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar onların velayetinden¹ size bir şey yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda anlaşma bulunan bir halkın aleyhine olursa, o bu hükmün dışındadır. Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir.

1- Yakın olma, yanında olma, kollayıp gözetme.

İman edib hicret edenler, Allah yolunda bulunanlar, canlariyle cihâdda bulunanlar, (muhacirleri) barındırıb yardım edenler (yok mu?), işte onlar birbirinin (mîrasda) velîleridir îman getirib de hicret etmeyenlere ise, hicret edecekleri zamana kadar, sizin onlara hiç bir şey ile velayetiniz yokdur. (Bununla beraber) eğer onlar dîn hususunda sizden yardım isterlerse yardım etmek üstünüze borcdur. Şu kadar ki sizinle aralarında muaahede bulunan bir kavm aleyhinde değil. Allah yapacaklarınızı hakkıyle görücüdür.

Doğrusu îmân edip hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihâd eden (Muhâcir)ler ve (onları) barındırıp yardım edenler (Ensâr) var ya, işte onlar birbirlerinin velîleri (vârisleri)dirler.(2)
Îmân edip de (henüz) hicret etmeyenler ise, hicret edinceye kadar onların velâyetinden(mîrasçılığından) size hiçbir şey yoktur. Fakat din husûsunda sizden yardım isterlerse, artık üzerinize (onlara) yardım etmek düşer; ancak aranızda kendileriyle andlaşma bulunan bir kavme karşı (yardım istemeleri) müstesnâ. Allah ise, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görücüdür.

(2)Bu âyetin hükmü yine bu sûrenin 75. âyetiyle neshedildi, hükmü kaldırıldı. Ve artık, neseben akrabâ olmayanlar birbirlerinin vârisi olamadılar. (Ce... Devamı..

Şüphesiz iman etmiş ve hicret edip Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla çaba göstermiş kimselere ve hicret edenlere kol kanat açıp yardım edenlere gelince; işte onlar gerçekten birbirlerinin velileridir. Fakat inanmış oldukları halde, (sizin bölgenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; (sizin bölgenize) hicret edene kadar onların korunup gözetilmesinden siz hiçbir zaman sorumlu değilsiniz. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üstünüze borçtur, yeter ki bu yardım kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir halka karşı olmasın. Ve Allah yapmakta olduğunuz her şeyi görmektedir.*

(*) Göçmenleri barındıranlar” ifadesi, Hz. Peygamber’den hem önce hem de sonra Mekke’den Medine’ye göç edenlere (Muhacirlere) kol kanat açıp bütün mad... Devamı..

Elbette ki iman edenler, hicret edenler ve malları ile canları ile Allah yolunda mücadele edenlerle, onlara kucak açanlar ve yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin koruyucularıdırlar (velisi). İman ettikleri halde hicret etmeyenlerin üzerlerinde, hicret edinceye kadar senin hiçbir sorumluluğun yoktur. Eğer sizden din ile ilgili yardım talebinde bulunurlarsa, aranızda antlaşma bulunan toplulukların arasında yaşıyorlarsa onlara yardım edin. Allah yaptıklarınızı görüyor.

Gerçekten o kimseler ki inandılar, göçtüler, Allah uğrunda mallarıyla, canlarıyla dövüştüler, o kimseler ki yersizleri barındırdılar, yardım ettiler, işte onlar biribirlerini koruyucudurlar. Sonra o kimseler ki inandılar, ancak, göç etmediler, göç edecekleri güne kadar onları ne türlü olursa olsun korumanız doğru olmaz. Eğer onlar din için sizden yardım istiyecek olurlarsa, yardım etmek boynunuza borçtur. Ancak bu yardım sizlerle antlaşması olan bir ulusa karşı olmamalıdır. Allah bütün işlediklerinizi görücüdür.

İman getirip hicret eden, Allah yolunda mallarıyle, canlarıyle cihatta bulunanlar ile yer verip yardım edenler [³] yok mu, işte onlar diğerlerinin velîleridir [⁴]. İman getirip hicret etmeyenler üzerinde, hicret edinceye kadar hiçbir velayetiniz yoktur [⁵]. Bu mü/minler din uğrunda sizden yardım isterlerse size yardım düşer. Meğer ki aralarında misak bulunan bir kavim aleyhinde olsun [⁶]. Allah işlediklerinizi görür.

[3] İlk muhacirin ile ensar-i kiram.[4] Aralarındaki hicret ve nusrattan dolayı birbirlerine vâris oldular.[5] Aranızda miras yoktur, fakat onlar hakk... Devamı..

Şüphesiz inananlar, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve onlara kucak açıp yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin dostlarıdırlar [evliyâ]. İnanıp da hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar onların (korunmaları konusunda) velayeti size ait değildir. Eğer onlar din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında bir sözleşme bulunan bir topluluğa [kavm] karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Zira Allah yapmakta olduklarınızı en iyi görendir.

Doğrusu iman edenler, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler, hicret edenleri barındıranlar ve onlara yardım edenler, işte bunlar birbirinin velisidirler. İman edip hicret etmeyenler (var ya), onlar hicret edinceye kadar, sizin onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkınız yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavim aleyhinde olmamak üzere onlara yardım etmek üzerinizde bir yükümlülüktür. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.

Allah’a ve Elçisine yürekten inanan, sonra zulmün egemen olduğu ülkeyi terk ederek İslâm diyarına hicret eden, ardından da üstün bir gayret göstererek mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd eden muhacirler ile, onlara kucak açarak yardımcı olanlar yani ensar var ya; işte bunlar, her konuda birbirlerinin doğal müttefikleri, yardımcıları, koruyucuları ve dostlarıdırlar.
Fakat iman ettikleri hâlde, İslâm’ın egemen olduğu ülkeye hicret etmeyenlere gelince; onlar İslâm diyarına hicret etmedikleri sürece, sizinle onlar arasında hiçbir dostluk bağı yoktur. Zira siz, zulmün egemenliği altında yaşamayı tercih eden bu Müslümanların haklarını korumakla yükümlü değilsiniz. Bununla beraber,eğer din konusunda uğradıkları baskılardan dolayı sizden yardım isterlerse, —antlaşmalı olduğunuz bir topluma karşı olmamak şartıyla— o mazlum Müslümanlara yardım etmek görevinizdir. Fakat müttefikiniz olan bir devlet, kendi sınırları içinde yaşayan Müslümanlara baskı uygularsa, o zaman silahlı müdâhalede bulunamazsınız. Bu durumda sorun, diplomatik görüşmeler yoluyla halledilmeye çalışılır. Yine de çözüm bulunamazsa, Müslümanların İslâm yurduna hicret etmelerinden başka çıkar yol yoktur. O hâlde, hem Müslümanların hakkını koruma, hem de kâfirlerle yaptığınız antlaşmalara bağlı kalma konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın! Unutmayın, Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir.
İşte, müminler nasıl birbirlerinin dostu ise:

İman etmiş, hicret etmiş, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla (çalışıp) cihad etmiş olanlar; bağrına basıp barındırmış ve yardım etmiş olanlar, işte onlar birbirinin veliyyleridir. İman etmiş ve hicret etmemiş olanlara gelince; onlar hicret edinceye kadar velayetlerinden size hiçbir şey / sorumluluk yoktur. Din hakkında sizden yardım isterlerse, sizin ve onların aranızda bir mîsâk (andlaşma) bulunan kavme karşı olmadıkça onlara yardım etmeniz gerekir. Allah ne işliyorsanız görmektedir.

Müslüman olduktan sonra göç etmek zorunda kalanlar, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla mücadele edenler ve göçmenlere kucak açıp yardım edenler, birbirilerinin velisi durumundadırlar. Müslüman olup da göç edemeyenlere ise, göç etmedikleri sürece sizin velayetiniz söz konusu değildir. Eğer onlar, dinî konularda sizden yardım talep ederlerse, kendilerine yardım edin. Ama bu yardım, yaptığınız siyasî sözleşmeler çerçevesinde olmalıdır. Allah, yaptıklarınızı görüp duruyor.

İman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücadele edenler, hicret edenleri barındırıp yardım edenler, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostudur. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar onların mirasından size hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.

Şüphesiz ki iman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla [cihad] eden (fedakârlık yapan [muhacir])ler ve (onları) barındırıp yardım edenler ([ensar]) var ya, işte onlar birbirlerinin dostudur. [*] İman edip hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların sahiplenip korunmalarıyla ilgili hiçbir sorumluluk yoktur. Onlar din hakkında sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir toplum aleyhine olmaksızın [*] (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. [*] Allah yapmakta olduğunuz her şeyi görendir.

Benzer mesajlar: Mâide 5:55-56; Tevbe 9:71.,Burada antlaşmalara sadık kalmanın ne kadar önemli ve toplumlar arasındaki ilişkilerde ne kadar belirleyic... Devamı..

Îman edip hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, onları barındırıp yardım edenler, gerçekten birbirlerinin dostlarıdırlar. Îman edip de henüz hicret etmemiş olanlar¹ üzerinde, onlar hicret edinceye kadar herhangi bir velâyet hakkınız yoktur. Bununla beraber onlar sizden aranızda antlaşma bulunmayan bir topluma karşı din konusunda yardım isterlerse, kendilerine mutlaka yardım etmeniz gerekir. (Unutmayın ki) Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görür.

1 Îman edip de hicret etmeyip, hâlâ dâr’ül-harb vatandaşı olanlar.

ÖTE YANDAN imana erişen, zulmün egemen olduğu diyardan göç eden, ⁷⁷ Allah yolunda mallarıyla canlarıyla çaba gösterip duran kimselere ve [onlara] kol kanat açıp, yardım edenlere gelince; ⁷⁸ işte bunlar [sahiden] birbirlerinin dostu ve hâmîleridir. Fakat inanmış oldukları halde [sizin beldenize] göç etmemiş olan kimselere ⁷⁹ gelince; onların korunup gözetilmesinden hiçbir bakımdan siz sorumlu değilsiniz, tâ ki [sizin yanınıza] göç edecekleri vakte kadar. Yine de, dinsel baskılara karşı sizden yardım isterlerse, ⁸⁰ [onlara] yardım elinizi uzatmaktır size düşen; yeter ki (bu yardım) kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmasın; ⁸¹ çünkü Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.

77 Bkz. 2. sure, 203. not. Bu ifade, tarihsel olarak, Hz. Peygamber’le birlikte Mekke’den Medine’ye göç eden Mekkeli Müslümanlarla ilgilidir; fakat ay... Devamı..

İman eden, imanı uğrunda hicret eden, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla üstün gayret sarf eden müminlerle onları bağrına basıp yardım eden müminler, işte onlar birbirlerinin evliyası/dostu ve yardımcısıdır. Fakat iman etmiş ama henüz küfür diyarından hicret etmemiş olanlara hicret edinceye kadar onları koruyup kollama sorumluluğunuz yoktur. Bununla birlikte dini baskı ve zulümden dolayı sizden yardım isterlerse onlara yardım etmek size bir zorunluluktur. Fakat bu yardım kendileriyle saldırmazlık misak/antlaşması yaptığınız bir toplumun aleyhine olmasın. Allah yaptıklarınızın tümünü görmektedir. 2/218, 4/75, 9/22, 16/41, 29/56, 39/10, 48/25, 49/15

İMANDA sebat eden, zulüm diyarından göç eden, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çaba gösteren ve onlara kucak açıp yardım edenlere gelince: işte bunlar birbirlerinin (gerçek) velisidirler. Ama iman etmiş fakat zulüm diyarından göç etmemiş kimselerin, göç edinceye kadar korunup gözetilmeleri konusunda size hiçbir sorumluluk düşmez. Şu var ki, eğer dinî baskıya karşı sizden yardım isterlerse, bu durumda size düşen yardım etmektir; yeter ki kendileriyle aranızda anlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmasın: çünkü Allah yaptıklarınızın tümünü görmektedir.[¹³⁹⁷]

[1397] Hicreti teşvik eden bu âyeti, Mekkeli Müslümanların can güvenliği üzerinde hassasiyetle duran 48:25’le birlikte mütalaa etmek gerekir.... Devamı..

İman edip (yurtlarından) hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenler (Muhacirin), ile onları barındırıp yardım edenler (Ensar) birbirinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince onlar hicret edinceye kadar onların velayetinden hiçbir şey size ait değildir. (Onlar ganimet mallarından hiçbir pay alamazlar, hicret ettikleri takdirde ancak hak kazanırlar) Eğer (kafirler tarafından dinlerine tecavüz edilip de) din hususunda sizden yardım isterlerse, -sizinle aralarında bir andlaşma yapmış bir kavim aleyhine olmamak şartıyle- kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah yaptığınız herşeyi elbette görmektedir.

İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

O kimseler ki, imân ettiler ve muhâcerette bulundular ve Allah yolunda mallarıyla ve nefisleriyle mücâhedeye atıldılar ve o kimseler ki, yer verdiler ve yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin velîleridir. Ve o kimseler ki, imân ettiler de muhâcerette bulunmadılar. Hicret edinceye kadar onların velâyetinden hiçbir şey size ait değildir. Ve eğer din hususunda yardımınızı isterlerse yardım etmek üzerinize icab eder. Ancak sizinle aralarında bir muâhede bulunmuş olan bir kavim aleyhine değil! Ve Allah Teâlâ yapacaklarınızı tamamıyla görücüdür.

İman edip Allah yolunda hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenlerle onları barındıran ve onlara yardım eden Ensar var ya, işte bunlar birbirlerinin velileridir (malda da birbirlerinin vârisidirler). İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret etmedikçe, sizin için mirasda onlara hiçbir velayet yoktur. Bununla beraber eğer din hususunda sizden yardım isterlerse sizinle aralarında sözleşme bulunan bir topluluk aleyhine olmamak şartıyla, onlara yardım etmeniz gerekir. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir. [9, 100-117; 59, 8-9]

Müminlerin Medine’ye 622’de hicret etmelerinin hemen akabinde, Muhacirlerle Ensar arasında Hz. Peygamber (a.s.) kardeşleştirme (muahat) gerçekleştirmi... Devamı..

Onlar ki inandılar, hicret ettiler, Allah yolunda mallariyle, canlariyle savaştılar ve onlar ki (yurtlarına göçenleri) barındırdılar ve yardım ettiler; işte onlar, birbirlerinin velisi(dostu, koruyucusu)durlar. İnanıp da hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar, onların velayetinden size bir şey yoktur (onları korumakla yükümlü değilsiniz). Fakat dinde yardım isterlerse (onlara) yardım etmeniz gerekir. Yalnız, aranızda andlaşma bulunan bir topluma karşı (yardım etmeniz) olmaz. Allah, yaptıklarınızı görmektedir.

Îmân, hicret, mâlen ve bedenen Allâh yolunda cihâd idenler ile mü'minleri yurdlarında iskân ve îvâ idüb onlara nusret ve yardım iyleyenler (ensâr-ı kirâm) birbirinin velîsidirler. Îmân iyledikleri halde hicret itmeyenlerin, hicret idinceye kadar, sizle velâyetleri yokdur. Eğer onlar (hicret itmeyen mü'minler) dîn yolunda sizden yardım isterler ise, aranızda 'ahid ve mîsâk olanlardan gayrısı 'aleyhine olarak onlara yardım itmeniz lâzımdır. (Aranızda 'ahid ve mîsâk olanlar 'aleyhine yardım itmek hıyânet olur ki memnû'dur) Allâh Te'âlâ işlediğiniz şeyleri göricidir.

İnanıp güvenen, hicret[1] eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücadele(cihad)[2] edenler ile onları barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirinden sorumludur (velidir)[3]. İnanıp güvenenlerden hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar hiçbiriniz, hiçbir konuda onlardan sorumlu (veli) değilsiniz. Eğer sizden dininizle ilgili yardım isterlerse, aranızda anlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmadığı sürece, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptığınız her şeyi görür.

[*] Bu ayetteki velilik karşılıklı sorumluluğu, velayeti olan anlamındadır. Mekke’den göç eden göçmenler ve Medine’de onları barındıran ensarların bir... Devamı..

İman eden, hicret eden, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat eden ve (muhacirleri) barındırıp, onlara yardım edenler. İşte onlar birbirlerinin velisidir. İman edip de hicret etmeyenler, onlar hicret edene kadar hiç bir velayetiniz yoktur. Fakat din hususunda sizden yardım isterlerse onlara -aranızda anlaşma olan toplumdan başkasına karşı- yardım etmeniz gerekir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

İman eden, hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad eden kimseler ile onları barındıran ve onlara yardımcı olanlar birbirinin velisidirler. İman etmiş, fakat hicret etmemiş olanların ise, hicret edinceye kadar, velâyetleri size ait değildir. Ancak onlar din konusunda sizden yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir kavme karşı olmamak şartıyla onlara yardım etmek üzerinize borç olur. Allah ise sizin bütün yaptıklarınızı görmektedir.

Onlar ki, inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihat ettiler; onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kadar size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.

bayıķ anlar kim įmān getürdiler daħı yirlerinden gitdiler daħı dürişdiler malları- y-ıla daħı nefsleri-y-ile Tañrı yolında daħı anlar kim ya'nį enśar yir virdiler daħı arķa virdiler şunlar bir nicesi anlaruñ arķa viricilerdür bir nicenüñ. daħı anlar kim įmān getürdiler daħı yirlerinden gitmediler yoķdur sizüñ arķa virmeginden anlaruñ nesene tā ayrılalar. daħı eger arķa virmek isteyeler sizden dįn içinde üzerüñüzedür arķa virmek illā bir ķavmü arañuzda daħı aralarında 'ahd ķavl var daħı Tañrı anı kim islersiz göricidür.

Ol kişiler ki īmān getürdiler daḫı, daḫı vaṭanlarını ḳodılar Allāh içün, daḫıġazālıḳ eylediler mālları‐y‐la ve nefsleri‐y‐le Tañrı yolında. Daḫı olkişiler ki yirlendürdiler nebīyi, daḫı nuṣret itdiler nebīye. Daḫı biri birinüñvelīsidür mīrāẟında daḫı ol kişiler ki īmān getürdiler ve hicret eylemediler.Yoḳdur size anlaruñ vilāyetinden hīç nesne hicret eylemeyince. Eger nuṣretisteseler sizden dīnde, vācibdür sizüñ üstüñüze nuṣret eylemek, illā birḳavm üstine ki sizüñle anlar ortasında ‘ahd mīẟāḳ var‐ıdı. Daḫı Tañrı Ta‘ālā anlar işlegeni göricidür.

İman gətirib hicrət edənlər, Allah yolunda malları və canları ilə cihad edənlər (mühacirlər) və (Peyğəmbərlə mühacirlərə) sığınacaq verib kömək istəyənlər (ənsar) – məhz onlar bir-birinə dostdurlar (varisdirlər). İman gətirib hicrət etməyənlərə gəldikdə isə, onlar hicrət etməyənə qədər sizin heç bir şeydə onlara varisliyiniz yoxdur (onların dostluğundan sizə heç bir mənfəət və ya qohum olsanız belə, aranızda heç bir varislik yoxdur). Lakin əgər onlar din yolunda (kafirlərə qarşı) sizdən kömək istəsələr, aranızda saziş olan bir tayfa əleyhinə yardım istisna olmaqla, onlara kömək göstərmək sizə vacibdir. Allah nə etdiklərinizi görəndir!

Lo! those who believed and left their homes and strove with their wealth and their lives for the cause of Allah, and those who took them in and helped them; these are protecting friends one of another. And those who believed but did not leave their homes, ye have no duty to protect them till they leave their homes; but if they seek help from you in the matter of religion then it is your duty to help (them) except against a folk between whom and you there is a treaty. Allah is Seer of what ye do.

Those who believed, and adopted exile, and fought for the Faith, with their property and their persons, in the cause of Allah, as well as those who gave (them) asylum(1239) and aid,- these are (all) friends and protectors, one of another. As to those who believed but came not into exile,(1240) ye owe no duty of protection to them until they come into exile; but if they seek your aid in religion, it is your duty to help them, except against a people with whom ye have a treaty of mutual alliance.(1241) And (remember) Allah seeth all that ye do.

1239 The reference is to the Muhajirin and Ansar, the Emigrants and the Helpers, the people who forsook their homes and adopted voluntary exile from M... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.