9 Eylül 2024 - 5 Rebiü'l-Evvel 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Enfâl Suresi 34. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vemâ lehum ellâ yu’ażżibehumu(A)llâhu vehum yasuddûne ‘ani-lmescidi-lharâmi vemâ kânû evliyâeh(u)(c) in evliyâuhu illâ-lmuttekûne velâkinne ekśerahum lâ ya’lemûn(e)

Ne diye Allah onları azaplandırmasın ki onlar, hizmetine layık olmadıkları halde halkı Mescidi Haram'dan menediyorlar, onun hizmetine layık olanlar, ancak çekinenlerdir, fakat çoğu bilmez bunu.

Onlar, (müşrikler ve işbirlikçiler) Mescid-i Haram’dan (şimdi Mescid-i Aksa’dan insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) dostları ve koruyucuları da değillerken, Allah ne diye onları azaplandırmasın? Onun (Beytullah ve civarının asıl) koruyucuları (ve sadık mensupları) yalnızca Allah’tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınan müttaki (Müslümanlar)dır. Lakin onların (inkârcıların ve münafıkların) çoğu (gerçeği) bilmeyen (iman ve İslam cahili insanlardır ki, doğru düşünüp değerlendirmekten uzaktırlar).

Ey peygamber! Sen aralarından ayrıldıktan sonra, Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Onlar, Mescidi Haram'da, müslümanların ibadet etmelerine engel oluyorlar ve onlar Mecidi Haram'ın gerçek ve layık koruyucuları değildirler. O'nun gerçek koruyucuları ve dostları, yolunu Allah ve kitabıyla bulmaya çalışan müslümanlardır. Ne var ki onların çoğu bunun farkında değillerdir.

Onlar, mü'minleri Kâbe yolundan geri çevirirlerken, engeller çıkarırken, Allah'ın onları cezalandırmaması için bir imtiyazları mı var? Onlar Mescidi Haram'ın mütevellisi de değildirler. Mescid-i Haram'ın hizmetinde görevli olanlar, yalnızca Allah'a sığınanlar, emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü'minlerdir, müttakilerdir, takvâ sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.

Onlar gerçekte onu korumaya ehil olmadıkları halde insanları Mescidi Haram'dan alıkoyarlarken Allah onlara neden azap etmesin! Onu korumaya ehil olanlar ancak takva sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.

Onlar, Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup-sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.

Sen aralarından çıktıktan sonra, Allah'ın kendilerine azap etmemesi için ne imkânları var. Mescid-i Hârâm'ı tavâf etmekten mü'minleri menediyorlar, halbuki ona hizmet etmeye ehil de değiller; onun hizmetine ehil olanlar, ancak şirkten sakınan müminlerdir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

Neden Allah onlara azap vermeyecekmiş? Hâlbuki onlar, insanları Mescid-ül Haram’dan alıkoyuyorlar. Ve ona sahip de değiller. Asıl sahipleri, özlerini koruyan müminlerdir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

Onlar Mescid-i Harâm'ın yöneticileri olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken, Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın yöneticileri takvâ ehlinden başkası değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.

Kâbe'de onların namazı ancak, ıslık çalmak, el şakırdatmaktır, kâfir olduğunuzçün tadasınız azabı

Onlar Mescid-i Haram'ın bakımına ehil olmadıkları halde (inananları) oradan alıkoyarken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah'ın emirlerine uygun olarak yaşayanlardır. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler.

Allah, inancı ve düşüncesi ne olursa olsun, durup dururken kimseye azap etmez (Yunus, 10/44) ve inanmak konusunda da insanları iradeleriyle baş başa b... Devamı..

Lâkin ânlar mü’minleri Mescid-i Harâm’ı tavaf itmekden men’ iderler ise Allâh’ın ânları tecziye itmesine mâni’ kalmıyacakdır. Ânlar Mescid-i Harâm’ın mütevellîleri değildirler Mescid-i Harâm’ın mütevellîleri Allâh’dan korkanlardır lâkin ekserîsi bî-haberdirler.

Yoksa Mescidi Haram'a girmekten menederlerken Allah onlara niçin azab etmesin? Hem de O'nun dostu değiller; O'nun dostları ancak karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat çoğu bunu bilmiyorlar.

Onlar Mescid-i Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.

Onlar, hizmet ve yönetimine ehil olmadıkları halde Mescid-i Harâm’a müminleri sokmazken Allah onlara niye azap etmesin? Mescidin hizmet ve yönetimine ehil olanlar gönüllerinde Allah korkusu taşıyanlardır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.

Onlar Mescid-i Haram'ın mütevellîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.

Başkalarını Kutsal Mescid'den menederlerken neden ALLAH'ın azabını haketmesinler? Oysa onlar onun koruyucuları değiller. Onun gerçek koruyucuları inananlardır; ancak çokları bunu bilmez.

Şimdi ise Allah'ın kendilerine azab etmemesi için neleri var ki? Oysa Mescidi Haram'dan menediyorlar. Üstelik onun hizmetine ehil kişiler de değiller. Çünkü onun hizmetine ehil olanlar ancak müttakilerdir. Lâkin çoğu bunu bilmezler.

Şimdi ise Allahın kendilerini azâb etmemesi için neleri var? Mü'minleri Mescidi haramdan menediyorlar, halbuki hizmetine ehil de değiller, onun hizmetine ehl olanlar ancak müttekılerdir ve lâkin çokları bilmezler

(Resûlüm! Ancak sen aralarından ayrılıp çıktıktan sonra) Allah onlara ne diye azap etmesin? Onlar Mescid-i Harâm’dan (mü’minleri) alıkoyan ve oranın bakımına da ehil olmayan kimselerdir. Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.

Onlar, Mescid-i Harâm'a girmeye engel oldukları halde ve onun velileri olmadıkları halde Allah neden onlara azap etmesin? Oysa oranın evliyası¹ muttakilerdir². Fakat onların çoğu bilmezler.

1- Sorumluları, gözetleyicileri, koruyucuları. 2- Takva sahibi olan.

(Sen içlerinden çıkdıkdan sonra) Allah onlara ne diye azâb etmeyecek? Onlar mescid-i haramdan, kendileri ona (onun hizmetine) ehil olmadıkları halde, men'edib duranlardır. O (hizmete) takvaaye erenlerden başkaları onun ehilleri değildir. Fakat onların pek çoğu (bunu) bilmezler.

Hem onlar, (mü'minleri) Mescid-i Harâm'dan men' ettikleri ve onun (hizmetinin)ehli olmadıkları hâlde, neden Allah onlara azâb etmesin? Onun (hizmetinin) ehli olanlar, ancak takvâ sâhibleridir; fakat onların çoğu bilmezler.

(Resulüm!) Onlar Mescid-i Haram’ın mütevellîleri olmadıkları hâlde (inananları) oradan geri çevirirlerken (hem sen hem de ezilen, sömürülen, her türlü zulüm, baskı ve şiddete maruz kalan mü’minler oradan çıkarıldıktan sonra) onların ne özelliği var ki, Allah onlara azap vermesin? (Şunu bilin ki) oranın mütevellîleri ancak (Allah’ı sayıp ona ortak koşmaktan ve kötülükleri yapmaktan) sakınanlardır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.*

(*) Allah, inancı ve düşüncesi ne olursa olsun, durup dururken kimseye azap etmez (Yunus, 10/44) ve inanmak konusunda da insanları iradeleriyle baş ba... Devamı..

Mescidi Haramın koruyucuları onlar olmadıkları halde, (inananları) Mescidi Haram’a alıkoymaları sebebiyle Allah’ın onlara azap etmesine onlar nasıl engel olabilirler. Hâlbuki Mescidi Haramın koruyucuları[13] (velileri) Allah’dan korunan (muttaki) lerdir. Fakat onlardan pek çoğu bunları bilmiyorlar.

[13] Evliya kelimesi veli kelimesinin çoğuludur. Kök anlamı bakmak ve korumak sorumluluğunu üzerine almak demektir. Örneğin: Vilayet koruma alanı anla... Devamı..

Allah onları ne diye azaba uğratmasın ki Mescid-i Haram’ın gözcüsü olmak ellerinden gelmezken onlar yine de insanları oraya girmekten alıkoydular. Besbelli ki onun gözeticisi olmak, yalnız sakınanların elinden gelir. Ancak onların pek çoğu bunu bilmezler.

Sen içlerinde olmayınca Allah neye onlara azap etmesin. Halbuki onlar mü/minleri Mescid-i Haram/dan alıkorlar, kendileri ise ona lâyık değillerdir [¹]. Ona lâyık olanlar yalnız sakınanlardır. Fakat onların pek çokları bunu bilmezler.

[1] Veya mütevellileri değillerdir.

Yoksa Mescid-i Harâm’ın/Kâbe’nin bakıcıları/velisi olmadıkları hâlde, mü’minlerin orada (ibadet etmelerine) engel olup dururlarken, Allah onlara niye azap etmesin? Onun gerçek sahipleri/bakıcıları [evliyâ’uhu] sorumluluk bilincinde olanlardır, fakat onların çoğu bilmezler.

Yoksa Mescid-i Haram'a girmekten men ederlerken Allah onlara niçin azap etmesin? Hâlbuki onun (Mescid-i Haram'ın) mütevellileri (ehil yöneticileri de) değildirler. Onun mütevellileri muttakilerden başkası değildir. Velâkin onların birçokları bilmezler.

Sen Mekke’den çıkarıldıktan sonra, Allah’ın onlara sizin elinizle azap etmemesi için artık ne gibi mâzeretleri olabilir ki, hem de, serbestçe ziyaret edilmesi gereken Kâbe’deki Kutsal Mescidi Müslümanlara yasaklamışlarken! Üstelik onlar, Hz. İbrahim’in tevhid dinini terk ettikleri için, oranın bakım ve idaresini üstlenme hak ve yetkisine sahip değillerdir! Zira orası Allah’ın evidir ve oraya kan ve soy bağıyla varis olunamaz. Bu yüzden Kâbe’ye hizmet etmeye lâyık olanlar, ancak Rab’lerine içten bir saygıyla bağlanıp zulüm ve haksızlıktan titizlikle sakınan kimselerdir; ne var ki, pek çokları bunu bilmezler.
O kâfirlerin şirk ve riyâkârlığa bulanmış ibâdetleri de, kendilerini ilâhî azâptan kurtaramazdı:

Onların neyi var ki Allah onlara azap etmesin? Hâlbuki onlar Mescid ül-Harâm’dan alıkoyuyorlar; onun veliyyleri olmadılar. Onun veliyyleri ancak Müttakîler’dir / Sakınıp Korunanlar’dır; ama onların çoğu bilmez.

Allah onlara neden ceza vermesin ki! Vaktiyle Müslümanları Kabe'ye sokmayan onlar değil miydi sanki? Aslında Kabe'nin sahibi falan değillerdi, Çünkü Kabe’nin gerçek sahibi sağlamcılar ama, hâlâ durumun farkında değiller.

Onlar Mescid-i Haram’a sizi sokmuyorlar öyle mi? Bilin ki onlar Mescid-i Haram’ın bakımına layık değillerdir. Yoksa onlar biz Mescid-i Haram’ın bakıcısıyız Allah bize azap etmez mi diyorlar? Hayır! Hiç düşünmüyorlar mı? Yaptıkları kötülüklerden dolayı onlara niçin azap etmeyelim? Bizim katımızda Mescid-i Haram’ın bakımına ehil olanlar; ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.

Onlar gerçek dostları olmadıkları hâlde [*] (Müslümanları) Mescid-i Haram’dan engellerken Allah onlara ne diye azap etmeyecekmiş ki! Onun (Kâbe’nin) gerçek dostları, [muttakî]lerden başkası değildir. Fakat onların çoğu bilmez.

Mekkeli müşriklerin “Biz Beytullâh’ın ve Harem’in sahipleriyiz, yöneticileriyiz. İstediklerimizi oraya girmekten engelleriz, istediklerimizin de oraya... Devamı..

Onlar, hizmetine ehil olmadıkları halde (inananları) Mescid-i Haram’a girmekten men edip dururlarken Allah, onlara neden azap etmesin ki? Çünkü onun hizmetine ehil olanlar, ancak Allah’tan hakkıyla sakınanlardır. Ama onların çoğu, bunu bilmiyorlar.¹

1 Bu ayet, (اَوْلِيَٓاءُ) kelimesine dost anlamı verilirse, “Onlar, dostları olmadıkları halde (inananları) Mescid-i Haram’a girmekten men edip dururl... Devamı..

Fakat [şimdi], kendileri oranın [gerçek] sahipleri olmadıkları halde saldırmazlık örfü altında bulunan o Mescid-i Harâm’dan [inananları] alıkoymaları yüzünden Allah’ın onları cezalandırmaması için ne gibi güvenceleri var ellerinde? ³⁴ Allah’a karşı sorumluluk bilinci içinde olanlardan başkası o evin bakıcısı olamaz: ne var ki, onların çoğu bunun farkında değil;

34 Bu surenin vahyedildiği H. 2. yılda Mekke henüz düşman Kureyşlilerin elindeydi ve hiçbir Müslümanın oraya girmesine izin verilmiyordu. Kureyşliler,... Devamı..

Oysa onlar, insanları Mescid-i Haram’dan engellerken, Allah onları niye cezalandırmasın? Üstelik onlar Mescid-i Haram’ın gerçek dostları değiller. Onun gerçek dostları/oraya layık olanlar yalnızca muttakiler/günahlardan korunanlardır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler. 9/17-18-19, 48/25

Ama şimdi onlar Mescid-i Haram’dan (inananları) alıkoyup dururken, Allah’ın onları cezalandırmaması için ne gibi bir gerekçeleri olabilir? Kaldı ki, onlar (Kâbe’nin) mütevellileri de olamazlar: çünkü oraya mütevelli olmaya ancak sorumluluk bilincini kuşananlar lâyıktır; ve fakat onların çoğu bunu bile bilmezler.

Yoksa Allah’ın onlara azap etmesi için çok sebep vardı, (onlar çoktan azabı hak etmişlerdi) Onlar Mescid-i Haram’ın hizmetkarları olmadıkları halde, müminleri orada ibadetten men ediyorlardı. Fakat onların çoğu (bu şerefli hizmete layık olmadıklarını) bilmezler!

Allah onlara neden azap etmesin ki.. Onlar Mescidi haramdan alıkoyuyorlarOnlar onun dostları da değiller. Eğer onun dostları varsa onlar da ancak Allahtan sakınanlardır. Ve lakin onların ekserisi bilmiyorlar.

Ve neleri vardır ki, Allah Teâlâ onları muazzep kılmasın? Ve onlar Mescid-i Haram'dan men ediyorlar. Halbuki O'nun mütevellileri değildirler. Onun mütevellileri muttakîlerden başka değildir. Velâkin onların bir çokları bilmezler.

Allah ne diye onları cezalandırmasın ki onlar kendileri Mescid-i Haramı yönetmeye layık olmadıkları halde, üstelik orayı ziyaret etmek isteyen müminleri de geri çeviriyorlar? Oranın hizmet ve yönetimine asıl ehil olanlar, Allah'ı sayıp O'na şerik koşmaktan sakınanlardır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

Onlar, (inananları) Mescid-i haramdan geri çevirdikleri ve onun velisi, (bakıcısı, koruyucusu) olmadıkları halde neden Allah onlara azabetmesin? Onun velileri, (bakıcıları, koruyucuları) sadece (günahlardan) korunanlardır. Fakat çokları bilmezler.

Mescid-i Harâm'ın yolunı kapayub oraya duhûlden men' iyledikleri halde Allâh'ın onları 'azâb itmemesi nasıl olur? (Mutlakâ 'azâb olunacaklardır) Onlar Mescid-i Harâm'ın mütevellîleri değildiler. Onun mütevellîleri ancak muttakîlerdir. Lâkin ekserîsi bunı bilmezler.[³]

[3] Bâlâdaki âyet-i kerîme nâzil oldukda küffâr "Mâdâm ki biz 'azâb olunmayacağız, rahatımıza bakalım" dimeleriyle Cenâb-ı Hak onları behemehal 'azâb ... Devamı..

(Bu iki koşulun dışında) Ne özellikleri var ki Allah, onlara azap etmesin? Yetkileri olmadığı halde (sizi) Mescid-i Haram’dan engelliyorlar. Orada yetkili olanlar sadece Allah’tan çekinenlerdir. Ama onların çoğu bunu bilmezler.

Onlar, Mescid-i Haram'a girmeye engel olurken, yoksa onlara Allah ne diye azap etmesin?! Üstelik onun (Mescid-i Haram'ın) sahipleri de değiller. Onun sahipleri yalnızca muttakilerdir. Fakat onların çokları bunu bilmez.

Yoksa, onlar insanları Mescid-i Haramdan alıkoyarlarken, Allah niçin onlara azap etmesin? Halbuki onlar Mescid-i Haramın idaresine ehil de değillerdir. Ona ehil olanlar, Allah'a şirk koşmaktan ve Ona karşı gelmekten sakınanlardır; lâkin onların çoğu bunu bilmez.

Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dostları/koruyucuları takva sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler.

daħı yoķdur anlaruñ kim 'aźāb eylemeye anlara sen anlaruñ içinde-y-iken daħı olmadılar Tañrı 'aźāb eyleyici anlaruñ ol ḥālde kim anları yarġılamak dilerler daħı yoķtur anlaruñ kim 'aźāb eyleye anlara sen anlaruñ içinde-y-iken daħı olmadı Tañrı 'aźāb eyleyicin anlaruñ ol ḥālde kim anlar yarġılamak dilerler daħı yoķtur anlaruñ kim 'aźāb eyleye anlar Tañrı ol ḥālde anlar yarġılar mescid-i ḥarām’dan ya'nį ŧavāfdan daħı olmadılar iş üstine durıcıları anuñ degül iş üstine durucıları anuñ illā śaķınıcılar velįkirı eyregi anuñ bilmezler.

Niçün ‘aẕāb eylemeye anlara Tañrı Ta‘ālā ki anlar sürdiler nebī[yi],mü’minleri Mekkeden Medīneye. Daḫı müsteḥaḳ degüldür anlar Mek‐kenüñ vilāyetine, anuñ velīsi degüldür illā yaḫşı kişiler. Līkin anlaruñ çoġı bilmezler.

Lakin onlar (müşriklər) Məscidülhəramın sahibləri (və ya ona xidmət etməyə layiq) olmadıqları halda, (mö’minlərə onu təvaf etməyə) mane olduqda Allah nə üçün onlara əzab verməsin! Onun sahibləri (və ya Allahın dostları) yalnız Allahdan qorxub pis əməllərdən (küfrdən, şirkdən, bütpərəstlikdən) çəkinənlərdir. Lakin onların (müşriklərin) əksəriyyəti bunu bilməz!

What (plea) have they that Allah should not punish them, when they debar (His servants) from the Inviolable Place of Worship, though they are not its fitting guardians. Its fitting guardians are those only who keep their duty to Allah. But most of them know not.

But what plea have they that Allah should not punish them, when they keep out (men) from the sacred Mosque - and they are not its guardians? No men can be its guardians except the righteous; but most of them do not understand.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.