Fe-eḣażehu(A)llâhu nekâle-l-âḣirati vel-ûlâ
Derken Allah onu, dünyada da, ahirette de azaplandırarak helak etmişti.
Bu yüzden Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakalamış (ve zulüm saltanatını yıkmış)tır.
Derken Allah onu dünyada boğarak ahirette de cehennemle azaplandırarak helak etmişti.
Sen misin bunu diyen? Allah da onu âhirette Cehennemin en harlı yerinde yakarak, dünyada ordusuyla birlikte denizde boğarak, benzerlerine gözdağı ve ders olacak şekilde cezalandırdı.
Allah da onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı.
Böylelikle Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
Allah da onu dünya ve ahiret azabı ile yakalayıverdi.
Allah da onu, ahiret ve dünyanın ağır azabıyla yakalayıverdi.
Böylece Allah, onu âhiret ve dünya azabıyla cezalandırdı.
Allah onu, dünya, ahret azabı ile yakaladı !
Allâh âna dünyâda da âhiretde de cezâsını virdi.
Allah bunun üzerine onu dünya ve ahiret azabına uğrattı.
Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı.
Allah da ona ibretlik dünya ve âhiret cezası verdi.
Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
Sonunda, ALLAH onu ahiret ve dünya cezasına çarptı.
Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.
Allah da onu tuttu sonuna önüne nekâl olmak üzere tenkîl ediverdi
Allah da onu, (yaptıkları yüzünden) dünya ve âhiret azabıyla cezalandırdı.
Allah da onu dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
Bunun üzerine Allah onu hem âhiret, hem dünyâ azâbiyle yakaladı.
Allah da onu, âhiretin ve dünyanın (ibret verici) azâbıyla yakalayıverdi!
Bunun üzerine Allah onu (öğüt ve ibret alınacak şekilde ömrünün) son ve ilk azabıyla yakalayıverdi.
Allah da o’nu, hem ahiret, hem de dünya cezasıyla yakaladı.
Bunun üzerine Allah onu hem bu dünyanın, hem de öbür dünyanın azabına çarptı.
Bunun üzerine Allah onu dünya ve âhirette ibret alınacak azaplara uğrattı [¹].
Allah da onu yakalayıp dünya ve ahiret cezasıyla cezalandırdı.
Böylelikle Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
Fakat sonunda, Allah onu dünyada boğulma ve âhirette ebediyen cehennem azâbına mahkûm olma cezasına çarptırdı!
Allah onu Dünya’nın ve Âhiret’in ibretlik cezasıyla yakaladı.
Allah da ona dünya ahiret ibretlik acıyı tattırdı.
Allah O’nu ibret verici şekilde dünya ve ahiret cezasıyla cezalandırdı.
(Bunun üzerine) Allah onu ahiret ve dünya azabıyla yakalamıştı.
Bunun üzerine Allah onu yakalayıp hesaba çekti [ve bunu] hem bu dünyada ¹¹ hem de öteki dünyada uyarıcı bir örnek yaptı.
Sonunda Allah da onu dünya ve ahirette ibret verici cezaya çarptırdı. 43/43...52
Allah da onu kıskıvrak enseleyip dünya ve âhirette ibretlik bir cezaya çarptırdı.
Bunun üzerine Allah onu, dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
Hemen Allah da onu, sonun ve öncesinin (âhiretin ve dünyânın) azâbıyle cezâlandırdı.
Fakat Allah, onu ahiretin de, dünyanın da ukûbetiyle yakaladı.
Allah da onu dünyada da, âhirette de şiddetle cezalandırdı.
Allah da onu, sonun ve ilkin (ahiretin ve dünyanın) azabıyle cezalandırdı.
Allâh Te'âlâ onı âhiret ve dünyâ 'azâbıyla ahz idüb helâk itdi.
Allah da onu yakaladı, çağdaşlarına ve sonrakilere ibretlik yaptı.
Allah da onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı.
Allah da onu hem dünya, hem âhiret azabıyla yakaladı.
Bunun üzerine Allah, onu sonraya ve önceye ibret olmak üzere bir ceza ile çarptı.
pes duttı anı Tañrı śoñraġı 'aźāb içün daħı ilkiñgi içün.
Pes muḥkem dutup aldı anı Allāh, dünyā ve āḫiret ‘aẕābına bıraḳup ġarḳ ey‐ledi.
Allah da onu axirət və dünya əzabına giriftar etdi. (Yaxud: Allah ona axırıncı və əvvəlinci sözlərinin cəzasını verdi).
So Allah seized him (and made him) an example for the after (life) and for the former.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |