İnnâ hedeynâhu-ssebîle immâ şâkiran ve-immâ kefûrâ(n)
İster şükretsin, ister nankör olsun, gerçekten de biz ona doğru yolu gösterdik.
Biz ona (akıl ve kitapla doğru) yolu gösterdik; (artık o) ya şükredici olur ya da nankör (kendi tercihidir).
Gerçek şu ki biz ona yolu yöntemi gösterdik. İmana gelerek şükredici ya da Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etme yolunu tercih ederek nankör olması artık kendisine bağlıdır.
Biz ona yolu, yöntemi gösterdik, doğru yolu aydınlatıcı bilgiler verdik. Ya şükreden mü'min bir kul olacak, ya nankör bir kul, azılı bir kâfir olacak.
Biz ona yolu gösterdik; artık ya şükredici olur, ya da nankör.
Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.
Doğrusu biz ona, gerçek yolu gösterdik; ister şükreden (mümin) olsun, ister nankörlük eden (kâfir)...
Gerçekten Biz ona yol gösterdik. Artık ya şükreder veya nankör olur.
Evet ona doğru yolu gösterdik, ister eyleye şükür, ister eyleye küfür!
Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. Artık o ya şükreden biri olur ya da nankörlük eden.
İster müteşekkir olsun ister nankörlük itsün ânı tarîk-i hidâyete sevk itdik.
Şüphesiz ona yol gösterdik; buna kimi şükreder, kimi de nankörlük.
Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kat eder.
Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör.
Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.
Ona yolu gösterdik; ya şükredendir, ya da nankör.
Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.
Her halde biz ona yolu gösterdik, ister şâkir olsun ister nankör kâfir
Şüphesiz biz ona (peygamberler vasıtası ile hidâyet) yolu (nu) gösterdik. (Cüz’î irâdesi ile hak ya da bâtılı, kendisi tercih eder.) Ya (îmân edip, sâlih ameller işleyerek) şükreden bir kul olur, ya da (hakkı inkâr eden) nankör (kâfir bir kul olur).
Ona doğru yolu gösterdik. Ama isterse şükreden, isterse nankörlük eden biri olur.
Gerçek, biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici (olsun o), ister nankör (kâfir).
Şübhe yok ki biz, onu o (doğru) yola hidâyet ettik; (artık) ister şükredici (mü'min)olsun, ister nankör (kâfir)!
Şüphesiz biz ona yolu (akıl ve kitapla erdemli yaşama ve iman etme yolunu) gösterdik. İster (kendi özgür iradesiyle inanıp) şükreder, ister (nankörlük edip) inkâr eder (bu, kendi tercihidir). *
Biz ona doğru olan yolunu gösterdik ki, ya şükredecek, ya da inkâr edecek.
Yoksullara, öksüzlere, tutsaklara seve seve yedirirlerdi, iyiliğimizi tanısın, ister tanımasın.
Biz ona yolu gösterdik; ister şükreder, isterse nankörlük eder.
Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.
Ayrıca ona, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etme yeteneği bahşettik. Bununla da yetinmeyip, hakîkati apaçık ortaya koyan ayetler göndererek ona doğruyolu gösterdik ve seçimi kendisine bıraktık; ya şükreden bir kul olur, ya da vefasız bir nankör! Fakat şunu bilin ki:
İster bir şükreden olsun, ister nankör, biz, ona Yol’u gösterdik.
Ona doğruyu gösterdik. Artık teşekkür eder veya etmez...
Dünya hayatında ömür denilen bir yola koyduk. İnsan bu yolu ya Rabbinin verdiği nimetlere şükrederek ya da nankörlük ederek bitirir. Rabbinin verdiği nimetlere şükredenler; Allah’a, Resulüne gönderilen ayetlere inanır, Allah’ın yasalarına göre yaşar. Allah’ın verdiği nimetlerden ihtiyaç sahiplerine hakkını ayırır, verilen nimetleri paylaşır. Nankörlük edenler ise inkâr ederek Allah’ın yasalarına karşı çıkar. İnsanların uydurdukları yasalara uyar. Verilen nimetlerden ihtiyaç sahiplerine vermez. İnsanlarla paylaşmaz.
(Sonra da) Biz ona isterse (Allah’a) şükretsin, isterse de nankör olsun diye (doğru) yolu gösterdik.
Gerçek şu ki, Biz ona yolu-yöntemi gösterdik: ⁴ şükredici, ya da nankör [olması artık kendisine kalmıştır].
Biz ona bir de doğru yolu gösterdik. Artık insan ya bu nimetlerin hakkını verir veya ona nankörlük eder kâfir olur. 16/9, 17/9
Elbet onu (amacına ulaştıracak olan) doğru yola Biz yönelttik: ister şükreder, ister nankörlük eder.[⁵⁴⁶⁵]
Kuşkusuz bir ona (imtihan gereği hem) doğru yolu (hem de sapıklık yollarını) gösterdik. İster şükredici olsun, (Rabbinin kendisine ihsân buyurduğu en büyük nimet olan insanlık şerefini korusun hidâyete ersin) isterse nankör olsun. (Rabbinin ayetlerini inkâr etsin, -indirdiği Kitab'ı ve gönderdiği Peygamber’i yalan saysın- sapıklık içinde sürünüp gitsin. Bu yollar arasında tercih kendisine bırakılmıştır, fakat bilmeli ki)
Biz ona doğru yolu gösterdik; istersen şükredici, istersen inkar edici ol.
Muhakkak ki, Biz ona hidâyet yolunu gösterdik, gerek şükredici ve gerek nankör olsun.
Ona yolu da gösterdik: artık ister şükreder, ister nankör ve kâfir olur.
Biz ona yolu gösterdik: Ya şükredici veya nankör olur.
Ve ona yolı (hidâyet ve dalâlet yolını) gösterdik ki yâ Allâ'ha şükür idici veyâhud inkâr iyleyici olur. (İsterse hidâyete ve isterse dalâlete gider.)
Ona doğru yolu gösterdik; ister görevini yapar, isterse o yolu görmezlikten gelir (kâfir olur).
Biz, ona yolu gösterdik. İster şükreder, ister nankörlük.
Ona yol da gösterdik. Artık ister şükreder, ister nankörlük eder.
Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör.
bayıķ biz ŧoġru yol gösterdük aña yolı yā şükr eyleyiciyiken yā şükr eyleyiciyiken. [307b] yā kafir eyleyiciyiken.
Biz aña gösterdük doġru yol. Yā şükr ide, yā kāfir ola.
Biz ona haqq yolu göstərdik. İstər (ne’mətlərimizə) minnətdar olsun, istər nankor (bu onun öz işidir).
Lo! We have shown him the way, whether he be grateful or disbelieving.
We showed him the Way: whether he be grateful or ungrateful (rests(5833) on his will).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |