Velâ yes-elu hamîmun hamîmâ(n)
Ve hiçbir dost, dostunu sormaz.
(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost, başka bir yakın dostu(nun halini) soramayacaktır.
O gün herkes kendi derdine düşeceği için dost dostun halinden durumundan hiçbir şey soramaz.
Dostun dostuna halini hatırını soramayacağı günde görüyoruz.
Hiçbir yakın dost bir yakın dostu(n halini) sormaz.
(Böyle bir günde) Hiç bir yakın dost bir yakın dostu sormaz.
Hiç bir yakın (akraba), bir yakına halini sormaz.
Hiçbir dost başka bir dostu sormazken,
Dost dostun halini soramaz.
Dostu sormaz dostunu !
8-14. Semânın erimiş tunç gibi ve dağların kırmızıya boyanmış yün parçaları gibi olacağı gün akrabâ karşulaşdırıldıkları halde biri birine hiç bir suâl sormayacakdır. O vakit mücrim ’azâbdan kurtulmak içün çocuklarını, zevcesini, birâderini, kendini seven akrabâsını, dünyâda bulunan bütün mahlûkâtı fedâ itmek isteyecekdir.
Hiç bir dost diğer bir dostunu sormaz.
(O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz.
Dost dostunun halini sormaz olur.
Dost, dostu sormaz.
Dost dostun durumunu sormaz.
Dost dostun halini soramaz.
Ve bir hısım bir hısıma halini sormaz
Ve (o kıyamet gününün dehşetinden) hiçbir dost, dostunu (n hâlini/durumunu) sormaz.
Ve hiçbir hâmim¹, başka bir hamimi sormaz.
hiçbir hısım bir hısımı sormayacak.
Ve (o günün dehşetinden) bir dost, bir dostu(n hâlini) sormaz!
Ve o gün (o hesap verme sürecinde herkes kendi derdine düşeceği için) hiçbir dost (ne durumdadır diye) dostunu soramaz.
O gün samimi arkadaş, samimi arkadaşın halini sormaz.
Yakın yakınını sormıyacak,
Hiçbir samimi dost dostunu sormaz.
(Böyle bir günde) Hiç bir yakın dost, yakın bir dostu sormaz.
Ve herkes kendi canının derdine düşecek; öyle ki, dost dostun hâlini sormayacak.
Sıcak (samimi) bir dost bir dostu sormaz.
Dost dostundan geçecek.
O gün kendilerine hiçbir samimi dost bulamazlar. Dost dostunu soramaz. Herkes kendi telaşına düşmüştür.
(İşte o gün) hiç bir dost, dostunu dahi soramayacak.
ve hiç kimsenin arkadaşını(n durumunu) sormayacağı,
İşte o zaman hiçbir yakın diğer bir yakınının hatırını sormaya mecali kalmayacak. 43/67, 44/41
(Herkes kendi derdine düşer) Birbirlerine gösterilirler ama, dost dostun hâlini soramaz. (Suçlu kişi -o günün azabından kurtulabilmek için- oğullarını,)
Dost dostun halini sormaz.
Hiçbir dost da bir dostu sormaz.
10, 11, 12, 13, 14. Birbirlerine gösterildikleri halde hiçbir candan dost, dostunun hâlini sormaz. Her mücrim o günkü azaptan kurtulmak için fidye olarak oğullarını, eşini, kardeşini, kendisine sahip çıkan sülalesini, hatta dünyada olanların tamamını verip de kurtulmak ister. [31, 33; 40, 18; 23, 101; 80, 34-37]
Dost dostun halini sormaz.
Bir akrabâ bir akrabâya, dost dosta hâlini sormaz.
Bir can yoldaşı, diğer can yoldaşını sormaz bile.
Hiçbir yakın bir yakınını soramaz.
Dost dostun halini sormaz.
En yakın dostlar birbirlerinin halini sormaz/bir dost bir dostundan bir şey isteyemez.
daħı śormaya ħıśm ħıśmı ya'nį «nitesin?» dimeye
Daḫı ṣormaya ol günde ḳarāyib ḳarāyib ḥālini.
Və dost dostu arayıb axtarmayacaqdır (hərə öz hayına qalacaqdır).
And no familiar friend will ask a question of his friend
And no friend will ask after a friend,(5683)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |