14 Aralık 2024 - 13 Cemaziye'l-Ahir 1446 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
A’râf Suresi 198. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ve-in ted’ûhum ilâ-lhudâ lâ yesme’û(s) veterâhum yenzurûne ileyke vehum lâ yubsirûn(e)

Onları doğru yola çağırırsan dinlemezler ve görürsün ki sana bakıyorlar, fakat baktıkları halde görmezler.

(Öyle ki) Onları (Hakka ve) hidayete davet etseniz (veya doğru yolu görsünler ve başkalarına da göstersinler diye gayrete çağırıverseniz), sizi işitmeyecek (ve ilgilenmeyecek)lerdir. Ve (üstelik) onları Sana bakar görürsün (ya), halbuki onlar (gerçekleri) görmez haldedirler.

Onları hidayete çağırsanız işitmezler. Onların sana baktıklarını sanırsın, oysa onlar görmezler.

Onları doğru, hak yola, Allah'ın kitap ve peygamberle gösterdiği yola çağırırsanız, teşvik ederseniz duyma kabiliyetlerini hakkı duymak için kullanmazlar. Onların sana baktıklarını, senin peygamberliğini kavradıklarını düşünüyorsun. Basiretleri olmadığı için senin peygamberliğini, tebliğ ile görevli olduğun dini kavrayamıyorlar.

bk. Kur’an-ı Kerim, 35/14.

Onları doğru yola çağırsanız duymazlar. Onları sana bakıyormuş gibi görürsün ama gerçekte görmezler.

Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar (gibi) görürsün, oysa görmezler bile.

Eğer müşrikleri (veya putları) doğru yola çağırırsanız, duymazlar ve onları görürsün ki, sana bakıyorlar; halbuki onlar görmezler.

Onları doğru yola çağırsan işitmezler. Onların sana baktıklarını görüyorsun, fakat görmüyorlar.

Onları doğru yola çağırmış olsanız, işitmezler. Onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.

Onları doğru yola çağırırsın İşitmezler de, sana bakar görürsün, sen de onları, onlarsa görmüyorlar

Sen onları, doğru yola çağırsan da kulak vermezler. Sen onların sana baktıklarını sanırsın, hâlbuki onlar görmezler.

Hak dînine da’vet ider isen seni dinlemiyeceklerdir sana bakarlar fakat bir şey göremezler.

Onları doğru yola çağırırsanız duymazlar. Sana baktıklarını görürsün, oysa görmezler.

Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, hâlbuki onlar görmezler.

Hidayete ulaşma hususunda onlara yalvarsanız sizi duymazlar, sana bakıyorlar zannedersin, oysa görmezler.”

Onları doğru yola çağırmış olsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.

Onları hidayete çağırsan işitmezler. Onların sana baktığını görürsün; fakat onlar görmezler.

"Siz onları doğru yola çağıracak olsanız da duymazlar." Onların sana baktıklarını görürsün, bakarlar, ama görmezler.

siz onları doğru yolu göstermeğe çağıracak olsanız duymazlar, ve görürsün onları sana bakıb duruyorlardır da görmezler

Onları (müşrikleri ne kadar) doğru yola davet ederseniz (edin, onlar, ısrarla hakkı inkâr ettikleri için hakikati) işitmezler. (Resûlüm!) onların sana baktıklarını görürsün, oysa onlar görmezler (manen kördürler, küfürlerindeki inat sebebiyle hakikati idrak etmezler.)

Eğer onları hidayete çağırsanız sizi duymazlar. Onların, sana baktıklarını sanırsın, oysa onlar görmezler.

Eğer onları doğru yolu göstermiye çağırsanız duymazlar. Onları sana bakar görürsün. Halbuki görmezler de onlar.

Hâlbuki onları (o putları) hidâyete da'vet etseniz, işitmezler! Çünki onların sana baktıklarını görürsün, hâlbuki onlar görmezler!

Ve eğer onları (Allah’dan başkalarını yardıma çağıranları) hidayete çağırsanız duymaya çalışmazlar; sana bakıp (anlamsızca) durduklarını görürsün; oysa onlar bakar (ama gerçeği hiç de) görmek istemezler (zira putperestliğe şartlanmış olmaları sebebiyle onların hisleri ve idrakları adeta ölmüştür).

(Allah’dan başkalarını yardıma çağıranları) Doğru yola çağırsan, işitmezler ve seni görmedikleri halde sana baktıklarını görürsün.

Onları doğru yola çağırırsın, işitmezler. Sana baktıklarını görürsün, oysaki görmezler.

Onları doğru yola çağırırsan dinlemezler. Onları sana bakar görürsün. Halbuki onlar kalp gözü ile görmezler.

Onları doğru yola çağırsanız da işitmezler. Onların sana baktıklarını sanırsın [terâhum]⁷¹, oysa onlar görmezler!

71 Burada re’a fiili cümlede iki mef’ûl/nesne aldığından, “görmek”ten ziyade, yerine göre: “anlamak”, “düşünmek”, “tasavvur etmek”, “idrak etmek”, baz... Devamı..

“Onları hidayete çağırırsanız, duymazlar. Sana baktıklarını görürsün, oysa onlar görmezler.”

Ey Peygamber! Sen onları ne kadar doğru yola çağırsan da, hakîkat karşısında kör ve sağır kesilen bu insanlar çağrına kulak vermezler; sana baktıklarını sanırsın, fakat gerçekte hiçbir şey göremezler. Öyleyse:

Onları Hidayet’e / Doğru Yol’a çağırsanız, işitmezler. Onları, sana bakarlar görürsün; hâlbuki görmezler.

Kalkıp onları size yol göstermeye çağırsanız bile duyamazlar. Sadece yüzüne kör kör baktıklarını görürsün."

Eğer onları doğru yola çağırırsanız, işitmezler. Sana baktıklarını görürsün, oysa görmezler.

Onları doğru yola çağırırsanız size kulak veremezler. Onları sana bakar görürsün; oysa onlar görmezler. [*]

Bu ayet grubunda putların çaresizliği, acizliği, cansızlığı, iradesizliği vs. noktalarda bilgi verilmektedir.

“Hatta siz onları hak yola çağırsanız, sizi duyamazlar bile. Onları, sana bakar gibi görürsün, ama onlar, asla görmezler.” (de.)

onlara yol göstermeleri için yalvarsanız, işitmezler; sana baktıklarını sanırsın, ¹⁶¹ oysa görmezler.”

161 Lafzen,.“Onların sana baktığını görsen bile”. Fakat, burada terâhum (“onları görürsün”) fiilindeki “onlar” zamiri en az maddî görüntü ya da imajla... Devamı..

Onları doğru yola çağırsanız da sizin çağrınızı işitmezler. Onları sana bakar görürsün fakat onlar göremezler. 2/170- 171, 7/195, 31/7, 45/7- 8

Ve eğer yol göstersinler diye yakarsanız, sizi duymazlar bile; ve sanırsın[¹³¹²] ki sana bakıyorlar, fakat onlar görmezler.”

[1312] Raâ fiili “gördü” anlamı yanında, bağlamına göre “varsayıma” da delâlet eder. Genellikle e-raeyte (varsay ki, farzet ki..) formunda bu vurgu ba... Devamı..

Şayet onları doğru yola davet etseniz sizi işitmezler. (Ey Muhammed, o müşriklerin elebaşlarının da putlardan farkı yoktur ki) Sen onların sana (bön bön) baktıklarını görürsün. (Evet bakarlar, davetini dinler görünürler ama -basiretten yoksundurlar- kalp gözleri körelmiştir, gerçekleri gözlerine soksan) yine de göremezler!

Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, hâlbuki onlar görmezler.

Ve onları doğru yolu göstermeğe çağıracak olsanız duymazlar. Ve onları sana bakar görürsün, halbuki onlar göremezler.

Siz o müşrikleri (veya putları) doğru yola dâvet ederseniz işitmezler. Onların sana baktığını görürsün ama, aslında onlar görmezler. [35, 14]

Onları hidayete çağırırsanız, işitmezler. Onların sana baktıklarını sanırsın, oysa onlar görmezler.

Eğer sen onları hidâyete da'vet ider isen bunı işitmezler. Sen onları bakıyorlar gibi görirsin halbuki görmezler.

Onları doğru yola çağırsan seni dinlemezler. Sana baktıklarını görürsün, oysa onlar göremezler.[*]

[*] la yübsirun=alternatif olarak ileriyi göremezler; boş bakarlar; göremezler ifadesi anlamca havada kalıyor.

Onları doğru yola çağırsanız sizi işitmezler. Onları sana bakar görürsün fakat onlar görmezler.

Onları doğru yola çağırdığınızda sizi işitmezler. Onları sana bakarken görürsün; oysa onlar birşey görmezler.

Onları, hidayete çağırsanız, duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysaki, onlar görmezler.

daħı eger oķırsañ anları ŧoġru yol dapa işitmeyeler daħı göreseñ anları baķarlar daħı anlar görmezler.

Daḫı eger ḳıġırsañ anları doġru yola, işitmezler. Daḫı görürsin anları baḳar‐lar saña, līkin gözleri görmez.

Əgər siz onları (bütləri və ya müşrikləri) sizə doğru yol göstərməyə çağırsanız, eşitməzlər. (Ya Rəsulum!) Sən onları sənə baxan görərsən, halbuki onlar görməzlər!

And if ye (Muslims) call them to the Guidance they hear not; and thou (Muhammad) seest them looking toward thee, but they see not.

If thou callest them to guidance, they hear not. Thou wilt see them looking at thee, but they see not.(1169)

1169 The beauty and righteousness of al Mustafa's life were acknowledged on all hands, until he received the mission to preach and to fight against ev... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.