Felemmâ keşefnâ ‘anhumu-rricze ilâ ecelin hum bâliġûhu iżâ hum yenkuśûn(e)
Uğrayacakları son belayadek üstlerine çöken musibeti giderdik mi derhal yeminlerini bozuyorlardı.
(Bunun üzerine) Ne zaman ki, onların erişebileceği (takdir edilen) bir süreye kadar, o iğrenç azabı çekip-giderdik, onlar yine hemen andlarını bozup (inkâr ve isyana geri döndüler).
Ama ne zaman ki, sözlerini yerine getirebilecekleri kadar bir zaman verip de, bu azabı kendilerinden kaldırsak, hemen verdikleri sözden geri dönerlerdi.
Biz, erişecekleri bir vakte, denizde boğulmalarına kadar, bir müddet, onlardan azâbı kaldırınca, derhal yeminlerini bozdular.
Üzerlerinden, erişecekleri belli bir zamana kadar o felaketi kaldırdığımızda onlar derhal sözlerinden dönüyorlardı.
Ne zaman ki, erişebilecekleri bir süreye kadar, o iğrenç azabı üzerlerinden çekip-giderdik, onlar yine andlarını bozdular.
Vaktaki (azaba) erişecekleri bir müddete kadar üzerlerinden biz azabı kaldırdık, hemen yeminlerini bozdular.
Onların ulaşacağı belli bir süreye kadar o pis azabı onlardan giderdiğimizde, yeminlerini bozarlardı.
Ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırınca, hemen sözlerinden dönüverdiler.
Bizim âyetlerimizi, yalanlayarak ona karşı, göz yummalarından, denizde boğarak, onlardan öcümüzü aldık biz
Fakat ne zaman ki sözlerini yerine getirmeleri için kendilerine süre verip de bu musibeti üzerlerinden kaldırdık, onlar yine verdikleri sözden caydılar.
Fakat ânları belâdan tahlîs itdiğimiz gibi va’denin hulûlünde ’ahidlerini bozdılar.
Azabı nasıl olsa sonuna gelecekleri bir müddet için üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden cayıyorlardı.
Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozarlar.
Ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırdığımızda hemen sözlerinden dönerlerdi.
Biz, ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırınca hemen sözlerinden dönüverdiler.
Onları söz konusu felaketlerden herhangi bir süre için kurtarınca da sözlerinden dönüyorlardı.
Ne zaman ki, belli bir süreye kadar onlardan azabı kaldırdık, derhal yeminlerini bozdular.
Vaktaki irişecekleri bir müddete kadar azâbı kendilerinden sıyırdık derhal yeminlerini bozdular
Erişecekleri (takdir ettiğimiz) belirli bir süreye kadar azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman, hemen verdikleri sözü bozdular.
Biz onlardan geçirecekleri bir süreye kadar azabı kaldırınca da hemen sözlerinden dönüverdiler.
Vaktaki biz, kendilerinin erişecekleri bir müddete kadar, onlardan azabı giderdik, bir de ne bakarsın: Onlar yeminlerini bozuyorlar bile.
Nihâyet onların kendisine erişici oldukları bir vakte kadar (biz) kendilerindenazâbı kaldırınca, onlar hemen yeminlerini bozdular.
Ama ne zaman ki biz verdikleri sözü yerine getirebilecekleri bir süre için belayı (musibeti) üzerlerinden kaldırınca da, sözlerinden hemen dönüyorlardı.
Onlardan belaları bir vakte kadar kaldırdığımızda, huzura kavuştular ve hemen verdikleri sözleri bozdular.
O gün Biz de kırlağanı onların üzerlerinden bir süre için kaldırdık. Sonunda sözlerinden döndüler.
Bunun üzerine Biz ne zaman onlardan geçirecekleri belli bir süreye kadar pisliği/musibeti kaldırdığımızda, yeminlerini hemen bozarlardı.
Azabı belli bir müddet için (iman etmeleri şartıyla) üzerlerinden kaldırınca, o müddete eriştiklerinde hemen sözlerinden caydılar.
Fakat başlarındaki azâbı —geçici bir süre için— kaldırdığımız anda, hemen verdikleri sözden cayıveriyorlardı.
Ulaştıkları bir süreye kadar Ricz’i / Azab’ı / Belâ’yı onlardan kaldırdığımızda anında cayıyorlardı.
Yaklaşık bir ömür boyu onlar üzerine mikrop salmadık. Ama sözlerinde durmadılar.
Nitekim sizi yoklayan felaketler bir müddet sonra üzerinden kalkıyor. Felaketler ortadan kalkınca ne yapıyorsunuz? Ayetlerimizi inkâr edip yalanlamıyor musunuz? Elçimiz Musa ile mücadeleye girmiyor musunuz?
Biz ulaşacakları bir süreye kadar onlardan o azabı kaldırınca hemen sözlerinden dönmüşlerdi.
Onlardan azabı ulaşacakları belirli bir süreye kadar kaldırınca da hemen yeminlerini bozdular.
Ama ne zaman verdikleri sözü yerine getirecek kadar bir süre onlardan belaları kaldırsak her seferinde onlar verdikleri sözü hemen bozuyorlardı. 2/100, 7/102, 13/25, 16/95
Fakat ne zaman sözlerini gerçekleştirmeye yetecek bir süre musibeti kaldırsak, her seferinde gerisingeri sözlerinden dönerlerdi.
(Bu yeminlerine rağmen) Ne zaman ki, -kendilerinin erişecekleri bir müddete kadar (suda boğulup helak olacakları güne dek) -o azabı kendilerinden giderdik, onlar hemen sözlerinden dönüverdiler (şirk ve küfürde direnmekte devam ettiler)
Ne zaman ki bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca sürenin sonunda hemen (yeminlerinden ) geri dururlar.
Vaktâ ki onların erişecekleri bir müddete kadar kendilerinden azabı açıverdik. Onlar derhal yeminlerini bozar oldular.
Biz, geçirecekleri bir süreye kadar onlardan azabı kaldırınca da yeminlerinden döndüler.
Biz onlardan, geçirecekleri bir süreye kadar azabı kaldırınca, hemen yeminlerini bozmağa başladılar.
Vaktâ ki, Onların nihâyet vâsıl olacakları bir vakt-i mu'ayyene kadar onlardan 'azâbı def' ve keşf iyledik, sözlerinden döndiler.
Her afeti üzerlerinden bir süre için kaldırınca, anında sözlerinden dönüyorlardı.
Onlardan azabı, onlara ulaşacak belirli bir süreye kadar kaldırdığımız zaman; onlar verdikleri sözü o an bozuyorlardı.
Erişecekleri bir süreye kadar onlardan azabı kaldırdığımızda ise sözlerinden dönerlerdi.
Dolduracakları bir süreye kadar kendilerinden azabı kaldırdığımızda, hemen yeminlerini bozdular.
pes ol vaķt kim açduķ anlardan 'aźābı bir zamān degin kim anlar iricilerdür aña ol vaķt anlar ķavl śırlar.
Pes ḳaçan ki götürdük anlaruñ üstinden ‘aẕābı bir zamāna degin ki anlaraña irişecekdür, ya‘nī ölüm vaḳtı, ḳaçan ‘aẕābı götürdük anlardan ‘ahdlerinibozdılar.
Elə ki, əzabı bir müddətə onlardan götürdük, dərhal (əhdi) pozdular.
But when We did remove from them the terror for a term which they must reach, behold! they broke their covenant
But every time We removed the penalty from them according to a fixed term which they had to fulfil,- (1093) Behold! they broke their word!
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |