8 Kasım 2024 - 6 Cemaziye'l-Evvel 1446 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
A’râf Suresi 134. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velemmâ veka’a ‘aleyhimu-rriczu kâlû yâ mûsâ-d’u lenâ rabbeke bimâ ‘ahide ‘indek(e)(s) le-in keşefte ‘annâ-rricze lenu/minenne leke velenursilenne me’ake benî isrâ-îl(e)

Azaba uğrayınca ya Musa diyorlardı; icabet edeceğine dair verdiği söze uyarak Rabbine dua et de bizden bu belayı defetsin, muhakkak sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz.

(Sonunda) Başlarına (dayanılmaz) iğrenç bir azap çökünce (bütün suları ve süt cinsinden içecekleri, kirli ve zehirli bir kızıl kana dönüşünce): "Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahit adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz" diye (yalvarmaya yöneldiler).

Ve başlarına ne zaman bir bela ve musibet gelse, “Ey Musa!” derlerdi. “Sana verdiği söze karşılık Rabbine, bizim için dua et. Eğer bizden bu azabı kaldırırsan, andolsun ki, sana kesinlikle inanır ve israoğullarını seninle beraber göndeririz.”

Azap üzerlerine çökünce:
“Ey Mûsâ, sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et. Eğer bizden azâbı kaldırırsan, kesinlikle sana itimat edeceğiz ve İsrâiloğulları'nı, temel hak ve hürriyetlerinin kısıtlanmasına son vererek seninle göndereceğiz." dediler.

Başlarına bir felaket geldiğinde: "Ey Musa! Sana olan ahdine dayanarak bizim için Rabbine dua et. Eğer üzerimizden bu felaketi kaldırırsan sana iman edecek ve İsrailoğullarını seninle birlikte göndereceğiz" diyorlardı.

Başlarına iğrenç bir azab çökünce, dediler ki: 'Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahid adınabizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz.

(Onların) üzerlerine o azab çökünce: “- Ey Mûsa! Bizim için, sana verdiği peygamberlik ahdi hürmetine, (Rabbine) duâ et. Eğer bizden bu azâbı kaldırırsan, yemin olsun ki, sana muhakkak iman edeceğiz, ve İsraîloğullarını da elbette seninle beraber göndereceğiz.” dediler.

O pis azap başlarına gelince: “Ey Musa! (Allah’ın) sana öğrettikleri ile bizim için Rabbine dua et. Eğer bu pis azabı bizden giderirsen, andolsun, sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber göndereceğiz.” dediler.

Azap üzerlerine çökünce, “Ey Mûsâ! Sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et! Eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve muhakkak İsrâiloğulları'nı seninle göndereceğiz” dediler.

Onların vakti gelene değin, azabı açtığımızda, onlar yine sözlerini bozdular

Azap üzerlerine çökünce: “Ey Musa sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et! Eğer bu azabı bizden kaldırırsan, Andolsun ki, sana kesinlikle iman eder ve muhakkak İsrailoğullarını seninle birlikte (Mısır'dan) göndeririz” dediler.

Başlarına bir belâ geldiği vakit "Yâ Mûsâ rabbine du’â iteğer bizi bu belâdan kurtarır isen sana inanırız Benî İsrâîl’in seninle gitmesine müsâ’ade ideriz." didiler.

Azab başlarına çökünce, "Ey Musa! Rabbine, sana verdiği ahde göre bizim için yalvar. Bizden azabı kaldırırsan sana, and olsun ki, inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber göndereceğiz"dediler.

Üzerlerine azap çökünce, “Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette göndereceğiz” dediler.

Azap üzerlerine çökünce, “Ey Mûsâ! Sana verdiği söz hürmetine, bizim için rabbine dua et! Eğer bizden azabı kaldırırsan mutlaka sana inanacağız ve muhakkak İsrâiloğulları’nı seninle göndereceğiz” dediler.

Azap üzerlerine çökünce, «Ey Musa! sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et; eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve muhakkak İsrailoğullarını seninle göndereceğiz» dediler.

Her ne zaman başlarına bir musibet gelse, "Ey Musa, sana verdiği sözden dolayı Rabbine yalvar. Bizi bu felaketlerden kurtarırsan sana inanır ve İsrail oğullarını da seninle beraber yollarız," dediler.

Ne zaman ki, azap üzerlerine çöktü, dediler ki, "Ey Musa! Bizim için Rabbine dua et, sana olan ahdi hürmetine eğer bizden bu azabı kaldırır uzaklaştırırsan, yemin olsun ki, sana kesinlikle iman edeceğiz. Ve İsrailoğullarını seninle birlikte göndereceğiz."

Vaktaki azab üzerlerine çöktü, ya Musâ! dediler: Bizim için rabbına dua et, sana olan ahdi hurmetine, eğer bizden bu azâbı sıyırırsan kasem olsun ki sana kat'iyyen iyman ederiz ve Beni İsraîli seninle beraber mutlak göndeririz

Üzerlerine azap çökünce, “Ey Mûsâ! Sana verdiği söz (peygamberlik) hürmetine, bizim için Rabbine dua et. Eğer bu azabı bizden kaldırırsa, yemin olsun ki, mutlaka sana îmân edeceğiz ve mutlaka İsrâiloğullarını seninle beraber (Mısır’dan) göndereceğiz.” dediler.

Başlarına azap gelince: “Ey Mûsâ! Sana verilen söze dayanarak Rabb'ine dua et, eğer bizden bu azabı uzaklaştırırsan sana inanacağız ve İsrâiloğulları'nın seninle birlikte gitmesine izin vereceğiz.” dediler.

Üzerlerine o azâb çökünce: «Yâ Musa, dediler bizim için Rabbine — sana olan ahdi hürmetine —düâ et. Eğer bu azabı bizden ayırıb sıyırırsan, andolsun, sana kat'iyyen îman edeceğiz. Andolsun, İsrail oğullarını da seninle beraber mutlak göndereceğiz».

Derken üzerlerine o kötülük (o azab) çökünce: “Ey Mûsâ! Senin yanında olan(sana) verdiği söz hürmetine bizim için Rabbine duâ et; yemîn olsun ki, eğer bizden azâbı kaldırırsan, sana mutlaka îmân edeceğiz ve muhakkak İsrâiloğullarını seninle berâber göndereceğiz!” dediler.

Ve ne zaman ki, (sözü edilen belalardan bir) bela (felaket, musibet) üzerlerine çöktü, dediler ki, ’’Ey Musa! Sana verdiği söze dayanarak bizim için Rabbine dua et (de şu belayı başımızdan kaldırsın)! Eğer (Rabbine dua ederek) bu belayı bizden kaldırırsan, sana kesinlikle inanır ve muhakkak İsrailoğullarını seninle birlikte (Mısır’dan) göndereceğiz.”

Ne zaman bu belalar onların başlarına geldi, o vakit Musa’ya “Yanındaki ahit adına Rabbine dua et. Eğer bu belaları bizden kaldırırsa, sana inanacağız ve seninle birlikte İsrail oğullarını göndereceğiz” dediler.

Üzerlerine kırlağan çökünce de dediler: "Ey Musa! Seninle olan andlaşmasına sığın da çalabına bizim için yalvar. Eğer bu kırlağanı üzerimizden kaldıracak olursa biz de kesenkes sana inanırız. Hem de İsrailoğullarını kesenkes seninle birlikte göndeririz."

Onlara bu felâket vaki olunca onlar: «— Musa! Rabbinin seninle ettiği ahte göre [⁶] bizim için Rabbine niyaz et * Eğer bizden bu felâketi kaldırırsan mutlak sana iman getirir, İsrail oğullarını da senin ile beraber göndeririz» dediler.

[6] Nübüvvetin hakkı için veya duanın kabul olunacağına göre veya her ne vakit iman edersek azabın kaldırılacağına dair olan ahde göre.

Her ne zaman üzerlerine musibet [ricz]⁴⁵ çöktüğünde, “Ey Musa! Sana verdiği söz [ahd] hürmetine Rabbine bizim için dua et. Eğer bizden pisliği/musibeti kaldırırsan muhakkak sana inanacağız ve mutlaka İsrailoğullarını seninle göndereceğiz!” dediler.

45 “Ricz” pislik demektir, belâ ve musibet anlamında kullanıldığı gibi “tâun”, “vebâ” gibi salgın hastalıklar hakkında da kullanılmıştır. Tâ’un, eskid... Devamı..

Azap başlarına çökünce, “Ey Musa! Rabbine, sana verdiği söz uyarınca bizim için yalvar. Bizden azabı kaldırırsan, şüphesiz sana iman edeceğiz ve İsrail oğullarını seninle beraber (vaat edilmiş topraklara) göndereceğiz” dediler.

Ne zaman yukarıda sözü edilen belâlardan bir belâ başlarına çökse, her defasında “Ey Mûsâ!” diye yalvarıyorlardı, “Sana verdiği sözün hürmetine, bizim için Rabb’ine yalvar da şu belâyı başımızdan kaldırsın! Yeminle söylüyoruz, eğer bu azâbı bizden uzaklaştırırsan, sana kesinlikle iman edeceğiz ve İsrail Oğulları’nın seninle birlikte Mısır’dan çıkıp gitmesine izin vereceğiz!”

Onların üzerine Ricz / Azap / Belâ vaki’ olduğunda:
“Ey Musa! Sana olan ahd’e göre rabbine dua et! And olsun bizden Ricz’i / Azab’ı / Belâ’yı kaldırırsan, elbette, senin için inanırız; İsrail’in oğullarını da seninle birlikte göndeririz” dediler.

Ancak, Ardarda gelen doğa felaketleri kendilerini canlarından bezdirince: " Musa dediler! Madem Allah sana söz verdi. Bizim için kendisinden rica eder misin! Şayet bizden bu cezayı kaldırabilirsen, sana tam olarak güven duyar ve İsrailoğullarını seninle serbest bırakabiliriz. "

Ey Firavun! Başınıza felaket gelince; “Ey Musa! Sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et! Eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız. Muhakkak İsrailoğullarını seninle göndereceğiz!” diyorsun! Hâlbuki sizin felaket diye başınıza gelen her şey sürekli değildir. Sürekli olsaydı sizin dünyada yaşamanız mümkün olmazdı. Bunlar gelip geçicidir. Musa olsaydı da olmasaydı da; doğal yasalarımız gereği bu tür felaketler başınıza gelecektir. Musa ile mücadele ederken gelince mi felaketlerin Rabbinizden geldiğine inandınız? Musa size ayetlerimizi getirmeden bu tür felaketler yaşamadınız mı? Ne biçim akıl ediyorsunuz? Musa sizin için dua etse ne olur etmese ne olur? Felaketler sizi uyarmak için sürekli gelecek! Size yasalarımızı hatırlatacak.

Tepelerine her bela [*] indiğinde, “Ey Musa! Sana verdiği söz gereği bizim için Rabbine dua et! Bizden o azabı kaldırırsan, elbette sana inanacak ve elbette İsrailoğulları’nı seninle göndereceğiz.” demişlerdi.

Burada sözü edilen bela ve azap ifadeleri A‘râf 7:133. ayette sayılan şeylerdir.

(Firavun toplumu) başlarına her ne zaman bir azap gelse: “Ey Mûsa! Sana verdiği Peygamberlik makamına dayanarak, Rabbine bizim için duâ et. Böylece eğer bu azabı başımızdan savarsan yemin olsun sana îman edeceğiz ve İsrâil oğulları’nı seninle birlikte göndereceğiz.” dediler.

Ve başlarına ne zaman bir bela/bir musibet gelse, “Ey Musa” derlerdi, “Seninle yaptığı [peygamberlik] ahdine dayanarak bizim için Rabbine dua et! Eğer bu musibeti bizden uzaklaştırırsan sana inanacağız ve İsrailoğulları’nın seninle gitmesine izin vereceğiz!”

Ne zaman bu belalar başlarına gelse şöyle derlerdi: - Ey Musa Rabbinin seninle olan ahdinin hatırına Rabbine yalvar, eğer bizden bu belaları kaldırırsa kesinlikle sana inanacağız ve kesinlikle İsrailoğullarını seninle beraber salıvereceğiz. 2/61

(Bu) musibet(ler)in başlarına geldiği her zaman şu vaadde bulunurlardı: “Ey Musa, seninle yaptığı risalet ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et! Bu musibeti bizden uzak tutmayı sağlarsan, söz, sana inanacak ve İsrâiloğullarının seninle gitmesine izin vereceğiz.”

Fakat ne zamanki o azap (taun hastalığı) başlarına çöktü, bu kez: "Ey Musa -sana verdiği söz hürmetine- Rabbine dua et, Eğer bu azabı bizden kaldıracak olursan, andolsun ki sana kesinlikle iman edeceğiz ve -yine- Andolsun ki, İsrailoğullarını (şerbet bırakarak) seninle göndereceğiz." diye yemin bile ettiler.

Üzerlerine bu rezillikler çökünce, "Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette göndereceğiz" dediler.

Vaktâ ki onların üzerlerine azap çöktü. Dediler ki: «Ya Mûsa! Bizim için Rabbine dua et, sana olan ahdi hürmetine eğer bizden azabı açarsa, andolsun ki sana elbette imân ederiz ve elbette seninle beraber İsrailoğullarını göndeririz.»

Azap üzerlerine çökünce dediler ki: “Mûsâ! Rabbin ile arandaki ahit uyarınca, bizim için O'na yalvar. Eğer bu azabı üstümüzden kaldırırsan, mutlaka sana inanacak ve İsrailoğullarını da seninle göndereceğiz. ”

Üzerlerine azab çökünce: "Ey Musa, dediler, sana verdiği söz uyarınca bizim için Rabbine du'a et; eğer bizden azabı kaldırırsan, muhakkak sana inanacağız ve mutlaka İsrail oğullarını seninle beraber göndereceğiz!"

Üzerlerine 'azâb geldikde: "Yâ Mûsâ! Senin 'indinde olan 'ahdi ile bizim içün rabbine du'â it, bizden bu 'azâbı def' ider ise sana îmân ideriz ve Benî İsrâîl'i seninle berâber göndeririz" didiler.

Her bir afet başlarına geldikçe şöyle dediler: “Ey Musa! Sana verdiği söz sebebiyle bizim için Rabbine yalvar. Hele bu afeti üzerimizden bir kaldırsın elbette sana inanacağız ve elbette İsrailoğullarını seninle birlikte serbest bırakacağız.”

Üzerlerine azab çökünce:" -Ey Musa, yanındaki ahid Kitap ile Rabbine yalvar, eğer bizden bu azabı kaldırırsa kesin olarak sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber salıvereceğiz." dediler.

Başlarına bir azap indiğinde, “Ey Mûsa,” derlerdi. “Sana olan ahdi hürmetine Rabbine yalvar. Eğer bizden bu azabı kaldırırsan sana iman edecek ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz.”

Pislik üzerlerine çökünce şöyle dediler: "Ey Mûsa! Sana verdiği söze dayanarak Rabbine bizim için dua et! Şu pisliği üzerimizden kaldırırsa, sana kesinlikle inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte mutlaka göndereceğiz."

daħı ol vaķt kim indi anlaruñ üzere 'aźāb eyittiler “iy mūsā! oķı bizüm içün çalabuñ anuñ-ile kim ıśmarladı senüñ eger açarśan bizden aźābı inanavuz saña daħı viribiyevüz senüñ-ile benį isrāil’i.

Ol vaḳt ki düşdi anlar üstine ṭā‘ūn ve özgesi. Eyitdiler: Yā Mūsā, du‘ā eylebizüm‐çün senüñ Çalabuña ki saña ‘ahd eyledi nübüvveti ve du‘ā ḳabūleylemegi. Eger götürseñ bizüm üstümüzden bu ‘aẕābı, īmān getürür‐biz saña.Daḫı gönderür‐biz senüñ bile Benī İsrā’īl ḳavmini.

Onlara əzab gəldikdə dedilər: “Ya Musa! (Allahın sənin dualarını qəbul etmək və peyğəmbərlik vermək barəsində) səninlə olan əhdi hörmətinə bizim üçün Rəbbinə dua et. Əgər bu əzabı bizdən götürsə, biz, hökmən, sənə iman gətirəcək və İsrail oğullarını səninlə birlikdə (istədikləri yerə) göndərəcəyik”.

And when the terror fell on them they cried: O Moses! Pray for us unto thy Lord, because He hath a covenant with thee. If thou removest the terror from us we verily will trust thee and will let the Children of Israel go with thee.

Every time the penalty fell on them, they said: "O Moses! on your behalf call on thy Lord in virtue of his promise to thee: If thou wilt remove the penalty from us, we shall truly believe in thee, and we shall send away the Children of Israel with thee."(1092)

1092 The demand of Moses was two-fold: (1) come to Allah and cease from oppression, and (2) let me take Israel out of Egypt . At first it was laughed ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.