Veneze’a yedehu fe-iżâ hiye beydâu linnâzirîn(e)
Elini koltuğuna sokup çıkarınca bakanlar gördüler ki bembeyaz, parılparıl parlayan bir el.
(Bir de) Elini (soktuğu koltuk altından) sıyırıp çıkardı, o da anında bakanlara (nurdan ışıklar saçarak) bembeyaz (görünüvermişti).
Elini koynundan çıkardı, ne görsünler bembeyaz, pırıl pırıl parlıyor.
Ardından elini çıkardı. O da bakanlara bembeyaz görünüverdi.
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).
Bir de elini (koynundan) çıkardı ki, ne görsünler; seyredenlere, eli bembeyaz ışık saçıyor.
Elini koynundan çıkardı, ona bakanlar için bembeyaz bir ışık saçıyordu.
Elini çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.
Elini de çıkardı hemen, bakanlara akpak göründü Firavun ulusundan, öne gelenler dediler ki: «Bu usta bir büyücüdür!
Ve elini (koynuna sokup) çıkardı ki, bir de ne görsünler o, bakan kimseler için parlak ve ışık saçıyordu!
[108. âyet meali baskıda yok.]
107,108. Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler.
Ve elini çıkardı. Bir de ne görsünler, o da seyredenlerin gözleri önünde bembeyaz oluvermiş!
Elini çıkardı, bakanlar için bembeyaz oluverdi.
Ve Musa elini koynundan çıkarıverdi, eli bembeyaz olmuş, bakanların gözünü kamaştırıyordu.
ve elini sıyırdı çıkardı, ne baksın o bakanlara bembeyaz parlıyor
Ve (bir de) elini (koynuna sokup) çıkardı, (bir de ne görsünler, koynuna sokmadan önce normal olan eli) bakanlara (hayranlık verecek derecede, bembeyaz olmuş ve nurlar saçar bir hâlde) parıl parıl parlıyor.
Ve elini çıkardığı zaman, eli bakanlar için bembeyaz parlayıverdi.
Elini çıkardı. Ne görsünler: O da temâşâ edenlere (ışıklar saçan) bembeyaz (bir el).
Ve elini (koynundan) çıkardı, bir de ne görsünler, o da bakanlara bembeyaz (nûr saçan bir el)!
Ve elini (koynuna sokup) çıkardı ki, bir de ne görsünler o, bakan kimseler için bembeyaz (ışıl ışıl parlayan) bir el hâline gelmiş! *
Elini koynundan çekince, bakanlar elinin bembeyaz olduğunu gördü.
Musa elini kaldırınca da eli bakanların gözüne parlak göründü.
Elini de cebinden çekip çıkardı. O, hemen temaşa edenlerin gözlerini kamaştıracak derecede bembeyaz oldu.
Elini çıkardı, (bir de ne görsün) bakanlara bembeyaz (oluverdi)!
Ve elini koynuna sokup çıkardı; bir de ne görsünler, koynuna sokmadan önce normal olan eli, şimdi görenlere hayranlık verecek derecede ışıl ışıl, bembeyaz!
Böylece Firavunun ve adamlarının, Mûsâ’nın doğru söylediğine dâir en ufak bir kuşkuları kalmadı. Fakat kibir ve ihtirâsları onları imandan alıkoydu. Bu yüzden, Mûsâ’nın dâvetini etkisiz kılmak amacıyla plânlar kurmaya başladılar:
Elini çıkardı; hemen o Bakanlar için bembeyaz!
Seyircilerin gözü önünde elini çıkardı cebinden, o da bembeyaz oluverdi.
Musa eline güç veren bütün ayetleri ortaya koymaya başladı. Musa’nın anlattıkları yeni bir düzeni anlatıyordu. Yeni düzende kölelik yoktu. İnsanlardan Tanrılar yoktu. Bütün insanlar eşit haklara sahipti. Yalancılık, riyakârlık yoktu. İnsanlar üzerinden çıkar sağlamak yasaktı. Musa insanların önüne bembeyaz bir sayfa açıyor, insanlığın kimliği, kişiliği, yaşamı yeniden çiziliyordu.
Elini de (koynundan) çıkarmıştı. Bir de ne görsünler, o (eli) bakanlara bembeyaz (görünmüştü). [*]
Ve (sonra) elini yukarı kaldırdı: Oo! Bir de baktılar, bembeyaz, ışıl ışıl! ⁸⁵
Ve elini koynundan çıkardı, o anda o seyredenlere bembeyaz bir el oldu! 26/33, 28/32
Ve elini çıkardı: Bir de baktılar ki, göz kamaştırıcı bir parlaklık![¹²³⁷]
Ve elini koltuğu altından çıkardığında -bir de ne görsünler- eli, (etrafa ışıklar saçan) seyredenleri hayrete bırakan (nurlu bir el olup) bembeyaz kesilmemiş mi?
Elini (koynundan) çıkardı. Birden o, bakanlar için, bembeyaz oldu.
Ve elini (cebinden) çıkardı, o hemen bakanlar için bembeyaz (bir nûr) kesildi.
107, 108. Bunun üzerine Mûsâ, asasını yere bırakıverdi, bir de ne görsün: o koskoca bir ejderha kesilmiş! Elini sıyırıp çıkardı, bir de ne görsün: Bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline gelmiş! [20, 18-22] {KM, Çıkış 4, 2-8}
Ve elini (böğründen) çıkardı, birden o, bakanlar için, bembeyaz parlayan bir şey oldu.
Ve elini koltığı altından çıkardı, onun, görenlerin gözlerini kamaşdıracak kadar parlak ve beyaz oldığı görüldi.
Elini çıkardı, ona bakanlar için bembeyaz oluverdi.
Elini koynuna soktu. O şimdi bakanların (gözünü kamaştıran) bembeyaz bir el idi
Elini çıkardı; o da bakanların gözlerini alan bir beyazlıktı.
Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi.
daħı darttı elini pes ol vaķt kim ol aķdur baķıcılara.
Elini daḫı çıḳardı ḳoynından, ol vaḳtda ol nūrı güneş nūrını eritdi görenlere.
(Sonra) əlini (qoltuğunun altından və ya cibindən) çıxartdı və o, bir anda baxanlara nur kəsildi.
And he drew forth his hand (from his bosom): and lo! it was white for the beholders.
And he drew out his hand, and behold! it was white to all beholders!(1076)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |