Ve ġadev ‘alâ hardin kâdirîn(e)
Ve kendilerini, yoksulları men etmeye güçleri yeter sanarak erkenden gittiler.
(İstemedikleri her şeyi) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden yola düşmüşlerdi.
Ve kendilerini yoksullara birşey vermemeye güçleri yeter zannederek erkenden bahçelerine gittiler.
Yoksullara yardıma güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve kararı ile erkenden yola düştüler.
(Yoksulları) engellemeye güç yetirecekleri zannıyla erkenden gittiler.
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
Hem zanlarınca, miskinleri mahrum etmeğe güçleri yeterek erkenden gittiler...
(Fakirleri) engelleyecek bir güç ile bahçeye kastedip gittiler.
25,26,27,28. Amaçlarına ulaşacaklarından emin olarak erkenden gittiler. Harap olmuş bostanı gördüklerinde kimileri, “Biz yanlış yere geldik” dediler. Kimileri de, “Hayır, biz mahvolmuşuz” dediler. İçlerinden en feraset sahibi, “Ben size, niçin Allah'ı anmıyorsunuz, dememiş miydim?” dedi!”
Bunu yapmak dileğiyle, erken çıktılar
(Yoksulları) engellemeğe güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler.
Şafak söker iken bağçelerine gitdiler. Fukarâya hiç bir şey virmemeğe karâr virmişlerdi.
Yoksullara yardım etmeye güçleri yeterken böyle konuşarak erkenden gittiler.
(Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.
(Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
Sonuçtan emin bir halde erken vardılar.
(Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.
Sırf bir men'a gücleri yeterek erkenden gittiler
İhtiyaç sahiplerini göz ardı ederek erkenden gittiler.
(Fakirleri) men'e (sanki) gücleri yetecek adamlar tavriyle erkenden gitdiler.
Hâlbuki (fakirlere yardıma) güçleri yeten kişiler oldukları hâlde, (onları yardımdan)mahrûm etmek üzere erkenden gittiler.
Sabah erkence kararlarına uygun planlar yapmış olarak çıktılar.
Buna güçleri yeteceğini sanarak erkenden gitmişlerdi.
Yoksullara bir şey vermemeye güçleri yeter za/mıyle erken gittiler.
Onlar ürünlerini toplayabileceklerini umarak erkenden gittiler
(Azabı değil, sadece yoksulları) Engellemeye güç yetirenler olarak erkenden gittiler.
İşte bu şekilde, ürünleri toplayacaklarından emîn olarak, sanki istedikleri her şeyi yapabilecek güce sahiplermiş gibi erkenden çıkıp gittiler.
Engellemeye güç yetirecek şekilde ertesi gün erkenden gittiler.
Büyük bir hırsla pehlivanlar gibi bağa dalınca,
Meyvelerini toplayacaklarından emindiler.
Her şeye güçleri yetermiş (gibi) çok erken davranıp (bahçeye gelmişlerdi).
(Sanki yoksulları) engellemeğe güçleri yetecekmiş gibi, erkenden gittiler.
ve amaçlarına ulaşmaya kararlı bir şekilde erkenden kalkıp gittiler.
Evet yoksulların hakkını vermeme azim ve kararlığıyla erkenden yola koyuldular. 51/19
Sabah erkenden, güçleri her şeye yetermiş havasıyla yola koyuldular.
Ve yoksulları men'e kâdir oldukları halde erkenden gidiverdiler.
Yoksulları engelleme azmi içinde ilerlediler.
Devşirebileceklerini umarak erkenden gittiler.
Karar verdikleri gibi erkenden hırsla oraya vardılar.
Varlıklı oldukları halde (muhtaçları) engellemek için erken yola çıktılar.
Erkenden vardılar, yoksula engel olmak ellerindeymiş gibi.
Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.
daħı irtelediler ķaśd eylemek üzere ķaadırlarken.
ve gitdiler miskinleri ḳaytarmaġa ḳādirler‐iken.
Onlar (yoxsulları) bağa buraxmağa qadir olacaqlarını güman edərək erkən getdilər. [Və ya: Onlar gücləri yetdiyi halda (yoxsulları) yardımdan məhrum etməkdən ötrü sübh tezdən yola düzəldilər]
They went betimes, strong in (this) purpose.
And they opened the morning, strong in an (unjust) resolve.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |