Velâ yesteśnûn(e)
Ve Tanrı dilerse de dememişlerdi.
(Bu konuda) Hiçbir istisna yapmaya (ve temkinli davranmaya gerek görmemişlerdi.) [Yani, kendi kudret ve güçlerine o kadar güveniyorlardı ki, "Allah’ın izniyle" demeden, "kendi bağlarımızın meyvelerini toplayacağız" diye kesinlikle yemin etme gafletine düşmüşlerdi.]
Allah dilerse şeklinde Allah'ın iradesi ile ilgili hiçbir istisnai kayıt da koymamışlardı.
Yeminlerini “Allah izin verirse...” ile kayıtlamıyorlar, muhtaçları bile istisna etmiyorlardı.
(Bu konuda) Hiç bir istisna yapmıyorlardı.
İstisna da yapmıyorlaradı, (İnşaallah demiyorlardı).
Ve hiç kimseye hiçbir hak ayırmayacaklarını söylüyorlardı.
“İnşallah” dememişlerdi.
Yoksullara paylarını ayırmazlardı
17-18. Şüphesiz biz, vaktiyle “Bahçe Sahipleri” ne (yaptıkları yüzünden) belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ vereceğiz. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirlerin hakkını vermemek için onlar gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. (Bunu tasarlarken, Allah'ın iradesi ile ilgili “İnşaallah” gibi) hiçbir istisnai kayıt da koymamışlardı.
17,18. Meyvelerini irtesi sabah toplayacaklarına bilâ kayd u şart yemîn iden bağçe sâhiblerine yapdığımızı ânlara da (Mekkelilere) yaparız.
17,18. Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi.
(Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşaallah” demiyorlardı.)
Bundan hiç bir kuşkuları yoktu.
İstisna da etmiyorlardı ("inşaallah" demiyorlardı).
Bir istisna da yapmıyorlardı
(Bu babda) istisna da yapmıyorlardı.
(İnşâallah diyerek) istisnâ da yapmıyorlardı.
İstisna da (Allah izin verirse) etmiyorlardı.
Onlar yoksulların payını ayırmıyorlardı.
İstisna da yapmıyorlardı/inşallah demiyorlardı.
(“Allah izin verirse” diye) Bir istisna da yapmıyorlardı.
Üstelik Allah’ın izin ve irâdesini hiç hesaba katmıyor, yani “İnşaallah: Allah’ın izniyle” şeklinde herhangi bir istisnâ da yapmıyorlardı.
İstisna etmiyorlardı.
17,18. Mekke'lilerin başına gelenler, erkenden ürün toplamaya niyet eden kardeşlerin işine benziyor, // hem de dua ne etmeden.
Yemin ederlerken mutlaka dediğimiz gibi olacak diyorlar, hiçbir olumsuzluğu düşünmüyorlardı. "Allah dilerse, bize nimetlerini ulaştırır!" diye açılım da yapmıyorlardı.
17,18. Şüphesiz ki biz, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denemiştik. Hani o (bahçe sahipleri) bahçeyi kesin olarak sabah hasat edeceklerine yemin etmişlerdi; istisna etmemişler(di). [*]
ve onlar [Allah’ın iradesi ile ilgili] hiçbir istisnaî kayıt da koymamışlardı: ¹²
Fakat Allah’ı hiç hesaba katmıyorlardı. 14/32...34, 16/52...57
Ancak Allah’ın hayata müdahil olduğu gerçeğine dair istisnaî bir kayıt da düşmemiştiler.[⁵²⁴⁷]
Bir istisnada da bulunmuyorlardı.
17, 18. Biz tıpkı o bahçe sahiplerini sınadığımız gibi, bunları da sınadık. Onlar sabah erken mahsulü devşireceklerini yeminle pekiştirip kesin söylemiş, (inşaallah dememiş), Allah'ın iznine bağlamamışlardı. Ayrıca fakirlerin payını düşünmemişlerdi.
İstisna da etmiyorlar(Allah dilerse biçeriz demiyorlar)dı.
Başka bir ihtimal düşünmüyorlardı.
Hiç bir istisna da yapmıyorlardı
Bir istisna da yapmamışlardı.
Hiçbir istisna tanımıyorlardı.
daħı istiŝna eylemezlerken.
İnşā’allāh dimediler.
Və heç bir istisna yeri də qoymamışdılar (inşallah deməmişdilər).
And made no exception (for the will of Allah);
But made no reservation, ("If it be Allah.s Will").(5607)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |