İnnâ belevnâhum kemâ belevnâ ashâbe-lcenneti iż aksemû leyasrimunnehâ musbihîn(e)
Ve biz, onları açlıkla, kıtlıkla sınarız, nitekim o bahçe sahiplerini de sınamıştık; hani, sabahleyin erkenden, bahçelerindeki mahsulü kesmeye ant içmişlerdi.
Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik (vereceğiz). Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
İçinde her türlü meyveler bulunan bahçe sahiplerini bela vererek imtihan ettiğimiz gibi Mekke'lileri de açlık ve kıtlıkla bela verip imtihan ettik. Hani o bahçe sahipleri sabah olunca erkenden kimse görmeden mahsulleri toplamaya yemin etmişlerdi.
Bağlı, bahçeli ülkelerin halkını âfetlerle imtihan ettiğimiz gibi, biz onları da âfetlerle imtihan ettik. Hani o zaman bahçe sahipleri yemin etmişlerdi! Kesinlikle, sabah erken bağlarındaki bahçelerindeki gece dökülen ve kesecekleri meyvalarını fukaraya göstermeden devşireceklerdi.
Gerçek şu ki, biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
Muhakkak ki biz, Mekke'lileri (kıtlık, açlık, ölüm ve esaret gibi belâlarla) imtihan ettik; nasıl ki o bağ sahiplerini bir belâ ile imtihan etmiştik: Hani o bağ sahipleri, sabah olunca bağın meyvelerini mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Biz o bahçe ehlini belaya attığımız gibi, bunları da (açlıkla) belaya attık. Hani o bahçe ehli, sabahleyin bahçelerinin meyvelerini toplayacaklarına yemin ettiler.
Biz, bahçe sahiplerini sınadığımız gibi onları da sınıyoruz. Hani bir vakit onlar, sabahleyin kesinlikle meyvelerini toplayacaklarına yemin etmişlerdi.
Sabahleyin, bahçeleri toplamakçin sözleşmiş olanları sınadığımız gibi, onları da sınadık
17-18. Şüphesiz biz, vaktiyle “Bahçe Sahipleri” ne (yaptıkları yüzünden) belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ vereceğiz. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirlerin hakkını vermemek için onlar gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. (Bunu tasarlarken, Allah'ın iradesi ile ilgili “İnşaallah” gibi) hiçbir istisnai kayıt da koymamışlardı.
17,18. Meyvelerini irtesi sabah toplayacaklarına bilâ kayd u şart yemîn iden bağçe sâhiblerine yapdığımızı ânlara da (Mekkelilere) yaparız.
17,18. Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi.
Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.
17-18. Biz, vaktiyle şu bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi onlara da belâ verdik. Hani bahçe sahipleri, (“Allah izin verirse” gibi) bir kayıt koymaksızın sabah erkenden bahçenin mahsulünü kesinlikle devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Onları sınadık; tıpkı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi. Sabahleyin devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
O bağ sahiblerini belâlandırdığımız gibi; o sıra ki yemin etmişlerdi: sabah olunca onu mutlaka divşireceklerdi
17-18. Şüphesiz biz, vaktiyle, bahçe sahiplerini (yaptıkları yüzünden) musibete uğrattığımız gibi, onları da (yaptıkları yüzünden) musibete uğratacağız. Hani, o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirlerin hakkını vermemek için fakir kimseler yanlarına gelmeden önce) mahsullerini toplamaya yemin etmişlerdi. (Bu planını yaparlarken, “İnşaAllah yaparız” dememiş) hiçbir istisnâî kayıt da koymamışlardı.
Biz, o bağçe saahiblerini nasıl belâya uğratdiysek muhakkak bunları da belâlandırdık. Hani (bağçe saahibleri) sabah olunca onu mutlakaa devşireceklerine, biçeceklerine yemîn etmişlerdi.
Şübhesiz ki biz, o bahçe sâhiblerine belâ verdiğimiz gibi bunlara da (Mekkelilere de o kıtlık yıllarıyla) belâ verdik. Hani (o bahçe sâhibleri) sabaha ulaşan kimseler iken, (henüz fakirler görmeden) onu(n mahsûlünü) muhakkak devşireceklerine dâir yemîn etmişlerdi.
Biz, (bol bol ürün verdiğimiz) bahçe sahiplerini (fakirlere yardım etme hususunda) sınadığımız gibi onları da sınadık. Hani onlar (o bahçe sahipleri), sabah erkenden (fakirler ve yardım isteyen yoksullar gelmeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair yemin etmişlerdi. (*)
Daha önce bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denedik. Bahçe sahipleri sabah erkence ürünlerini toplamak için yemin edip duruyorlardı.
İşte Biz onları sınayacağız. O bahçesi olanları sınadığımız gibi ki gün doğar doğmaz yemişlerini devşirmeye ant etmişlerdi.
Şüphesiz biz o bağ sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bağı) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
Oysa Biz bu nîmetleri insanlara vererek onları imtihân ediyoruz, tıpkı bir zamanlar bahçe sahiplerini sınadığımız gibi:
Hani onlar, olgunlaşan meyveleri sabahleyin toplayacaklarına yemin ediyorlardı.
Biz, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denedik. Hani, yemin ettiler; elbette sabahleyin hasat edecekler / meyve toplayacaklar!
17,18. Mekke'lilerin başına gelenler, erkenden ürün toplamaya niyet eden kardeşlerin işine benziyor, // hem de dua ne etmeden.
Hatırlasınlar! Geçmişte böyle davrananlara türlü belalar verdik. Bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi, hani onlar sabah olunca bahçelerindeki meyveleri toplayıp, bol nimetlere kavuşacaklarını sanıyorlardı. Söyledikleri gibi olacağına yemin ediyorlardı.
17,18. Şüphesiz ki biz, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denemiştik. Hani o (bahçe sahipleri) bahçeyi kesin olarak sabah hasat edeceklerine yemin etmişlerdi; istisna etmemişler(di). [*]
Biz bunları da (vaktiyle) bahçe sahiplerini denediğimiz gibi deneyeceğiz. Hani onlar, bir sabah erkenden bahçeyi mutlaka devşireceklerine dâir yemin etmişlerdi.
Biz onları tıpkı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi sınamaktayız. O bahçe sahipleri sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ürünlerini devşireceklerine dair and içiyorlardı. 18/23-24
ŞÜPHESİZ bunları sınamıştık,[⁵²⁴⁴] tıpkı malum bahçe sahiplerini[⁵²⁴⁵] sınadığımız gibi: Hani onlar, ertesi sabah kesinlikle hasat yapacaklarına dair sözleşmiştiler.[⁵²⁴⁶]
Oysa biz onları sınadık. (Onlara bir belâ verdik, kıtlık ve açlığa maruz kaldılar, mal ve oğullarının bir işe yaramadığını anlamaları gerekirdi, fakat ibret almadılar) O bahçe sahiplerini sınadığımız gibi! Ki o bahçe sahipleri, sabah olunca bahçelerini mutlaka -kimse görmeden- devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Şüphesiz biz, vaktiyle "bahçe sahipleri"i sınadığımız gibi, onları da sınayacağız. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.
Şüphe yok ki Biz bunları da, bostan sahiplerini belaya uğrattığımız gibi belaya uğrattık. O vakit ki onlar yemîn etmişlerdi ki, sabahleyin erkenden elbette o bostandaki mahsulâtı devşireceklerdi.
17, 18. Biz tıpkı o bahçe sahiplerini sınadığımız gibi, bunları da sınadık. Onlar sabah erken mahsulü devşireceklerini yeminle pekiştirip kesin söylemiş, (inşaallah dememiş), Allah'ın iznine bağlamamışlardı. Ayrıca fakirlerin payını düşünmemişlerdi.
Biz bunlara da bela verdik, şu bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi: Hani onlar, sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Biz müşrikleri, bağçe sâhiblerini dûçâr-ı belâ iylediğimiz gibi belâya dûçâr iyleriz. [²] O bağçe sâhibleri: "Yârın irkenden meyveyi toplarız" diye aralarında yemîn itdiler.
Şu bahçenin sahiplerini yıpratıcı bir imtihandan geçirdiğimiz gibi bunları da yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz. Bahçenin sahipleri, ürünü sabah erkenden devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Biz onları, sabahleyin meyvelerini toplamaya yemin eden bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik.
Onları, tıpkı bağ sahiplerini sınadığımız gibi sınadık. Onlar sabah olur olmaz bağlarının ürününü devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.
bayıķ biz śınaduk anları ya'nį ķahtıla nite kim śınaduķ bostan islerini ol vaķt kim and içdiler keseler anı irte vaķtına giricilerken.
Biz anları ṣınaduḳ, ṣınaduġumuz gibi bostān ehlini, Yemen iḳlīminde, andiçdükleri vaḳt ki anı keseler ṣabāḥ olduḳda.
Biz vaxtilə o bağ sahiblərini imtahana çəkdiyim kimi, bunları da (Məkkə mürşiklərini də) imtahana çəkdik. O vaxt (o bağ sahibləri) səhər açılanda (onun meyvələrini) mütləq dərəcəklərinə and içmişdilər.
Lo! we have tried them as We tried the owners of the garden when they vowed they would pluck its fruit next morning.
Verily We have tried them as We tried the People of the Garden,(5606) when they resolved to gather the fruits of the (garden) in the morning.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |