Vekeżâlike nurî ibrâhîme melekûte-ssemâvâti vel-ardi veliyekûne mine-lmûkinîn(e)
Biz, gerçek ve şüphesiz bilgiye sahip olması için İbrahim'e, göklerdeki ve yeryüzündeki kudret ve saltanatı, tasarruf ve hikmeti böylece göstermedeydik.
Böylece İbrahim’e, -kesin bilgiyle (Hakke’l-yakin) inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem yaratılış sırlarını) gösteriyorduk.
Böylece biz İbrahim'e, Allah'ın göklerde ve yeryüzündeki güçlü hükümranlığı ile ilgili derin bir kavrayış kazandırdık ki, kalben tatmin olup kesin bilgi edinenlerden olsun diye.
Böylece İbrahim'e kesin bilgi sahibi olması için göklerin ve yerin melekutunu (büyüklüklerini, harikuladeliklerini) de gösteriyorduk.
Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması içingöklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
Biz, İbrahim'e atasının ve kavminin sapıklığını gösterdiğimiz gibi, göklerin ve yerin acâibini ve güzelliklerini gösteriyorduk ki, tevhîd hususunda yakîn sahibi olsun.
İbrahim’e (putperestliğin çirkinliğini) gösterdiğimiz gibi, göklerin ve yerin içyüzünü ona gösteriyorduk (ki imanın güzelliğini görsün) ve tam inanmışlardan olsun.
Göklerin, yerin yaratılış türelerin, yakından bilmesiyçin İbrahim'e böylecene göstermiştik
Bak biz İbrâhîm’e semâvâtı ve arzı nasıl gösterdik ve kuvvetli îmânı nasıl telkîn iyledik:
Yakinen bilenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin hükümranlığını şöylece gösteriyorduk:
İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı[181] gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun.
Böylece biz İbrâhim’e göklerin ve yerin melekûtunu görüp kavrama imkânı veriyorduk ki kesin inananlardan olsun.
Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
Kesin bir inanca sahip olması için, İbrahim'e göklerin ve yerin yönetimini şöylece gösterdik:
Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.
Bu sûretle Ibrâhîme Göklerin ve Yerin melekûtünü gösteriyorduk ki yakîn hâsıl edenlerden olsun
Böylece biz, İbrâhîm’e, (daha da) yakîn sahibi olması (ve böylece, Allah’tan başka şeyleri, ilâh edinmiş olan kavmine, Allah’ın varlığı ve vahdaniyeti hususunda deliller getirip, onları hakka sevk etmesi) için göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
Biz İbrâhîme (hakıykatı nasıl öğretdiysek, istidlalde bulunması ve) kesin ilme erenlerden olması için göklerin ve yerin büyük mülkünü de öylece gösteriyorduk.
İşte (birliğimize delil getirsin) ve kat'î olarak îmân edenlerden olsun diye İbrâhîm'e, göklerin ve yerin melekûtunu (İlâhî tasarrufâtın açıkça göründüğü cihetini)böyle gösteriyorduk.
Ve böylece biz İbrahim’e (şirkin çirkinliğini öğrettiğimiz gibi) göklerin ve yerkürenin (bütün evrenin) muhteşem hükümranlığını (yaratılışındaki düzen, nizam, denge, plân ve kanunların işleyişini, özünü ve ruhunu) öğretiyorduk, hem de yakîne (iman ve birliğimiz konusunda kesin bir bilgiye) ulaşanlardan olsun diye. *
Böylece göklerin ve yerin hâkimiyetinin delillerini, tam bir kanaat getirmesi için gösterdik.
Böylece Biz İbrahim’e yerlerin, göklerin hakanlığını gösterdik, kesin bilgi edinsin diye.
Biz İbrahim/e yakinen bilmesi için bunun gibi [¹] göklerin, yerin en büyük melikini [²] gösterirdik.
Böylece Biz İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu/hükümranlığını gösteriyorduk ki o da yürekten bağlı olanlardan [mukinîn] olsun.
Böylece yakin edenlerden olması (ve diğerlerini hidayete erdirmesi) için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösterdik.
İşte böyleceBiz İbrahim’e, tam ve kesin bir imana ulaşabilmesi için, göklerdeki ve yerdeki ilâhî hükümranlığı ona öğretiyorduk:
Kesin İnananlar’dan olması için İbrahim’e, Yer’in ve Gökler’in melekûtunu / yönetimini / işleyişini şöyle gösteriyorduk:
Bizim maksadımız ise, İbrahim’e göklerin ve yerin gizlerini gösterip, kendinden emin olmasını sağlamaktı:
Böylece biz kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin gerçekleriyle akıl etmeyi öğrettik. İbrahim akıl ederek yarattıklarımız üzerine düşünüyor, gerçekçi hükümler veriyordu.
Böylece Biz, tam îman edenlerden olması için, İbrahim’e göklerin ve yerin hükümranlığını¹ gösteriyorduk.
Böylece Biz İbrahim’e, [Allah’ın] gökler ve yer üzerindeki güçlü hükümranlığı ile ilgili [ilk] kavrayışı kazandırdık, ki kalben mutmain olan kimselerden olsun.
İşte böylece biz, İbrahim’e imanı pekişip sağlamlaşsın diye göklerin ve yerin hükümranlık sistemini gösterdik/muhteşem nizamı kavramasını öğrettik. 2/124...134, 3/65...68
(Çünkü) İbrahim'e yakinen (görüp) iman edenlerden olması için, göklerin ve yerin melekûtunu (Cenâb-ı Hakkın birliğini gözler önüne seren delilleri) gösteriyorduk.
Böylece biz İbrâhim’e göklerin ve yerin melekûtunu (büyük ve harikulade muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin ikna olanlardan olsun.
Ve İbrahim'e şöylece göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk ki, yakinen bilip inananlardan oluversin.
Biz İbrâhim'e (şirkin çirkinliğini gösterdiğimiz gibi) imanında yakîne, kesinliğe ulaşması için göklerin ve yerin muhteşem hükümranlığını da öylece gösteriyorduk. [3, 190-191; 7, 185; 10, 101; 23, 88; 34, 9; 36, 83]
Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekutunu (büyük ve harikulade muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.
Babasının ve kavminin dalâletde olduklarını gösterdiğimiz gibi İbarahim'e, erbâb-ı yakînden olması içün göklerin ve yerin mülkiyetini (mahlûkât ve mevcûdâtını) gösterdik. [¹]
İbrahim’e bu sapıklığı gösterdiğimiz gibi göklerin ve yerin yönetimini de gösterdik ki kesin bilgiye erişenlerden olsun.
İbrahim'e sağlam müminlerden olması için, göklerin ve yerin hükümranlığını da şöyle göstermiştik.
Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki, gerçeği görüp bilerek inananlardan olsun.
daħı andayuķ gösterimiz ibrāhim’e gökler pādişāhlıġını daħı yirüñ daħı ola gümānsuzlerden.
Anuñ gibi gösterür‐biz İbrāhīme gökler melekūtı[nı], yirler melekūtınıdaḫı. Daḫı olmaġ‐ıçun yaḳīn bilenlerden.
Beləcə, İbrahimə göylərin və yerin mülkünü (səltənətini, oradakı qəribəlikləri və gözəllikləri, onların Allah qüdrəti ilə yaradılmasını) göstərdik ki, tam qənaətlə inananlardan olsun!
Thus did We show Abraham the kingdom of the heavens and the earth that he mighty be of those possessing certainty:
So also did We show(897) Abraham the power and the laws of the heavens and the earth, that he might (with understanding) have certitude.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |