9 Ekim 2024 - 6 Rebiü'l-Ahir 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
En’âm Suresi 75. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vekeżâlike nurî ibrâhîme melekûte-ssemâvâti vel-ardi veliyekûne mine-lmûkinîn(e)

Biz, gerçek ve şüphesiz bilgiye sahip olması için İbrahim'e, göklerdeki ve yeryüzündeki kudret ve saltanatı, tasarruf ve hikmeti böylece göstermedeydik.

Böylece İbrahim’e, -kesin bilgiyle (Hakke’l-yakin) inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem yaratılış sırlarını) gösteriyorduk.

Böylece biz İbrahim'e, Allah'ın göklerde ve yeryüzündeki güçlü hükümranlığı ile ilgili derin bir kavrayış kazandırdık ki, kalben tatmin olup kesin bilgi edinenlerden olsun diye.

Babasının hak yoldan sapmalarını gösterdiğimiz gibi, biz, ilme, delile ve gerekçeye itibar edip, kesin inananlardan olması için İbrâhim'e göklerin ve yerin işleyiş disiplinini ve aslî düzenini gösteriyoruz.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 3/190-191; 7/185; 10/101; 23/88; 34/9; 36/83.

Böylece İbrahim'e kesin bilgi sahibi olması için göklerin ve yerin melekutunu (büyüklüklerini, harikuladeliklerini) de gösteriyorduk.

Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması içingöklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.

Biz, İbrahim'e atasının ve kavminin sapıklığını gösterdiğimiz gibi, göklerin ve yerin acâibini ve güzelliklerini gösteriyorduk ki, tevhîd hususunda yakîn sahibi olsun.

İbrahim’e (putperestliğin çirkinliğini) gösterdiğimiz gibi, göklerin ve yerin içyüzünü ona gösteriyorduk (ki imanın güzelliğini görsün) ve tam inanmışlardan olsun.

Böylece biz İbrâhim'e, kesin inananlardan olsun diye göklerin ve yerin melekûtunu/ kainatın işleyiş kanunlarını gösteriyorduk.[118]

[118] Melekût kavramı hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, VI, 415-416.

Göklerin, yerin yaratılış türelerin, yakından bilmesiyçin İbrahim'e böylecene göstermiştik

(İşte) böylece biz İbrahim'e tam ve kesin bir imana sahip olması için (şirkin çirkinliğini gösterdiğimiz gibi) göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem ve mükemmel varlıklarını) da gösteriyorduk. 

Bkz. 3/190-191, 7/185, 10/101, 21/51, 23/88, 34/9, 36/83

Bak biz İbrâhîm’e semâvâtı ve arzı nasıl gösterdik ve kuvvetli îmânı nasıl telkîn iyledik:

Yakinen bilenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin hükümranlığını şöylece gösteriyorduk:

İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı[181] gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun.

Meâldeki “hükümranlık ve nizam” ifadesi, âyetteki “melekût” kelimesinin karşılığıdır. Melekût, Allah’a özgü hükümranlık demektir. “Melekûtu göstermek”... Devamı..

Böylece biz İbrâhim’e göklerin ve yerin melekûtunu görüp kavrama imkânı veriyorduk ki kesin inananlardan olsun.

Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.

 Melekût, izzet ve hükümranlık demektir. Yüce Allah, Hz. İbrahim’e göklerdeki hükümranlığını ve hükümranlığının azametini göstermiştir.... Devamı..

Kesin bir inanca sahip olması için, İbrahim'e göklerin ve yerin yönetimini şöylece gösterdik:

Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.

Bu sûretle Ibrâhîme Göklerin ve Yerin melekûtünü gösteriyorduk ki yakîn hâsıl edenlerden olsun

Böylece biz, İbrâhîm’e, (daha da) yakîn sahibi olması (ve böylece, Allah’tan başka şeyleri, ilâh edinmiş olan kavmine, Allah’ın varlığı ve vahdaniyeti hususunda deliller getirip, onları hakka sevk etmesi) için göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.

Hz. İbrâhîm’in [aleyhisselâm], içinde yaşadığı toplum, inanç yönü ile sapkın bir hâldeydi. Kimileri insanı, kimileri putları, kimileri de yıldız, ay v... Devamı..

Böylece, göklerin ve yerin melekûtunu¹ İbrahim'e gösteriyorduk ki kesin inanlardan olsun.

1- Muhteşem düzenini, gerçek yüzünü. Melekût; Mülkiyet, kudret, hükümdarlık, büyüklük anlamlarında gerçek tasarruf gücü demektir.

Biz İbrâhîme (hakıykatı nasıl öğretdiysek, istidlalde bulunması ve) kesin ilme erenlerden olması için göklerin ve yerin büyük mülkünü de öylece gösteriyorduk.

İşte (birliğimize delil getirsin) ve kat'î olarak îmân edenlerden olsun diye İbrâhîm'e, göklerin ve yerin melekûtunu (İlâhî tasarrufâtın açıkça göründüğü cihetini)böyle gösteriyorduk.

Ve böylece biz İbrahim’e (şirkin çirkinliğini öğrettiğimiz gibi) göklerin ve yerkürenin (bütün evrenin) muhteşem hükümranlığını (yaratılışındaki düzen, nizam, denge, plân ve kanunların işleyişini, özünü ve ruhunu) öğretiyorduk, hem de yakîne (iman ve birliğimiz konusunda kesin bir bilgiye) ulaşanlardan olsun diye. *

(*) Meâldeki “hükümranlık ve nizam” ifadesi, âyetteki “melekût” kelimesinin karşılığıdır. Melekût, Allah’a özgü hükümranlık demektir. “Melekûtu göster... Devamı..

Böylece göklerin ve yerin hâkimiyetinin delillerini, tam bir kanaat getirmesi için gösterdik.

Böylece Biz İbrahim’e yerlerin, göklerin hakanlığını gösterdik, kesin bilgi edinsin diye.

Biz İbrahim/e yakinen bilmesi için bunun gibi [¹] göklerin, yerin en büyük melikini [²] gösterirdik.

[1] Kavminin, babasının sapıklığını gösterdiğimiz gibi.[2] Yani güneş ile ay'ı, ağaç ile taşı yahut acayip ve bedayiini, yerde, göklerde ne varsa hiçb... Devamı..

Böylece Biz İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu/hükümranlığını gösteriyorduk ki o da yürekten bağlı olanlardan [mukinîn] olsun.

Böylece yakin edenlerden olması (ve diğerlerini hidayete erdirmesi) için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösterdik.

İşte böyleceBiz İbrahim’e, tam ve kesin bir imana ulaşabilmesi için, göklerdeki ve yerdeki ilâhî hükümranlığı ona öğretiyorduk:

Kesin İnananlar’dan olması için İbrahim’e, Yer’in ve Gökler’in melekûtunu / yönetimini / işleyişini şöyle gösteriyorduk:

Bizim maksadımız ise, İbrahim’e göklerin ve yerin gizlerini gösterip, kendinden emin olmasını sağlamaktı:

Böylece biz kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin gerçekleriyle akıl etmeyi öğrettik. İbrahim akıl ederek yarattıklarımız üzerine düşünüyor, gerçekçi hükümler veriyordu.

Böylece biz kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin egemenliğini gösteriyorduk. [*]

Bu surenin 76, 77 ve 78. ayetlerinin doğru anlaşılabilmesi için 74 ve 75. ayetlerinin göz önünde bulundurulması gerekir.

Böylece Biz, tam îman edenlerden olması için, İbrahim’e göklerin ve yerin hükümranlığını¹ gösteriyorduk.

1 Melekût: Yıldızlar, Ay, Güneş ile gökler ve Yerin yani bütün âlemin bir saltanata tâbi bir memleket olması ve bu memleketi idare eden ilahi kanunlar... Devamı..

Böylece Biz İbrahim’e, [Allah’ın] gökler ve yer üzerindeki güçlü hükümranlığı ile ilgili [ilk] kavrayışı kazandırdık, ki kalben mutmain olan kimselerden olsun.

İşte böylece biz, İbrahim’e imanı pekişip sağlamlaşsın diye göklerin ve yerin hükümranlık sistemini gösterdik/muhteşem nizamı kavramasını öğrettik. 2/124...134, 3/65...68

İşte böylece biz, İbrahim’e göklerin ve yerin hükümranlığı hakkında bir bakış açısı kazandırdık ki, kalben mutmain kimselerden olsun.[¹⁰⁷⁴]

[1074] Îkân ile ilgili bkz: 2:4, not 9.

(Çünkü) İbrahim'e yakinen (görüp) iman edenlerden olması için, göklerin ve yerin melekûtunu (Cenâb-ı Hakkın birliğini gözler önüne seren delilleri) gösteriyorduk.

Böylece biz İbrâhim’e göklerin ve yerin melekûtunu (büyük ve harikulade muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin ikna olanlardan olsun.

Ve İbrahim'e şöylece göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk ki, yakinen bilip inananlardan oluversin.

Biz İbrâhim'e (şirkin çirkinliğini gösterdiğimiz gibi) imanında yakîne, kesinliğe ulaşması için göklerin ve yerin muhteşem hükümranlığını da öylece gösteriyorduk. [3, 190-191; 7, 185; 10, 101; 23, 88; 34, 9; 36, 83]

Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekutunu (büyük ve harikulade muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.

Babasının ve kavminin dalâletde olduklarını gösterdiğimiz gibi İbarahim'e, erbâb-ı yakînden olması içün göklerin ve yerin mülkiyetini (mahlûkât ve mevcûdâtını) gösterdik. [¹]

[1] İbrâhîm 'aleyhisselâm el-Cezîre taraflarında icrâ-yı hükümet iden Nemrûd bin Ken'ân zamânında dünyâya gelmişdir. Merkûm o zamânın en büyük pâdişâh... Devamı..

İbrahim’e bu sapıklığı gösterdiğimiz gibi göklerin ve yerin yönetimini de gösterdik ki kesin bilgiye erişenlerden olsun.

İbrahim'e sağlam müminlerden olması için, göklerin ve yerin hükümranlığını da şöyle göstermiştik.

Kesin bir imana erişmesi için, İbrahim'e Biz böylece göklerin ve yerin melekûtunu(11) gösterdik.

(11) Âlemleri kuşatan İlâhî rububiyet ve saltanatın tecellîlerini, sırlarını, kanunlarını.

Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki, gerçeği görüp bilerek inananlardan olsun.

daħı andayuķ gösterimiz ibrāhim’e gökler pādişāhlıġını daħı yirüñ daħı ola gümānsuzlerden.

Anuñ gibi gösterür‐biz İbrāhīme gökler melekūtı[nı], yirler melekūtınıdaḫı. Daḫı olmaġ‐ıçun yaḳīn bilenlerden.

Beləcə, İbrahimə göylərin və yerin mülkünü (səltənətini, oradakı qəribəlikləri və gözəllikləri, onların Allah qüdrəti ilə yaradılmasını) göstərdik ki, tam qənaətlə inananlardan olsun!

Thus did We show Abraham the kingdom of the heavens and the earth that he mighty be of those possessing certainty:

So also did We show(897) Abraham the power and the laws of the heavens and the earth, that he might (with understanding) have certitude.

897 Now comes the story of Abraham. He lived among the Chaldeans, who had great knowledge of the stars and heavenly bodies. But he got beyond that phy... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.