Velekad erselnâ ilâ umemin min kablike feeḣażnâhum bilbe/sâ-i ve-ddarrâ-i le’allehum yetedarra’ûn(e)
Andolsun ki senden önceki ümmetlere de peygamberler yolladık da yalvarmaya düşsünler diye onları şiddetli sıkıntılara, kıtlığa ve hastalığa uğrattık biz.
Andolsun ki Senden önceki ümmetlere de (onları ikaz ve irşad etmek üzere elçiler) gönderdik. (Bu davetlere icabet ve itaat etmeyince, arkasından boyun eğmeleri ve pişmanlıkla Bize yönelmeleri için) onları "Be’sa" (çeşitli ve şiddetli sıkıntı ve sarsıntılar, kahredici üzüntü stres ve bunalımlar) ile ve "Darra" (ekonomik zararlar ve psikolojik zorluklar) ile yakalayıp sıkıştırdık, (maddi ve manevi darlıklara ve çeşitli hastalıklara uğrattık) olur ki; (tevbekâr olup tevazu ve) tazarru-niyaz ile Bize dönüp yalvarırlar diye (böyle yaptık.)
Ey Muhammed! Biz, senden önceki toplumlara da mesajlarımızı gönderdik, onları sıkıntı ve zorluklara uğrattık ki, böylece sadece bize yalvarıp, yakarsınlar.
Andolsun ki, senden önceki milletlere de özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberler gönderdik.
Biz onları, fakirlik, geçim darlığı, hastalık ve âfetlerle, mallarına ve kendilerine gelen zararlarla sıktık.
Düşkünlüklerini anlayıp, isyanlarına tevbe edip, affımıza sığınmaları için uyardık.
Senden önce de ümmetlere peygamberler gönderdik ve belki yalvarırlar diye kendilerini darlık ve sıkıntıya soktuk.
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.
Andolsun ki, biz, senden önce bir takım ümmetlere peygamberler gönderdik; dinlemediler de, onları, şiddet ve zaruretlerle kıvrandırdık. Olur ki yalvarırlar, (tevbe ederler, diye).
Andolsun! Senden önceki toplumlara da peygamberler gönderdik. (Peygamberlere karşı geldiler.) Biz de onları (savaş,) sıkıntı ve zararla yakaladık. Belki yalvarırlar diye…
Senden önce de milletlere peygamberler göndermiştik. Boyun eğsinler diye onları darlık ve sıkıntıya uğrattık.
Senden önce, nice nice ümmetlere peygamberler gönderdik, yalvarsınlar diye kıtlık verdik, hastalık verdik onlara
Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de resuller gönderdik. Ardından onları, boyun eğsinler (ve tevbe ederek kendilerine gelsinler) diye (zaman zaman çeşitli) darlık ve sıkıntılara uğrattık.
Senden evvelki ümmetler içün biz rasûller göndermiş ve tevbe itsünler diyu ânlara bir takım felâketler ve fenâlıklar göstermiş idik.
Şüphesiz ki, senden önce ümmetlere peygamberler göndermiştik; onları yalvarsınlar diye darlık ve sıkıntıya sokmuştuk.
Andolsun, senden önce birtakım ümmetlere de peygamberler gönderdik. (Peygamberlerini dinlemediler.) Sonunda, yalvarsınlar da tövbe etsinler diye onları şiddetli yoksulluk ve darlıklarla yakaladık.
Andolsun ki senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından, belki yalvarıp yakarırlar diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.
Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.
Senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntılarla sınadık.
Şüphesiz ki senden önceki ümmetlere de peygamberler gönderdik. Bize yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırdık.
Celâlim hakkı için senden önce bir takım ümmetlere Resuller gönderdik dinlemediler de onları şiddetler ve zaruretlerle sıktık gerek ki yalvarsınlar diye
Şüphesiz, senden önceki ümmetlere de peygamberler gönderdik (fakat ümmetleri, peygamberlerini dinlemeyerek, emirlerimize asi oldular. Hatalarını anlayıp, tövbe edip bize) yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntılara uğrattık.
Ant olsun ki Biz, senden önceki ümmetlere de gönderdik.¹ Belki tederruda² bulunurlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakaladık.³
Andolsun ki biz, senden evvelki ümmetlere de peygamberler gönderdik de (küfr-ü inkârlarından dolayı) kendilerini çetin bir yoksullukla, çeşitli hastalıkla yakaladık, olur ki yalvarırlar, (tevbe ederler diye).
And olsun ki, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) gönderdik (fakat onlar yalanladılar); bunun üzerine onları sıkıntılar ve zorluklar ile yakaladık. Tâ ki (îmân etsinler ve) yalvarsınlar!
Muhakkak ki, senden önceki ümmetlere de (meajamızı ileten elçiler) gönderdik (fakat onlar yalanladılar); bunun üzerine (zaman zaman) onları sıkıntılar ve zorluklarla yakaladık (imtihan ettik) ki (bize) yalvararak acziyetlerini itiraf etsinler.
Senden önceki topluluklara (elçiler veya azabı) gönderdik. Onları sıkıntı ve zararlara soktuk ki, belki Rablerine karşı saygı ile boyun eğerler.
Doğrusu Biz senden önce nice topluluklara elçiler göndermiştik. Onları sıkıntıya, zarara uğrattık, yakarsınlar diye.
* Sizden evvelki nice ümmetlere de peygamber göndermiştik. Onları, âsi olmakla ağlayıp sızlamaları için, darlığa, sıkıntıya uğrattık.
Andolsun senden önceki topluluklara [umem] da elçiler gönderdik. (O toplulukları) Bize boyun eğsinler diye darlık ve sıkıntılara uğrattık.
Şüphesiz senden önce ümmetlere (peygamberler) göndermiştik; onları yalvarıp yakarsınlar diye darlık ve sıkıntıya sokmuştuk.
Doğrusu Biz, ey Muhammed, senden önceki toplumlara da mesajımızı ileten elçiler gönderdik ve onları, âcizliklerini anlayıp Allah’ın emrine boyun eğmeleri için zaman zaman çeşitli belâ ve sıkıntılara uğrattık.
And olsun senden önceki ümmetlere de rasûl gönderdik! Onları Darlığa (Ekonomik Kriz’e) ve Bunalım’a (Sosyal, Siyasal, Kültürel Sıkıntı’ya) uğrattık. Umulur ki yalvarıp yakarırlar.
Biz, önceki milletlere de haberciler gönderdik. Dua etme gereğini duysunlar diye onları sıkıntılara soktuk, dertlere saldık.
Andolsun! Senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. İnkâr ettiler. Belki anlarlar diye inkâr eden toplumları sıkıntılara soktuk, hastalıklarla denedik. Yine de iman etmediler.
Yemin olsun ki senden önceki ümmetlere de elçiler göndermiştik. [*] (Gerçeğe) boyun eğsinler diye onları çeşitli sıkıntı ve darlık ile denemiştik.
Şüphesiz Biz senden önceki ümmetlere de (Peygamberler) gönderdik. Sadece Bize yalvarsınlar diye, o (ümmetleri) darlık ve sıkıntı ile yakalayıp, cezâlandırdık.
Biz, senden önceki toplumlara da mesajlarımızı gönderdik [ey Peygamber,] ve onları sıkıntı ve zorluklara uğrattık ki tevazu ile boyun eğsinler.
Doğrusu biz, senden önce gelip geçen toplumlara da elçiler göndermiş, acziyetlerini itiraf edip yalvarsınlar diye onları şiddetli darlık ve sıkıntılara sokmuştuk. 20/133-134, 30/47
(Ey Muhammed) Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de Peygamberler gönderdik (senin ümmetin gibi onlar da peygamberlerini yalancı saydılar) bunun üzerine (suçlarım kabul etsinler, tevbe edip) yalvarsınlar diye onları, çeşitli yoksulluklara ve hastalıklara uğrattık.
Biz, senden önceki toplumlara da mesajlarımızı gönderdik ve onları sıkıntı ve zorluklara uğrattık ki yalvarıp ile boyun eğsinler.
Andolsun ki, senden evvel de ümmetlere peygamberler gönderdik, sonra o ümmetleri birtakım şiddetler ile, zorluklar ile yakaladık, ola ki yalvarıversinler diye.
Senden önce de birtakım ümmetlere resuller gönderdik. Dinlemediler: Hakka dönüş yapsın, suçlarının affı için niyaz etsinler diye onları çetin bir yoksulluk, hastalık ve sıkıntılarla cezalandırdık.
Senden önce de ümmetlere elçiler gönderdik. (İnkarlarından dönüp bize) yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırmıştık.
(Yâ Muhammed) Senden evvel bir takım ümmetlere rasûller gönderdik. (Ümmetler onları tekzîb iylediklerinden) onları fakr, zarûret, belâ ve musîbet, eskâm ve emrâz gibi şeylere dûçâr itdik. Şâyed ki Cenâb-ı Hakk'a tazarrû' ve niyâz iderler.
Senden önceki toplumlara da (ümmetlere de) elçiler göndermiştik. Belki yalvarıp yakarırlar diye onları çeşitli baskılara ve zorluklara uğratmıştık.
Senden önceki toplumlara da (elçiler) göndermiş ve belki yalvarıp yakarırlar diye onları darlık ve sıkıntıya sokmuştuk.
Senden önceki ümmetlere de Biz peygamberler gönderdik ve onları, olur ki yalvarırlar diye darlıklara ve zorluklara uğrattık.
And olsun ki, senden önce de ümmetlere elçiler göndermiştik. O ümmetleri, bize yaklaşıp sığınsınlar diye zorluklar ve darlıklarla yakalamıştık.
daħı bayıķ viribidük ümmetler yaña senden ilerü pes duttuķ anları ķatılıġ- ıla daħı śayrulıġ-ıla anuñ-içün kim anlar yavzaġıralar.
Taḥḳīḳ peyġamberler gönderdük senden burun geçen ümmetlere. Yalanla‐dılar, alduḳ anları zaḥmetler bile ve ziyānlar bile. Ola kim du‘ā dileyelerbizden didük.
Səndən əvvəl də ümmətləri (peyğəmbərləri yalançı hesab etdikləri üçün) müsibət və fəlakətə düçar etdik ki, (Allaha) yalvarsınlar.
We have sent already unto peoples that were before thee, and We visited them with tribulation and adversity, in order that they might grow humble.
Before thee We sent (messengers) to many nations, and We afflicted the nations with suffering and adversity, that they might learn humility.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |