Veminhum men yestemi’u ileyk(e)(s) vece’alnâ ‘alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu vefî âżânihim vakrâ(an)(c) ve-in yerav kulle âyetin lâ yu/minû bihâ(c) hattâ iżâ câûke yucâdilûneke yekûlu-lleżîne keferû in hâżâ illâ esâtîru-l-evvelîn(e)
Onlardan seni dinleyenler de var ve biz, dinledikleri sözleri anlamamaları için kalplerini perdeleriz, kulaklarını ağırlaştırırız da bütün delilleri görseler gene de inanmazlar onlara. Nihayet de yanına geldiler mi çekişmeye başlarlar seninle ve bunlar, ancak evvelce gelip geçenlere ait masallar derler.
Onlardan (niyeti ve tıyneti bozuk olanlardan) Sana kulak verip (aktardığın ayetleri ve hadisleri) dinleyenler de vardır; oysa Biz, Onu (Kur’an’ı) kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar, artık bütün ayetleri (mucize ve delilleri) görseler (bile), yine de Ona inanmayacaklardır. Öyle ki, o inkâr edecek olanlar Sana geldiklerinde, Seninle tartışmaya girerek (Kur’an’ın haber ve hükümleri için): "Bu, öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir" diyerek (küfre sapmaktadırlar).
Onların içinde, senin okuduğun Kur'ân'a inanmaksızın alaycı şekilde kulak verip dinleyenler vardır. Halbuki biz onu iyice anlayabilmelerine mani olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar istedikleri her mucizeyi görseler, yine de ona inanmazlar. Hatta o Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmeye çalışanlar sana geldikleri zaman, seninle çekişmeye kalkışarak: “Bu Kur'ân, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” derler.
Onlardan sana kulak verenler, Kur'ân'ı dinleyenler de var. Fakat Kur'ân'ı anlamalarına engel olmak için kafalarına, kalplerine örtüler koyarız, kulaklarına ağırlık veririz. Onlar, Allah'ın birliğini, kudretini anlatan bütün âyetleri, bütün mûcizeleri görseler bile yine ona inanmayacaklar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar:
"- Bu kesinlikle öncekilerin masalları" derler.
Onlardan seni dinleyenler var. Ancak biz, onu anlamamaları için kalplerinin üstüne örtüler kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Onlar bütün mucizeleri görseler yine de ona iman etmezler. Nitekim sana geldiklerinde de seninle tartışırlar; inkar edenler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.
Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar, hangi 'apaçık-belgeyi' görseler, yine ona inanmazlar. Öyle ki, o inkâr edenler, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek: 'Bu, öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir' derler.
Müşriklerden bazıları, seni Kur'an okurken dinlerler; fakat biz, kalblerine, onu anlamalarına engel perdeler ve kulaklarının içine de ağırlık (sağırlık) koyduk. Onlar, her mucizeyi görseler, yine de ona iman etmezler. Hattâ o kâfirler, sana geldikleri zaman, seninle çekişerek şöyle derler: “- Bu Kur'an, eskilerin masallarından başka bir şey değildir!”
Onlardan bir kısmı sana kulak verirler. Fakat o Kur’anı anlamamaları için kalplerine kılıflar geçirdik, kulaklarına ağırlık koyduk. (İçten ve dıştan gelen mesajları alamıyorlar.) Demek bütün mucizeleri de görseler inanmayacaklar. Öyle ki sana ancak mücadele etmek için gelirler. (Çünkü) o kâfirler, Kur’an için “bu ancak eskilerin efsaneleridir” diyorlar.
İçlerinden seni dinleyenler vardır; fakat biz onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne kılıflar, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar her mucizeyi görseler de yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde, seninle tartışırlar. O kâfirler, “Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” derler.
Onların içlerinden, seni dinliyenler de var, anlamasınlar diye gönülleri üstüne örtüler çekmişizdir, kulaklarında dahi, ağırlık yaratmışız, bütün âyetleri de görmüş olsalar bile, inan etmezler ona, sana geldiklerinde seninle tartışırlar, kâfir olanlar derler ki: «Ancak bu, eskilerin masalları!»
Onların bir kısmı seni dinler (inanmak istedikleri için değil, fitne çıkarmak için kulak kabartırlar). Buna karşı biz de (kötüye yorumlamamaları için) kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Onlar hakikatin bütün işaretlerini görseler yine de inanmazlar. Bundan ötürü sana geldiklerinde seninle tartışırlar. İnkârcılar: “Bu (Kur'an) eskilerin masallarından başka bir şey değildir” derler.
Bunlardan ba’zıları gelüb Kur’an’ı istimâ’ idiyorlar. Lâkin biz ânların kalbleri üzerine zarf ve kulaklarına ağırlık koyduk bir şey anlamazlar her dürlü âyât-ı Kur’aniyeyi görseler dahî inanmıyacaklardır. Hattâ kâfirler gelüb seninle mücâdele ideceklerdir. "Bu Kur’an eski esâtîrden ’ibâretdir" diyeceklerdir.
Onlardan seni dinleyenler vardır, Kuran'ı anlarlar diye kalblerine örtüler kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile, yine de ona inanmazlar, nihayet sana geldiklerinde de seninle çekişirler. İnkar edenler, "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.
İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız.[173] Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.
Onlardan seni (Kur’an okurken) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler çektik, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mûcizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde, “Bu Kur’an eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diyerek seninle tartışırlar.
Onlardan seni (okuduğun Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde: «Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir» diyerek seninle tartışırlar.
Onların bir kısmı seni dinler. Fakat, kalpleri üzerine anlamalarına engel olacak örtüler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Her bir mucizeyi görseler de ona inanmazlar. Bundan ötürü sana geldiklerinde seninle tartışır ve inkarcılar, "Bu ancak bir efsanedir," der.
İçlerinden seni dinleyenler de vardır, fakat biz, onu anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne örtüler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar, bütün delilleri görseler bile yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Ve o kâfirler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.
İçlerinden kimi de vardır seni Kur'an okurken dinler fakat biz onların kalblerine onu zevkıyle anlamalarına mani' kabuklar geçirmişizdir, kulaklarında da bir ağırlık vardır, her mu'cizeyi görseler de iyman etmezler, hattâ sana geldiklerinde seninle cidal yapmağa kalkışarak der ki o hak tanımaz kâfirler: «bu, eskilerin esatırinden başka bir şey değil»
(Resûlüm!) Onların (müşriklerin) bir kısmı, seni (okuduğun Kur’ân’ı, alay etmek maksadıyla) dinlerler. Buna karşı biz de, (hidâyete ulaşmak üzere gayret sarf etmedikleri ve ısrarla hakkı inkâr ettikleri için) kalpleri üzerine (manevi) perdeler, kulaklarına da (manevi) ağırlık koyarız. Onlar her türlü mu‘cizeyi görseler bile, yine de (inatlarından dolayı) ona inanmazlar. Bundan ötürü sana geldiklerinde seninle tartışırlar. İnkârcılar, “Bu (Kur’ân) eskilerin masallarından başka bir şey değildir” derler.
Onlardan seni dinleyenler¹ vardır; oysa onu anlamalarına engel olmak için kalplerine perde, kulaklarına ağırlık koyduk.² Onlar her türlü ayeti³ görseler de yine de ona iman etmezler. Gerçeği yalanlayan nankörler sana geldiklerinde, “Bunlar ancak geçmişin masallarıdır.” diye seninle tartışırlar.
İçlerinden sana kulak verib de (okuduğun Kur'ânı) dinleyenler vardır. Halbuki biz, onu iyice anlayabilmelerine mâni olmak için yüreklerinin üstüne perdeler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar (istedikleri) her mu'cizeyi görseler yine ona inanmazlar. Hattâ o küfredenler sana geldikleri zaman seninle çekişmiye kalkışarak: «Bu (Kur'an), eskilerin masallarından başka (bir şey) değildir der (ler).
Hem içlerinden seni (Kur'ân okurken samîmiyetsiz olarak) dinleyenler vardır. Fakat (kendileri anlamak istemediklerinden, bir cezâ olarak biz de) onu anlarlar diye kalblerinin üzerine perdeler, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Onlar (zâten inanmıyorlardı, artık bu hâlleriyle) bütün mu'cizeleri de görseler, (yine) ona inanmazlar! Hattâ sana geldikleri zaman o inkâr edenler, seninle mücâdeleye kalkışarak: “Bu (Kur'ân), evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir!” derler.
Hem onlardan (Allah adına yalan uyduranlardan) öyleleri de vardır ki (görünürde) seni dinliyorlar (dinliyormuş gibi yaparlar, hâlbuki gayeleri seni dinleyip anlamak değil, gürültü çıkarıp meclisi provoke etmek ve Kur’an’ın dinlenmesini önlemektir). Buna karşı biz de onu anlamaları (istememeleri) noktasında (melekler tarafından tanınmaları için) kalblerine (akıl merkezi olan beyinlerine) ekinne (manevi işaretler) koyduk. (Yine Kur’an’ı doğru anlamak için dinlemek istemediklerinden dolayı) kulaklarına da bir ağırlık (koyduk). Ve (bu olumsuz tutumlarından dolayı) artık onlar hakikatin bütün işaretlerini görseler de yine inanmazlar. Hattâ sana geldikleri zaman o inkâr edenler seninle mücâdeleye kalkışarak: ’’Bu (Kur’an), öncekilerin masallarından başka bir şey değildir!” derler.*
Onların içinde, kalplerine anlamalarını engelleyen perdeler çektiğimiz ve kulaklarına da dinlemelerine mani olan ağırlıklar koyduğumuz kimseler var ki, mucizelerimizin tamamını görseler de inanmazlar. Ve birde sana geldiklerinde “Bu öncekilerin masalları” diyerek seninle mücadele ederler.
İçlerinde senin okuduğunu dinleyenler vardır. Biz onların yüreklerini katılaştırdık, kulaklarını da tıkadık, senin okuduklarının anlamasınlar diye. Onlar bütün belgelerimizi görecek olsalar bile yine de onlara inanmıyacaklardır. Bukadar da değil, onlar seninle çekişmeye de gelirler. İnanmıyan bu kimseler şunu derler: "Bunlar olsa olsa eski çağların masallarıdır."
Onlardan bazıları sana kulak verir. Biz okuduğunu anlamamaları için kalplerine perdeler, kulaklarına ağırlık koyduk. İstedikleri herhangi mucizeyi gözleriyle görseler yine ona inanmazlar. Nihayet sana gelince yine çene çalarlar. Kâfir olanlar, bu Kur/an eskilerin masallarından başka bir şey değildir [³] derler.
(Ey Peygamber!) İçlerinden seni (art niyetle) dinleyenler⁵ vardır. Biz onların onu/Kur’an’ı anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler/perdeler [ekinne], kulaklarına da ağırlıklar [vakran] koyduk. Eğer onlar her türlü mucizeyi [âyet] görseler de inanmazlar hatta sana geldiklerinde seninle tartışmaya da girerler⁶. O kâfirler, “Bu eskilerin [evvelîn] masallarından başka bir şey değildir” derler.
Onlardan (iman etmedikleri halde, Kur'an okurken) seni dinleyenler vardır. Onu anlarlar (da tartışma konusu edinirler) diye kalplerine örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü ayeti görseler bile, yine de ona iman etmezler. Nihayet sana geldiklerinde de seninle tartışırlar. Küfre sapanlar, “Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir” derler.
İçlerinde, sana Kur’an okurken kulak verenler de var. Ama Biz onların kalplerine, Kur’an’ısağlıklı olarak anlamalarına engel olacak perdeler geçirmiş, kulaklarına da sağırlık vermişizdir. Bunun içindir ki, insanın özüne yerleştirdiğimiz fıtri özellikler gereğince, kibir, bencillik, inat, önyargı gibi saplantılarla Kur’an’a yaklaşanlar, onu doğru ve sağlıklı bir şekilde değerlendiremez, onun yol göstericiliğinden faydalanamazlar. Onların alışkanlık hâline getirdiği kötülükler, zamanla kalplerini iyi ve erdemli olan her şeye kapalı hâle getirmiş ve böylece kalpleri mühürlenmiştir. Bu sebep-sonuç ilişkisini bir yasa olarak koyan Allah olduğu için, kalpleri mühürleyen Allah’tır fakat bu mühürlemeye sebep insan olduğu için, sorumluluk insana aittir. İşte, gerek günahkârca tutum ve davranışları alışkanlık hâline getiren, gerekse geleneksel anlayışlara, önyargılara körü körüne ve inatla sarılan kimseler, zamanla Kur’an’ın güzelliklerini göremez hâle gelirler:
Artık her türlü mûcizeyi görseler bile, yine de ona inanmazlar. O kadar ki, bu inkârcılar senin yanına geldiklerinde, “Bu Kur’an, eskilerin efsane ve masallarından başka bir şey değildir!” diyerek seninle tartışmaya girişirler.
Onlardan sana kulak verip dinleyen kimse de vardır. Onu fıkıh ederler / inceden inceye düşünürler diye kalbleri üzerinde kabuk örtüler, kulaklarında da işitme ağırlığı yaptık. Her bir âyeti görseler ona inanmazlar. Nihayet seninle tartışmak üzere sana geldikleri zaman, inkâr etmiş olanlar:
“Bu ancak İlk Öncekiler’in hikâyeleridir” diyorlar.
Onlar arasında sana kulak kabartanlar da var, ama anlamaları mümkün değil. Çünkü biz, kulaklarına kir, kalplerine pas bağlattık. Bu yüzden sen, dilinle kuş da tutsan yine de inanmazlar, zaten hepsi sana çene çalmaya geliyorlar. İnkarcılar: “ bunlar eskilerin masalları “ derken,
İçlerinden seni dinleyenler de var. Fakat onların dediklerini anlamamaları için kalplerinin üstünde ön yargı perdeleri, kulaklarında ön yargı vardır. Onlar her şeyi açıklayan ayetleri görseler de inanmazlar. İnkâr eden kimselere ayetlerimiz geldiğinde: "Bunlar eskilerin masallarından başka bir şey değildir!" diye seninle tartışırlar.
Onlardan seni dinleyenler de vardır. (İnkâra şartlanmış oldukları için) onu (Kur’an’ı) anlamaları konusunda kalplerine perdeler ve kulaklarına bir (s)ağırlık veririz. (Çünkü) onlar, her bir delili görseler de onlara iman etmezler. [*] Hatta o kâfir olanlar sana geldiklerinde “Bu (Kur’an), öncekilerin masallarından başka bir şey değildir!” diyerek seninle tartışırlar.
Onların içerisinden bir kısmı, seni dinler (gibi yaparlar) fakat Biz onların kalplerine, o (âyetleri) hakkıyla kavrayıp anlamalarını engelleyen bir kapalılık,¹ kulaklarına da bir ağırlık verdik. Bu yüzden o kâfirler senden ne kadar mûcize görürlerse görsünler, inanmadıkları gibi senin yanına geldiklerinde de: “Bu Kur’an, kesinlikle eskilerin masallarından² başka bir şey değildir.” diyerek seninle tartışırlar.
Onlar arasında öyleleri var ki [ey Peygamber] seni dinler [görünür]ler: Ama kalplerinin üstüne, onları hakikati kavramaktan alıkoyan perdeler yerleştirdik, kulaklarına da sağırlık. ¹⁸ Ve [hakikatin] bütün işaretleri[ni] görselerdi yine de ona inanmazlardı; o kadar ki, onlar tartışmak için sana geldiklerinde, hakikati inkara şartlanmış olanlar, “Bu, eski zamanların masallarından başka bir şey değil!” derler.
Onlardan kimileri de var ki sanki sana kulak veriyor. Onlar her türlü ayeti görseler bile ayetlerimize inanmazlar çünkü kalplerini bilgiye kapatmışlar ve kulakları ile duymak istemiyorlar. Bir de seninle tartışmak için derler ki: “Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.” 8/31, 16/24, 46/17, 83/14
Onlar arasında öyleleri var ki, sana kulak verir(miş gibi yapar). Fakat kalplerinin üzerine, onları hakikati kavramaktan âciz bırakan örtüler yerleştirdik, kulaklarına da kurşun.[¹⁰²⁹] Ve hakikatin bütün delillerini görseler dahi artık iman etmezler. Öyle ki, tartışmak için sana geldiklerinde inkâra saplanmış olanlar derler ki: “Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.”[¹⁰³⁰]
İçlerinden seni (Kur'an'ı okumanı) dinleyenler de vardır, (fakat niyetleri bozuktur, onun için bir ceza olarak) Kur'an'ı hakkıyle anlamalarına engel olmak üzere, kalplerinin üzerine kat kat perdeler ve kulaklarına da ağırlık koyduk Çünkü onlar ne kadar mucize görseler yine de iman etmezler, hatta sana geldiklerinde "Bu (Kur'an) eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar:
İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara iman etmezler. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, "Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil" derler.
Ve onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat onların kalbleri üzerine onu hakkı yalanlamalarına mani olacak kat kat perdeler ve kulaklarının içine de ağırlık koymuşuzdur. Ve eğer her bir mûcizeyi görseler ona yine inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadelede bulunurlar. Kâfir olanlar der ki: «Bu, eskilerin uydurmalarından başka değildir.»
Onlardan seni Kur'ân okurken dinleyenler de vardır. Fakat Biz onu lâyık olduğu şekilde anlamalarına mani olmak için, onların kalplerine kat kat örtüler gerdik. Kulaklarının içine de, gereği gibi işitmelerini engelleyen ağırlıklar koyduk. Artık onlar her türlü mûcize ve belgeyi de görseler yine iman etmezler. O kadar ki yanına geldikleri zaman seninle münakaşaya girişerek “Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir. ” derler. [17, 46; 18, 57; 31, 7] [KM, İşaya 6, 10; Matta 13, 13]
İçlerinden seni dinleyenler vardır; fakat biz onu anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne kılıflar, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. (Onlar) her mu'cizeyi görseler de yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar; o kafirler: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.
Onlardan (kâfirlerden) seni (okudığın Kur'ân'ı) dinleyenler vardır. (Kur'ân'ı) fehm itmezler. Hattâ senin yanına mubâhase ve mücâdele içün gelirler. Kâfirler "(Muhammed'in söylediği) bu şeyler geçen akvâmın efsaneleridir" dirler. [¹]
Bunların içinde seni dinleyenler vardır ama Kur’ân’a yaklaşım biçimlerini kalpleri üzerinde örtülere ve kulaklarında ağırlığa dönüştürmüş oluruz[*]. Bütün delilleri (âyetleri) görseler inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle çekişirler. Ayetleri görmezlikten gelen o kimseler derler ki “Bunlar, olsa olsa eskilerin masallarıdır.”
İçlerinden seni dinleyenler vardır. Biz onların kalpleri üzerine, anlamamaları için örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Her mucizeyi görseler de ona yine inanmazlar. Seninle tartışmak için sana geldiklerinde, o küfredenler derler ki: - Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.
Onlardan seni işitenler de vardır. Lâkin Biz onların kalpleri üzerine, işittiklerini anlamalarına engel bir örtü geçirdik, kulaklarına da ağırlık verdik.(3) Onun için her türlü âyeti görseler de yine inanmazlar. Hattâ sana geldiklerinde o kâfirler seninle tartışır ve “Bu eskilerin masallarından başka birşey değil” derler.
İçlerinden sana kulak verenler vardır; ama biz onu gereğince anlamamaları için kalplerine kılıflar geçirmiş, kulaklarına bir ağırlık koymuşuzdur. Tüm mucizeleri görseler de onlara inanmazlar. Nihayet sana gelip seninle çekişerek şöyle derler küfre sapanlar: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir."
daħı anlardan oldur kim ķulaķ dutar sendin yaña daħı eyledük göñülleri üzere örtüler kim anlamayalar anı daħı ķulaķları içinde aġırlıķ. daħı eger göreler dükeli nişānı įmān getürmeyeler aña tā ķaçan kim geldiler saña dartışalar senüñ-ile eyide anlar kim kāfir oldılar “degül uşbu meger meŝelleri ilergilerüñ.”
Daḫı anlaruñ niçesi ḳulaḳ dutar saña Ḳur’ān işitmeg‐içün. Daḫı biz ḳılduḳanlaruñ yürekleri üstine mührler, ḥattā ki Ḳur’ānuñ ma‘nāsını bil‐meyeler ve ḳulaḳların ṣaġır eyledük. Daḫı eger görseler her āyeti īmān getür‐mezler aña. Ḥattā saña gelseler senüñle çekişürler, eydür ol kişiler ki kāfiroldılar: Bu degüldür, illā geçen ümmetlerüñ bāṭıl sözleri.
(Müşriklərin) içərisində səni dinləyənlər də vardır. Lakin (müsəlmanlara qarşı düşmən hərəkətlərinə görə) onu (Qur’anı) başa düşməsinlər deyə, onların ürəklərinə pərdə çəkdik, qulaqlarına da karlıq (ağırlıq) verdik. Onlar hər hansı bir mö’cüzə görsələr, yenə də ona inanmazlar. Hətta yanına gəldikdə səninlə höcətləşərlər. Kafir olanlar isə: ”Bu, qədimlərin əfsanələrindən (nağıllardan) başqa bir şey deyildir!, - deyərlər.
Of them are some who listen unto thee, but We have placed upon their hearts veils, lest they should understand, and in their ears a deafness. If they saw every token they would not believe therein; to the point that, when they come unto thee to argue with thee, the disbelievers say: This is naught else than fables of the men of old.
Of them there are some who (pretend to) listen to thee; but We have thrown veils on their hearts, So they understand it not,(852-A) and deafness in their ears; if they saw every one of the signs, not they will believe in them; in so much that when they come to thee, they (but) dispute with thee; the Unbelievers say: "These are nothing but tales of the ancients."
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |