Vekeżâlike nusarrifu-l-âyâti veliyekûlû deraste velinubeyyinehu likavmin ya’lemûn(e)
Sen bunu öğrenmişsin dememeleri için delilleri çeşitçeşit bildirmede ve bilen topluluğa apaçık anlatmadayız.
İşte Biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki (inkârcılar ve münafıklar) Sana: "Sen (bu sözleri birilerinden) ders almışsın (Sen peygamber değilsin, başkalarının etkisinde kalmışsın!)" desinler ve Biz de (akledip) bilen bir topluluğa Onu (Kur’an’ı) açıkça belirtmiş (hikmet ve hakikatini beyan etmiş) olalım.
Böylece biz mesajlarımızı, çok yönlü olarak dile getiriyoruz ki, gerçeklere karşı körlük edenler: “Sen okumuş, öğrenim yapmış, ders yapmışsın” desinler. Böylece o Kur'ân'ı, kavrama yeteneğine sahip olan bir topluma açıklamış oluyoruz.
Diğer surelerde çok yönlü açıkladığımız gibi, burada da öğüt ve bilgilendirme, va'd ve tehditlerimizle ilgili âyetleri çok yönlü açıklıyoruz.
"Sen bunları başkalarından öğrendin" diyemesinler diye açıklıyoruz. Bir de bu kitabı ilimde ilerlemeye devam eden bilgi toplumlarına iyice ayrıntılı hale getirelim diye çok yönlü açıklıyoruz.
İşte böylece ayetleri etraflıca açıklıyoruz ki, onlar "sen ders almışsın" desinler ve biz de bilen bir topluluğa bunu açıkça bildirmiş olalım.
İşte biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki sana: 'Sen ders almışsın' desinler ve biz de bilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.
İşte biz, âyetleri beyan eder ve halden hale çeviririz ki, Mekke'liler: “- Sen ders görmüşsün, çok okumuşsun” desinler (küfürde ısrar etsinler). Biz, Kur'an'ı, anlayanlara beyan eder ve açıklarız.
Biz ayetlerimizi böylece açıklıyoruz. (Ki müminler imanlarını takviye etsinler, kâfirler) “sen, (bizi) yıprattın” desinler ve bilen bir toplum için bu Kur’anı açıklamış olalım.
Böylece biz âyetleri derinlemesine açıklıyoruz ki, “Sen ders almışsın” demesinler; onu kavrayan topluma izah ediyoruz.
İşte biz âyetleri böylecene açıklarız, onlar sana: «okumuşsun» diyeler, biz de bilen bir ulusçün onu belirtiyoruz
Onlar sana: “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için o (Kur'an')ı açıklayalım diye ayetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.
İşte âyâtı böyle îzâh idiyoruz sana varsun başka yerden ’ilim aldık disünler, biz âyâtı îmân idenlere tekrâr idiyoruz.
Sana, "Sen okumuşsun" derler; oysa Biz, öğrenecek kimselere ayetleri böylece türlü türlü açıklamaktayız.
Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.[189]
Böylece biz âyetleri, duruma göre farklı tarzlarda gönderiyoruz ki, “İyi öğrenmişsin” desinler ve biz, anlayan topluluk için Kur’an’ı iyice açıklamış olalım.
Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, «Sen ders almışsın» desinler de biz de anlayan toplum için Kur'an'ı iyice açıklayalım.
"Sen ders almışsın," demeleri için ve bilen bir topluma açıklamak için ayetleri böyle sergiliyoruz.
İşte böylece âyetleri türlü türlü çevirip açıklıyoruz ki, onlar sana: "Sen bunları bir yerlerden okuyup öğrenmişsin" desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice beyan edelim.
yine âyetleri böyle şekilden şekle koyuyoruz ki hem o körlük edenler sana ders almışsın desinler, hem onu ilmi şânından olanlar için tebyîn edelim
(Resûlüm!) “Sen (ehl-i kitabın âlimlerinden) ders almışsın” demesinler ve (bir de) bilen (hakkı bâtıldan ayırt edebilen) bir topluma onu (Kur’ân’ı) iyice açıklayalım diye âyetlerimizi böyle çeşitli biçimlerde (türlü türlü üslûplarla) beyan ediyoruz.
İşte böylece Biz, âyetleri döne döne açıklıyoruz. Varsın “Sen ders almışsın.” desinler. Oysa bilen² bir halk için onu³ ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.
İşte biz âyetleri böylece türlü türlü beyan ederiz. Tâki onlar: «Sen okumuşsun» desinler ve biz onu (Kur'ânı) bilecek zümrelere besbelli edelim.
İşte (ey Resûlüm!) Âyetleri böyle açıklıyoruz ki (ibret alsınlar), hem (o kâfirler): “Sen ders almışsın!” desinler, hem de (hikmetlerini) bilecek bir kavim için onu (o Kur'ân'ı)açıklayalım.(3)
İşte böylece biz, âyetleri (iyice anlayıp kavramaları için) farklı üsluplarla, türlü türlü açıklıyoruz. Onlar (inkâra şartlanmış olanlar) ise, “Sen (bunları bize anlatmak için bir başkasından) ders almışsın!” diyeceklerdir. Oysa bilmek (öğrenmek) isteyen bir halk için onu ayrıntılı bir şekilde beyan ediyoruz. *
Ayetleri bu şekilde anlatıyoruz ki, onlar “Dersini iyi almışsın” demeleri ve bilen bir topluma daha açık anlatmak içindir.
İşte Biz belgelerimizi böyle evire çevire anlatırız ki Allah’ı tanımıyanlar "senin bilgin var" desinler, Biz de bilenlere büsbütün açıklamış olalım.
Biz böylece [⁴] âyetleri türlü türlü beyan ederiz. Ta ki onlar okumuşsun desinler [⁵]. Bir de bilen bir cemaata belli edelim.
İşte böylece Biz ayetlerimizi açıklıyoruz. (İnanmayanlar varsın], “Sen ders almışsın/bu sözleri birinden öğrenmişsin” desinler. Oysa Biz ayetlerimizi bilip anlayan bir topluluk [kavm] için açıklıyoruz.
İşte biz, ayetleri (bir takım sebeplerden ötürü) böylesine çeşitli biçimlerde açıklamaktayız. Ayrıca (çeşitli biçimlerde açıklıyoruz ki) onlar sana, “Sen ders almışsın” demesinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça beyan etmiş olalım.
İşte biz, ayetlerimizi böyle farklı açılardan ve zengin örneklerle tekrar tekrar dile getiriyoruz ki, bilinçli bir toplum için onu güzelce açıklayalım. Fakat ey Muhammed; inkâra şartlanmış olanlar, senin hayatını çok yakından tanıdıkları ve doğruluğundan asla şüphe duymadıkları hâlde, kibir ve inatlarından dolayı, “Senin bu muhteşem ayetleri uydurmana imkân yok, sen bunları, ilim ve hikmet sahibi birinden öğrenmiş olmalısın! Bu da olsa olsa, Yahudilik ve Hıristiyanlık hakkında bilgisi olan kölelerimizden birisidir.” diyeceklerdir. Oysa onlar da gâyet iyi biliyorlardı ki, böyle bir kitabı, Allah’tan başka hiçbir güç meydana getirmiş olamazdı. O hâlde:
İşte böyle, Âyetler’i evire çevire açıklıyoruz.
Ders almışsın” demeleri için! Bilecek bir kavme onu beyan etmemiz için!
Sözlerimizi, bu şekilde açıyorsak bu, " sen okumuşsun " demelerini sağlamak, bir de bilgi toplumuna, Kuran’ı anlatmak içindir.
Böylece biz ayetleri geniş geniş açıklıyoruz ki: "Sen ders almışsın!" desinler. Biz de anlayan toplum için Kur’an’ı iyice açıklayalım.
Böylece biz ayetleri geniş geniş açıklıyoruz ki “Sen ders almışsın.” desinler de biz de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) iyice açıklayalım.
İşte Biz âyetleri, (kâfirlerin) sana; “Sen bunları bir yerden öğrenmişsin.” demeleri (sebebiyle) ve bilen toplumlara da onu, iyice anlatmamız için böyle açıklarız.
Ayetlerimizi çok boyutlu ortaya koyuyoruz ki “Sen birilerinden ders almışsın.” desinler. Böylece biz, bu hakikati bilmek isteyen topluma açıklayalım. 6/156, 16/103, 29/48
İşte böylece Biz, mesajlarımızı çok boyutlu olarak dile getiriyoruz. Varsın onlar “Sen (birilerinden) ders almışsın!” desinler; yine de Biz onu öğrenmeye gönüllü bir topluluğa açıklayalım.
İşte biz ayetleri böyle türlü yönlerden açıp bildiriyoruz ki (kalp gözleri körelmiş olan, şirk ve küfürde direnen) o kafirler (sana, bize tebliğ ettiğin şeyler gerçek vahiy değildir) "Sen (başkasından) ders almışsın" desinler! (de daha büyük azaba hak kazansınlar) Biz de onu (Kur'an'ı, sadece kalbinde iman olan) ilim irfan sahiplerine (ibret ve öğüt olarak) açıklamış olalım!
İşte böylece âyetleri çok tafsilatlı açıklıyoruz ki (onlar sana): "Sen ders almışsın (bunları bir yerden okumuş, öğrenmişsin)" desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice açıklayalım.
Ve işte Biz âyetleri böyle türlü türlü beyan ederiz. Tâ ki onlar, «Sen ders almışsın,» desinler. Ve Biz onu bilir olan bir kavim için açıkça beyan edelim.
İşte Biz, âyetleri iyice anlayıp kavramaları için farklı üslûplarla, türlü türlü beyan ederiz. Biliyoruz ki onlar neticede “Sen ders almışsın! ” diyeceklerdir. Âyetleri böyle türlü türlü açıklamamız, bilmek isteyen kimselere, Kur'ân'ı iyice beyan etmek içindir. [25, 4-5; 2, 26; 22, 53; 74, 31; 17, 82; 41, 44]
İşte böylece ayetleri döne döne açıklıyoruz ki (onlar sana): "Sen ders almışsın (bunları bir yerden okumuş, öğrenmişsin)" desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice açıklayalım.
Onların (müşriklerin) Kur'ân'ı ders aldın diyememeleri ve bilen kavim içün Kur'ân'ın hak oldığının izhârı içün biz âyetlerimizi böyle tafsîl iyleriz. [²]
İşte âyetlerimizi böyle evire çevire anlatırız ki birileri: "Sen bir yerden öğrenmişsin" desin, biz de onu bilen bir topluluğa açıklamış olalım.
İşte “sen ders almışsın desinler diye ve bilen bir topluma da iyice açıklayalım diye ayetleri ayrıntılı olarak ortaya koyuyoruz.
Âyetleri Biz böyle çeşitli şekillerde anlatırız—tâ ki onlar “Sen bunu bir yerden ders almışsın” desinler, Biz de bilen bir topluluğa onu iyice açıklamış olalım.
Ayetleri bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki, "Sen ders aldın!" desinler, biz de ilimden nasiplenen bir toplum için onu iyice açıklayalım.
daħı andayuķ beyān eylerüz āyetleri daħı tā eyideler “oķıduñ ögrendüñ” daħı beyān eyleyevüz anı ķavma kim bilürler.
Daḫı anuñ gibi dönderüp beyān ider‐biz āyetleri. Anlar eydürler: Senoḳuyup ögrendi‐sen, dirler. Daḫı biz beyān ider‐biz anı bir ḳavme ki ḥaḳḳı bi‐lürler.
Biz ayələrimizi belə açıqlayırıq ki, onlar (sənin peyğəmbərliyini inkar edənlər): “Sən dərs almısan (bunları başqalarından öyrənmisən)”, - desinlər və Biz də onu (Qur’anı) bilən (elm və bilik sahibi olan) bir camaata izah edək. (Kafirlər Allahın birliyini, qüdrət və əzəmətini inkar etməklə daha şiddətli əzaba layiq olsunlar, mö’minlər isə onları təsdiq etdikləri üçün daha çox savab qazansınlar).
Thus do We display Our revelations that they may say (unto thee, Muhammad): "Thou hast studied," and that We may make (it) clear for people who have knowledge.
Thus do we explain the signs by various (symbols):(933) that they may say, "Thou hast taught (us) diligently," and that We may make the matter clear to those who know.(934)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |