9 Eylül 2024 - 5 Rebiü'l-Evvel 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
En’âm Suresi 1. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Elhamdu li(A)llâhi-lleżî ḣaleka-ssemâvâti vel-arda vece’ale-zzulumâti ve-nnûr(a)(s) śümme-lleżîne keferû birabbihim ya’dilûn(e)

Hamd Allah'a ki gökleri ve yeryüzünü halketti, karanlıkları ve ışığı yarattı, sonra da kafir olanlar, taptıklarını Rableriyle denk tutarlar.

Her türlü Hamd ve övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve aydınlığı (var edip gerekli) kılan Allah’adır. (Böyle olmasına rağmen) İnkâr edenler (hâlâ birtakım kişileri ve güçleri) Rablerine denk tutup (küfre kaymaktadırlar).

Her türlü eksiksiz övgüler, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Ama bunca ayet ve delillerden sonra, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler, hâlâ Allah'tan başka şeylere ilahlık yakıştırarak, onları Allah'a denk tutuyorlar.

Sûrenin ana konusu İslâm inancıdır. Sûre İslâm inancının tek Allah’a, ahirete ve peygamberlere inanç gibi belli başlı ilkelerini farklı yönlerden anla... Devamı..

Gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a hamdolsun. Bunca âyet ve delillerden sonra, Rablerini inkârda ısrar edip, küfre sapanlar, hâlâ kulluk ve ibadette, Rablerine denk varlıklar icat ediyorlar.

Gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a hamdolsun. Sonra, inkarcılar Rabblerine başkalarını denk tutuyorlar.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır. (Bundan) Sonra bile inkâr edenler, Rablerine (bir takım varlıkları ve güçleri) denk tutuyorlar.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı yapan Allah'a mahsustur. Sonra da Rablerini tanımıyanlar, ona, putları denk tutuyorlar.

Bütün hamd (övgü ve sena) gökleri ve yeri şekillendirip yaratan, karanlığı ve aydınlığı var kılan O Allah’a mahsustur. (Allah kâinatı bu ikilem üzerine yarattı. İnsanları imtihana tabi tuttu. Varlığının delillerini apaçık olarak onlara gösterdi. Fakat bu imtihan sonucunda) kâfir olanlar, Rab ve sahiplerinden (Allah’tan) yüz çeviriyorlar.

(Son cümleye; insanlar Rablerine eşler koşuyorlar, şeklinde de meal verilebilir.)

Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a aittir. Bunca delilden sonra hakikati inkâr edenler, başka güçleri Rabbleri ile denk tutarlar.[113]

[113] En‘âm sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, VI, 227.

Göklerle, yeri, karanlıkları, ışınlığı yaratan Allaha hamd olsun, böyle iken kâfirler onunla putları denk tutuyorlar !

Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a aittir. Buna rağmen inkârcılar, başka güçleri Rableri ile eş tutuyorlar!

Ayette “karanlık” çoğul, “aydınlık” tekil kalıbıyla/kipiyle gelmiştir. Zira karanlık; şirk, küfür, zulüm, isyan ve fitne gibi kötü eylemlerin tamamını... Devamı..

Hamd ve senâ semâvâtı ve arzı halk iden ve zulmeti ve nûrı ibdâ’ iyleyen Allâh’a mahsûsdur. Bununla berâber kâfirler rablerinin mu’âdillerini tasavvur idiyorlar.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a mahsustur. Öyle iken, inkar edenler Rablerine başkalarını eşit tutuyorlar.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve ışığı var eden Allah’a mahsustur. Ama yine de kâfir olanlar (putları) rablerine eş tutuyorlar.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. (Bunca âyet ve delillerden) sonra kâfir olanlar (hâla putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar.

Övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve ışığı vareden ALLAH'a yaraşır. Buna rağmen, inkarcılar Rab'lerini başkalarıyla denk tutuyor.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Böyleyken kâfirler hâlâ Rablerine başkalarını eşit sayıyorlar.

Hamd o Allahın hakkıdır ki Gökleri ve yeri yarattı zulmetleri ve nuru yaptı, sonra da Hakkı tanımayanlar bunları kendilerini yaratana denk tutuyorlar

Bütün hamdler, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve aydınlığı (geceyi ve gündüzü) var eden Allah’a mahsustur. (Bunca hakikatten) sonra kâfir olanlar (hâlâ putları) Rablerine denk tutuyorlar.

Hamd¹, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a özgüdür. Yine de gerçeği yalanlayan nankörler ilahlarını Rabb'leriyle denk tutuyorlar.

1- Yüce, Güçlü ve Övgüye Değer Yegâne Varlık.

Hamd olsun — O gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden — Allaha. Kâfir olanlar (bunca âyet ve delillerin zuhurundan) sonra (bunları veya bunlardan bir kısmını) haalâ Rableriyle denk tutuyorlar.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur.(1) Sonra, inkâr edenler (hâlâ bu putları) Rablerine denk tutuyorlar!

(1)“Hiç mümkün müdür ki: Bir baharı halk edemeyen (yaratamayan) ve bütün meyveleri îcâd edemeyen ve yeryüzünde sikkeleri (mühürleri) bir olan bütün el... Devamı..

Hamd (her türlü övgü), gökleri ve yerküreyi (evreni) yaratmış, (yerkürenin hem kendi ekseni etrafında hem de güneş etrafında dönmesini sağlamakla) karanlıkları ve aydınlığı (gece ve gündüzü ve bunların oluşum sebeplerini) varetmiş olan Allah’a mahsustur. (Bunca ayet ve delillerden) sonra (hakikati) inkâr etmiş olanlar, başka güçleri Rableri ile denk tutarlar.

Gökleri ve yeri yaratıp, sonra karanlığı ve aydınlığı var eden Allah yalnızca övülmeye layık olan O dur. Buna rağmen gerçekleri inkâr edenler, başkalarını Rablerine eşit tutuyorlar.

Övülmek yalnız Allah’a yaraşır. O Allah ki yerleri, gökleri yarattı, karanlıkları, aydınlıkları var etti. Sonra, bir de tanımıyanlar kendilerini çalaplarıyla bir tutmaya kalkışıyorlar.

Gökleri, yeri yaratan, karanlıkları, aydınlığı yapan Allah/a hamdolsun. Bu kudreti gördükten sonra kâfir olanlar yine onu rableri olan putlarıyle beraber tutuyorlar.

[1] Sûre-i Celîle Mekkî'dir (165) âyettir.

Her türlü övgü [hamd], gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı¹ var eden Allah’a mahsustur. Yine de inkâr edenler başkalarını Rablerine denk tutuyorlar.

1 Kur’an’da karanlıklar (zulumât) çoğul olarak gelir. Aydınlık (Nur) ise, tekil olarak kullanılmıştır. Hem karanlıkların hem de aydınlığın maddi ve ma... Devamı..

Bütün övgüler, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. (Bunca ayet ve delillerden) Sonra küfre sapanlar rablerine (başkalarını) eşit tutuyorlar.

(Bu sure Mekke’de nazil olmuştur ve 165 ayettir. Surenin bazı ayetlerinde Arapların kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı iç... Devamı..

Hamd; gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Her türlü övgüye, teşekküre lâyık olan, sadece O’dur. Gerçek anlamda övülmek O’nun hakkıdır ve yalnızca O’na yaraşır. Çünkü kâinatı yoktan var eden ve gecesi-gündüzüyle, ışığı-karanlığıyla ona bu mükemmel sistemi veren O’dur. Hâl böyleyken, kâfirler, bunca hârikaları gözleriyle gördükleri hâlde, hâlâ birtakım sahte ilâhları, efendileri, önderleri Rab’lerine denk tutuyorlar. Oysa ki:

Adını, putperestlerin kurbanlık hayvanlarla ilgili bâtıl inanç ve geleneklerinin ele alındığı 136 ve 138. ayetlerde geçen “enâm: hayvanlar” kelimesind... Devamı..

Hamd olsun Allah’a; Yer’i ve Gökler’i yarattı. Karanlıklar’ı ve Aydınlığı yaptı. Yine de inkâr etmiş olanlar rabb’lerine denk tutuyorlar.

Gökleri ve yeri yaratana şükürler olsun, karanlığı ve ışığı var edene de. Yine de insan bu gücü farkedemeyip Tanrıya denkler arayışında.

Muhakkak ki övgü de, teşekkür de gökleri, yeri yaratan, bütün varlıkları karanlıklardan aydınlığa çıkaran Allah’a aittir. Kendileri de dâhil etrafındaki varlıkları gören insanlar; bu kadar gerçeği gördükten sonra hala Allah’ı inkâr ediyorlar veya ilahlar edinip yaratıcıya denk tutuyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Hatta bazıları kendisine bile yararı olmayan insanları tanrı ediniyor. Bazıları da yaptıkları taştan, tahtadan, tunçtan heykellere ilahımız diyorlar. Yaratıcımız, banimiz diyorlar. Sanki onlara hiç akıl verilmemiş. Sürekli akılsızca sözler söylüyorlar. Hem de her şeyi aklımızla çözeriz derken!

[Hamd] (övgü), gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah içindir. (Bunca delilden) sonra kâfir olanlar (hâlâ putları) Rableri ile denk tutuyorlar. [*]

Burada geçen [ya‘dilûne] fiili “adaletli davranmak” değil, putperestlerin putlarını Yüce Allah’a denk tutmaları yani şirk koşmaları anlamındadır.... Devamı..

Hamd gökleri ve yeri (yoktan) yaratan, karanlıkları ve aydınlığı¹ var eden Allah’a aittir. Böyleyken kâfirler, hâlâ Rablerine (başkalarını) denk tutuyorlar.

1 Burada karanlığın çoğul, aydınlığı tekil olması bu ifâdenin mecâzî olabileceğini çağrıştırmaktadır. Zîrâ karanlığın küfrün yerine kullanılması, küfr... Devamı..

HER TÜRLÜ övgü, gökleri ve yeri yaratan, derin karanlığı ve (parlak) aydınlığı var eden Allah’a özgüdür: ¹ Ama hakikati inkara şartlanmış olanlar, başka güçleri Rableri ile eş tutarlar!

1 Hem “karanlık” hem de “aydınlık”, burada ruhî anlamda kullanılmıştır. “Karanlık”, taşıdığı şiddeti vurgulamak için Kur’an’da, her zaman çoğul şekliy... Devamı..

Bütün övgüler, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur.1 Böyleyken Allah’tan gelen gerçekleri örtbas eden kâfirler başkalarını Rablerine denk tutuyorlar.2 11/2, 17/111, 18/1, 34/1, 226/98, 34/33

TÜM ÖVGÜLER gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur.[¹⁰¹²] Buna rağmen tevhid hakikatini inkâr edenler, başkalarını Rablerine denk tutarlar.[¹⁰¹³]

[1012] Zımnen: Bilinmeyen her şeyi temsil eden “karanlık” şer tanrısı değil, Allah’ın yaratığıdır. Giriş âyetleri, bazı müfessirlerin de tesbit ettiği... Devamı..

Hamd; gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. (Rablerinin bu eşsiz yaratma gücünü gözler önüne seren bunca delilleri gördükten) Sonra kafirler (yaratılmış şeyleri) hâlâ Rableri ile denk tutuyorlar! (Kimi tutuyor yıldızlara, güneşe tapıyor, kimi de topraktan taştan yaptıkları putlara tapıyor, onlardan yardım umuyor, ahirete, Rablerinin huzurunda O'na ortak koşmalarının hesabını vereceklerine inanmıyorlar. Ey kafirler haberiniz olsun ki)

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.

Hamd o Allah Teâlâ'ya mahsustur ki, gökleri ve yeri yaratmış ve zulmetler ile nûru var etmiştir. Sonra kâfir olanlar, (bunları) Rablerine denk tutuyorlar.

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'ın hakkıdır. Bir de kâfirler kalkmışlar, birtakım putları Rab'lerine eşit sayıyorlar!

Kur’ân’ın birçok âyetinde semâvat ve’l-ard (gökler ve yer) birlikte ve bu sıra ile geçer. Semâ: meleklerin mekânı, duaların kıblesi, temiz ruhların yü... Devamı..

Hamdolsun o Allah'a ki, gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve aydınlığı var etti. Yine de inkarcılar, Rablerine eşler tutuyorlar.

Hamd ve senâ gökleri ve yeri yaradan, karanlıkları ve aydınlıkları halk iden Allâh Te'âlâ'ya mahsûsdur. Bunları gördükden sonra kâfirler rablerine bir takım putları 'adîl ve şerîk kıldılar. [¹]

[1] Hayvânât-ı ehliye hakkındaki ahkâmdan bâhis oldığı sebeb-i tesmiyedir.

Her şeyi güzel yapmak, gökleri ve yeri yaratmış, karanlıkları ve aydınlığı (nûru) oluşturmuş olan Allah’a mahsustur. Ama Rablerini[*] görmezlikten gelenler (kafirlik edenler), başkasını O’na denk sayıyorlar.

[*] Sahiplerini

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Yine de kafirler Rab'lerine (başkalarını) denk tutuyorlar.

Hamd,(1) bütünüyle o Allah'a aittir ki, gökleri ve yeri yaratmış, karanlıkları ve aydınlığı var etmiştir. Yine de inkâr edenler, başkalarını Rablerine denk tutuyorlar.

(1) Övgü ve şükür anlamını taşıyan bu kelimenin daha geniş açıklaması için, Fatiha Sûresinde konu ile ilgili dipnotuna bakınız.

Hamd Allah'adır! O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları Rablerine denk tutuyorlar.

ögmekliķ Tañrı’nuñdur ol kim yarattı gökleri daħı yiri daħı eyledi ķarañulıķları daħı aydınlıġı. andan anlar kim kāfir oldılar çalabı’larına berāber eylerler.

Şükr ol Tañrıya ki yaratdı gökleri ve yirleri daḫı, daḫı yaratdı ḳarañuluḳları aydınlıġı daḫı, andan ṣoñra kāfir olanlar Tañrılarına şirk getürürler.

Göyləri və yeri (yoxdan) xəlq edən, zülmətləri və nuru yaradan Allaha həmd (şükür və tə’rif) olsun! (Bu qüdrəti gördükdən) sonra kafir olanlar yenə (bütləri) öz Rəbbinə tay tuturlar.

Praise be to Allah, Who hath created the heavens and the earth, and hath appointed darkness and light. Yet those who disbelieve ascribe rivals unto their Lord.

Praise be Allah, Who created the heavens and the earth, and made the darkness and the light. Yet those who reject Faith hold (others) as equal,(834) with their Guardian-Lord.(835)

834 'Adala has various meanings: (1) to hold something as equal to something else, as here; to balance nicely; (2) to deal justly, as between one part... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.