Merace-lbahrayni yeltekiyân(i)
İki denizi salmıştır, nerdeyse karışacaklar.
(Allah CC) Birbirleriyle kavuşmak üzere (suları acı ve tatlı olan) iki denizi (bir boğazda) salıvermiştir.
Suyu acı ve tatlı iki denizi, birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.
İki denizi salıverdi. Birbirlerine kavuşuyorlar.
Birbirlerine kavuşmaları üzere iki denizi salıverdi.
Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.
(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiş, birbirlerine kavuşuyorlar.
19, 21. İki denizi salıvermiş, buluşuyorlar. Fakat aralarında bir engel olduğundan birleşemiyorlar. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.
Birbirine kavuşan iki denizi salıvermiştir
(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi.
Biri biriyle iltisâk iden iki bahri tefrîk iyledi.
Acı ve tatlı sulu iki denizi birbirine kavuşmamak üzere salıvermiştir.
O, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.
İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.
İki denizi salmıştır; birbirlerine kavuşuyorlar.
(Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.
Salmış iki deryayı demâdem çatışırlar
İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.
İki denizi birbirine kavuşmak üzere saldı.
(Suyu acı ve tatlı) iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermişdir.
İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.(1)
O, (farklı özelliklere sahip tuzlu) iki denizi (iki büyük su kütlesini) salıvermiştir, birbirine kavuşurlar.
Farklı iki deniz birbiriyle birleşirler.
O, iki denizi birbirine kavuşsun diye koyverdi.
19, 20. O, iki denizi birbiriyle kavuşmak üzere bırakıverdi. Fakat aralarında birbirine karışmamak üzere bir engel vardır.
Birbirleriyle kavuşup karşılaşmak üzere (yeraltı kaynaklarındaki tatlı su ile okyanuslardaki tuzlu su içeren) iki denizi salıverdi.
O Rahmân ki, bazı okyanus ve denizlerde, biri tatlı ve içilebilir, diğeri tuzlu ve acı olan iki su kütlesini birbirlerine kavuşacak şekilde serbest bırakmıştır.
İki Deniz’i salıverdi, birbirine kavuşuyorlar.
19,20. İki denizi birbirine katmış // araya, karışmaya engel bir boşluk atmış iken
Suları acı ve tatlı olan iki denizi salıvermiştir.
(Allah) iki denizi salmıştır; birbirlerine kavuşurlar.
19,2. O, aynı hizada bulunan iki denizi, aralarına birbirlerinin sınırını asla geçemeyecekleri şekilde engel koyarak¹ iç içe bıraktı.
O, birbirlerine kavuşup karışabilmeleri için iki büyük su kütlesini serbest bırakmıştır:
O, İki büyük su kütlesini birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. 25/53
O iki denizi salmıştır; birbirine kavuşurlar.
19,20. O; -tatlı acı- iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir, fakat aralarında bir engel vardır, birbirine karışmazlar!
İki denizi salıverdi, birbirine kavuşuyorlar,
(O) İki denizi salıvermiştir, birbirine kavuşurlar.
O iki denizi salıverdi, birbirine kavuşurlar.
İki denizi salıverdi, birbirine kavuşuyorlar,
İki denizi birbirine mücâvir ve mülâsık kıldı.
Birbirine kavuşan iki denizi[*] salıverir.
İki denizi birbiriyle kavuşsun diye salıvermiştir.
İki denizi salıverdi ki birbirine kavuşurlar.
Salmıştır iki denizi; buluşup kucaklaşıyorlar.
viribidi iki deñizi biribirine irişür.
İki deñizi ḳarışdurdı biri birine doḳuşur.
(Suları şirin və acı olan) iki dənizi O qovuşdurdu (bir-birinə qovuşmaq üçün açıb buraxdı).
He hath loosed the two seas. They meet.
He has let free(5185) the two bodies of flowing water, meeting together:
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |