9 Eylül 2024 - 5 Rebiü'l-Evvel 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Tûr Suresi 45. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Feżerhum hattâ yulâkû yevmehumu-lleżî fîhi yus’akûn(e)

Artık bırak onları helak olacakları güne dek.

Öyleyse Sen onları (İlahi bir inkılâpla tepetaklak yıkılacakları ve darbeye) çarpılıp derbeder olacakları günlerine kavuşuncaya kadar (kendi halleri ve hileleriyle baş başa) bırak (ve sabırla sonlarını bekleyiver).

Artık korkudan bayılacakları güne kavuşuncaya kadar bırak onları, ne yaparlarsa yapsınlar.

Artık ölecekleri, helâk edilecekleri, savaş meydanlarında öldürülecekleri güne kavuşuncaya kadar, onları kendi hallerine bırak.

Öyleyse onları çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

O halde (Ey Rasûlüm), bırak onları; tâ o çarpılacakları (ölüm) günlerine kadar...

Artık içinde bayılacakları gün ile karşılaşacaklarına kadar, onları bırakıver.

Artık, çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak!

Çarpılacakları bir güne değin, bırak onları

Artık sen, çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.

Ânları dûçâr-ı darbe olacakları güne kadar terk it.

Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak.

Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.[508]

“Çarpılacakları gün” ifadesi ile ölecekleri gün veya birinci sûrun üfürüleceği gün kastedilmektedir.

Artık dehşete kapılacakları gün ile yüzyüze gelinceye kadar onları kendi halleriyle baş başa bırak.

Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.  

 Çarpılacakları gün, ölüm veya birinci Sûr’un üfürülüşüdür.

Çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak.

Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.

O halde bırak onları ta o çarpılacakları günlerine kadar

(Resûlüm!) Artık onları (küfürde ısrar eden o kâfirleri,) cezalandırılacakları güne kavuşuncaya kadar (sapkınlıklarıyla baş başa) bırak (onlara aldırış etme).

Artık onları cezalandırılacakları güne kavuşuncaya kadar kendi hallerine bırak.

Artık onları çarpılacakları günlerine kadar (hallerine) bırak.

(Ey Habîbim!) Artık, içinde çarpılacakları günlerine (kıyâmete) kavuşuncaya kadar onları (kendi hâllerine) bırak!

Artık çarpılacakları (ölüm) günlerine kavuşuncaya kadar (mesajlarımın tebliğini ihmal etmeden) onları (inkârda ısrar edenleri, kendi hallerine) bırak.

Dehşetle çarpılacakları güne kavuşuncaya kadar, onları kendi hallerine bırak.

Artık onları cezaya çarpılacakları güne kavuşuncaya kadar kendi başlarına bırak.

Artık bihûş (aklını kaybetmiş) ve helâk olacakları güne kavuşuncaya kadar onları hallerine bırak.

(Ey Peygamber!) Sen onları çarpılacakları günlerine kadar kendi hâllerine bırak!

Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

Öyleyse, ey Müslüman! Onları inandırmak için mûcizeler peşinde koşma! Kur’an’ın beyânına inanmıyorlarsa bırak onları, dehşetle çarpılacakları Hesap Günü ile karşılaşıncaya kadar inkâr bataklığında bocalayıp dursunlar!

Çarpılacakları günleriyle karşılaşmaları için onları bırak!

Resulüm! Bırak onları. Nasıl olsa bir gün ayaklar altına alınacaklar. (BEDİR)

Artık ceza gününe kadar onları kendi hallerinde bırak!

Artık bayıltılacakları [*] günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hâllerine bırak!

Buradaki [yus‘akûne] fiili ölmek değil, A‘râf 7:143 ve Zümer 39:68’de de olduğu gibi bayılmak demektir.

(Ey Muhammed!) Öyleyse sen, helâk olacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.

Bundan böyle, dehşete kapılacakları [Hesap] Günü ile karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak onları:

O halde, sen onları dehşetten kendilerini kaybedecekleri günle karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak. 3/178

Artık onları, dehşetten kendilerini kaybedecekleri günle karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak!

(Ey Muhammed) Artık sen, -helak olacakları o azap gününe kavuşuncaya kadar- onları kendi hallerine terk et!

Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.

Artık onları bırak, o kavuşacakları güne değin ki, onda çarpılıp helâk olacaklardır.

O halde sen onları, darbe yiyip çarpılacakları güne kadar kendi hallerine bırak!

Bu âyetin işaret ettiği hadiselerin birincisi, Bedir zaferidir.

Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.

Yıldırım urmuş gibi bîhûş yüzüstüne düşecekleri güne kadar onları tuğyânlarında ve didikodılarında terk it. (İstedikleri gibi hareket itsünler)

Onları kendi başlarına bırak; cezaya çarptırılacakları güne kadar böyle gitsin.

-O halde, bırak onları, tâ ki çarpılacakları günlerine kavuşsunlar.

Çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar sen onları kendi hallerine bırak.

Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!

pes ķo anları tā göreler günlerini ol kim anuñ içinde öleler.

Pes ḳoy anları yitişince ol gün ki anda ‘aḳlları gider.

Elə isə (dəhşətdən) sarsılıb karıxacaqları günə qovuşana qədər sən onları tərk et!

Then let them be (O Muhammad), till they meet their day, in which they will be thunder stricken,

So leave them alone until they encounter that Day of theirs, wherein they shall (perforce) swoon (with terror),-(5079)

5079 That is, the Day of Judgement. Cf. 39:68, and n. 4343.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.