Fe’atev ‘an emri rabbihim fe-eḣażet-humu-ssâ’ikatu vehum yenzurûn(e)
Derken Rablerinin emrine karşı azgınlıkta bulunmuşlardı da onları bir yıldırımdır, gelip helak edivermişti ve onlar da bakıp duruyorlardı.
Ancak (onlar) Rablerinin emrine başkaldırdılar; böylece (gaflet ve dalâlet içinde) bakıp-dururlarken, onları (korkunç bir) yıldırım çarpıp-yakalıyordu.
Çünkü Rablerinin buyruğuna baş kaldırmışlardı. Bunun üzerine ümitsizce, bakınıp dururlarken, bir ceza yıldırımı onları yakalamıştı.
Rablerinin koyduğu düzene, şer'î hükümlere karşı geldiler. Onlar azâbı beklerlerken, başlarının üzerinde dolaşan felâketi hissede hissede onları yıldırım çarptı.
Ancak Rablerinin emrine başkaldırdılar ve bu yüzden bakıp dururlarken kendilerini yıldırım çarptı.
Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken, onları yıldırım çarpıp-yakaladı.
Rablerinin emrinden uzaklaşıb azmışlardı. Bu yüzden bakınıb dururlarken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.
Bunun üzerine onlar, Rablerinin emrine karşı geldiler. Onlar baka bak, yıldırım onları yakalayıverdi.
Buna rağmen Rablerinin emirlerine karşı geldiler de bakıp dururlarken onları yıldırım çarptı.
Onlar dahi, Tanrının buyrumunu tutmamışlardı, bakıp dururlarken yıldırıma tutuldular
Onlar ise Rablerinin buyruğuna başkaldırmışlardı, bu yüzden bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıvermişti.
Bunlar rabbin evâmirine karşu ’isyân itdiler, furtına ânlar muntazır iken ânları yakaladı.
Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım çarptı.
Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.
Rablerinin buyruğuna uymayı kendilerine yediremediler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıverdi!
Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.
Rab'lerinin emrine karşı geldiler. Bunun üzerine bakınırlarken onları bir yıldırım çarptı.
Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı.
Rablarının emrinden azgınlık ettiler, bu yüzden o sâika kendilerini yakalayıverdi, bakınıp duruyorlardı
Onlar ise (tövbe etmek yerine, iyice haddi aşarak) Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar. Bunun üzerine (üç gün sonra) kendilerini (gündüz vakti, apaçık bir şekilde) gözleri ile gördükleri (korkunç, gürültülü) bir yıldırım çarptı.
Fakat Rabb'lerinin emrinden çıktılar. Bunun üzerine bakıp dururlarken yıldırım onları yakalayıverdi.
Rablerinin emrinden uzaklaşıb azmışlardı. (Bu yüzden) kendilerine de göre göre, onları yıldırım tutuvermişdi.
Buna rağmen (onlar) Rablerinin emrine karşı geldiler; bu yüzden, onlar bakıp dururlarken o yıldırım kendilerini yakalayıverdi.
Artık ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti ne de başkasından yardım görebildiler.
Rablerinin emirlerine isyan ettiler. Sonra onlar bakıp dururken, güçlü bir ses dalgası onları yakaladı.
Oysaki onlar çalaplarının buyrukları dışına çıktılar. Bunun üzerine, gördüler işte, onları yıldırım çarpıverdi.
Onlar ise Rablerinin emrine karşı boyunlarını çektiler. Bunun üzerine göre göre yıldırıma tutuldular.
Ancak rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıp yakaladı.
Ama onlar, kendilerine verilen fırsatı kötüye kullanarak Rablerinin emrine karşı geldiler. Bunun üzerine dehşet içinde bakınıp dururlarken, korkunç gürültülü bir yıldırım onları çarpıverdi!
Rabb’lerinin emrinden çıktılar. Bakıyorlarken onları Yıldırım çarptı.
Tanrı'nın buyruğunu hiç tınmadılar. Sonunda hepsini yıldırım çarptı. Gözlerini belertip kaldılar.
Ayetlerimize karşı çıkıp emirlerimize karşı geldiler. Yasalarımızla alay ettiler. Bu yüzden gökyüzünü seyrederken hepsini yıldırım çarpıverdi.
Rablerinin emrine karşı gelmişlerdi. Bu yüzden, bakarlarken onları yıldırım çarpmıştı.
(Onlar da) Rablerinin emrine (deveyi öldürerek) karşı gelince, yıldırım onları göz göre göre¹ çarpıverdi.
(çünkü) Rablerinin buyruğuna baş kaldırmışlardı; bunun üzerine, [ümitsizce] bakınıp dururlarken bir ceza şimşeği onları yakalamıştı:
Fakat onlar da Rabblerinin emrine karşı gelmişler Sonunda akıbetlerini bekleyip dururlarken korkunç gürültülü, bir yıldırım çarpmıştı. 7/77, 26/155
Nitekim onlar Rablerinin emrine karşı gelmişlerdi: Derken bir (bela) yıldırımı kendilerini enseleyiverdi ve onlar bakakaldılar;
Rablerinin emrine karşı geldiler. (Allah'ın devesini öldürdüler de bu yüzden) Onları -göğe bakıp dururlarken- yıldırım (ilahi azap) çarpıverdi.
Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar, bu yüzden onlar bakıp dururlarken, onları yıldırım yakaladı.
Onlar ise Rablerinin emrine imtisalden kaçındılar, artık onları bakar oldukları halde yıldırım yakaladı.
Onlar Rab'lerinin emrinden uzaklaşıp azıtınca kendileri baka baka, o müthiş yıldırım onları çarpıverdi.
Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar, bu yüzden onlar bakıp dururlarken, onları yıldırım yakaladı.
Rablerinin emrinden yüz çevirüb hârice çıkdılar ve onları yıldırım urub helâk itdi. O esnâda onlar 'azâbın geldiğini göriyorlardı.
Rablerinin (Sahiplerinin) emrinden uzaklaşıp büyüklenmişlerdi. Sonra göz göre göre onları yıldırımlar çarpmıştı.
Rab'lerinin emrinden çıkmışlar, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpmıştı.
Onlar Rablerinin emrine karşı geldiler. Onları da göz göre göre yıldırım yakaladı.
Daha sonra onlar, Rablerinin emrine kafa tuttular da gözleri baka baka yıldırım kendilerini yakaladı.
pes ḥaddan geçdiler çalabı’ları buyruġından pes duttı anları 'aźāb göyündürici anlar baķarlarken.
Pes ‘āṣī oldılar. Tañrıları buyruġından çıḳarlar. Pes anları ıldırım helāk itdi,anlaruñ gözleri baḳarken.
Onlar öz Rəbbinin əmrinə (tabe olmağa) təkəbbür göstərmiş və onları gözləri baxa-baxa ildırım vurmuşdu.
But they rebelled against their Lord's decree, and so the thunderbolt overtook them even while they gazed;
But they insolently defied(5021) the Command of their Lord: So the stunning noise(5022) (of an earthquake) seized them, even while they were looking on.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |