Femâ vecednâ fîhâ ġayra beytin mine-lmuslimîn(e)
Gerçekten de bir ev halkından başka Müslüman da bulamamıştık orada.
(Ama) Ne var ki orada, Müslümanlardan (taraf) olan (ve eşcinselliğe karşı çıkan sadece) bir (tek) evden başkasını bulabilmiş (değildik. Neme lazım deyip bu ahlâksızlığa seyirci kalanları da helak ettik!)
Gerçekten de bir ev halkından başka, müslüman da bulamamıştık orada.
“Zaten orada, bir ev halkının dışında İslâm'ı yaşayan müslüman kimse bulamadık.”
Ancak orada Müslümanlardan sadece bir ev (halkı) bulduk.
Ne var ki, orada müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık.
Fakat bir evden başka orada müslüman da bulmadık.
Ve orada tek bir Müslüman ev bulduk.
Fakat orada bir aile dışında Müslüman bulamadık.
«Biz orada İslâmlardan, yalnız bir tek ev bulduk!
Zaten orada Müslümanlardan, bir ev halkından (Lût ve iki kızından) başka kimse de bulamamıştık.
zîrâ orada yalnız bir müslüman ’âilesi bulacağız.
Zaten orada, kendini Allah'a vermiş sadece bir tek ev halkı bulduk.
Zaten orada bir ev halkından başka müslüman bulamadık.
Zaten orada -bir hâne dışında- Allah’a teslim olmuş kimseler de bulamadık.
Zaten orada müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulmadık.
Zaten orada bir evin dışında hiç bir müslüman bulmadık.
Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık.
Fakat bir haneden başka orada Müsliman da bulmadık
Zaten orada bir ev halkından başka müslüman da yoktu.
Fakat orada, bir evden başkasında, Müslümanlardan kimse bulamadık.
Fakat orada müslümanlardan bir ev (halkın) dan başkasını da bulmadık.
Zâten orada Müslümanlardan, bir ev (halkı) dışında (kimse) bulmadık.
Zaten orada (o inananları çıkardığımız yerde) Müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulmamıştık.
“Biz o toplum içerisinde yalnızca bir evden başka, Allah’a teslim olmuş kimseleri bulamadık” dediler.
Ancak orada Allah’a bağınmış olarak bir tek ev bulduk, o kadar.
Zaten orada bir ev halkı dışında Müslüman bulamadık.
Ama biz orada Müslümanlardan olan bir evden başkasını da bulmadık.
Ancak orada, bir ev halkı dışında Müslüman da göremedik.
“Orada bir evin dışında hiç Müslüman bulmadık”.
Zaten şehirde bir tek Müslüman evi bulabildik.
Zaten orada Müslümanlardan bir ev halkından başka kimse yoktu. Ev halkından başka şehrin tamamı işledikleri suçlardan dolayı cezayı hak etmişlerdi.
Zaten orada müslümanlardan (olan) bir ev (halkın)dan başka (kurtarılacak) kimse bulmamıştık.
Fakat orada bir ev halkından¹ başka Müslüman olan da bulamadık.²
Zaten bir hane halkı dışında orada Müslüman bulamadık. 12/103, 13/1
zaten orada bir hane dışında hiçbir müslüman bulamadık.[⁴⁷²⁵]
Fakat biz orda, bir hane halkından (Lut a.s. ve ona tabi olanlardan) başka mümin bir kul da bulamadık.
Zaten orada bir ev halkından başka müslüman da bulamadık.
Fakat orada müslümanlardan bir haneden başka bulmadık.
Ama orada, bir hane dışında, Biz'e itaat eden aile bulamadık.
Zaten orada bir ev(halkın)dan başka müslüman da bulmadık.
"Orada müslümân olarak bir hâneden başka kimseyi bulmadık."
Bir ev dışında Allah’a tam teslim olmuş (müslüman) kimse bulamadık.
Zaten orada, müslüman olan bir evden başkasını da bulamadık.
Gerçi orada Müslüman bir haneden fazlasını da bulmadık.
Artık orada, bir ev dışında, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan hiç kimse bulamıyorduk.
pes bulmaduķ anuñ içinde bir evden artuķ müsülmānlarden.
Daḫı bulmaduḳ anda bir evden özge Müselmānlardan.
Lakin orada bir evdən (Lutun ailəsindən) başqa müsəlman (tövhid dinində olan) tapmadıq.
But We found there but one house of those surrendered (to Allah).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |