18 Nisan 2024 - 9 Şevval 1445 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Zâriyât Suresi 29. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Feakbeleti-mraetuhu fî sarratin fesakket vechehâ ve kâlet ‘acûzun ‘akîm(un)

Derken karısı, onlara dönmüştü de bir çığlık atıp eliyle yüzüne vurmuştu ve ben kısır bir kocakarıyım demişti.

Böylece (bunları duyan) karısı çığlıklar atarak dönüvermiş ve (hayretle) yüzüne vurarak: "(Benim gibi) Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)?" demişti.

Bunun üzerine İbrahim'in karısı çığlık atarak ilerledi ve şaşkınlık içinde yüzüne vurarak feryat etti: “Benim gibi kısır bir kocakarıdan mı olacak, o bilgili çocuk!” diye.

Karısı kadınların arasında çığlık atmaya başladı. Elini yüzüne çarparak:
“Ben kısır bir kocakarıyım” dedi.

Bunun üzerine karısı çığlık atarak döndü ve elini yüzüne vurarak: "Kısır bir yaşlı kadın mı (doğuracak)?" dedi.

Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: 'Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi.

Bunun üzerine (İbrahîm'in) hanımı bir çığlık içinde döndü de elini yüzüne çarptı: “- Ben, kısır bir koca karıyım! (Nasıl çocuğum olabilir)” dedi.

Hanımı çığlık atarak, yüzüne vurmaya başladı. Ve kısır bir koca karı (nasıl doğurur?) dedi.

O esnada, hanımı çığlık atarak, yüzüne vurarak geldi ve “Kısır bir kocakarıdan mı?” dedi.

Karısı duyunca, bir çığlık koparıp yüzünü örttü, hem de dedi ki: «Kısır bir kocakarı»

Bunun üzerine karısı (Sâre) çığlık atarak (misafirlerin) yanına geldi ve (şaşkınlık içinde ellerini) yüzüne vurup şöyle dedi: “(Nasıl çocuğum olur,) ben kısır bir kocakarıyım?”.

Bunun üzerine zevcesi geldi yüzini gözini yoldı. "Ben ’akâmete mahkûm bir ’acezeyim bu nasıl olur?" didi.

Bunun üzerine karısı hayretle seslenerek geldi, elleriyle yüzünü kapayarak: "kısır bir kocakarı!" dedi.

Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.

Karısı heyecanla bağırarak alnına vurdu; “Benim gibi yaşlı ve kısır bir kadın ha!” dedi.

Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: «Ben kısır bir kocakarıyım!» dedi.

Karısı hayret içinde, (hayretten) yüzüne vurarak, "Kısır bir yaşlı kadın!" dedi.

Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.

Bunun üzerine hatunu bir çığlık içinde döndü de elini yüzene çarptı ve akîm bir kocakarı, dedi

Bunun üzerine (evin öbür köşesinden müjdeyi duyan) zevcesi (Sâre) geldi (ve utancından) eliyle yüzünü kapatarak, şaşkınlık içinde “Ben, kısır bir koca karıyım! (Benim nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.

Bunun üzerine hanımı şaşkınlık içinde, yüzüne vurarak yüksek sesle: “Ben kısır, ihtiyar bir kadınım.” dedi.

Bunun üzerine (İbrâhîmin) zevcesi (Sâre) bir feryâd içinde yönelib (elini) yüzüne vurdu. «(Ben) doğurmaz bir koca karı (yım)» dedi.

Bunun üzerine zevcesi (Sâre hayretle) çığlık atarak geldi de elini yüzüne vurdu ve: “(Ben) kısır bir kocakarı(yım; benim nasıl çocuğum olur?)” dedi.

İbrahim’in karısı çığlık atarak, yüzüne vura vura “(Benim gibi) İhtiyar yaşlı birinin mi? dedi.

Bunun üzerine İbrahim’in karısı bağırıp çağırmaya başladı. Ellerini yüzüne kapayarak: "Ben kısır bir kocakarıyım" dedi.

Karısı bu haberi işitince taaccüp edip haykırmaya başladı, yüzünü avuçları içine aldı, «— Ben kısır, koca bir kadınım, nasıl oğlum olur?» dedi.

Bunun üzerine (konuşmaları duyan) karısı bir çığlık kopararak elini yüzüne vurdu [sakket], “Kısır bir kocakarı! (hâlimle mi?)” dedi.

Bunun üzerine karısı bir topluluk içinde (halinde) geldi, elleriyle yüzünü kapatarak, “Kısır bir kocakarı (mı doğum yapacakmış)!” dedi.

Bunun üzerine, konuşmalara kulak misafiri olan İbrahim’in hanımı Sâre, bir çığlık kopararak yanlarına geldi. Şaşkınlıktan yüzüne vurarak, “Benim gibi kısır bir yaşlı kadından mı olacak bu çocuk!” diyordu.

Karısı, konuşulanlara kulak vererek çıkageldi.
Yüzünü kapatarak: -“Kısır çok yaşlı bir kadın!” dedi.

Eşi Sâra eli yüzünde hayretten dona kalmış: " Ben ha! Hem yaşlı hem kısır ? " diyebilmişti sadece.

Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak elini yüzüne vurdu. "Ben kısır, kocamış bir kadınım nasıl çocuğum olabilir?" dedi. İbrahim’in karısı kendi bilgisiyle konuşmuştu. Ama bedenindeki gerçekleri bilemezdi. Kaldı ki; O’nu Allah yaratmıştı. Dilerse kısır olduğunu zannedenlerin de hamile kalmasını sağlayabilirdi. Hatta kısır olanları bile iyileştirir, onların hamile kalmasını sağlayabilirdi. İnsan Allah’ın yasasının tümünü nereden bilecek? İnsan sadece zannettiği kadar bilir.

Hanımı, çığlık atarak (meleklere) yönelmiş ve (elini) yüzüne vurarak “Ben kısır bir kocakarıyım!” demişti. [*]

[Sarratin] kelimesi “haykırma”, “çığlık atma” [sakket] fiili ise “vurmak, çarpmak” demektir. Bu kelimeler birlikte kullanılınca Hz. Sâre’nin büyük bir... Devamı..

(Bunun üzerine) karısı çığlıklar atarak döndü, elini yüzüne kapatıp: “Kısır bir kocakarı (çocuk mu doğurur)? dedi.

Bunun üzerine karısı çığlık atarak [misafirlerin] yanına geldi ve [şaşkınlık içinde] yüzüne vurarak feryad etti: “[Benim gibi] kısır bir kocakarıdan mı!”

Bu sözleri duyan eşi misafirlere yönelmiş ve elini yüzüne vurarak:- Ben kısır ve yaşlanmış hanım halimle mi? 11/69...82, 15/51...77

Bunun üzerine karısı ileri atıldı ve yüzüne vurarak, “Kısır bir kocakarıdan ha!”[⁴⁷²¹] diye feryadı bastı.

[4721] Daha ayrıntılı bir ifade için bkz: 11:71-72.

(Bu haberi duyan) Hanımı bir çığlık atarak geldi ve ellerini yüzüne vurmak: "Ben kısır bir kocakarıyım (benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi.)

Bunun üzerine karısı bir çığlık atarak onlara karşı gülen bir yüzle; "Ben kısır bir koca karıyım (nasıl çocuğum olabilir?)" dedi.

Bunun üzerine zevcesi bir sayha içinde yüzünü döndü de elini yüzüne çarpıverdi ve dedi ki: «Kısır bir koca kadın!»

Evin öbür köşesinden bunu duyan eşi, elini yüzüne vurarak: “Vay başıma gelene! Ben kısır bir kocakarı iken mi doğuracağım! ” diye çığlık attı.

Karısı (Sare) çığlık içinde geldi (hayretten elini) yüzüne vurarak: "(Ben) Kısır bir koca karı(yım, benden nasıl çocuk olur)?" dedi.

Zevcesi (bu evlâd tebşîrini işitdikde) bir nidâ-yı hayret atarak ve ellerini yüzine urarak onlara teveccüh itdi ve: "Kısır bir ihtiyâr kadınım (nasıl evlâdım olur)" didi.

Karısı çığlık atarak döndü ve ellerini yüzüne vurarak: “Kocamış kısır bir kadından mı?” dedi.

Karısı bir çığlık içinde çıka gelip, (elleriyle) yüzüne vurarak:-Ben, kısır bir kocakarıyım, dedi. Dediler ki:

Hanımı bir çığlıkla döndü, elini yüzüne vurup “Kısır bir kocakarı mı doğuracak?” dedi.

Derken, karısı bir çığlık içinde döndü; yüzüne vurarak şöyle dedi: "Ben, doğurma yaşını geçmiş bir kocakarıyım!"

pes ilerü geldi 'avratı çaġırmaķ içinde pes urdı yüzini daħı eyitti “ķarı 'avratvan ŧoġurmayıcı.”

Pes ‘avratı çaġırup ilerü geldi, eli‐y‐ile yüzini urdı ve eyitdi: Ben bir ‘āḳırḳarı‐men, benden oġul nice doġar? didi.

(Bunu eşidən) zövcəsi (Sara) çağır-bağır salıb (təəccübündən əlini) üzünə çırparaq dedi: “Mən qoca, qısır bir qarıyam! (Mənim necə uşağım ola bilər?)”

Then his wife came forward, making moan, and smote her face, and cried: A barren old woman!

But his wife came forward(5009) (laughing) aloud: she smote her forehead and said: "A barren old woman!"

5009 Abraham's wife Sarah was old and barren. This news seemed to her too good to be true. She carne forward, laughed aloud (11:71), struck her forehe... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.