7 Kasım 2024 - 5 Cemaziye'l-Evvel 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Zâriyât Suresi 25. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

İż deḣalû ‘aleyhi fekâlû selâmâ(en)(s) kâle selâmun kavmun munkerûn(e)

Hani, tapısına girmişlerdi de esenlik sana demişlerdi; o da esenlik size demişti, ey yabancılar.

Hani yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam" demişti. (İçinden de; bunlar, haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir grup (diye geçirmişti).

O elçiler, İbrahim'e gelip O'na selam verdiklerinde, size de selam olsun demişti ve kendi kendine, bunlar tanınmayan kimseler diye düşünmüştü.

Onlar, İbrâhim'le karşılaşınca:
“Selâm sana, selâmette ol, sen selâmettesin” dediler. İbrâhim de:
“Selâm size, selâmette olun” dedi. Bunlar tanınmadık simalardı.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 4/86; 11/69; 15/51.

Hani onun yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam. Tanınmayan bir topluluk" demişti.

Hani, yanına girdiklerinde: 'Selam' demişlerdi. O da: 'Selam' demişti. '(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk.'

Hani onlar, İbrahîm'in yanına varmışlardı da selâm vermişlerdi. O da (onlara karşılık olarak) selâm vermiş: “- (Bunlar) tanınmadık bir kavim.” demişti.

Hani, yanına girdiklerinde “Selam ederiz” dediler. İbrahim de: “Selam üzerinize olsun. Siz tanımadığımız bir toplumsunuz” dedi.

Onlar, İbrâhim'in yanına girip selâm vermişlerdi. İbrâhim de selâmı almış, içinden “Bunlar yabancılar” demişti.

Hani, ona gelip de: «Selâm ola» dediler, o da: «Selâm» diyerek «Tanışmamış bulunduğum kimseler» demiş idi ya

Hani onlar, İbrahim'in yanına gelmiş ve şöyle demişlerdi: “Selâm olsun sana!” O da: “Size de selâm olsun” demiş ve içinden de: “(Bunlar) tanınmadık kimseler” diye geçirmişti.

24,25. Yâ Muhammed! İbrâhîm’in ikrâm ile kabûl olunan misafirleri fıkrasını işitdin mi? Hânesine girdikleri vakit "Selâm" virdiler. İbrâhîm " Ve ’aleyküm selâm" didi.

Onlar, İbrahim'in yanına girip: "Selam sana" demişlerdi, İbrahim de: "Selam size" demişti; içinden de, onların "tanınmamış bir topluluk" olduğunu geçirmişti.

Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü).

Onun yanına girdiklerinde “selâm” demişler, o da “selâm” demiş; (içinden) “Hiç de tanıdık kimseler değil” diye geçirmişti.

Onlar İbrahim'in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, «Bunlar, yabancılar» demişti.

Onun huzuruna girmişlerdi ve "Selam (barış)" demişlerdi. O da, "Selam size, yabancılar!" demişti.

Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi. İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!" diye geçirmişti.

O vakıt ki üzerine girdiler de «selâm» dediler. «Selâm, görülmedik bir kavım» dedi

Hani, onlar İbrâhîm’in yanına varmışlar ve “(Sana) Selâm olsun” demişlerdi. (İbrâhîm de,) “Size de selâm olsun” demiş ve bunlar tanınmayan (yabancı) kimseler (diye içinden geçirmişti).

Onun yanına geldiklerinde, “Selam.” dediler. “Selam, tanınmayan topluluk.” dedi.

Hani bunlar, onun yanına girmişlerdi de «Selâm» demişlerdi. (İbrâhîm de) «selâm» demiş (selâm ile mukaabele etmiş), «(Bunlar) tanınmamış bir zümre» demişdi.

(Onlar İbrâhîm'in) yanına girdiklerinde: “Selâm (senin üzerine olsun)!” demişlerdi.(O da:) “Selâm (sizin üzerinize de olsun!) (Siz buralarda) tanınmamış bir topluluk(sunuz).” dedi.

Hani bir zaman onlar, (insan suretindeki konuklar) İbrahim’in yanına varmışlar ve şöyle demişlerdi: “Selâm olsun sana!” O da: “Size de selâm olsun”demiş ve içinden de: “(Bunlar) tanınmamış bir topluluk” diye geçirmişti.

Onlar İbrahim’in yanına girdiklerinde “Selam” demişler ve İbrahim de onlara “Selam size ey tanınmayan kişiler!” demişti.

O gün onlar onun yanına gitmişlerdi de: "Esen olun" demişlerdi. İbrahim de: "Esen olun ey yabancılar!" demişti.

Hani onlar İbrahim/in yanına girip selâm verdikleri zaman İbrahim selâmı almış, kendi kendine de «— Bunlar tanımadığım kimselerdir» demişti.

Hani onlar İbrahim’in yanına girip “Selâm sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm!” demiş ve (kendi kendine) “Bunlar bilinmeyen bir topluluk [kavm]” demişti.

Hani onun yanına girdiklerinde, “Selam” demişlerdi. O da, “Selam” demişti. “(Siz) Yabancı bir topluluksunuz!”

Hani insan sûretinde melekler, selâm vererek onun huzuruna girmişlerdi, o da “Selâm size, sanırım buralarda yabancısınız!” demişti.

Hani, onun üzerine girdiler: -“selâm!” dediler. O da: -“selâm, bilinmedik insanlar!” dedi.

Hani selâm deyip giriveren meleklerden. İbrahim: "selâm galiba yabancısınız?" diye buyur etmiş,

Hani onlar, İbrahim’in yanına gelerek "Selâm olsun sana!" demişlerdi. O da "Size de selâm olsun." demiş, "Bunlar tanınmamış yabancı kimseler” diye endişelenmişti.

Hani onlar (İbrahim’in) yanına girmiş ve “Selam!” demişlerdi. (İbrahim de) “Selam!” demiş, “(Bunlar) yabancı bir topluluk!” (diye içinden geçirmişti). [*]

Benzer mesajlar: Hicr 15:52-53.

(Bir zamanlar melekler, İbrahim’in) yanına girince ona: “Allah’ın selâmı üzerine olsun” dediler. O da: “Allah’ın selâmı sizin de üzerinize olsun”¹ dedi ve (içinden): “Bunlar yabancı bir topluluk!” diye geçirdi.

1 “Selâmen” demek, (نُسَلِّمُ سَلَامًا عَلَيْكَ) terkîbinden muhaffeftir. Yani mahzuf fiilin mutlak mef’ulüdür. “Sana selâm verir, selâmet dileriz” de... Devamı..

O [semavî elçi]ler İbrahim’e gelip ona selâm verdiklerinde, “[Size de] selâm olsun!” demişti; [ve kendi kendine,] “Bunlar, yabancı kimseler!” ¹⁷ (diye düşünmüştü.)

17 Lafzen, “tanınmayan kimseler” -yani, onların melek olduklarını fark etmemişti.

Hani onun yanına gelip “Selam olsun” dediklerinde, o da: 11/69...82, 15/51...77 – Size de selam olsun, demiş içinden “Bunlar tanıdık kimseler değil” diye geçirmişti. 11/69...82, 15/51...77

Hani, (elçiler) İbrahim’in huzuruna girmişler ve “(Sana) selam olsun!”[⁴⁷¹⁷] demişlerdi de, o da, “(Size de) selam olsun!” demiş ve (içinden) “Bunlar tanımadık kimseler” diye geçirmişti[⁴⁷¹⁸]

[4717] Krş: 15:52, not 37. [4718] Bkz: 11:69.

Onlar bir vakit İbrahim'in yanına vardılar ve selam verdiler. İbrahim de "Size de selam" dedi. (Fakat hallerini tuhaf buldu ve kalbinden) "Bunlar tanınmamış, acaib bir topluluk?" düşüncesi de geçti.

Hani onlar, İbrahim’in yanına vardık!arında;’’Selâm olsun sana!" demişlerdi. O da "Size de selâm olsun. " demiş, "Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler" (diye düşünmüştü).

O vakit ki, O'nun yanına girmişler de «Selâm,» demişlerdi. (Hazreti ibrahim de) Dedi ki: «Selâm, tanınmamışlar olan bir cemaat.»

Onlar yanına varınca: “Selâm! ” dediler. O da: “Size de Selâm! ” diye cevap verdi, ama içinden: “Bunlar tanımadığım kimseler, hayırdır inşaallah! ” dedi. [15, 51; 4, 86; 11, 69]

Bir zaman onun yanına girmişler: "Selam" demişlerdi. "Selam, dedi, (siz) tanınmamış bir topluluk(sunuz)."

Vaktâ ki misâfirler İbrâhîm'in yanına girdiler, Selâm virdiler. İbrâhîm selâmlarını aldıkdan sonra (kendi kendine) "Bunlar tanımadığım adamlardır" didi.

Hani yanına girmiş, “Selam!” demişlerdi. O (İbrahim): “Size de selam, tuhaf bir topluluksunuz” demişti.

Hani O'nun yanına girmişler: “Selam” demişlerdi. O da: -Selam ey yabancılar!” demişti.

Yanına girdiklerinde “Selâm” demişlerdi. O da “Tanımadığım kimseler, size de selâm olsun” dedi.

Hani, İbrahim'in yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. İbrahim: "Selam! Tanınmayan bir topluluk bu." demişti.

ol vaķt kim girdiler anuñ üzere pes eyittiler “selām” eyitti “selām ķavmsız ya'nį siz bilinmemişler.”

Ol vaḳt ki girdiler İbrāhīm ḳatına, selām virdiler, İbrāhīm selām aldı. Eyit‐di: Siz bir ḳavmsiz heybetlü, didi.

Onlar (İbrahimin) yanına gəlib salam verdikdə (İbrahim) salamı alıb (öz-özünə): “Bunlar tanımadığım kimsələrdir!” –dedi.

When they came in unto him and said: Peace! he answered, Peace! (and thought): Folk unknown (to me).

Behold, they entered(5006) his presence, and said: "Peace!" He said, "Peace!" (and thought, "These seem) unusual people."(5007)

5006 They were angels, who appeared suddenly before him at his tent door in the guise of men, and saluted him with the salutation of peace. He returne... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.