Fetavve’at lehu nefsuhu katle eḣîhi fekatelehu feasbeha mine-lḣâsirîn(e)
Nihayet kardeşini öldürme hususunda nefsine uydu da öldürdü onu ve ziyankarlardan oluverdi.
Sonunda (Kâbil’in) nefsi ona kardeşini (Hâbil’i) öldürmeye (tahrik ve teşvik edip) kasten (günaha) itti; böylece onu öldürüverdi, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan olup gitti.
Sonunda benliği o'nu, kardeşini öldürmeye itti de, O'nu öldürdü, Bu yüzden de kaybedenlerden oldu.
Bu öğütlere, uyarılara rağmen, nefsi onu, kardeşini öldürmeye teşvik ederek, ikna etti ve onu öldürdü. Bu yüzden de, hüsrana uğrayanlardan oldu.
Nefsi ona kardeşini öldürmeyi hoş gösterdi, böylece onu öldürdü ve zarara uğrayanlardan oldu.
Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.
Nihayet Kâbil nefsine uyarak kardeşini (Hâbil'i) öldürmeğe kalkışmış ve sonra onu öldürmüştü. Böylece ziyana uğrayanlardan olmuştu.
Bu konuşmanın akabinde, onun nefsi, kardeşini öldürmeyi ona hoş gösterdi. O da kardeşini öldürüp zararlı çıkanlardan oldu.
Nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti; o da nefsine uyarak onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu.
Hemen nefsine uyup, öldürdü kardeşini, imdi ziyan işliyenlerden oldu
Sonunda nefsi onu, kardeşini öldürmeye sevk etti de onu öldürdü. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.
O ise hırsına tâbi’ olarak birâderini katle kadar vardı, dûçâr-ı hüsrân oldı.
Bunun üzerine, kardeşini öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürerek, zarara uğrayanlardan oldu.
Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
Sonunda içindeki duygular onu kardeşini öldürmeye itti; onu öldürdü ve böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.
Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: bu yüzden de kaybedenlerden oldu.
Egosu onu, kardeşini öldürmeye kışkırttı. Onu öldürdü ve böylece kaybetti.
Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
Bunun üzerine nefsi kendine kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi, tuttu onu öldürdü, artık husrana düşenlerden olmuştu
Derken (sunduğu şey kabul edilmeyenin) nefsi onu kardeşini öldürmeye sevk etti ve onu öldürdü. Böylece ziyana uğrayanlardan oldu.
Nihayet nefsi, kardeşini öldürmiye (isteyerek) uymuş da onu öldürmüşdü, bu yüzden (maddî, manevî) ziyana uğrayanlardan olmuşdu.
Nihâyet nefsi ona kardeşini öldürmeyi hoş (ve kolay) gösterdi de onu öldürdü; bu yüzden hüsrâna uğrayanlardan oldu.
Derken nefsi (gözünü kör eden kıskançlık, ihtirâs ve bencillik duyguları) onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece (dünya ve âhirette en büyük) zarara uğrayanlardan oldu.*
Sonra diğeri, nefsinin kardeşini öldürme arzusuna uydu ve onu öldürdü. Sonra kendisine yazık edenlerden oldu.
Bunun üzerine o, benliğine uyarak kardeşini öldürdü. Böylece kendine yazık etti.
Nefsi onu kardeşini öldürmeğe sürükledi. O da kardeşini öldürdü de ziyankârlardan oldu.
Nefsi onu kardeşini öldürmeye sevk etti ve onu öldürdü. Böylece kaybedenlerden oldu.
Bunun üzerine nefsi kendine kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi ve onu öldürerek, hüsrana uğrayanlardan oldu.
Ama bütün bu uyarılara rağmen, Kâbil’in gözünü kör eden kıskançlık, ihtirâs ve bencillik duyguları, onu tahrik ederek kardeşini öldürmeye sevk etti ve sonunda onu öldürdü. Böylece, dünya ve âhirette en büyük zarar ve hüsrana uğrayanlardan oldu!
Nefsi ona kardeşini kasden öldürmeye azmettirdi; derken onu öldürdü. Hüsrana Düşenler’den oldu.
Derken Kâbil, duygularına hakim olamayıp kardeşini öldürdü. Ama onu öldürür öldürmez, içinde bir sızı, şaşkın şaşkın dolanıyordu.
Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye çağırdı. Kardeşini öldürdü. Böylece kaybedenlerden oldu.
Sonunda [nefs]i onu, kardeşini öldürmeye itmiş ve onu öldürmüş; bu yüzden de kaybedenlerden olmuştu.
Sonunda (kurbanı kabul edilmeyenin) nefsi, kendisini kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürerek, ziyana uğrayanlardan oldu.
Fakat diğerinin ihtirası ³⁷ onu kardeşini öldürmeye sürükledi ve onu öldürdü: Böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.
Nihayet, kıskançlık duygusuna yenik düşüp onu öldürdü ve böylece kaybedenlerden oldu. 25/68...70
(Kurbanı kabul edilmeyen o zalimin) Nefsi (nefsaniyeti) kendisine, kardeşini öldürmeyi kolay ve hoş gösterdi (vazgeçirmek şöyle dursun cinayeti, endişesiz yapılabilecek, engelden uzak bir iş gibi gösterdi, kolaylaştırdı ve hatta onu cesaretlendirdi) de kardeşini öldürdü, bu yüzden de hüsrana uğrayanlardan oldu! (Pişmanlık duyarak dünya ve ahiretini kaybedenlerden oldu, kardeşinin cesedini ne yapacağını şaşırdı.. bir müddet yanında taşıdı.)
Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
Artık kardeşini öldürmeyi kendisine nefsi kolaylaştırdı da onu öldürdü. Sonra da ziyana uğramışlardan oldu.
Nefsi, onu kardeşini öldürmeye itti. O da onu öldürüp ziyan edenlerden oldu.
Nefsi, onu kardeşini öldürmeye çağırdı, (o da nefsine uyarak) onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu.
(Kâbil'in) nefsi onı, kardaşının katline sevk itmekle onı katl itdi. Dünyâ ve âhiretde ziyân idicilerden oldı.
İçinden bir dürtü onu, kardeşini öldürmeye itti ve öldürdü. Böylece kaybedenlere karıştı gitti.
Bunun üzerine kardeşini öldürmek hususunda nefsi ona boyun eğdi. Ve onu öldürerek hüsrana uğrayanlardan oldu.
Böylece, nefsi ona kardeşini öldürmeyi hoş gösterdi; o da onu öldürüp hüsrana düştü.
Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye ısındırdı, o da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu.
pes geñez eyledi aña nefsi ķarındaşın depelemegi pes depeledisini pes oldı ziyānlulardan.
Nefsine muṭī‘ oldı ḳardaşını öldürmekde, öldürdi anı, pes dünyā ve āḫiretziyānlularından oldı.
Nəfsi onu (Qabili) qardaşını öldürməyə sövq etdi, onu (Habili) öldürdü və bununla da zərərçəkənlərdən oldu.
But (the other's) mind imposed on him the killing of his brother, so he slew him and became one of the losers.
The (selfish) soul of the other led him to the murder of his brother: he murdered him, and became (himself) one of the lost ones.(734)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |