8 Aralık 2024 - 7 Cemaziye'l-Ahir 1446 Pazar

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Mâide Suresi 13. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Febimâ nakdihim mîśâkahum le’annâhum vece’alnâ kulûbehum kâsiye(ten)(c) yuharrifûne-lkelime ‘an mevâdi’ihi(ﻻ) venesû hazzan mimmâ żukkirû bih(i)(c) velâ tezâlu tettali’u ‘alâ ḣâ-inetin minhum illâ kalîlen minhum(s) fa’fu ‘anhum vasfah(c) inna(A)llâhe yuhibbu-lmuhsinîn(e)

Ahitlerini bozdukları, verdikleri sözden döndükleri için lanet ettik onlara ve kalplerini katılaştırdık. Onlar, sözlerin yerini değiştirirler, kendilerine verilen öğütten bir hisse de almazlar. Pek azı müstesna daima hainliklerini duyarsın, gene de bağışla onları, geç suçlarından. Şüphe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.

(Buna rağmen) Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları (İsrailoğullarını) lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık (vicdanlarını kararttık). Onlar, (Allah’ın kitabındaki ve resmi evraklardaki) kelimeleri konuldukları yerlerden (İlahi hedef ve hikmetlerinden) saptırıp çarpıtmaktadırlar. (Yahudiler ve onlara benzeyen bel’am tipli âlimler; Kur’ani kelime ve kavramları da yanlış yorumlayarak dinde tahrifat yapmakta, haksız kazanç peşinde koşmaktadırlar. Maalesef) Kendilerine hatırlatılan şeyden (uyarılardan yararlanıp) hisse kapmayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan (Yahudilerin hain takımından) sürekli ihanet görüp durursun. Yine de onları (kazanmak ve daha da azdırmamak için) affet, (hazımsız ve saygısız tavırlarına) aldırış etme. Şüphesiz Allah, muhsinleri (iyilik sahiplerini) sever (ve sahip çıkacaktır).

Daha sonra verdikleri sözü bozmaları sebebiyle onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık; öyle ki şimdi onlar vahyedilmiş sözleri, asıl bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar ve onlar akıllarından çıkarmamaları emredilen şeylerin çoğunu unutmuşlardır. İçlerinden pek azı müstesna, onlardan devamlı hainlik görürsün. Ama onları bağışla, yaptıklarını affet ve aldırma şüphe yok ki, Allah iyilik yapanları sever.

Kesin sözlerini, taahhütlerini bozan bir kısım tutum ve davranışları sebebiyle onları lânetledik, kafalarını kalınlaştırdık ve kalplerini katılaştırdık.
Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarından uzaklaştırarak tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, maksadının dışında tefsir ediyorlar, gayesine aykırı te'viller yapıyorlar. Kendilerine öğretilen, tebliğ edilen Tevrat'ın hükümlerinin önemli bir bölümünü de unuttular.
İçlerinden pek azı hariç, onları taahhütlerini bozarak, daima hâinlik ederlerken görürsün.
Yine de sen onları sorgusuz sualsiz affet. Azarlamadan, kınamadan hoşgörülü davran. Allah iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman idarecileri, müslümanları sever.

bk. Kur’an-ı Kerim, 2/75; 3/7; 4/46.

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden alıp değiştirirler. Kendilerine hatırlatılanların bir kısmını unuttular. Çok azı dışında onlardan sürekli hıyanet görürsün. Sen onları affet ve geç. Allah iyilik sahiplerini sever.

Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilaik yapanları sever.

Sonra bu misâklarını (ahd ve sözlerini) bozdukları içindir ki, biz, onları lânetledik (rahmetimizden kovduk) ve kalblerini kaskatı ettik. Onlar, kelimeleri (Tevrat'taki Peygambere ait vasıfları ve bazı âyetleri) yerlerinden oynatarak değiştirir tahrif ederler; ve onlar, emredildikleri hakikatlerden nasîp almayı da (Peygambere iman etmeyi) terk ettiler. İçlerinden pek azı müstesna, sen, onlardan daima bir hâinliğin farkına varıp duracaksın. Böyleyken yine onlardan suçları bağışla ve aldırma; çünkü Allah, iyilik edenleri sever.

Andlaşmalarını bozduklarından dolayı, onları rahmetimizden mahrum bıraktık, kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri yersiz bir şekilde yorumluyorlar. Kendilerine öğüt olarak verilenden nasiplenmeyi unuttular. Çok azı hariç, çoğunu çoğu zaman hain olarak bulursun. Artık vazgeç, aldırma. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.

Antlaşmalarını bozduklarından dolayı onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine öğretilen hükümlerin önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. O halde sıkı dur, iyi düşünüp, reddet! Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.

Ahitlerin bozmaları yüzünden, lanet ettik onlara, onların yüreklerin katılaştırdık, sözleri yerinden değiştirdiler, öğütlenen şeyden paylarını unuttular, birçoğunun yaptıkları hainliği bilirsin, bağışla sen onları, vazgeç, Allah sever iyilik eyliyenleri

(Buna rağmen o günün Yahudileri) verdikleri sözlerden caydıkları için onları (rahmetimizden mahrum ederek) lanetledik ve (hakikati idrak etme melekelerini körelterek) kalplerini katılaştırdık. Onlar ki kelimelerin anlamlarını (Tevrat'ı) tahrif ederler, kendilerine öğütlenen şeyden pay çıkarmayı da unuttular. Pek azı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de Sen onları bağışla (kaba ve kırıcı olma), yaptıkları (densizliklere) aldırış etme (sabret ve güzellikten yana ol)! Çünkü Allah iyi davrananları ve iyi yapanları sever.

Bkz. 2/104, 4/46 ve dipnotlar.Yahudiler, verdikleri sözlerden caydılar. Sebepsiz yere Hz. Zekeriya, Hz. Yahya ve Hz. Şuayb gibi birçok peygamberi öldü... Devamı..

Mîsâklarını nakz itdiler. Biz de ânlara la’net itdik, kalblerini katılaşdırdık kitâbların kelimelerini tahrîf idiyorlar ve kendilerine öğretilen şeylerin bir kısmını unutuyorlar. Ânların hîlelerini zâhire ihrâc itmekden fâriğ olmıya pek çoğı hâinlik idiyorlar. Fakat sen ânlara ’afv ve safh ile mu’âmele it Allâh muhsinleri sever.

Sözlerini bozdukları için onlara lanet ettik, kalblerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, onları affet ve geç. Allah iyilik yapanları şüphesiz sever.

İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.

Ahidlerini bozdukları için onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilenlerden (Tevrat) önemli bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı hariç olmak üzere onlardan daima bir hainlik görürsün. Sen yine de onları affet, hoş gör. Çünkü Allah iyilik edenleri sever.

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.  

 Tevrat yalnızca bir nüsha idi. Kimsenin ezberinde de tamamı mevcut değildi. İsrailoğulları Babilliler’e esir düşünce Tevrat nüshası kayboldu. Yıllarc... Devamı..

Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamını bağlamından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. Onları affet ve aldırma. ALLAH güzel davrananları sever.

Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma. Çünkü Allah güzel davrananları sever.

Sonra bu misaklarını nakzettikleri içindir ki biz onları lâ'netledik ve kalblerini kas katı ettik, kelimeleri yerlerinden oynatarak tahrif ederler, ıhtar edildikleri hakikatlerden hazz almayı unuttular, içlerinden pek azı müstesna olmak üzere onlardan daima bir hainliğe muttali' olur durursun, yine sen onlardan afvet ve aldırma, çünkü Allah ihsan edenleri sever

Sonra bu misaklarını bozdukları için, biz, onları lânetledik ve kalplerini kaskatı ettik. Onlar, kelimeleri (Tevrât’taki âyetleri) yerlerinden oynatarak tahrif ettiler ve (böylece) kendilerine emredilenlerin büyük bir bölümünü terk ettiler. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. (Haklarında, tarafımızdan bir hüküm gelene kadar) yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.

Anlaşmalarını bozmalarından dolayı onlara lânet ettik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar, öğütlendikleri şeyden nasiplenmeyi unuturlar, içlerinden çok azı hariç, daima onların hainlik ettiklerini görürsün. Yine de vazgeç ve yaptıklarına aldırma. Kuşkusuz Allah, iyi davrananları sever.

(Buna rağmen) onlar (verdikleri) o kat'î te'mînâtı çözüb bozmuş oldukları içindir ki biz kendilerini rahmetimizden koğduk, kalblerini kaskatı yapdık. Onlar kelimeleri (Allah tarafından) konulan yerlerinden (kaldırıb) değişdirirler. Onlar nasıyhat ve ihtaar edildikleri şeylerden (hakıykatlerden) bir nasıyb almayı da unutdular. İçlerinden birazı müstesna olmak üzere sen, onlardan dâima bir haainliğe muttali olub duracaksın. Sen yine onların suçundan geç, aldırış etme. Şübhe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.

Sonra o sağlam sözlerini bozmaları sebebiyle onlara lâ'net ettik ve kalblerini kaskatı yaptık. (Onlar Tevrât'taki) kelimeleri yerlerinden değiştirirler,(2) kendisiyle nasîhat edildikleri (o kitapları)ndan bir nasîb (almay)ı da unuttular. İçlerinden pek azı müstesnâ, onlardan dâimâ bir hâinliğe muttali' olursun; yine de (sen) onları affet ve aldırma! Muhakkak ki Allah, iyilik edenleri sever.

Sonra da (sürekli) sözlerini bozdukları için onları (rahmetten) dışlamış olduk ve (cezayı hak ettikleri için) gönüllerini de katı (huzursuz, stresli, bunalımlı) kıldık. (Öyle ki şimdi) onlar (vahyedilmiş) sözeleri bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar ve kendilerine hatırlatılan (öğretilen) hakikatlerden bir kısmını da unutmuş durumdalar. (Ey Resulüm!) İçlerinden pek azı hariç onların, birçoğunun hainliğini (sözleşmelere uymadığını) görüyorsun. (Buna rağmen) yine de sen onları affet ve aldırış etme! Şüphesiz Allah iyilik yapanları sever.*

(*) M.Ö. 586 Yılında Babil İmparatoru Buhtunnasır, Kudüs’ü işgal edip Mescid-i Aksa’yı tahrip etmiş, İsrailoğullarının ileri gelen âlimlerini öldürmüş... Devamı..

Allah ile olan sözleşmelerini bozmalarından dolayı, onlara lanet ettik ve kalplerini taşlaştırdık. Allah’ın sözlerinin yerlerini değiştirmişler ve kendilerine hatırlatılan sözleşmelerini unutmuşlardır. Sen onlardan pek azı hariç, hep hainlik göreceksin. Onları affet ve yüz çevir. Allah iyilik yapanları sever.

Onlar antlaşmalarını bozdukları için Biz de onlara lanet ettik. Onların yüreklerini katılaştırdık. Onlar Kitap’taki sözleri yerlerinden oynattılar. O sözlerle verilen öğütlerden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı bir yana, senin onlardan göreceğin hep aldatıcılık olacaktır. Yine de sen onları bağışla. Onların suçlarından vazgeç. Çünkü Allah iyilik edenleri sever.

Misaklarını bozmalarından dolayı onlara lânet ettik. Yüreklerini katı yaptık. Onlar kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Kendilerine nasihat olunan şeyler meyanında nasiplerini unuttular [⁶]. İçlerinden pek azından başkasının [⁷] daima hıyanetine [⁸] muttali olur durursun. Onları affet, onlardan vazgeç; çünkü Allah iyi işleyenleri sever.

[6] Kitaplarındaki peygamberimize mütabaat emrini.[7] Onlar ahitlerini bozmadılar, hıyanette de bulunmadılar.[8] Veya hain güruhuna, hainlerden bâzıla... Devamı..

Ancak vermiş oldukları kesin sözden/teminattan [mîsâk] caydıkları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar, öyle ki kelimeleri yerlerinden/bağlamlarından kopararak bozuyorlardı [yuharrifûne], ve kendilerine hatırlatılan/öğütlenen şeylerden bir hisse almayı da unutmuşlardı. Bu yüzden, içlerinden pek azı hariç onlardan daima hainlik görürsün. Sen yine de onları affet ve onlara aldırma/hoşgör. Muhakkak ki Allah iyi davrananları [muhsinîn] sever.

Sonra da sürekli sözlerini bozdukları için onlara lânet ettik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, onları affet ve geç. Şüphesiz Allah ihsan sahiplerini sever.

Fakat İsrail Oğulları, ilâhî nîmeti ellerinin tersiyle iterek dâvâyı terk ettiler! Biz de, sözlerinden döndükleri için onları rahmetimizden uzaklaştırarak lânetledik ve ilâhî yasalar gereğince, hakîkati idrâk etme yeteneklerini körelterek kalplerini katılaştırdık. O kadar ki, onlar kelimeleri yerinden oynatıp anlamlarını değiştirirler. Yani Yahudi din adamları, Tevrat ayetlerini yorumlarken, sözleri asıl bağlamından kopararak kasten çarpıtırlar. Bu yüzdendir ki, Peygamberler tarafından kendilerine sıkı sıkıya tembih edilen öğütlerden bir çoğunu unutmuşlardır!
İçlerinden pek azı hariç, onların sürekli ihânet içerisinde olduklarını göreceksin. Ey şanlı Elçi! Bu gibi durumlarda onlarla en etkili ilişki yolu nedir, bilir misin:
Her şeye rağmen onları bağışla, kaba ve kırıcı olma. Onları rencide etmeden, tatlı dille, hikmetli sözlerle Rabb’inin yoluna çağırmaya devam et ve densizliklerine şimdilik sabret. Sen dâimâ iyilikten, güzellikten yana ol. Hiç kuşkusuz Allah, iyilik yapanları sever.

Onların mîsâkını (açık ve kesin bağlılık sözlerini) bozmaları sebebiyle onları lanetledik, kalblerini katılaştırdık. Kelime’yi (Söz’ü) onun mevzi’lerinden (gerçek yerlerinden) tahrif ediyorlar (kaydırıyorlar / bozuyorlar). Onunla hatırlatılan şeylerden hazz / pay almayı unuttular. Birazı dışında onlardan daima hâinlik görürsün. Yine de onlara aldırış etme ve geç! Allah, Muhsinler’i / İyilik-Güzellik Edenler’i sever.

Sözlerini tutmadıkları için onları lanetledik. Kalplerini katılaştırdık: artık kelimeleri evirip çevirip anlamı çarpıtıyorlardı. Kendilerine verilen bu güzelim fırsatı kaçırdılar. Sen, hâlâ onlar arasında bir hain görebilirsin ama, az da olsa içlerinde iyileri vardır. Sen yine de onları affedip, gönüllerini al. Çünkü Allah, gönül yapanları sever...

İsrailoğullarını sözlerini bozmaları yüzünden merhametimizden uzak tuttuk! Ön yargıları ve sözlerini yerine getirmemeleri nedeniyle kalplerini kaskatı kıldık! Kelimeleri yerlerinden kaydırarak ayetlerin anlamlarını değiştiriyorlardı. Allah’a iman ederek yasalarımıza göre yaşamaları gerekiyordu ama unuttular. İçlerinden pek azı hariç onların daima bir hainliğini görürsün! Yine de sen onları affet! Yaptıklarına aldırış etme! Allah iyilik yapanları sever!

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetlemiş ve kalplerini katılaştırmıştık. Onlar, kendilerine hatırlatılan (Tevrat’tan) paylarını unutarak kelimelerin yerlerini değiştirirler. [*] İçlerinden azı hariç, onlardan daima bir ihanet göreceksin. (Yine de) sen onları affet ve (onları) hoşgör! Şüphesiz ki Allah güzel davrananları sever.

Benzer mesajlar: Bakara 2:75; Nisâ 4:46; Mâide 5: 41.

Verdikleri sözlerden caydıkları için onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Çünkü onlar kelimelerin anlamlarını değiştirerek, kendilerine öğretilen kitabın önemli bir bölümünü de unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima hainlik göreceksin. Yine de sen onları affet ve onlara aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.

Daha sonra, kesin taahhütlerinden caydıkları için ²⁴ onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık; [öyle ki, şimdi] onlar, [vahyedilmiş] sözleri, asıl bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar; ²⁵ ve onlar, akıllarından çıkarmamaları emredilen şeylerin çoğunu unutmuşlar; birkaçı dışında onların hepsinden daima ihanet göreceksin. Ama onları bağışla ve (yaptıklarına) katlan: şüphe yok ki Allah iyilik yapanları sever.

24 Onların Allah’a güvenlerinin yetersizliğine ve inatçı günahkarlıklarına bir atıf.25 Aynı suçlamanın İsrailoğulları’na yöneltildiği 4:46’ya bkz.... Devamı..

Ve misaklarını bozdukları, kalplerini katılaştırdıkları, kelimelerin anlamlarını çarpıttıkları, üstelik kendilerine hatırlatılan gerçeklerden bir kısmını da unutup uygulamadıkları için onları lanetledik. İçlerinden pek azı dışında, onlardan hep hainlik görürsün. Ama sen yine de onları hoş gör ve onlara aldırma. Şüphesiz Allah, hoş görülü olanları sever. 5/41, 57/16, 59/19

Daha sonra, bu kesin taahhütlerini bozdukları için onları rahmetimizden dışladık ve kalplerini katılaştırdık; (şimdi onlar) kelimeleri bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar; üstelik kendilerine hatırlatılan hakikatlerden bir kısmını da unutmuş durumdalar. Çok azı dışında hep onların ihanetine uğrayacaksın. Onları bağışla ve hoş gör! İyi bil ki Allah güzel davrananları sever.

Sözlerinde durmadıkları için onları lanetledik, kalplerini de katılaştırdık onlar kelimelerin yerlerini değiştirdiler, (kitaplarını tahrif ettiler.) Kendilerine öğretilen hükümlerden yararlanmayı da unuttular. (Ey Muhammed) Sen onlardan -içlerinden pek azı hariç- daima bir hainlik görürsün, yine de sen onları affet ve aldırış etme, şüphe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.

Sözlerini bozdukları için onları la’netledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Kendilerine öğütlenen şeyden haz almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, dâimâ onlardan hâinlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allâh güzel davrananları sever.

Sonra ahdlerini bozmaları sebebiyle onlara lânet ettik, ve kalblerini kaskatı yaptık, onlar kelimeleri mevzilerinden tağyir ederler. Ve tezkir olundukları şeylerden bir nâsib almayı da unutmuş bulunurlar. Ve onlardan birazı müstesna olmak üzere daima bir hainliğe muttali olursun. Maahaza onlardan affet, iğrazda bulun, şüphe yok ki, Allah Teâlâ muhsin olanları sever.

İşte o Yahudileri, verdikleri kesin sözü bozduklarındandır ki lânetledik, onların kalplerini katılaştırdık. Böylece onlar kelimeleri yerlerinden oynatarak tahrif ederler. Kendilerine tebliğ edilen hususlardan pek çoğunu unuttular. Onların pek azı hariç olmak üzere, onlar tarafından devamlı olarak hainlik görürsün. Yine de sen onları affet, aldırma. Çünkü Allah iyilik edenleri sever. [2, 75; 3, 7; 4, 46]

Sözlerini bozdukları için onları la'netledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Kendilerine öğütlenen şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allah güzel davrananları sever.

'Ahid ve mîsâklarını nakz itmeleri sebebiyle onlara la'net itdik, kalblerini katı kıldık. Allâh'ın kelâmını (Tevrât'ı) mevzû'ından tahrîf itdiler. Ve onda zikr ve ihtâr olunan şeyden nasîblerini unutdılar. Sen onlardan dâimâ hıyânete muttali' olursun. (Eslâf-ı yehûd kendi kitâb ve peygamberlerine küfür ile, 'ahid ve mîsâklarını nakz ile hıyânet itdikleri gibi bu yahûdîler de dâimâ hıyânet iderler) Ancak onlardan pek azı hıyânet itmediler. Onlara 'afv ve safh ile mu'âmele it. (Yapdıklarını görmemezliğe gel, kabahatlerini 'afv it, haklarında şiddet gösterme) Allâh eyilik idenleri sever.[²]

[2] 'Afv ve safh ile mu'âmele emri kıtâl emri ile nesh buyurulmuşdur.

Sözlerinden caydıkları için onları dışladık (lanetledik), kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin anlamlarını yerlerinden kaydırarak tahrif[*] ederler. Kendilerine hatırlatılan gerçeklerden nasip almayı unuttular. Pek azı müstesna onların yaptıkları bir hainliği haber alırsın. Yine de onları bağışla ve aldırma çünkü Allah, güzel davrananları sever.

[*] Eski Ahid, Yeremya 7/22-24; 8/8.

Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin anlamlarını kaydırıyorlar, kendilerine hatırlatılandan ders almayı unuttular. İçlerinden çok azı dışında onların daima hainliklerini görürsün. Yine de onları bırak ve önemseme, Allah, iyilik yapanları sever.

Onları, sözlerinden dönmeleri yüzünden lânetledik ve kalplerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden saptırırlar;(7) kendilerine verilen öğütten paylarını da unutmuşlardır. Pek azı müstesna, onlardan hep hainlik görürsün. Yine de sen onları bağışla ve aldırış etme. Muhakkak ki Allah iyilik yapanları sever.

(7) Kitaptaki kelimelerin yerlerini değiştirirler; veya, kelimeleri, kastedildikleri anlamlarından başka anlamlara saptırırlar.

Sonunda, verdikleri mîsakı bozdukları için onları lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. İçlerinden çok azı hariç, sen onlardan hep hainlik görürsün. Bununla birlikte onları affet, ellerini tut. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.

pes śıduklarından ötürü 'ahdını anlar la'nat eyledük anlara daħı ķılduķ göñüllerini ķatı. döndürürler sözleri yirlerinden daħı terk eylediler ülüyi andan kim andurınıldılar anı daħı hemįşe olduñ sen ħiyānet üzere anlardan illā az anlardan pes 'afv eyle anları daħı geç śuçlarından bayıķ Tañrı sever eylük eyleyicileri.

Anlar ‘ahdlerini bozduġı‐çun la‘net eyledük anlara, daḫı ḳılduḳ anlaruñyüreklerini ṭaşdan ḳatı. Giderürler Tañrı kelimelerin yirlerinden. Daḫıunutdılar naṣīblerini ol ẕikrden ki daḫı hemīşe muṭṭali‘ olursın anlaruñ ḫāyinlıġına, līkin az kişi anlardan ḫāyinlıḳ eylemezler. Pes ‘afv eyle anlardan,daḫı geç ṣuçlarından, Tañrı Ta‘ālā sever muḥsinleri.

Sonra əhdlərini pozduqları üçün onları lə’nətlədik və ürəklərini sərtləşdirdik. Onlar sözlərin (Tövratda peyğəmbərin vəsfinə dair kəlmələrin və bə’zi başqa ayələrin) yerlərini dəyişib təhrif edir və xəbərdar edildikləri şeylərin bir hissəsini (Muhəmməd peyğəmbərə iman gətirməyi) unudurlar. Onların az bir qismi müstəsna olmaqla, sən onlardan həmişə xəyanət görəcəksən. Bununla belə, onları bağışla, ğünahlarından keç. Şübhəsiz ki, Allah yaxşılıq edənləri sevər!

And because of their breaking their covenant, We have cursed them and made hard their hearts. They change words from their context and forget a part of that whereof they were admonished. Thou wilt not cease to discover treachery from all save a few of them. But bear with them and pardon them. Lo! Allah loveth the kindly.

But because of their breach of their covenant, We cursed them,(712) and made their hearts grow hard; they change the words from their (right) places and forget a good part of the message that was sent them, nor wilt thou cease to find them- barring a few - ever bent on (new) deceits:(713) but forgive them, and overlook(714) (their misdeeds): for Allah loveth those who are kind.

712 Cursed them: that means that because of the breach of their Covenant, Allah withdrew His overflowing Grace from them. The withdrawal of Grace made... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.