Fasbir kemâ sabera ulû-l’azmi mine-rrusuli velâ testa’cil lehum(c) ke-ennehum yevme yeravne mâ yû’adûne lem yelbeśû illâ sâ’aten min nehâr(rin)(c) belâġ(un)(c) fehel yuhleku illâ-lkavmu-lfâsikûn(e)
Artık, peygamberlerden azim ve irade sahipleri nasıl sabrettilerse sen de sabret ve azaba uğramaları için acele etme. Onlara vaadedilen azabı gördükleri gün sanırlar ki dünyada bir günün bir anı kadar kalmışlar; bu, bir tebliğdir, buyruktan çıkan topluluktan başkası helak mı olur?
(Ey Nebim!) O halde, Ulü’l-Azim (azim sahibi, kararlılık ve dayanıklılık ehli) peygamberler gibi Sen de sabret. (Zalimler ve hainler hakkında) Onlarla ilgili (kararım konusunda) acele etme! Onlara va’ad edilen azabı (yakında) gördükleri gün, sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar (çok az bir zaman kalmış) gibi olacaklar (başlarına gelen beladan ve kötü sondan dolayı yaşadıkları saltanat dönemleri kendileri için zillete ve nedamete dönüşmüş bulunacak)dır. Bu bir tebliğ (ve hatırlatma)dır. Artık fasık olan (günahlara dalıp Hakk yoldan sapıtan) kimselerden başkası helake uğratılır mı?
Öyleyse ey peygamber! Kalpleri azim ve kararlılıkla doldurulmuş olan bütün peygamberler gibi, her türlü sıkıntı ve zorluklara karşı sabırlı ve dirençli ol ve onlara katlan; onlar için azabın çarçabuk getirilmesini isteme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki gündüzün sadece bir saati kadar, dünyada kalmış gibi olurlar. Bu gelmiş geçmiş ve gelecek toplumlar için bir tebliğdir. Yoldan çıkmış toplumlardan başkası yok edilir mi hiç?
Görevine kalben inanan, iradeli, sabrederek mücadeleye devam eden, sebatkâr, kararlı Rasullerin yaşadığı şartlara benzer şartlarda sen de sabrederek, mücadeleye devam et. Azâbın onlara, çabucak gelmesi konusunda acele etme. Sanki onlar, tehdit edildikleri azâbı gördükleri gün, dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu yeterli bir tebliğ ve öğüttür. Doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkan fâsık, âsi, bozguncu bir topluluktan başkası helâk edilir mi hiç?
Artık sen peygamberlerden kararlılık sahiplerinin sabrettikleri gibi sabret ve onlar için acele etme. Onlar, vaad olunduklarını gördükleri gün adeta gündüzün bir saatinden fazla (dünyada) kalmamış gibi olurlar. (Bu) bir tebliğdir. Yoldan çıkmışlar topluluğundan başkası hiç helak olur mu?
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?
O halde, (Ey Rasûlüm, kâfirlerin eziyetlerine karşı), azim sahibleri olan peygamberlerin sabrettiği gibi sabret; ve onlar hakkında (azab için) acele etme. Onlar, o vaad olundukları acıyı görecekleri gün, sanki gündüzün bir saatinden başka bir müddet dünyada durmamışa döneceklerdir. Bu kadarı, kâfi bir tebliğdir. Öyle ise, fâsıklar (kâfirler) topluluğundan başkası mı helâk edilecektir?
Azim ve irade sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret. Başlarına acilen azabın gelmesini isteme. Kendilerine vaadedilen azabı gördükleri gün, sanki gündüzden bir saat yaşamış gibi olacaklar. Onlar için yeteri kadar tebliğ yapıldı. Artık ilahî yasaları çiğneyenlerden başkası helak edilir mi?
Artık güç ve kuvvet sahibi peygamberlerin sabrettiği gibi sen de sabret! Onlara azabın çabuk gelmesini isteme. Onlar uyarıldıkları azabı gördükleri zaman, sanki günün bir saati kadar beklemiş gibi olacaklardır. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkan topluluklardan başkası helâk olmayacaktır.[556]
Peygamberler arasından, azim sahibi olanlar gibi sen dahi sabret, onlar için ivetleme, söz verilen şeyi gördükleri gün ancak, gündüzün bir saatinde durmuşlarca olurlar, bu bir eriştirmedir, buyrum dışı bir ulustan başkası mı yok olur?
O halde, kalpleri azim ve kararlılıkla dolu olan azim sahibi resullerin sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme! Onlar vaad edildikleri azabı gördükleri gün, sanki (dünyada) gündüzün sadece bir saati kadar kaldıklarını sanacaklar. Bu bir duyurudur! “Hiç yoldan çıkan fâsıklar topluluğundan başkası helak edilir mi, (elbette ki edilmez)!”
Yâ Muhammed! Sen sabır it. Rasûller meyânında sâhib-i ’azim olanlar da öyle sabır itmişler idi. Ânların ’azâblarını ta’cîle çalışma bir gün tehdîdlerin îkâ’ olundığını gördükleri ve kendilerine ihbâr idilen ’azâb husûle geldiği vakit mezarlarda günün yalnız bir sâ’atini geçirdiklerine zâhib olacaklardır. Teblîgât budur. Ancak fâsık kavim mahv olur.
Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret; inkarcılar için acele etme; onlar, kendilerine söz verileni gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir müddeti eğlendiklerini sanırlar. Bu bir bildiridir; yoldan çıkmış olanlardan başkası mı yok edilir?*
(Ey Muhammed!) O hâlde, yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helâk edilir.
Azim ve kararlılık sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret. Onlar için de acele etme. Başlarına geleceği vaktiyle söylenen şeyleri gördüklerinde sanki gündüzün kısa bir süresini yaşamış gibi olacaklar. Tebliğ konusu işte budur; hiç günaha sapanlardan başkası helâk edilir mi?
O halde (Resûlum),peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vâdedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir mi hiç!
Karar ve azim sahibi elçiler nasıl sabrettiyse sen de sabret ve onlar için acele etme. Onlar, kendilerine söz verileni gördüklerinde, (sanki dünyada) gündüzün bir saati kadar kalmışlardır. Bu bir bildiridir: Yoldan çıkmış topluluklardan başkası mı yok edilir?
Ey Muhammed! Azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için (azab hususunda) acele etme. Sanki onlar kendilerine vaad edilen azabı gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Hiç yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası helak edilir mi?
Binâenaleyh ülül'azim Peygamberlerin sabrettiği gibi sabret ve onlar hakkında ivedi etme, sanki onlar o va'dolundukları acıyı görecekleri gün gündüzün bir saatinden başka durmamışa döneceklerdir; kâfî bir tebliğ, demek ki ihlâk edilecek başka değil, ancak taatten çıkmış fasıklar güruhudur
(Habibim!) O hâlde, azim sahibi peygamberlerin (kâfirlerin eziyetlerine karşı) sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu (kâfirlere) bir duyurudur, (tekrar tekrar uyarıldıkları hâlde îmân etmeyenleri ilâhî azapla uyaran, bir bildiridir. İlâhî ikazları ciddiye almayanlar hiç şüphesiz, müstahak oldukları cezayı çekeceklerdir. Öyle ya,) fâsıklar (kâfirler) topluluğundan başkası mı helâk edilecektir?
O halde resûllerden kararlılık sahibi olanların sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için aceleci olma. Onlar, kendilerine uyarısı yapılan şeyi gördükleri zaman, dünyada sanki gündüzün bir saati kadar kalmış gibi olurlar.¹ Bu, bir bildirimdir. Artık doğru yoldan sapmış halktan başkası yok edilmez.
O halde (Habîbim) peygamberlerden azim saahiblerinin sabretdikleri gibi sen de sabret. Onlar (ın azâbı) için acele etme. Onlar tehdîd edilmekde oldukları (azâbı) görecekleri gün sanki kendileri (dünyâda) gündüzün bir saatinden başka durmamış gibi (olacaklardır). (Bu, yeter) bir tebliğdir. Öyle ya, faasıklar güruhundan başkası helak edilir mi? (Asla).
(Ey Resûlüm!) O hâlde, ülü'l-azm (sebat sâhibi) peygamberlerin sabrettiği gibi, (sen de) sabret!(3) Ve onlar (o inkâr edenler) hakkında acele etme! Onlar va'd olunup durdukları(azâbları)nı görecekleri gün, sanki (dünyada) sâdece gündüzün bir saati kadar kalmış gibidirler. (Bu) bir tebliğdir! Hiç fâsıklar topluluğundan başkası helâk edilir mi?
(Resulüm!) O hâlde elçilerden kararlılık ve direnç sahibi olanların yaptığı gibi sen de (insanlara tebliğ yaparken karşılaşacağın eziyet ve sıkıntılara) dirençle göğüs ger! Ayrıca acele ile onların (o inanmayanların ve sana her türlü eziyet ve sıkıntı verenlerin) işinin bitirilmesini de isteme! (Nasıl olsa) onlar vaad edilen o günü (hesap günü) görünce, kendilerini gündüzün tek bir saati dışında sanki dünyada hiç yaşamamış (sayacaklar). Bu (ancak) bir tebliğdir (bu nedenle kimseyi inanmaya zorlayamazsın ve böyle bir yetkiye de sahip değilsin). Artık fasıklar topluluğundan (doğru yoldan sapmış olanlardan) başkası yıkıma uğratılır mı? *
O Elçilerden büyük bir güçle sabır gösterenler gibi, sende sabırlı ol. İnkâr edenler için acele etme. Onlar kendilerine vaat edilen günü gördüklerinde, deneme olarak sanki gündüz vaktinin bir saati kadar, kalmış gibi olurlar. Ancak yoldan çıkmış topluluklar dan başkaları helak edilmezler.
Öyleyse elçiler arasında gücü pek olanlar güçlüklere nasıl katlandılarsa sen de öyle katlan. Onlar için çarçabuk azap isteme. Onlar kendilerine adanan azabı görecekleri gün dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanacaklardır. Bu Kur’an bir bildiridir. Karıştırıcılardan başkaları yok edilir mi?
Artık peygamberlerden azim ve sebat sahibi olanlar, nasıl cefaya göğüs germişlerse, sen de öyle cefaya göğüs ger. Onlar için acele azap isteme, vaat olundukları azabı görecekleri gün onlar azabın uzun sürmesinden dünyada ancak gündüzün bir saati kadar kaldılar zannederler. Bu Kur/an Allah tarafından nâs/a bir tebliğdir, ancak emre karşı gelen kâfirler helâk olurlar.
(Ey Peygamber!) Elçilerden azim sahibi olanların sabrettiği/göğüs gerdiği gibi sen de sabret/göğüs ger. Onlar için acele etme! Onlar kendilerine vaat edileni gördükleri gün, sanki (dünyada) gündüzün bir saatinden başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış bir kavimden başkası helak edilir mi hiç?
Peygamberlerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, artık sen de sabret. Onlar için (beddua etmede) acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, (dünyada) gündüzün bir saatinden başka durmamışa dönerler. Bu (Kur'an) yeterli bir tebliğdir. Artık fasıklar topluluğundan başkası yıkıma uğratılır mı?
Öyleyse, ey şanlı Elçi! İnsanlığı Kur’an ile uyarmaya devam et ve bu yolda karşına çıkabilecek sıkıntılara kahramanca göğüs ger! Tıpkı, sarsılmaz bir inanç ve kararlılıkla yollarına devam eden önceki Elçilerin sabrettiği gibi, sen de zâlimlerin baskı ve eziyetlerine sabret ve onların cezalandırılmaları için acele etme! Çünkü onlar, kendilerine söz verilen ölüm ötesi hayatın gerçekleştiğini gördüklerinde, sanki dünyada gündüzün bir anı kadar kalmış gibi olacaklar.
O hâlde, dinleyin ey insanlar! Bu çağrı, tüm insanlara ve cinlere yöneltilen ve zâlimleri ilâhî azapla uyaran bir bildiridir. Ve uyarıyı dikkate almayan, cezasını çekecektir.
Öyle ya; yoldan çıkmış bir toplumdan başkası helâk edilir mi?
Rasûller’den Azm sahiplerinin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için acele isteme! Sanki onlar, ne vaad ediliyorlarsa görecekleri gün, Gündüz’den bir saat kalmadılar. Bir tebliğdir / bildirimdir. Yoldan Çıkıp Sapmış (Fâsık) Kavim’den başkası helâk edilir mi?
Resulüm! Tüm kararlı elçiler gibi sen de sabırlı ol. İnkarcılar için de, acele etme!. Nasıl olsa, kendilerine yapılan tehditlerin doğru çıktığını görünce ayıkıp dünyada sadece birkaç saat kaldıklarına yanacaklardır. Sonuç bildirgesi: Sadece başıbozuk toplumlar helâk edilir!
O halde azim sahibi elçilerimizin azimli, kararlı olduğu gibi; sen de azimli ve kararlı ol! Onlar hakkında acele etme! Onlar söz verilen azabı gördükleri gün; sanki dünyada gündüzden bir saat kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir açıklamadır. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası yok edilmez.
Elçilerden kararlılık sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret! Onlar (inkârcılar) hakkında acele etme! Vadedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanacaklar. [*] (Bu), bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluktan başkası helak edilir mi hiç!
(Ey Muhammed!) Peygamberlerden¹ azim sahibi² olanların sabrettikleri gibi sen de sabret ve o (kâfirler) için acele etme. Onlar, tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, onlara (dünya hayatı) bir günün bir anı kadar gelecek. (İşte bu âyetler birer), bildiridir! Hiç dosdoğru yoldan çıkan toplumlardan başkası, helâk edilir mi?
ÖYLEYSE [ey inananlar,] kalpleri azim ve kararlılıkla doldurulmuş olan bütün Peygamberler gibi sıkıntılara karşı sabırlı olun ve onlara sabırla katlanın. Ve [hakikati inkar edip duran] bu kişilerin hemen azaba çarptırılmalarını istemeyin: kendilerine vaad edilen şeyin ⁴² [gerçekleştiğini] gördükleri o Gün, [yeryüzünde] kaldıkları süre, onlara [dünyevî ölçülerle] ancak bir günün bir saati kadar ⁴³ [kısa görünecek.] Mesaj[ımız işte budur.] Öyleyse hiç sapkın bir halktan başkası yok edilir mi? ⁴⁴
O halde, sen de kararlılık ve direnç sahibi elçilerin direndiği gibi zorluklara sabrederek göğüs ger! Artık onların cezalandırılması için de acele etme! Nasıl olsa kendilerine vaat edilen o saat başlarına gelince onlar sanki gündüzün bir saatinden fazla dünyada yaşamadıklarını sanacaklar. İşte bütün bunlar açık bir tebliğdir. Zaten yoldan çıkmış fasık topluluktan başkası mı helak edilir? 6/130-131. 10/44-45, 34/17
BUNDAN böyle (ey Rasûl), elçilerden kararlılık ve direnç sahibi olanların yaptığı gibi sen de dirençle göğüs ger! Acele ile onların işinin bitirilmesini isteme! (Nasıl olsa) onlar vaad edilen o günü görünce, kendilerini gündüzün tek bir saati dışında sanki dünyada hiç yaşamamış (sayacaklar).[⁴⁵³⁸] Duyurumuz işte budur: Şu halde, hiç fasıklık yapan bir toplumdan başkası helâk edilir mi?
O halde (ey Muhammed) Azim sahibi peygamberlerin sabrettiği gibi sen de sabret, onların azabı için acele etme, onlar tehdit edilmekte oldukları azabı göreceleri gün, dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. (Ey insanlar) Bu yeterli bir tebliğdir. (Yeterli bir uyarıdır, herkesin bu uyarılardan bir ibret alması gerekir.) Hiç yoldan çıkmış topluluktan başkası helâk edilir mi?
O halde sen de, azim/irade sâhibi resullerin sabrettikleri gibi sabret. O (nankör)ler için acele etme. Onlar, tehdidedildikleri azâbı gördükleri gün, sanki gündüzün sadece bir sâ’ati kadar (dünyada) kaldılar. Bu bir tebliğdir/duyurudur. Yoldan çıkmış topluluktan başkası mı helâk edilecek?
Artık sabret, resûllerden azim sahiplerinin sabrettiği gibi ve onlar için isti'cal etme. Sanki onlar vaadolunduklarını görecekleri gün, gündüzden bir saatten başka durmamışlar gibi olacaklardır. (Bu) Bir tebliğdir, fâsıklar olan kavimden başkası, helâke uğratılacak mıdır? (Elbette uğratılmayacaktır).
O halde ey Resulüm! O üstün azim sahipleri olan peygamberler nasıl sabrettilerse, sen de öyle sabret. Onlar hakkında azap gelmesi için acele etme! Onlar, tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, dünyada gündüzün, sadece bir saatinden daha fazla kalmadıklarını düşüneceklerdir. Bu bir duyurudur. Sözün kısası: “Allah'ın yolundan çıkmış güruhtan başkası helâk edilmez. ” [55, 46-47; 18, 107; 79, 46; 10, 45; 73, 11; 86, 17]
O halde sen de, azim (ve irade) sahibi elçilerin sabrettikleri gibi sabret. O (nankör)ler için acele etme. Onlar, tehdid edildikleri azabı gördükleri gün, sanki gündüzün sadece bir sa'ati kadar yaşamış gibi olurlar. (Bu) Bir duyurudur. Yoldan çıkmış topluluktan başkası mı helak edilecektir?
(Yâ Muhammed) Rasûllerden ulu'l 'azm olanların sabır iyledikleri gibi sen de (kavminin ezâ ve cefâsına) sabır it. Onların üzerlerine 'azâbın nuzulüni isti'câl itme. Va'd olundukları 'azâbı elbette göreceklerdir. O zamân dünyâda ve kabirde ancak bir sâ'at kadar kaldıklarını zan iderler. Bu Kur'ân nâsa bir teblîğdir. O günde fâsık olan kavimden başkası helâk olmaz.
Kararlı davranan elçiler nasıl sabrettiyse sen de öyle sabret. Onlar için aceleci olma. Tehdit edildikleri azabı görecekleri gün, sanki dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanacaklar. Bu bir bildiridir. Yoldan çıkan(fasık) topluluktan başka kim, bütün beklentilerinden yoksun bırakılır?
O halde, sen de azim sahibi peygamberlerin sabrettiği gibi sabret! Onlar için acele etme! Onlar kendilerine vaat edileni gördükleri gün gündüzün bir saatinden fazla yaşamamış gibidirler. Bu bir tebliğdir. Fasık toplumdan başkası helak edilir mi?
Azim ve sebat sahibi peygamberler nasıl sabrettiyse, sen de sabret; onlar için acele etme. Kendilerine vaad olunan günü gördüklerinde, onlar dünyada gündüzün bir saatinden fazla kalmadıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmışların güruhundan başkası helâk olur mu hiç?
Artık, resullerin azim sahibi olanlarının sabrettiği gibi sabret! O inkârcılar için acele etme! Tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, gündüzün sadece bir saati kadar yaşamış gibi olurlar. Bir duyurudur bu. Sapmışlar topluluğundan başka kim helâk edilir!
pes śabr eyle nite kim śabr eyledi śabr isleri yalavaçlardan daħı ivdürme anlaruñ içün. taman anlar ol gün kim göreler anı kim va'de olınurlar [270a] dölenmediler illā bir sa'at gündüzden degürmekdür. pes hįç helāk olına mı illā ķavm fāsıķlar?
Pes ṣabr eyle yā Muḥammed. Nite kim ṣabr itdi himmet eyeleri nebīlerden.Daḫı anlara ‘aẕābı tizletme. Ṣanaṣın anları ol gün ki ‘aẕābı göreler, ḳalma‐mışlardur türbelerde, illā bir sā‘at gündüzden. Bu naṣīḥatdür. Helāk ol‐maz, illā fāsıḳ ḳavmler.
(Ya Rəsulum!) Peyğəmbərlərdən əzm (və səbat, şəriət) sahibləri olanların səbr etdiyi kimi, sən də (Allah yolunda çətinliklərə, əziyyətlərə) səbr et. (Müşriklərə) tez (əzab) gəlməsini istəmə. Onlar və’d olunduqlarını (əzabı) görəcəkləri gün gündüzün ancaq bir saatı qədər (dünyada) qaldıqlarını sanacaqlar. (Bu Qur’an Allah dərgahından sizə olan) bir xəbərdarlıqdır. Fasiq bir qövmdən başqası da heç məhv edilərmi?! (Əzab gəldikdə ancaq Allahın itaətindən çıxmış fasiqlər məhv ediləcəklər!)
Then have patience (O Muhammad) even as the stout of heart among the messengers (of old) had patience, and seek not to hasten on the doom for them. On the day when they see that which they are promised (it will seem to them) as though they had tarried but an hour of daylight. A clear message. Shall any be destroyed save evil living folk?
Therefore patiently persevere, as did (all) messengers of inflexible purpose; and be in no haste about the (Unbelievers). On the Day that they see the (Punishment)(4815) promised them, (it will be) as if they had not tarried more than an hour in a single day. (Thine but) to proclaim the Message:(4816) but shall any be destroyed except those who transgress?
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |