Velâ yemliku-lleżîne yed’ûne min dûnihi-şşefâ’ate illâ men şehide bilhakki vehum ya’lemûn(e)
Ve ondan başkalarına tapanlar, şefaate nail olmazlar, ancak gerçeğe tanık olanlar müstesna ve onlar, gerçeği bilirler de.
Bilerek (şuurlu hareketle) Hakka şahitlik (ve hayra rehberlik) edenler hariç; O’nun (Allah’ın) dışında yalvardıkları, kendilerine şefaatte bulunmaya malik olamayacaklardır. (Sadece bilinçle ve cesaretle insanları hayra çağıran ve Hakkı savunan mü’minlere ise şefaat izni çıkacaktır.)
Allah'ı bırakıp ta, O'ndan başkasına tapanların taptıkları şeylerin hiç birisi, hiç kimseye şefaat etme gücüne sahip değillerdir. Ama hakka şehadet eden ve O'na inanan kimseler izin verildiği takdirde şefaat edebileceklerdir.
Onların, Allah'ı bırakıp kulları durumundakilerden ümit bağladıkları, yalvardıkları varlıklar, şefaat hakkına sahip değildir. Ancak bilerek, hakkı, Kur'ân'ı, İslâm'ı bayraklaştıranlar, örnek önderler, örnek mü'minler şefaat edebilir.
O'ndan başka taptıkları şefaat yetkisine sahip değildirler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesna.
O'nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka.
O'ndan başka ibadet edib durdukları şeyler (putlar), şefaat da edemezler; ancak Hak'ka şehadet eden (dili ve kalbi ile “Lâ ilâhe illAllah diyen”) kimseler müstesna... onlar (Allah'ın Rableri olduğunu gerçek olarak) bilirler.
Allah’tan başka yalvardıkları zatlar, şefaat etmeye malik değiller. Hakka şahit olup da (Allah’ın mutlak hâkimiyetini) bilenler müstesna… (Hz. İsa ve melekler gibi.)
Allah'tan başka yalvardıklarının, şefaat etmeye güçleri yoktur. Ancak bilerek gerçeğe tanıklık edenler hariç.
Ondan özge tapmış bulundukları, onlara hiç şefaat edemez, ancak hakla tanık olarak onu bilenler şefaat eder
Allah'tan başka yalvardıklarının (onlara) şefaat/yardım etmeye güçleri yetmez. Ancak bilerek Hakkın şahitleri olan (melekler Allah'ın razı olduğu kuluna şefaat/yardım) eder.
Allâh’a koşdığınız şerîkler kimseye şefa’at idemezler ancak hak içün şehâdet itmiş olan yapabilür. Bunı kâfirler anlayacaklardır.
Allah'ı bırakıp yalvardıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır.
O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler.
Allah’ı bırakıp kendilerine dua ettikleri varlıklar asla şefaat edemezler; bilerek hakka tanıklık edenler başka.
Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.
Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.
Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler ancak bilerek hakka şehadet eden kimseler müstesnâ
(Müşriklerin,) Allah’ı ilâh edinmekle birlikte, (ilâh olduklarını iddiâ ederek, tapıp) yalvardıkları şeyler şefaat yetkisine sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şâhitlik eden (peygamberler, melekler ve mü’min) ler, (sadece izin verdiğimiz mü’minlere) şefaat edebilirler.
Onların, O'nun yanı sıra dua ettikleri kimseler şefaate güç yetiremezler. Bunu ancak gerçeğe tanıklık edenler kavrar.¹
Allâhı bırakıb da tapar oldukları (putlar hiçbir kimseye) şefaat etmek (salâhiyyetine) mâlik değildir. Hakka, bizzat (kalbleriyle) bilerek şehâdet edenler müstesna.
O'nu bırakıp da (kendisine) yalvarageldikleri şeyler, şefâate sâhib değillerdir; ancak(yakinen) bilerek (ve îmân ederek) hakka şâhidlik edenler müstesnâ.(2)
Allah’dan başkalarına dua edenler, yalnızca bilerek Hakkın doğruluğuna şahitlik etmişlerse, (hesap gününde) Allah’ın şefaatini elde ederler.
Allah’ı bırakıp da başkasına tapanlar artık Onun kayırıcılığını elde edemezler. Yalnız doğruyu bilip de tanıklık edenler için böyle değildir.
İsa ve Üzeyir ve Melâike gibi Allah/tan başkasına tapanlar, onların şefaatine nâil olamazlar. Ancak Hak/ka şehadet edip [⁴] lisanlarıyle şehadet ettiklerini kalpleriyle bilen mü/minler şefaatlerine nâil olurlar [⁵].
O'nun dışında tapmakta oldukları şefaatte bulunmaya malik değillerdir; ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesnadır.
İnkârcıların, O’nun yanı sıra yalvarıp durdukları o sahte ilâhlar, onların cezadan kurtulması için asla arabuluculuk yapamayacak, hiç kimseye şefaat edemeyeceklerdir! Ancak, bilinçli bir şekilde gerçeğe, doğruya şâhitlik edenler Allah’ın izniyle ve ancak O’nun izin verdiği kişilere şefaat edebilecektir.
Aslında, Allah’ın sonsuz kudret sahibi olduğunu inkârcılar da pekâlâ bilirler:
O’ndan başka dua ettikleri, bilerek Hakk’a şahidlik / tanıklık etmiş kimseler dışında, Şefaat’e mâlik olmaz.
Kulların, Allah'ı dışlayarak el açtığı putların hiçbiri, şefaatçi olamaz. Sadece doğru söyleyerek tanıklık etmiş olan kullar şefaatçi olabilirler...
Hesap günü Allah’ın yasalarından başka, yasalarına uyduğunuz insanların şahitliği size yarar sağlamaz. Onlar sizin cehennemden kurtulmanız için şefaat edemezler. Çünkü Rabbinin katında hüküm asla bozulmaz. Hiçbir kimseye ayrıcalık kayırmacılık yapılmaz. Ancak gerçeğe şahitlik yapanların şefaati kabul edilir. Onlar da hiçbir zaman günahkârların arkasında durmaz. Cezamıza karşı çıkamaz. Sadece biz kendimizi ve onları kurtulanlardan olacak sanıyorduk diyebilirler. Andolsun ki; günahkârların lehine şahit olacakları da, günahkârların arkasında duranları da, günahkârları da cehenneme atarak cezalandırırız.
Bilerek hakka şâhitlik edenlerin dışında (kâfirlerin) O (Allah)’ı bırakıp da yalvardıkları kimseler, asla şefâat edemezler.
Bazılarının Allah’tan başka sığınıp yalvardıkları bu [varlık]lar, ⁶¹ [hayatlarında] hakikate şahitlik yapmış ve [Allah’ın tek ve benzersiz olduğunun] farkına varmış olanlar dışında [Hesap Günü] hiç kimseye şefaat etme gücüne ⁶² sahip değiller.
Onların Allah ile aralarına koyup dua ile yalvarıp yakardıklarının hiç kimseye şefaat etme yetkileri yoktur. Ancak bu gerçeği Kuran’a şahit olanlar bilir. 21/28, 53/26
O’ndan başka, yalvarıp yakardıkları varlıklar (yaşarken) hakikate şahitlik yapmış ve (Allah’ın eşsiz ve benzersiz) olduğunu bilenler dışında (Hesap Günü) hiç kimseye şefaat edecek güce sahip değiller.
O'ndan başka -ilah diye- yalvardıkları şeyler (melekler, kendilerine asla) şefaat edemezler. Onlar (melekler) ancak bilerek hakka şahitlik edenlere (müminlere, Rablerinin izniyle) şefaat edebilirler.
Ve o’ndan (Allah’tan)başka yalvardıkları şeyler şefâ’at edemezler. Ancak hakka şâhit olan ve O bilgiye sahip olanlar hariç.
O'ndan başka ibadet eder oldukları şeyler, şefaat etmeğe malik değildirler. Ancak o bilir oldukları halde Hakk'a şehâdet edenler müstesnâ.
Müşriklerin O'ndan başka yalvardıkları sahte tanrıların şefaat yetkileri yoktur. Ancak bilerek hak ve gerçeğe şahitlik edenler bunu yapabileceklerdir.
O'ndan başka (tanrı diye) yalvardıkları şeyler şefa'at (yetkisin)e sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahidlik edenler (bildiklerini doğru anlatanlar) bunun dışındadır.
Allâh'dan gayrı 'ibâdet iyledikleri şeyler şefâ'ate mâlik ve kâdir değildirler. Ancak Allâh'ın vahdâniyetini bilüb ona şehâdet idenlere şefâ'at idilebilir.
Allah ile aralarına koyduklarını yardıma çağıranlar, şefaatten yararlanamazlar; oysa bilerek doğruya şahitlik edenler öyle değildir[*].
Bilerek hakka şahitlik edenler dışında, Allah'tan başka dua ettiklerinin, şefaat güçleri yoktur.
Onların Allah'tan başka yakardıkları şeyler ise şefaat yetkisine sahip değillerdir—ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesna.
O'nun berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz! Hakka tanık olanlar müstesna. Onlar, ilimden nasiplenmekteler.
daħı mālik olmaz anlar kim ŧaparlar andan ayruķ şafa'ata illā ol kim ŧanuķlıķ virdi ḥaķķa daħı anlar bilürlerken.
Daḫı ellerinden gelmez ol kimselerüñ ki ṭaparsız andan özge şefā‘ateylemege, illā ol kimse ki ḥaḳḳ‐ıla ṭanuḳluḳ vire anlar bilürlerken.
(Müşriklərin) Ondan qeyri ibadət etdikləri (Allah yanında heç bir kəs üçün) şəfaət edə bilməzlər. Ancaq haqqa şəhadət verənlər (dildə və ürəkdə “la ilahə illallah” deyənlər) müstəsnadır. Onlar (dediklərinin haqq olduğunu) bilirlər. (Məhz belələri Allahın izni ilə şəfaət edə bilmək şərəfinə nail olacaqlar).
And those unto whom they cry instead of Him possess no power of intercession, saving him who beareth witness unto the Truth knowingly.
And those whom they invoke besides Allah have no power of intercession;- only he(4683) who bears witness to the Truth, and they know (him).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |