Faḣtelefe-l-ahzâbu min beynihim(s) feveylun lilleżîne zalemû min ‘ażâbi yevmin elîm(in)
Aralarından bölükler, ayrılığa düştü; yazıklar olsun zulmedenlere elemli günün azabından.
Derken aralarından birtakım hizipler=partiler (fırkalar, gruplar, oluşumlar) çıktı ve birbirleriyle (haset ve hıyanet yüzünden) ihtilafa düştüler; (nefsani heves ve hesaplarla bu tür ihtilafları çıkaran) zalimlerin vay haline, o elim bir günün azabından! (Ki bu münafık ve marazlı azdırıcılar onları Hakk yoldan alıkoyup saptırdıkları halde, o zavallılar hâlâ kendilerinin, hakikaten hidayette olduklarını sanmaktadırlar.)
Fakat İsa'dan sonra gelenler arasında çıkan guruplar, farklı görüşler savunmaya başladılar. Yaradılış maksadı dışında yaşamaya devam edenlere, acı bir günün azabından vay hallerine…
Yahudilerden ve hıristiyanlardan oluşan gruplar, Îsâ hakkında ihtilâfa düştüler. Can yakıp inleten müthiş bir günün azâbı dolayısıyle, vay Allah'ı inkâr ederek, O'na şirk koşarak haksızlık edenlerin, zulmedenlerin haline!
Aralarından birtakım gruplar ayrılığa düştüler. Artık acıklı bir günün azabından dolayı zalimlerin vay haline!
Sonra, içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık, acı bir günün azabından vay o zulmetmiş olanlara.
Sonra o (hristiyanlardan ibaret) hizibler aralarında ayrılığa düştüler. Onun için, acıklı bir günün azabından vay o zulüm edenlerin haline!...
Fakat gruplar, kendi aralarında ihtilafa girdiler. Artık elem verici bir günün azabından dolayı o zalimlere yazıklar olsun!
Bunun ardından gruplar, yine ayrılığa düştüler. Azabı acıklı günden dolayı vay o zâlimlerin hallerine!
Kendi aralarında bölük bölük ayrıldılar, acı günün azabından zalimlerin vay haline!
Sonra (Yahudi ve Hıristiyan) gruplar (İsa hakkında) aralarında ihtilafa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!
Nasârâ fırkalar teşkîl idüb beynlerinde ihtilâf itdiler. O elemli ’azâb gününde hayf zâlimlerin hâline!
Ama, aralarında guruplaştılar, ayrılığa düştüler. Kıyamet gününün can yakıcı azabına uğrayacak zalimlerin vay haline!
Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin hâline!
Gruplar aralarında anlaşmazlığa düştüler. Haksızlığa sapanların, elem verici bir günün azabından çekecekleri var!
Ama aralarından çıkan guruplar, bir ihtilâfa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!
Partiler ve mezhepler aralarında tartıştılar. Acı azaptan dolayı vay zalimlerin haline.
Fakat aralarından çıkan gruplar, İsâ hakkında ihtilâfa düştüler. Acı bir günün azâbından dolayı vay zulmedenlerin hâline!
Sonra o hizibler kendi aralarında ıhtilâf ettiler, onun için elîm bir günün azâbından vay o zulmedenlere
(Îsâ’nın rûh ve bedeniyle göğe çekilmesinden sonra, ümmeti) kendi aralarında farklı gruplara ayrılarak (kimileri İslâm dini üzere müslümanlıkta kalarak, kimileri Îsâ’ya “Allah’ın oğlu” ve kimileri de “Allah” diyerek, Îsâ hakkında, hak ve bâtıl olmak üzere) ihtilafa düştüler. Elem dolu bir günün azabından dolayı, o zulmedenlerin (Îsâ’ya “Allah” ya da “Allah’ın oğlu” diyerek, ebedî cehenneme müstahak olan kâfirlerin) vay hâline!
Sonra gruplar kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Artık acı veren günün azabından dolayı haksızlık yapanların vay haline!
Sonra aralarından partiler (çıkıb) ihtilâf etdiler. Artık pek acıklı bir günün azabından vay o zulmedenlere!
Fakat (Îsâ'dan sonra) aralarından (çıkan) o fırkalar, ihtilâfa düştü. Artık (pek)elemli bir günün azâbından dolayı, o zulmedenlerin vay hâline!
Fakat (İsa’dan sonra gelenler) arasından çıkan gruplar ihtilafe düştüler (farklı görüşleri savunmaya başladılar): Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmetmiş olanların haline! *
Aralarından bir gurup, ayrılığa (ihtilaf ettiler) düştüler. Acıklı bir günün azabından dolayı haksızlık yapanlara (zalimlere) yazıklar olsun.
Bunun üzerine onların içindeki bölüntüler biribirleriyle çatıştılar. O acıklı günün azabıyla kıyıcıların başlarına gelecek var.
Fakat aralarından çıkan gruplar [ahzâb] ayrılığa düştüler. Can yakıcı bir günün azabından o zulmedenlerin vay hâline!
Sonra, içlerinden birtakım fırkalar (İsa hakkında) ihtilafa düştü. Artık acıklı bir günün azabından dolayı vay o zulmetmiş olanlara!
Fakat İsa’dan sonra gelen gruplar, onun hakkında aralarında ayrılığa düştüler. Kimi onun Allah’ın oğlu, kimi de bizzat Allah olduğunu söyleyerek onun mesajını tanınmaz hâle getirdiler. Şu hâlde, can yakıcı Gün, yani Kıyamet günü başlarına gelecek felâketlerden dolayı, vay o zâlimlerin hâline!
O hâlde, günümüz zâlimleri tövbe edip Rablerine dönmek için hâlâ ne bekliyorlar?
Onların arasından Hızipler / Takımlar / Partiler ihtilaf etti. Acı bir günün azabından, zulmetmiş olanlara yazıklar olsun!
Farklı görüşe sahip olanlar o gün birbirlerine düştüler... Ah şu dayatmacılar! Kıyametin o dayanılmaz acıları karşısında ne yapacaklar acaba!
Buna rağmen ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azabından hiç korkmadılar. Vay o kendilerine zulmedenlerin haline!
Fakat [İsa’dan sonra gelenler] arasından çıkan gruplar farklı görüşleri savunmaya ⁵¹ başladılar: vay haline o zulmedenlerin ve yazık o acı Gün’de [başlarına gelecek] azap için!
Buna rağmen çeşitli gruplar, onun hakkında bir takım görüş ayrılıklarına düştüler. Acıklı bir günün azabına uğrayacak olanların vay haline. 3/61
Fakat onlar arasından çıkan hizipler birbirleriyle anlaşmazlığa düştüler:[⁴⁴¹⁰] Artık, acı bir günün azabından dolayı yazıklar olsun zulme gömülüp giden o kimselere!
(Ne var ki ondan) Sonra -ümmeti- fırka fırka oldular; kendi aralarında (İsa a.s. hakkında) ayrılığa düştüler. (Kimi onun Allah’ın kulu olduğunu kabul ederken, kimi de onun Allah’ın oğlu olduğunu iddia etti) Artık dehşet saçan bir günün çok çetin azabından, vay o zulmedenlerin haline.
Ama aralarındaki gruplar ayrılığa düştüler. Azap dolu bir günden dolayı; vay o zulmedenlerin hâline!
Sonra o tâifeler kendi aralarında ihtilafa düştüler. Artık vay acıklı günün azabından o zulmetmiş olanlara!
Ondan sonra kendisine mensup birtakım fırkalar aralarında ayrılığa düştüler. Gayet acı bir günün azabından zalimlerin vay haline!
Aralarından çıkan partiler, birbirleriyle ihtilafa düşmüşlerdir. Acı bir günün azabından vay o zulmedenlerin haline!
Kavm-i 'Îsâ'dan bir takım tâifeler aralarında ihtilâf iylediler. Elemli günün 'azâbından vay o kimselere ki 'Îsâ'ya iftirâ ile nefislerine zulüm itdiler.
Sonra içlerinden farklı kesimler birbirlerine düştüler. Yanlış yapanların o acıklı günün azabından çekecekleri var.
Buna rağmen gruplar, aralarında anlaşmazlığa düştüler. O acı günün azabına uğrayacak zalimlerin vay haline..
Sonra birtakım fırkalar birbirleriyle anlaşmazlığa düştüler. Acıklı bir günün azabı yüzünden yazıklar olsun o zulmedenlere!
Böyle iken, aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Korkunç bir günün azabından vay haline o zulmedenlerin!
pes ŧartışdılar bölükler [263b] aralarında. pes ķatı 'aźābdur anlara kim şirk eylediler aġrıdıcı gün 'aźābından! .
Pes bölük bölük oldı aḥzāb aralarında. Vay ẓālimlere ulu gün ‘aẕābından.
Amma onların içərisindən çıxan firqələr arasında ixtilaf düşdü (xaçpərəstlər: “İsa Allahın oğludur!” – dedilər, yəhudilər isə onun peyğəmbərliyini büsbütün inkar etdilər). Acı bir günün (qiyamət gününün) əzabından vay o zülm edənlərin halına!
But the factions among them differed. Then woe unto those who do wrong from the doom of a painful day.
But sects from among themselves fell into disagreement: then woe to the wrong-doers, from the Penalty of a Grievous Day!
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |