Vemâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uḣtihâ(s) ve eḣażnâhum bil’ażâbi le’allehum yerci’ûn(e)
Onlara hiçbir delil göstermedik ki biri, öbüründen büyük olmasın ve tuttukları yoldan dönsünler diye de azaplandırdık onları.
Onlara gösterdiğimiz her (uyarıcı) mucize diğerinden daha büyüktü; olur ki (ibret alıp) dönerler diye onları (azap üstüne) azapla yakalayıp (sıkıştırmıştık).
Bizim onlara göstermekte olduğumuz ayet ve mucizelerden herbiri, elbette diğerinden daha büyüktür. Belki dönerler diye, biz onları azapla yakalayıverdik.
Onlara gösterdiğimiz her bir mûcize diğerinden daha büyüktü. Sapıklıktan, küfürden vazgeçip hakka, doğru yola dönerler ümidiyle, onlara ikaz edici nitelikte, kıtlık, tûfan, çekirge istilâsı, ürün noksanlığı gibi cezalar verdik.
Onlara gösterdiğimiz her âyet muhakkak bir ötekinden daha büyüktü. Belki dönerler diye onları azaba uğrattık.
Biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiç bir ayet göstermedik. Belki dönerler diye, onları azabla yakalayıverdik.
Onlara (Firavun ve kavmine) gösterdiğimiz her mucize, muhakkak diğerinden daha büyüktü. (İnkârlarından) dönerler diye, tuttuk onları azaba da çektik.
Onlara gösterdiğimiz her mucize, mutlaka diğerinden daha büyük idi. Ve onları azap ile yakaladık ki dönüş yapsınlar.
Onlara gösterdiğimiz her mucize diğerinden daha büyüktü. Dönsünler diye onları azaba uğrattık.
Biz onlara bir âyet göndermedik ki, benzerinden daha büyük olmaya, onları azapla yakaladık biz, olur geri döneler
Halbuki tekmîl bu mu’cizeler biri birinden fazla hayretbahş idi. Bize rücû’ itmeleri içün ânlara ’azâb itdik.
Onlara gösterdiğimiz her mucize diğerinden daha büyüktü; doğru yola dönmeleri için onları azaba uğrattık.
Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık.
Oysa kendilerine gösterdiğimiz her mûcize bir diğerinden daha büyüktü. Belki yanlış yoldan dönerler diye kendilerini felâketlerle sarstık.
Onlara gösterdiğimiz her bir âyet (mucize) diğerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye onları azaba uğrattık.
Onlara bir birinden büyük mucizeler gösterdik ve belki dönerler diye başlarına çeşitli felaketler getirdik.
Bizim onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki doğru yola dönerler diye biz onları azapla yakaladık.
Her ne âyet de gösteriyorsak onlara mutlak birbirinden büyüktü, tuttuk onları azâba da çektik ki rücu' edeler
Onlara gösterdiğimiz her bir âyet (mu‘cize) diğerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler, diye onları (zaman zaman birbirlerinden farklı) azap (lar) a uğrattık.
Biz onlara her hangi bir âyeti göstermiyorduk ki bu, mutlakaa öbürlerinden daha büyükdü. Onları, belki (küfürden) dönerler diye, (bir zaman da) azâb ile tutduk.
Onlara göstermekte olduğumuz her mu'cize, mutlaka diğerinden daha büyüktü. Kendilerini (hayatlarını çekilmez kılan çeşitli) azâb(lar) ile yakaladık, tâ ki onlar(küfürlerinden) dönsünler.
Onlara âyetten (kanıt ve delilden) bir şey gösterir olmadık ki, illâ o, diğerlerinden daha büyük idi. Ve (yaptıkları zulüm ve kötülüklerden) vazgeçsinler diye onları azapla (ürün eksikliğiyle, çekirge ve haşere istilasi gibi birtakım sıkntılarla) yakaladık.
Ne zaman onlara başka bir ayet gösterirsek, önceki ayetten (o ayetin kardeşi, benzeri) daha büyüğünü gösteririz. (Ret ettikleri için) Belki inkârlarından dönerler diye onları azapla yakaladık.
Bizim onlara gösterdiğimiz belgeler arasında biri öbüründen daha büyük olmıyanı yoktur. Biz de onları azaba çarptık, eğri yoldan dönsünler diye.
Onlara hiçbir mûcize göstermedik ki biri diğerinden daha büyük olmasın. Böyle mûcizelerin hiçbirini kabul etmediler, biz de onları eğri yoldan dönebilmeleri için azaba giriftar ettik.
Onlara gösterdiğimiz her mucize [âyet], önceki benzerlerinden daha büyüktü. Belki doğru yola dönerler diye onları azaba uğrattık.
Biz belki dönerler diye onlara biri kız kardeşinden (ötekinden) daha büyük olmayan hiç bir ayet (mucize) göstermedik. (Ama dönmeyince) Biz de onları azapla yakalayıverdik.
Oysa Biz onlara, zulüm ve haksızlıktan vazgeçip hak dine dönmeleri için, her biri öncekinden daha büyük ve etkileyici nice mûcizeler göstermiş ve her defasında onları büyük bir azâba uğratmıştık.
Onlara gösterdiğimiz her bir âyet, ötekinden daha büyüktü. Onları Azap ile yakaladık. Umulur ki dönerler.
Firavunlara birbirinden büyük mucizeler sergiledik. Hatta, belki Hakk'a dönüş yaparlar diye, onları büyük sıkıntılara soktuk.
Onlara ayetlerimizle gösterdiğimiz her gerçek bir öncekinden daha büyük daha güçlüydü. Onlar doğru yola girsinler diye ayetlerimizi açıkladıkça açıkladık. Üstelik ders almaları için başlarına bir sürü bela da gelmişti.
Biz, onlara (defalarca) birbirinden daha büyük mûcizeler gösterdik. Biz, onlara belki (hakka) dönerler diye, (zaman zaman) azap da ettik.
halbuki kendilerine gösterdiğimiz her işaret, öncekinden daha etkileyici idi ve [her defasında] onları belki [Bize] dönerler diye ⁴¹ azaba çarptırdık.
Biz onlara her biri diğerinden daha büyük mucizeler gösterdik. Belki dönerler diye onları azabımızla yakalamıştık. 79/15...26
(Oysa) Onlara gösterdiğimiz her ayet diğerinden daha büyüktü. (İlkin ibret alıp) Belki küfürden dönerler diye onları azaba uğrattık.
Onlara gösterdiğimiz her kanıt, mutlaka (önceki) kardeşinden/ benzerinden büyüktü. Ve onları belki dönerler diye de cezâlandırdık.
Ve onlara âyetten bir şey gösterir olmadık ki, illâ o, diğerlerinden daha büyük idi. Ve onları azab ile yakaladık, belki onlar geri dönerler (diye).
Onlara hep birbirinden büyük mûcizeler gösterdik. Belki dönüş yaparlar diye azaplarla sarstık.
Onlara gösterdiğimiz her mu'cize, mutlaka kızkardeşinden (ötekinden) büyüktü. Belki dönerler diye onları (kıtlık, tufan, çekirge gibi türlü) azab(lar) ile cezalandırdık.
Onlara gösterdiğimiz her mu'cize evvelkinden daha büyükdi. (Böyle iken tasdîk itmediklerinden) Onları 'azâb ile ahz itdik. Belki mütenebbih olub bâtıl âyinlerinden rücû' iderler.
Gösterdiğimiz her bir mucize diğerlerinden büyüktü. Belki dönerler diye onları sıkıntılara (krizlere, azaplara) soktuk.
Onlara gösterdiğimiz her mucize, bir evvelkinden daha büyük idi. Belki dönerler diye onları azabımızla yakalamıştık
Onlara gösterir olduğumuz her ayet-alâmet, kızkardeşi ayet-alâmetten mutlaka daha büyüktür. Belki dönerler diye onları azapla da yakalamışızdır.
daħı göstermezüz anlara hįç nişān illā ol uluraķdur ķarındaşından. daħı ŧuttuķ anları 'aźāb-ıla ola kim anlar döneler.
Daḫı biz anlara bir āyet göstermezdük, illā ol birisinden ulu‐y‐ıdı. Daḫıanları dutduḳ muḥkem ‘aẕāb‐ıla. Ola kim anlar Tañrıya döneler.
Onlara bir-birindən böyük olan mö’cüzələr göstərdik, onları əzabla yaxaladıq (cürbəcür müsibətlərə düçar etdik) ki, bəlkə, (haqq yola) qayıdalar!
And every token that We showed them was greater than its sister (token), and we grasped them with the torment, that haply they might turn again.
We showed them Sign(4651) after Sign, each greater than its fellow, and We seized them with Punishment, in order that they might turn (to Us).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |