8 Kasım 2024 - 6 Cemaziye'l-Evvel 1446 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Zuhruf Suresi 48. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vemâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uḣtihâ(s) ve eḣażnâhum bil’ażâbi le’allehum yerci’ûn(e)

Onlara hiçbir delil göstermedik ki biri, öbüründen büyük olmasın ve tuttukları yoldan dönsünler diye de azaplandırdık onları.

Onlara gösterdiğimiz her (uyarıcı) mucize diğerinden daha büyüktü; olur ki (ibret alıp) dönerler diye onları (azap üstüne) azapla yakalayıp (sıkıştırmıştık).

Bizim onlara göstermekte olduğumuz ayet ve mucizelerden herbiri, elbette diğerinden daha büyüktür. Belki dönerler diye, biz onları azapla yakalayıverdik.

Onlara gösterdiğimiz her bir mûcize diğerinden daha büyüktü. Sapıklıktan, küfürden vazgeçip hakka, doğru yola dönerler ümidiyle, onlara ikaz edici nitelikte, kıtlık, tûfan, çekirge istilâsı, ürün noksanlığı gibi cezalar verdik.

Onlara gösterdiğimiz her âyet muhakkak bir ötekinden daha büyüktü. Belki dönerler diye onları azaba uğrattık.

Biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiç bir ayet göstermedik. Belki dönerler diye, onları azabla yakalayıverdik.

Onlara (Firavun ve kavmine) gösterdiğimiz her mucize, muhakkak diğerinden daha büyüktü. (İnkârlarından) dönerler diye, tuttuk onları azaba da çektik.

Onlara gösterdiğimiz her mucize, mutlaka diğerinden daha büyük idi. Ve onları azap ile yakaladık ki dönüş yapsınlar.

Onlara gösterdiğimiz her mucize diğerinden daha büyüktü. Dönsünler diye onları azaba uğrattık.

Biz onlara bir âyet göndermedik ki, benzerinden daha büyük olmaya, onları azapla yakaladık biz, olur geri döneler

Onlara (ayrıca) her biri diğerinden daha büyük olan mucizeler gösterdik. Doğru yola dönsünler diye onları (küçüklü büyüklü farklı şekilde) azaba uğrattık.

Bkz. 7/133-136, 17/101

Halbuki tekmîl bu mu’cizeler biri birinden fazla hayretbahş idi. Bize rücû’ itmeleri içün ânlara ’azâb itdik.

Onlara gösterdiğimiz her mucize diğerinden daha büyüktü; doğru yola dönmeleri için onları azaba uğrattık.

Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık.

Oysa kendilerine gösterdiğimiz her mûcize bir diğerinden daha büyüktü. Belki yanlış yoldan dönerler diye kendilerini felâketlerle sarstık.

Onlara gösterdiğimiz her bir âyet (mucize) diğerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye onları azaba uğrattık.

Onlara bir birinden büyük mucizeler gösterdik ve belki dönerler diye başlarına çeşitli felaketler getirdik.

Bizim onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki doğru yola dönerler diye biz onları azapla yakaladık.

Her ne âyet de gösteriyorsak onlara mutlak birbirinden büyüktü, tuttuk onları azâba da çektik ki rücu' edeler

Onlara gösterdiğimiz her bir âyet (mu‘cize) diğerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler, diye onları (zaman zaman birbirlerinden farklı) azap (lar) a uğrattık.

Onlara gösterdiğimiz her ayet¹, bir öncekinden daha büyüktü. Ders alırlar diye onlara kimi sıkıntılar yaşattık.

1- Mucize, kanıt, gösterge.

Biz onlara her hangi bir âyeti göstermiyorduk ki bu, mutlakaa öbürlerinden daha büyükdü. Onları, belki (küfürden) dönerler diye, (bir zaman da) azâb ile tutduk.

Onlara göstermekte olduğumuz her mu'cize, mutlaka diğerinden daha büyüktü. Kendilerini (hayatlarını çekilmez kılan çeşitli) azâb(lar) ile yakaladık, tâ ki onlar(küfürlerinden) dönsünler.

Onlara âyetten (kanıt ve delilden) bir şey gösterir olmadık ki, illâ o, diğerlerinden daha büyük idi. Ve (yaptıkları zulüm ve kötülüklerden) vazgeçsinler diye onları azapla (ürün eksikliğiyle, çekirge ve haşere istilasi gibi birtakım sıkntılarla) yakaladık.

Ne zaman onlara başka bir ayet gösterirsek, önceki ayetten (o ayetin kardeşi, benzeri) daha büyüğünü gösteririz. (Ret ettikleri için) Belki inkârlarından dönerler diye onları azapla yakaladık.

Bizim onlara gösterdiğimiz belgeler arasında biri öbüründen daha büyük olmıyanı yoktur. Biz de onları azaba çarptık, eğri yoldan dönsünler diye.

Onlara hiçbir mûcize göstermedik ki biri diğerinden daha büyük olmasın. Böyle mûcizelerin hiçbirini kabul etmediler, biz de onları eğri yoldan dönebilmeleri için azaba giriftar ettik.

Onlara gösterdiğimiz her mucize [âyet], önceki benzerlerinden daha büyüktü. Belki doğru yola dönerler diye onları azaba uğrattık.

Biz belki dönerler diye onlara biri kız kardeşinden (ötekinden) daha büyük olmayan hiç bir ayet (mucize) göstermedik. (Ama dönmeyince) Biz de onları azapla yakalayıverdik.

Oysa Biz onlara, zulüm ve haksızlıktan vazgeçip hak dine dönmeleri için, her biri öncekinden daha büyük ve etkileyici nice mûcizeler göstermiş ve her defasında onları büyük bir azâba uğratmıştık.

Onlara gösterdiğimiz her bir âyet, ötekinden daha büyüktü. Onları Azap ile yakaladık. Umulur ki dönerler.

Firavunlara birbirinden büyük mucizeler sergiledik. Hatta, belki Hakk'a dönüş yaparlar diye, onları büyük sıkıntılara soktuk.

Onlara ayetlerimizle gösterdiğimiz her gerçek bir öncekinden daha büyük daha güçlüydü. Onlar doğru yola girsinler diye ayetlerimizi açıkladıkça açıkladık. Üstelik ders almaları için başlarına bir sürü bela da gelmişti.

Onlara gösterdiğimiz her bir delil, kardeşinden (diğerinden) daha büyüktü. (Gerçeğe) dönsünler diye onları azapla yakalamıştık. [*]

Benzer mesaj: Secde 32:21.

Biz, onlara (defalarca) birbirinden daha büyük mûcizeler gösterdik. Biz, onlara belki (hakka) dönerler diye, (zaman zaman) azap da ettik.

halbuki kendilerine gösterdiğimiz her işaret, öncekinden daha etkileyici idi ve [her defasında] onları belki [Bize] dönerler diye ⁴¹ azaba çarptırdık.

41 Allah’a “dönme” kavramı, Allah’ın varlığını kavrama içgüdüsel yeteneğinin insan tabiatında mevcut olduğunu, Allah’tan “uzaklaşma”nın ise aslî bir e... Devamı..

Biz onlara her biri diğerinden daha büyük mucizeler gösterdik. Belki dönerler diye onları azabımızla yakalamıştık. 79/15...26

Oysa onlara gösterdiğimiz her ilâhî kudret delili, bir öncekinden daha büyüktü: Bir de onları, belki dönerler diye bela(lar)la kuşattık.[⁴⁴⁰¹]

[4401] Adı geçen belâlarla ilgili bkz: 7:94-96.

(Oysa) Onlara gösterdiğimiz her ayet diğerinden daha büyüktü. (İlkin ibret alıp) Belki küfürden dönerler diye onları azaba uğrattık.

Onlara gösterdiğimiz her kanıt, mutlaka (önceki) kardeşinden/ benzerinden büyüktü. Ve onları belki dönerler diye de cezâlandırdık.

Ve onlara âyetten bir şey gösterir olmadık ki, illâ o, diğerlerinden daha büyük idi. Ve onları azab ile yakaladık, belki onlar geri dönerler (diye).

Onlara hep birbirinden büyük mûcizeler gösterdik. Belki dönüş yaparlar diye azaplarla sarstık.

Hz. Mûsâ (a.s.)’ın gösterdiği mûcizelerden burada kasdedilenler: 1.Büyücülerin yenilip Müslüman olmaları. 2.Hz. Mûsâ’nın duası üzerine kıtlık olması v... Devamı..

Onlara gösterdiğimiz her mu'cize, mutlaka kızkardeşinden (ötekinden) büyüktü. Belki dönerler diye onları (kıtlık, tufan, çekirge gibi türlü) azab(lar) ile cezalandırdık.

Onlara gösterdiğimiz her mu'cize evvelkinden daha büyükdi. (Böyle iken tasdîk itmediklerinden) Onları 'azâb ile ahz itdik. Belki mütenebbih olub bâtıl âyinlerinden rücû' iderler.

Gösterdiğimiz her bir mucize diğerlerinden büyüktü. Belki dönerler diye onları sıkıntılara (krizlere, azaplara) soktuk.

Onlara gösterdiğimiz her mucize, bir evvelkinden daha büyük idi. Belki dönerler diye onları azabımızla yakalamıştık

Onlara gösterdiğimiz her âyet, diğerinden daha büyüktü. Belki inkârlarından dönerler diye, Biz onları azaba da uğrattık.(10)

(10) Peş peşe başlarına gelen azaplar, 7:133'te sayılmıştır.

Onlara gösterir olduğumuz her ayet-alâmet, kızkardeşi ayet-alâmetten mutlaka daha büyüktür. Belki dönerler diye onları azapla da yakalamışızdır.

daħı göstermezüz anlara hįç nişān illā ol uluraķdur ķarındaşından. daħı ŧuttuķ anları 'aźāb-ıla ola kim anlar döneler.

Daḫı biz anlara bir āyet göstermezdük, illā ol birisinden ulu‐y‐ıdı. Daḫıanları dutduḳ muḥkem ‘aẕāb‐ıla. Ola kim anlar Tañrıya döneler.

Onlara bir-birindən böyük olan mö’cüzələr göstərdik, onları əzabla yaxaladıq (cürbəcür müsibətlərə düçar etdik) ki, bəlkə, (haqq yola) qayıdalar!

And every token that We showed them was greater than its sister (token), and we grasped them with the torment, that haply they might turn again.

We showed them Sign(4651) after Sign, each greater than its fellow, and We seized them with Punishment, in order that they might turn (to Us).

4651 Moses showed them nine Clear Signs: see n. 1091 to 7:133; also 17:101. Each one of them in its own setting and circumstances was greater than an... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.