26 Nisan 2025 - 28 Şevval 1446 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Zuhruf Suresi 30. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velemmâ câehumu-lhakku kâlû hâżâ sihrun ve-innâ bihi kâfirûn(e)

Ve onlara gerçek gelince de bu dediler, büyü ve biz şüphe yok ki inkar etmedeyiz onu.

Fakat kendilerine Hakk gelince; "Bu bir büyüdür, kesinlikle biz ona (karşı) kâfir olanlarız" deyip (çıkmışlardı).

Fakat onlara gerçekleri içeren mesajım gelince: “Bu bir büyüdür ve biz onu inkâr edenleriz” dediler.

Kendilerine hak kitap Kur'ân geldiği zaman:
“Bu aklı etki altına alan büyüleyici bir sözdür. Biz onu inkâr ediyoruz.” dediler.

Hak kendilerine gelince de: "Bu bir büyüdür ve biz onu inkâr edenleriz" dediler.

Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: 'Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız.'

Fakat onlara hak (kitab ve peygamber) gelince: “- Bu bir sihirdir; biz buna inanmayız.” dediler.

İşte hak olan bilgi, onlara geldiğinde: “Bu, büyüdür. Biz bunu kabul etmiyoruz.” dediler.

Bu gerçek kendilerine geldiğinde, “Bu bir büyüdür. Biz onu reddediyoruz” dediler.

Onlara hak gelince: «Bu büyüdür, bizler ona inanmayız!» dediler

Fakat kendilerine hakikat (tüm açıklığıyla ortaya konan ayetlerle) gelince: “Bu (Kur'an sihirbazların uydurduğu) bir büyüdür, (bu yüzden) biz onu tanımayız” dediler.

Lâkin hak tezâhür idince "Bu sihirdir biz buna inanmayız" didiler.

Gerçek kendilerine geldiği zaman: "Bu bir büyüdür. Doğrusu biz onu inkar ediyoruz" dediler.

Fakat kendilerine Hak gelince, “Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler.

Gerçeğin bilgisi gelince, “Bu bir büyü, biz bunu kabul etmiyoruz” dediler.

Fakat kendilerine hak gelince: Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz, dediler.

Kendilerine gerçek geldiği zaman, "Bu bir büyüdür ve biz onu inkar ediyoruz," dediler.

Kendilerine hak geldiği zaman onlar: "Bu bir büyüdür doğrusu biz onu tanımıyoruz." dediler.

Yaşattım da kendilerine hakk gelince «bu bir sihirdir, biz buna inanmayız» dediler

Fakat onlara hak (ve hakikati açıklayan âyetlerimiz) gelince, “Bu (Kur’ân, sihirbazların uydurduğu) bir sihirdir, biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz!” dediler.

Onlara, Hakk geldiği zaman: “Bu bir büyüdür. Biz onu yalanlayanlarız.” dediler.

(Fakat) kendilerine o hak gelince onlar «Bu, sihirdir. Biz onu (inkâr ile) küfredicileriz» demişlerdir.

Fakat kendilerine o hak gelince: “Bu bir sihirdir ve doğrusu biz onu inkâr edicileriz” dediler.

Ve onlara hak (bütün gerçekleri açıklayan Kur’an) geldiği zaman: ‘’Bu bir sihir (aldatmaca)dır ve şüphe yok ki, biz onu inkâr edicileriz’’ dediler.

Onlara hak (Kur’an) geldiğinde “Bu aldatmaca (sihir) dir, biz onu ret edip inkâr ediyoruz” demelerinden sonra,

ancak, onlara doğru olan Kur’an gelince onlar: "Bu, büyüdür. İşte biz bunu tanımayız" dediler.

Onlara hak olan Kur/an gelince «— Bu, büyüdür, biz onu tanımıyoruz» dediler.

Kendilerine gerçek/hak gelince de “Bu bir sihirdir. Biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” demişlerdi.

Ancak kendilerine hak gelince dediler ki: “Bu bir büyüdür, doğrusu biz onu inkâr edicileriz.”

Fakat hakîkati tüm açıklığıyla ortaya koyan ayetlerimiz onlara ulaşınca, “Onları sarsıp derinden etkileyen bu Kur’an, sihirbazların uydurduğu bir büyüdür ve bu yüzden biz, onu şiddetle reddediyoruz!” dediler.

Onlara Hakk geldiğinde:
“Bu bir sihir! Biz, onu inkâr etmekteyiz” dediler.

Kuran kendilerine ulaşınca: " Bu bir sihir, biz bunu asla kabul edemeyiz " deyip çıktılar.

Kendilerine gerçekleri açıklayan bir Resul ve kitap gelince: "Anlatılanlar büyülü sözlerden ibarettir. Biz bunları kabul etmiyoruz."

Kendilerine o gerçek (vahiy) gelince “Bu bir büyüdür; şüphesiz ki biz onu inkâr edenleriz!” dediler.

Ancak kendilerine değişmez gerçekler gelince: “Bu, bir büyüdür ve biz ona kesinlikle inanmıyoruz.” dediler.

ama şimdi hakikat onlara ulaşınca, “Bütün bunlar sadece büyüleyici laflardır ²⁷ ve biz onlarda bir doğruluk payı olduğuna inanmıyoruz!” derler.

27 Sihr’in bu anlamda Kur’an’ın vahiy sürecinde ilk defa göründüğü 74:24’e ait not 12’ye bkz.

Fakat bu Kuran onlara geldiği zaman: – Bu sihirli bir sözdür, biz ona inanmıyoruz, dediler. 37/12...14, 38/1...10

Ama hakikat ayaklarına kadar geldiği zaman da, “Bu bir sihirdir, biz bunu kesinlikle reddediyoruz” dediler.

Fakat (ne yazık ki) kendilerine hak geldiğinde o müşrikler "Bu (Kur'an) sihirdir, biz ona (Allah katından indirilmiş olduğuna) inanmıyoruz!.."

Fakat kendilerine gerçek gelince: "Bu, büyüdür, biz onu inkâr ediyoruz" dediler.

Vaktâ ki, kendilerine hak geldi. Dediler ki: «Bu, bir sihirdir ve şüphe yok ki, biz bunu inkâr edicileriz.»

30, 31. Ama bu gerçek kendilerine gelince: “Bu sihirdir, biz bunu kabul etmeyiz” dediler ve eklediler: “Bu Kur'ân, bu iki şehirden büyük bir adama indirilseydi ya! ”

İki şehir ile: Mekke ile Taif’i kasdediyorlardı.

Fakat kendilerine gerçek gelince: "Bu, büyüdür, biz onu tanımayız" dediler.

Onlara hak geldikde: "Bu sihirdir, biz onı inkâr idenlerdeniz."

Bu gerçek onlara gelince hemen ”Bu bir büyüdür; biz onu tanımayız” dediler.

Onlara hak geldiği zaman:-Bu bir aldatmacadır, biz onu tanımıyoruz. dediler.

Fakat onlara hak geldiğinde “Bu büyüdür; biz buna inanmıyoruz” dediler.

Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Bu bir büyü, biz bunu inkâr ediyoruz!"

daħı ol vaķt kim geldi anlara ḥaķ ya'nį ķur’ān eyittiler uşbu cādūlıķdur daħı bayıķ biz aña kāfirlerüz.”

Ḳaçan ki özlerine ḥaḳ geldi, eyitdiler: Bu cāẕūluḳdur. Daḫı biz aña kāfirler‐biz, didiler.

Onlara haqq (olan Qur’an) gəldikdə: “Bu sehrdir, biz onu inkar edirik!” – dedilər.

And now that the Truth hath come unto them they say: This is mere magic, and lo! we are disbelievers therein.

But when the Truth came to them, they said: "This is sorcery, and we(4633) do reject it."

4633 When the pagan Makkans could not understand the wonderful power and authority with which the Prophet preached, they called his God-given influenc... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.