Ve keżâlike mâ erselnâ min kablike fî karyetin min neżîrin illâ kâle mutrafûhâ innâ vecednâ âbâenâ ‘alâ ummetin ve-innâ ‘alâ âśârihim muktedûn(e)
Ve böylece senden önce de hiçbir şehre bir korkutucu göndermedik ki o şehrin, halivakti yerinde olanları, şüphe yok ki biz, atalarımızı bir dine, bir inanca sahip bulduk ve şüphe yok ki biz de onların izine uyduk demesinler.
İşte böyle, Senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım ki; mutlaka oranın ’varlık ve rahatlık içinde şımarıp azan önde gelenleri’: "Gerçekten biz, atalarımızı (hangi) ümmet (din) üzerinde bulduk ise, doğrusu biz de, (şimdi) onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz" demiş olmasınlardı.
İşte böyle ey Muhammed! senden önce de hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, o şehrin hali vakti yerinde olanları şöyle dediler: “Doğrusu biz babalarımızı bir din ve inanç üzerinde bulduk ve biz de onların izinden gideriz.”
Buna benzeyen misalleri çoğaltabiliriz: Biz senden önce hangi memlekete sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın şımarık, varlıklı, ileri gelenleri:
“Biz, babalarımızı veraseten sahip oldukları bir dinî geleneği yaşarlarken, işleyen müesseseleri varken gördük. Biz de, yalnız onların izlerinden gideriz.” derlerdi.
İşte böyle senden önce hangi beldeye bir uyarıcı gönderdiysek muhakkak oranın varlıklıları: "Biz atalarımızı bir din üzere bulduk ve biz onların izlerine uymaktayız" demişlerdir.
İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri' (şöyle) demişlerdir: 'Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz.'
Yine böyle (senin kavmin dediği gibi), senden önce hangi memlekete bir peygamber gönderdikse, (o memleket halkının) ileri gelenleri şöyle demişti: “- Biz, atalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de onların izlerine uyarız.”
İşte böylece hangi şehre uyarıcı bir peygamber gönderdiysek, mutlaka oranın zenginleri: “Biz babalarımızı bir din ve gelenek üzere gördük. Ve biz onların izine uyarız” dediler.
Senden önce, peygamber gönderdiğimiz bütün beldelerin şımarıkları da aynı şekilde, “Şüphesiz biz babalarımızı bir yol üzerinde bulduk, biz de onların izlerini takip ediyoruz” demişlerdi.
Bunculayın, senden önce bir kente göndermiş olduğumuz kocundurana, oranın zenginleri dediler ki: «Bu yolda bulmuşuz atalarımızı, biz onların izlerine uyarız»
İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete/topluma bir uyarıcı göndermedik ki, oranın refah içinde şımarmış seçkinleri: “Biz atalarımızı geleneksel bir inanç üzerinde bulduk. Şu hâlde bize düşen onların izinden gitmektir” demiş olmasınlar.
Senden evvel de teblîgât icrâsı içün bir karyeye rasûller gönderdiğimiz vakit en zengin sükânı ânlara "Biz bu dîni babalarımızdan gördük ve ânların eserlerine iktidâ idiyoruz" didiler idi.
Senden önce, herhangi bir şehre gönderdiğimiz uyarıcıya, şımarık varlıklıları sadece: "Doğrusu babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerini izlemekteyiz" dediler.
İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz” demiş olmasınlar.
Aynı şekilde senden önce de hiçbir topluluğa bir uyarıcı göndermedik ki, topluluğun zevku sefâya dalmış kesimi şöyle demiş olmasınlar: “Biz atalarımızı bir inanç üzerinde bulduk ve biz onların izlerinden gitmekteyiz.”
Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi.
Tıpkı bunun gibi, senden önce, bir kente her ne zaman bir uyarıcı gönderdiysek elit tabaka, "Biz, atalarımızı bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz," derlerdi.
Ey Muhammed! Yine böyle biz senden önce de hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın şımarık varlıklı kimseleri: "Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız." dediler.
Yine böyle senden evvel hangi memlekette bir nezîr gönderdikse onun refahlı takımı demişti ki: bizler atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk biz de onların izlerine uyarız
(Resûlüm!) İşte böyle! Biz senden önce hangi memleket (in ahalisin) e bir uyarıcı/peygamber göndermişsek, muhakkak oranın şımarık zenginleri, (senin kavmindeki müşriklerin dediği gibi): “Şüphesiz, biz atalarımızı bu inanç üzerinde bulduk ve biz ancak onların izinden gideriz” demişlerdi.
Tıpkı bunun gibi, senden önce de ne zaman bir beldeye uyarıcı gönderdiysek, oranın refah içinde olanları: “Biz, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk. Biz de kesinlikle onların izinden gidiyoruz.” dediler.
Senden evvel her hangi bir memlekete fena akıbetleri haber verici hiçbir peygamber göndermedik ki ille oranın refah erbabı da böylece «Gerçek biz atalarımızı bir ümmet (bir dîn) üzerinde bulduk. Biz de hakîkaten onların izlerine uymuşlarız» demiş (ler) dir.
İşte böyle, (biz) senden önce de hangi şehre bir korkutucu gönderdiysek, mutlaka oranın ni'met içinde (şımarmış) olanları dedi ki: “Doğrusu biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk, elbet biz de onların izlerine tâbi' olanlarız.”
Ve (işte) böyle, biz senden önce de hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın (lüks ve refah içinde) şımarmış ileri gelenleri; (halkı sömürerek kurdukları kölelik sisteminin yıkılacağı ve böylece alışageldikleri lüks ve refah dolu yaşantının sona ereceği endişesiyle elçiye) “Doğrusu biz atalarımızı (geleneksel) bir inanç üzerinde bulduk ve biz de onların izinden gitmekteyiz.” demiş olmasınlar. *
Senden önce birtakım şehirlere ne zaman uyarıcılardan birini gönderdiysek, o şehrin önde gelenleri “Biz atalarımızı bir inanç üzerinde bulduk ve biz ancak atalarımızın açtıkları yolu takip ederiz” demişlerdi.
Böylece senden önce hangi ile bir uyarıcı göndermişsek o ilin varlıklıları: "Biz babalarımızı bu dinin yolu üzerinde bulduk. Biz onların izlerine ayak uyduruyoruz" demişlerdir.
İşte böyle, senden önce Biz bir beldeye bir uyarıcı göndermemiş olalım ki, oranın şımarık zenginleri, “Biz babalarımızı/atalarımızı bir inanç toplumu [ummet] üzerinde bulduk ve biz de onların izleri üzerinden gitmekteyiz” dememiş olsunlar.
Senden önce hangi memlekete bir uyarıcı gönderdiysek, mutlaka oranın şımarık varlıklıları, “Babalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk, biz onların izlerine uymuşlarız” dediler.
Zaten senden önce de, ey Muhammed, Biz ne zaman bir ülkeye uyarıcı bir Peygamber veya dâvetçi gönderdiysek, oranın lüks ve refah içinde yüzen ileri gelenleri, halkı sömürerek kurdukları kölelik sisteminin yıkılacağı ve böylece alışageldikleri lüks ve refah dolu yaşantının sona ereceği endişesiyle elçiye, “Biz atalarımızı belli bir inanç üzerinde bulduk ve yalnızca onların izinden gideriz!” demişlerdi.
İşte böyle! Senden önce de bir şehre her bir uyarıcı gönderdiğimizde, oranın refah (konfor) içindeki ileri gelenleri ancak:
“Biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk; biz, onların izleri üstü yol tutmuşlarız” dediler.
Hep aynı laflar. Nitekim biz senden önce hangi kente bir uyarıcı gönderdiysek, oranın ağaları hep şunu söylemişlerdir: " biz atalarımızı bu şekilde bulduk, onların yolunu izlemeye de devam edeceğiz. "
Senden önce hangi memlekete elçi gönderdiysek şımarık zenginleri, azgın egemenleri; "Şüphe yok ki biz babalarımızı bir yol üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz!" dediler.
Senden önce de hangi şehre uyarıcı göndermişsek oranın şımarıkları [*] mutlaka “Şüphesiz ki babalarımızı (böyle) bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyanlarız.” derlerdi [*]
(Ey Muhammed!) Senden önce hangi ülkeye uyarıcı göndermişsek, tıpkı bunlar gibi oranın şımarmış elebaşları da mutlaka ona: “Biz, atalarımızı bir din üzerinde bulduk ve biz ancak onların izinden gideriz.” dediler.
İşte böyle: Biz, ne zaman, senden önce herhangi bir topluluğa bir uyarıcı gönderdiysek, halkın keyif ve haz peşinde koşan ²² kesimi daima şöyle dediler: “Biz atalarımızı bir inanç üzerinde bulduk, biz ancak onların izinden gideriz!” ²³
Biz senden önce de hangi beldeye bir uyarıcı gönderdiysek oranın zenginlikle şımarmış seçkinleri de aynen bunlar gibi: ‘‘Biz atalarımızı geleneksel bir din üzerinde bulduk ve tabii ki onların izini takip edeceğiz’’ demişlerdi. 37/68...71
İşte böyle: Biz senden önce hangi beldeye bir uyarıcı göndermişsek, oranın refah içinde şımarmış seçkinleri hep şunu söylediler: “Biz atalarımızı geleneksel bir inanç üzerinde bulduk; şu halde bize düşen onların izini takip etmektir.”
(Ey Muhammed) Senden önce hangi beldeye uyarıcı gönderdiysek, oranın elebaşları (aynı iddiada bulundular) muhakkak "Doğrusu, biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk ve onların izinde gitmekteyiz" dediler.
İşte böyle... Biz senden önce hiçbir beldeye bir uyarıcı göndermedik ki, oranın önde olanları "Şüphe yok ki biz babalarımızı bir topluluk üzere bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz" demiş olmasınlar.
Ve böylece senden evvel bir kasabaya bir korkutucu göndermedik ki, illâ onun refah içinde yaşayanları dedi ki: «Biz babalarımızı bir büyük tarikat üzere bulduk ve şüphe yok ki, biz de onların emrine uymuş kimseleriz.»
İşte böylece senden önce, uyarıcı bir resul gönderdiğimiz hiçbir şehir yoktur ki oraların varlıklı kişileri: “Biz babalarımızı bir dine bağlanmış gördük. Biz de onların izlerine uyduk! ” demiş olmasınlar. [11, 38; 17, 16]
İşte böyle, senden önce de hangi kente uyarıcı gönderdiysek mutlaka oranın varlıklıları: "Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız." dediler.
Bunların sana didikleri gibi senden evvel memleketlere gönderdiğimiz peygamberlere ağniyâsı: "Bizim babalarımızı bir dîn üzerinde bulduk, onların eserlerine iktidâ idiyoruz" didiler.
Hep böyle olmuştur; senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek onların şımarık olanları şöyle demişlerdir: “Biz kalktık, atalarımızı bir ümmete (bir inanca) bağlı bulduk, biz onların izinden gideriz.”
Senden önce de bir beldeye uyarıcı gönderdiğimizde hemen oranın ileri refahtan şımarmış gelenleri:-Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinden gidiyoruz, demişlerdi.
Bunun gibi, senden önce hangi beldeye Biz bir peygamber gönderdiysek, oranın refah içindeki ileri gelenleri de “Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk; onların izine uymuş gidiyoruz” dediler.
İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz atalarımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol alacağız."
daħı acılayın viribimedük senden ilerü bir köyde hįç ķorķıdıcı illā kim eyitdi bayladı “bayıķ biz bulduķ atalarumuzı bir millet üzere daħı bayıķ biz izleri üzere uyıcılaruz.”
Anuñ gibi biz viribimedük senden burun bir şehr ḳavmine birpeyġamber, illā eydürdi uluları: Biz atalarumuzı bir ṭarīḳat üzere ṭapduḳ.Daḫı biz anlar eẟerine uyar‐biz, dirlerdi.
(Ya Rəsulum!) Biz səndən əvvəl hər hansı bir məmləkətə (Allahın əzabı ilə) qorxudan bir peyğəmbər göndərdiksə, onun naz-ne’mət içində yaşayan böyükləri (valıları) sadəcə olaraq: “Biz atalarımızı bir din üzərində gördük və biz də (təqlidlə) onların ardınca getməkdəyik!” – dedilər.
And even so We sent not a warner before thee (Muhammad) into any township but its luxurious ones said: Lo! we found our fathers following a religion, and we are following their footprints.
Just in the same way, whenever We sent a Warner before thee to any people, the wealthy ones among them(4628) said: "We found our fathers following a certain religion, and we will certainly follow in their footsteps."
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |