Fasbir inne va’da(A)llâhi hakk(un)(c) fe-immâ nuriyenneke ba’da-lleżî ne’iduhum ev neteveffeyenneke fe-ileynâ yurce’ûn(e)
Artık sabret, şüphe yok ki Allah'ın vaadi gerçektir. Derken ya onlara vaadettiğimiz şeylerin bazısını göstereceğiz sana, yahut da seni öldüreceğiz, derken hepsi de dönüp tapımıza gelecekler.
(Ey Nebim!) Şu halde Sen sabret (ve umutla dayan ki), hiç şüphesiz Allah’ın va’adi Hakk’tır. Sonunda ya onlara va’ad ettiğimiz (azab)ın bir kısmını (dünyada iken) Sana göstereceğiz; ya da Senin hayatına son versek bile, (yine onları kahredeceğiz ve zaten sonunda) onlar mutlaka Bize döndürüleceklerdir.
Sen, ey peygamber! Her türlü sıkıntıya karşı sabırlı ol. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir ve şu gerçekleri inkâr edenler için hazırladıklarımızı, sana ister bu dünyada gösterelim, ister bunların gerçekleşmesinden önce, seni ölüme götürelim. Unutma ki, sonunda onlar bize döndürülecekler.
Sabrederek mücadeleye devam et. Allah'ın va'di haktır, doğrudur. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını, ya sana gösteririz, yahut senin ruhunu daha önce alarak ölümünü gerçekleştiririz. Nasıl olsa bizim huzurumuza getirilerek hesaba çekilecekler.
Şu halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Onlara vaadettiklerimizin bir kısmını sana göstersek de senin dünya hayatını sona erdirsek de, sonuçta bize döndürülürler.
Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Sonunda ya onlara va'dettiğimiz (azab)in bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler.
Onun için (Ey Rasûlüm, kâfirlerin eziyetlerine) sabret. Elbette Allah'ın (sana olan zafer) vaadi bir gerçektir. Artık onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, yahud seni kendimize alsak da muhakkak onlar döndürülüp bize getirilecekler.
Artık sen sabret. Çünkü Allah’ın va’di haktır. Şayet onlara vaadettiğimizin bir kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek, şüphesiz onlar Bize döneceklerdir.
Sıkıntılara karşı sabırlı ol; çünkü Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. Şu kâfirlere hazırladığımız cezayı sana ister gösterelim, ister seni ondan önce öldürelim, onlar bize döndürüleceklerdir.
Sabredesin, Allahın va'di haktır, söz vermiş olduğumuz şeylerin, sana gösteririz birtakımını, ya da seni kendimize alırız, imdi, bize geri döndürülürler
O halde (Ey Resul! İnkârcıların eziyetlerine ve Hakka karşı direnmelerine) sabret. Elbette Allah'ın verdiği (azap) sözü gerçekleşecektir. Artık onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de yahut seni (vefat ettirerek) kendimize alsak da sonunda onlar huzurumuza getirilecek (ve vaad ettiğimiz acı netice ile karşılaşacak)lardır.
Yâ Muhammed! Sabır it Allâh’ın va’adleri hakdır gerek ânlara ihbâr itdiğimiz cezâların bir kısmını sana gösterelim gerek seni daha evvel öldürelim her halde hepsi bize rücû’ idecekdir.
Sabret; şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bizedir.
Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
Sen şimdi sabret; Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecek. Muhakkak ki biz, onlara vaktiyle bildirip uyarıda bulunduğumuz şeylerin bir kısmını (ölmeden) sana göstereceğiz, (bir kısmını da görmeden) seni vefat ettireceğiz; ama onlar da sonunda bize dönecekler!
Onun için (Resûlüm), sen sabret! Şüphesiz Allah'ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.
Öyleyse sabret; ALLAH'ın sözü gerçektir. Onlara söz verdiğimiz (cezalandırmanın) bir kısmını sana göstersek de, ondan önce hayatına son versek de, onlar bize döndürüleceklerdir.
Ey Muhammed! Sen sabret, şüphesiz Allah'ın vaadi haktır, mutlaka gerçekleşecektir. Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de onlar mutlaka döndürülüp bize getirileceklerdir.
Onun için sabret: Allahın va'di haktır: muhakkak olacaktır. Artık onlara ettiğimiz vaîdin ba'zısını sana göstersek de yâhud seni kendimize alsak da onlar mutlak döndürülüp bize getirilecekler
(Habibim!) Sen (o müşriklerin söylediklerine/eziyetlerine şimdilik) sabret, şüphesiz Allah’ın (onlara azap etme) vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeylerin (azabın), bir kısmını sana göstersek de yahut senin dünya hayatını sona erdirsek de sonunda (o kâfirler, yaptıklarının hesabını vermek üzere, diriliş günü) bizim (manevi) huzurumuza döndürüleceklerdir.
O halde sabret. Kuşkusuz Allah'ın yaptığı uyarı gerçektir. Onlara yaptığımız uyarılardan bir kısmını sana göstersek de göstermeden seni vefat ettirsek de sonunda onlar yalnızca Bize döndürüleceklerdir.
Onun için sen (Habîbim) sabret. Şübhesiz Allahın va'di bir gerçekdir. Binnetîce ya onlara etmekde olduğumuz tehdîdi (n tehakkukunu) kısmen sana göstereceğiz, yahud seni kendimize alacağız. Nihayet onlar ancak bize döndürülüb getirileceklerdir.
(Habîbim, yâ Muhammed!) Artık sabret! Çünki Allah'ın va'di haktır. Böylece onları tehdîd ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, yâhut (göstermeden) seni vefât ettirsek de, sonunda (onlar) ancak bize döndürüleceklerdir.
(Resulüm!) Öyleyse (eziyetlerine karşı) sabret; Şüphesiz Allah’ın sözü gerçektir. Onlara söz verdiğimiz (cezalandırmanın) bir kısmını sana göstersek de ondan önce hayatına son versek de (hesaba çekilmek üzere) onlar (mutlaka) bize döndürüleceklerdir.
Sen sabret. Allah’ın verdiği söz gerçekleşecektir. Şimdi onlara vaat ettiklerimizin bir kısmını ya sana göstereceğiz veya seni öldüreceğiz. Onların dönüşleri bizedir.
Artık sen katlan. Çünkü Allah’ın verdiği söz doğrudur. Onun için ya onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sonra gösteririz, ya da bundan önce senin canını almış oluruz. Onlar Bize döneceklerdir.
O halde sabret! Çünkü Allah'ın vaadi gerçektir. Biz onlara (azap olarak) vaat ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de yahut seni vefat ettirsek de onlar mutlaka sonunda dönüp bize geleceklerdir.
O hâlde, ey Müslüman! Zâlimlerin baskı ve eziyetlerine karşı sabret! Unutma ki, Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir! Onlara vaadettiğimiz azâbın bir kısmını derhal gönderip kâfirleri helâk ederek, özlemini çektiğin mutlu ve aydınlık günleri sana bu dünyada göstersek de; seni çetin bir mücâdelenin ardından vefât ettirerek mutlu günleri ahiret gününe ertelesek de, sonuçta zâlimler azaptan kurtulamayacaklar! Çünkü hepsi, dönüp dolaşıp eninde sonunda bizim huzurumuza gelecekler.
Artık sabret! Allah’ın vaadi, gerçektir. Onlara vaad ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, seni vefat ettirsek de, yine bize döndürülürler.
Resulüm sabret. Çünkü Allah’ın dediği olacak. onlara yaptığımız tehditlerin birkaçını, daha senin canını almadan sana göstereceğiz. Zaten hepsi önünde sonunda bize dönecek...
Sen inkâr edenlerin dediklerine aldırma! İnandığın yolda azimle, kararlılıkla yürü! Şüphesiz Allah’ın sözü gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını; ya sen yaşarken sana gösteririz yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa eninde sonunda onlar bize döneceklerdir.
(Ey Muhammed!) Sabret, şüphesiz Allah’ın sana verdiği söz gerçektir. Onlara vâdettiğimiz (azabın) bir kısmını sana göstersek de senin hayatına son versek de (fark etmez)¹ sonunda onlar (nasıl olsa) bize döndürülecekler.
SEN, sıkıntılara karşı sabırlı ol, çünkü Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. Ve şu [hakikati inkar ede]nler için hazırladıklarımızı sana ister [bu dünyada] gösterelim, ister [bunların gerçekleşmesinden önce] seni ölüme götürelim, [unutma ki, sonunda,] onlar Bize döndürüleceklerdir. ⁵⁶
O halde sen sabret, zira Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. Biz onlara vaat ettiğimiz azabın başlarına geldiğini sana göstersek veya göstermeden önce seni vefat ettirsek ne fark eder. Nasıl olsa onlar bizim huzurumuza getirilip mutlaka hesap verecekler. 30/60, 46/35
(Ey Muhammed) Sen şimdilik sabret, kuşkusuz Allah’ın va'di haktır. (Elbette gerçekleşecektir)
Sabret, Allâh’ın va’di haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını ya sana gösteririz yahut seni daha önce vefat ettiririz. (Sonunda) onlar bize döndürüleceklerdir.
Artık sabret. Allah'ın vaadi, şüphe yok ki, hakdır. Onlara olan vaadimizin bazısını sana göstereceğiz veya senin ruhunu alacağız, nihâyet Bize döndürüleceklerdir.
Sabret! Çünkü Allah'ın vâdi gerçektir. Biz onlara vâd ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, yahut senin ruhunu yanımıza alsak da, onlar mutlaka sonunda dönüp huzurumuza geleceklerdir.
Sabret, Allah'ın sözü gerçektir. Onları tehdidettiğimiz şeylerin bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. (Sonunda) onlar bize döndürüleceklerdir.
Yâ Muhammed! Küffârın ezâsına sabır it, Allâh'ın va'di hakdır. Sana onlara va'd itdiğimiz 'azâbın ba'zını yâ gösteririz veyâhud onı görmezden evvel seni vefât itdiririz. Her halde onların rücû'ı bizedir.
Sabret; Allah'ın sözü yerine gelecektir. Ya onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana gösteririz veya seni vefat ettiririz. Dönüş Bizedir.
Sabret, kuşkusuz Allah'ın vaadi haktır. Biz onlara vaat ettiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, ya da seni vefat ettiririz. Ama neticede onlar, bize döndürüleceklerdir.
Sabret; Allah'ın vaadi gerçektir. İster onlara vaad ettiklerimizden bir kısmını sana gösterelim, ister daha önce seni vefat ettirelim, sonunda hepsinin döneceği yer Bizim huzurumuzdur.
Sen sabret! Çünkü Allah'ın vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler.
pes śabr eyle bayıķ Tañrı va'desi ḥaķdur. pes eger gösterür isevüz saña bir nicesini anuñ kim va'de eylerüz anlara yā öldürürsevüz seni pes bizdin yaña döndürmeler.
Pes ṣabr eyle yā Muḥammed, Tañrı Ta‘ālā va‘desi girçekdür. Eger göster‐sevüz saña, anlara va‘de eyledügümüz niçesi, yā seni ḳabż eylesevüz andanburun. Anlar bize rücū‘ itseler gerek.
(Ya Peyğəmbər! Müşriklərin əziyyətlərinə) səbr et. Allahın (sənə və mö’minlərə verdiyi zəfər) və’di haqdır. Ya onlara və’d etdiyimizin (əzabın) bir qismini (diri ikən) sənə göstərəcək, ya da səni Öz dərgahımıza aparacağıq. Onlar Bizim hüzurumuza qaytarılıb gətiriləcəklər! (Qiyamət günü dünyadakı əməllərinə görə şiddətli əzaba düçar olacaqlar!)
Then have patience (O Muhammad). Lo! the promise of Allah is true. And whether we let thee see a part of that which We promise them, or (whether) We cause thee to die, still unto us they will be brought back.
So persevere in patience; for the Promise of Allah is true: and whether(4453) We show thee (in this life) some part of what We promise them,- or We take thy soul (to Our Mercy) (before that),-(in any case) it is to Us that they shall (all) return.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |