5 Aralık 2024 - 4 Cemaziye'l-Ahir 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Nisâ Suresi 90. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

İllâ-lleżîne yasilûne ilâ kavmin beynekum vebeynehum mîśâkun ev câûkum hasirat sudûruhum en yukâtilûkum ev yukâtilû kavmehum(c) velev şâa(A)llâhu leselletahum ‘aleykum felekâtelûkum(c) fe-ini-’tezelûkum felem yukâtilûkum veelkav ileykumu-sseleme femâ ce’ala(A)llâhu lekum ‘aleyhim sebîlâ(n)

Ancak sizinle onların arasında ahitleşme olan bir kavme sığınanlar, yahut sizinle veya kendi kavimleriyle savaşmaya yürekleri dayanmayıp size gelenler, bu hükümden dışarıdır ve Allah dileseydi onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Sizi bırakırlar, sizinle savaşmazlar ve barış teklifinde bulunurlarsa Allah da onların aleyhinde bulunmaya bir yol bırakmamıştır size.

Ancak (bunlardan), sizinle aralarında antlaşma bulunan bir kavme sığınanlar, ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basarak size gelmiş olanlar (ayrı, bunlar dokunulmaz)dır. Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece onlar sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa (işinize karışmaz ve içinizi karıştırmazlarsa), artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.

Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar, ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak istemediklerinden göğüsleri daralmış olarak size gelenleri öldürmeyin. Allah dileseydi, onları sizin başınıza bela ederdi de sizinle savaşırlardı. Ama onlar sizi bırakır savaş açmaktan vazgeçer ve barış teklif ederlerse, Allah onlara zarar vermenize müsaade etmez.

Ancak, aranızda antlaşma olan bir kavme sığınanlar, ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sindiremeyip, darlanarak size gelenler müstesna. Allah'ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, onları sizin başınıza musallat ederdi de, sizinle savaşırlardı. Artık onlar, sizden uzak dururlar, sizinle savaşmaz, size düşmanca davranmaz, barış teklif ederlerse, bu durumda Allah, size, onların aleyhinde olabilecek bir ruhsat vermemiştir.

bk. Kur’an-ı Kerim, 8/61; 47/35.

Ancak sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluğa sığınanlar yahut size karşı veya kendi toplumlarına karşı savaşmaktan içleri sıkıldığından dolayı size gelenler müstesnadır. Allah dileseydi onları başınıza musallat ederdi de size karşı savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, size karşı savaşmaz ve barış teklif ederlerse (bilin ki) Allah onların aleyhine size bir yol bırakmamıştır. [17]

17.Yani onlarla savaşmanıza izin vermez.

Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.

Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar; yahut ne size karşı harp etmeyi, ne de kendi kavimlerine karşı savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp bîtaraf olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, bunları üzerinize musallat kılaradı da sizinle savaşırlardı. O halde sizi bırakıp bir tarafa çekildikleri ve sizinle savaşmayıp barışa yattıkları takdirde de Allah, onların aleyhinde sizin için tecavüze bir yol (izin) vermemiştir.

Ancak sizinle antlaşma yapmış bulunan bir topluma sığınanlar veya size gelip sizinle ya da toplumlarıyla savaşmaktan sıkılanlar ise, (kâfir de olsalar) onları öldürmeyin. Eğer Allah dileseydi, bunları da size musallat eder, sizinle savaşırlardı. Eğer ellerini sizden çekseler, sizinle savaşmazlarsa, size barış elini uzatırlarsa, artık Allah, onların aleyhine sizin için bir yol, bir izin vermiş değildir.

Ancak, kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar, yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak istemediklerinden yürekleri ürküntü içinde size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi ve sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, bu durumda Allah size onların aleyhinde bir yola girme hakkı vermemiştir.

Ancak aranızda, bağlanma bulunan bir ulusa, sığınmış olanlar, ya sizin onlar ile, ya kendi ulusunun sizinle savaşmasından sıkılarak, gelenler böyle değildir, Allah isteseydi onları size sataştırır, sizinle çarpışırlardı, sizden uzak dururlarsa, çarpışmıyorlarsa, bağış diliyorlarsa onların üzerine varmaya, Allah onlara karşı yol vermez size

Ancak sizinle aralarında bir anlaşma bulunan bir topluluğa sığınanlar ve sizinle savaşmaktan veya kendi kavimleriyle savaşmaktan bunalarak size başvuranlar müstesnadır. Hâlbuki Allah dileseydi, onları sizin başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklifinde bulunurlarsa, bu durumda Allah onlara zarar vermenize asla razı olmaz.

Âyette kendilerinden bahsedilen kimseler, Medine dışındaki münafıklardır. Bunların bir kısmı Mekke’de kalıp müşriklerle iş birliği yapmışlar, bir kısm... Devamı..

’Ahd ve mîsâk itdiklerinize ilticâ iyleyenler ile size karşu ve yâhud kendi kavimlerine karşu muhârebeden müteezzî olarak size gelenleri istisnâ idiniz. Eğer Allâh istiye idi ânlara tefevvuk virir idi. Sizinle mütemâdiyen muhârebe iderler idi. Eğer sizinle mukâteleden vaz geçerler ise Allâh size ânlara hücûm itmeği men’ ider.

Ancak, sizinle kendileri arasında anlaşma olan bir millete sığınanlar yahut sizinle savaştan veya kendi milletleriyle savaşmaktan bıkarak size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi onları üzerinize çullandırırdı da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış teklif ederlerse Allah onlara dokunmanıza izin vermez.

Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.

Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumla ilişki içinde olanlar yahut sizinle de kendi kavimleri ile de savaşmayı içlerine sindiremeyip size sığınanlar müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle mutlaka savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilirler de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse Allah size, onların aleyhine bir yola girme hakkı vermemiştir.

Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı vermemiştir.

Ancak aranızda anlaşma bulunan bir topluluğa katılan, yahut sizinle veya kendi halkıyla savaşmaktan dolayı göğüslerinde sıkıntı duyarak size gelenler hariç... ALLAH dileseydi onları başınıza musallat eder ve onlar da sizinle savaşırdı. Sizi yalnız bırakır, sizinle savaşmaz ve size barış önerirlerse ALLAH sizin onlara saldırmanıza izin vermez.

Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir.

Ancak şöylelerine dokunmayın ki sizinle aralarında misyak olan bir kavme vasıl olmuş bulunurlar, yahud ne size harb etmeği ne de kendi kavmlerine harb etmeği havsalarına sığdıramıyarak size gelmişlerdir, eğer Allah dilese idi bunları üzerinize musallat kılardı da sizinle harb ederlerdi, o halde sizi bırakıb bir tarafa çekildikleri ve sizinle harb etmeyib sulha yattıkları takdirde de Allah aleyhlerinde size bir yol vermemiştir

Ancak sizinle aralarında bir antlaşma bulunan bir kavme sığınanlar veya (kendi kavimleriyle beraber olup) sizinle savaşmak ya da (sizinle beraber olup) kendi kavimleriyle savaşmak istemediklerinden dolayı göğüsleri daralarak size gelenler hariçtir (tarafsız kalmaları şartıyla onlara dokunulmaz). Eğer Allah dileseydi, onları sizin başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık, sizden uzak durup savaşmaz ve size barış teklif ederlerse, o takdirde Allah, onlara karşı (saldırmanız için) size hiçbir yol vermemiştir.

Ancak, aranızda antlaşma olan topluma sığınanlar veya ne sizinle ne de kendi halkıyla savaşmayı içine sindiremeyip size gelenler hariç. Eğer Allah dileseydi, onları başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer tarafsız kalarak ve sizinle savaşmayıp barış isterlerse, Allah onların aleyhinde size bir yol vermemiştir.

Sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme iltica edenler, yahud ne sizinle, ne de kendi kavmleriyle muhaarebe etmekden göğüsleri daralıb (doğruca) size gelenler müstesnadır. Allah dileseydi elbette onları sizin başınıza musallat eder de sizinle her halde savaşırlardı: Artık onlar sizi bırakıb bir tarafa çekilirler de sizinle vuruşmazlar ve barışı size bırakırlarsa o halde Allah onların aleyhinde sizin için (tecâvüze) bir yol bırakmamışdır.

Ancak kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar yâhut sizinle savaşmaktan veya kavimleriyle savaşmaktan (hoşlanmayarak) göğüsleri daralmış hâlde size gelenler müstesnâ. Hâlbuki Allah dileseydi, muhakkak ki onları size musallat ederdi de elbette sizinle savaşırlardı. Fakat sizi bırakırlar da sizinle savaşmazlar ve size barış teklîf ederlerse, o takdirde Allah, size onlar aleyhinde bir yol (bir müsâade) vermemiştir.

Ancak sizinle onların arasında antlaşma olan bir kavme (topluluğa) sığınanlar yahut sizinle veya kendi kavimleriyle savaşmaya yürekleri dayanmayıp (tarafsız olarak) size gelenler, bu hükümün dışındadır. Eğer Allah dileseydi (yüreklerini dayanıklı kılıp) onları elbette sizin üstünüze salardı, O hâlde, sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış eli uzatırlarsa, artık Allah size, üzerlerine gitmek için bir yol (yetki) vermemiştir. *

(*) İlk yıllarda müslümanların çevresinde bulunan gayri müslimlerden iki grup daha bu âyette söz konusu edilmektedir: a) Müslümanlarla antlaşmalı bulu... Devamı..

Ancak, sizinle aralarında anlaşma olan topluluklara sığınmışlarsa ve size gelip sizinle veya kendi kavimleriyle savaşmaktan üzüntü duyduklarını (pişman olduklarını) söylüyorlarsa, onları öldürmeyin. Allah dileseydi, onları sizin başınıza musallat eder ve sizinle savaşırlardı. Eğer sizi bırakır ve sizinle savaşmak istemeyip, sizinle barış yapmak isterlerse, Allah, sizin onlarla savaşma yollarınızı kapatıyor.

Ancak bu aranızda anlaşma olan bir ulusa sığınanlar için değildir. Eğer Allah dileseydi, ne olursa olsun onları sizin üzerinize çullandırır, onlar da sizinle vuruşurlardı. Eğer onlar sizi bırakıp bir yana çekilirler de artık sizinle vuruşmak istemezler, size barış sunarlarsa artık Allah da sizi onlara saldırmaktan alıkoyar.

Meğer ki sizin ile aralarında bir misak bulunan bir kavme iltica ederler, yahut sizinle kıtalda bulunmadan veya kendi aşiretleriyle kıtalda bulunmadan sineleri daralmış bulunarak [⁴], size geleler. Allah dileseydi onları sizlere musallat kılardı da onlar sizin ile vuruşurlardı. Onlar sizden ayrı bir yere çekilirler de sizin ile vuruşmazlar ve size müsalemet [⁵] teklif ederlerse Allah onlara karşı size bir tecavüz yolu bırakmamıştır.

[4] Kıtali kerih görerek ne sizinle beraber kendi aşiretleri aleyhine, ne de aşiretleriyle beraber sizin aleyhinize harbe karışmayıp sizinle muahedeye... Devamı..

Ancak sizinle kendileri arasında anlaşma bulunan bir topluma [kavm] sığınanlar/yaslananlar veyahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerinden) yürekleri sıkılarak size gelenler hariç. Şayet Allah dileseydi onları sizin üstünüze musallat ederdi ve böylece onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmazlar ve sizinle barış içinde yaşamak isterlerse/barış teklif ederlerse, Allah size onlara saldırmanıza izin/yol [sebîl] vermez.

Ancak sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavme sığınanlar veya ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmak istemediklerinden göğüsleri daralarak size gelenler bundan müstesnadır. Eğer Allah dileseydi, bunları size musallat eder ve bunlar da sizinle savaşırlardı. O halde, onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, artık Allah onlara saldırmak için size yol vermez.

Ancak sizinle aralarında antlaşma bulunan dost ve müttefik bir topluma sığınanlar; yâhut ne sizinle, ne de kendi halkıyla savaşmayı içlerine sindiremedikleri için, tarafsız kalmak şartıyla yanınıza gelenler bunun dışındadır, onlara dokunmayın! Düşünün ki, eğer Allah dileseydi, onları başınıza musallat ederdi de, bunca zâlim varken, bir de onlar sizinle savaşırlardı. O hâlde, durumunuza şükredin ve bilin ki; eğer onlar sizinle savaşmaktan uzak durur, barış ve dostluk içinde yaşamak isterlerse, onlara karşı savaşma konusunda Allah size hiçbir yetki vermemiştir.

Sizin ve onların aranızda bir mîsâk (andlaşma) bulunan bir kavme sığınanlar yahut sizinle savaşırlar veya kendi kavimleri ile savaşırlar diye göğüsleri daralarak size gelmiş olanlar başka! Allah dileseydi, onları size musallat ederdi; elbette sizinle savaşırlardı. Sizden ayrılıp sizinle savaşmadıkları ve Barış’a yanaştıkları takdirde Allah sizin lehinize onların aleyhine bir yol vermedi.

Ancak onlar, hem sizinle hem kendileriyle sözleşmesi olan bir millete sığınırlarsa; ya da hem sizinle hem kendi halkıyla uğraşmaktan daral gelmiş olarak sana gelirlerse dokunmayın. Allah isteseydi, onları sizin başınıza belâ eder ve sizinle savaşır dururlardı. Eğer size ilişmezler, sizinle savaşmazlar, hattâ size barış teklif ederlerse, artık Allah, onlara saldırma sebebinizi ortadan kaldırmış demektir.

Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar yahut sizinle ya da kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelenler başkadır. Eğer Allah dileseydi onları size musallat ederdi. Onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmak istemedikleri için barış teklif ederlerse; barış isteyenlere saldırmanız veya onlarla savaşmanız yasaklanmıştır. Müslimler olarak sizinle barış içinde yaşamak isteyenlere karşı dinlerinden veya toplumsal düzenlerinden dolayı savaş açamazsınız. Düşmanlık ancak düşmanlık yapanlaradır.

Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar veya sizinle de kendi toplumlarıyla da savaşmak (istemediklerin)den yürekleri sıkılarak size gelenler hariçtir. Allah dileseydi onları da başınıza salardı da sizinle savaşırlardı. Onlar sizden ayrılır da sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, (bu durumda) Allah size, onların aleyhinde bir yol(a girme hakkı) vermemiştir.

Ancak, sizinle aralarında anlaşma bulunan bir topluma sığınan yahut sizinle de kendi toplumlarıyla da savaşmayı içlerine sindiremeyip tarafsız olarak size gelen kimselere dokunmayın.¹ Allah dileseydi, onları da size musallat eder, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar, size sataşmaz, savaş açmaz ve size barış teklif ederlerse; (şunu iyi bilin ki) Allah, onların aleyhinde size herhangi bir yola girme hakkı vermemiştir.

1 Sizinle aralarında bir anlaşma bulunan her hangi bir kavme varıp onlara sığınanlar o kavim ile olan anlaşmanın hükmüne tâbi olurlar. Sizinle savaşa ... Devamı..

eğer bir anlaşma ile bağlı bulunduğunuz insanlarla ilişkisi olanlardan veya size yahut kendi toplumlarına savaş açmak [fikrin]den kalplerine ürküntü geldiği için size yaklaşanlardan değillerse. Halbuki Allah onları sizden daha güçlü kılsaydı, mutlaka size savaş açarlardı. ¹¹⁰ Ama onlar sizi bırakır, savaş açmaktan vazgeçer ve barış teklif ederlerse, Allah onlara zarar vermenize müsaade etmez. ¹¹¹

110 Lafzen, “eğer Allah dileseydi onlara size hükmetme gücü verirdi ki ...” -bu, onları müminlerle savaşmaktan alıkoyan şeyin gerçek bir iyi niyet değ... Devamı..

Ancak, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluma sığınanlara, sizinle veya kendi toplumları ile savaşmak istemeyip içleri daralıp size gelenlere dokunmayın. Eğer Allah, dileseydi onları sizin üzerinize musallat ederdi. Onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer size ilişmez, sizinle savaşmaz ve size barış teklif ederlerse; artık Allah, onların aleyhine size yetki vermemiştir. 47/4, 48/25, 60/8-9

Ama, sizinle arasında anlaşma bulunan bir topluma sığınanlar ya da sizinle veya kendi toplumlarıyla savaşma (fikrinden) içleri daralarak size başvuranlar hariç. Eğer Allah isteseydi, onları sizin başınıza musallat eder ve onlar da sizinle savaşırlardı. Ama onlar sizi bırakır, size karşı savaşmaz ve size barış teklif ederlerse, o zaman Allah onlar aleyhine davranmanızı onaylamaz.

(Ancak katledilmek hükmünden) Kendileriyle andlaşma yapmış olduğunuz bir topluluğa sığınanlar hariçtir! (çünkü onlar, o kavim ile yaptığınız andlaşmanın hükümlerine tabi olurlar ve onlar tarafından korunurlar. Bunun gibi) Sizinle savaşa girişmekten veya sizinle savaş halinde olan kendi kavimlerine karşı savaşmaktan bunalarak (ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı göze alamayarak) tarafsız kalmak arzusuyla soluk soluğa size başvuranlar da hariçtir! (Bu sığınmayı kendinizden değil, Rabbinizden bir nimet olarak takdir etmeniz gerekir, çünkü) Allah dilemiş olsaydı, onları elbette (kalplerine metanet salarak) başınıza belâ ederdi, (de öbürleri gibi) sizinle savaşırlardı! (Bundan dolayı) Eğer onlar sizden çekinerek sizinle savaşmazlar ve size boyun eğerlerse artık onların aleyhinde Allah size hiç bir yol vermemiştir. (Onlar tarafsız kalıp andlaşma yapmadı diye, onları ne öldürmeye ne de esir etmeye hak ve yetkiniz yoktur; boyun eğmeleri saldırıdan korunmalarına yeterli bir sebeptir.)

Ancak sizinle kendileri arasında andlaşma bulunan bir topluma sığınanlar, yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyle savaşmak(istemedikleri)nden yürekleri sıkılarak size gelenler hariç. Allâh dileseydi, onları sizin üstünüze salardı, sizinle savaşırlardı. O halde onlar, sizden uzak dururlar, sizinle savaşmazlar ve sizinle barış içinde yaşamak isterlerse, Allâh size, onlara saldırmak için bir yol vermemiştir.

O kimseler müstesna ki, onlar sizin aranızla kendi aralarında bir muâhede bulunan bir kavme iltica etmiş veyahut sizinle mukatelede bulunmaktan veya kendi kavimleriyle muharebe etmekten göğüsleri darlaşmış oldukları halde size gelmiş olurlar. Ve eğer Allah Teâlâ dilemiş olsa idi elbette onları size musallat ederdi de sizi katlediverirlerdi. İmdi onlar sizden bir tarafa çekilirler de sizinle savaşta bulunmazlarsa ve müsalemeti size bırakırlarsa artık Allah Teâlâ sizin için onların aleyhine bir yol vermemiştir.

Ancak sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavme sığınanlar veya ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmak istemediklerinden göğüsleri daralarak size gelenler bundan müstesnadır. Eğer Allah dileseydi, bunları size musallat eder ve bunlar da sizinle savaşırlardı. O halde, onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse, o takdirde Allah onlara saldırmak için size yol vermez. [8, 61; 47, 35]

Ancak sizinle kendileri arasında andlaşma bulunan bir topluma sığınanlar, yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyle savaşmak(istemedikleri)nden yürekleri sıkılarak size gelenler hariç. Allah dileseydi, onları sizin üstünüze salardı, sizinle savaşırlardı. O halde onlar, sizden uzak dururlar, sizinle savaşmazlar ve sizinle barış içinde yaşamak isterlerse, Allah size, onlara saldırmak için bir yol vermemiştir.

Ancak sizinle aralarında 'ahid ve mîsâk olan bir kavme ilticâ idenleri [¹] ve yâhud sizinle ve kendi kavimleriyle mukâteleden kalben müteezzî oldukları halde size gelenleri [²] esîr ve katl itmeyiniz. Eğer Allâh Te'âlâ dilemiş olsa idi onları da sizin üzerinize musallat kılar ve onlar da sizinle mukâtele iderlerdi. Eğer onlar sizden uzak durub mukâtele itmezler ve size teklîf-i müsâlemet iderlerse Allâh size onlar üzerine (esîr ve katl itmeniz içün) yol virmedi (ruhsat virmedi)

[1] Rasûl-ü Ekrem efendimiz Hilâl bin 'Uveymire el-Eslemî ile: Ne peygambere mu'âvenet itmek ve ne de mü'minlerle harb idenlere yardım iylemek ve ona ... Devamı..

Sizinle anlaşması olan bir topluluğa (halka) sığınırlarsa yahut sizinle çatışmaktan veya kendi topluluklarıyla çatışmaktan bıkıp usanmış olarak gelirlerse başka. Allah farklı tercih yapsaydı[*] onlara üstünlük verirdi de sizinle çatışmaya devam ederlerdi. Eğer sizden uzak durur, çatışmayı bırakır, barış teklif ederlerse artık onlara dokunmanıza Allah izin vermez.

[*] Bkz. Bakara 2/20'nin dipnotu.

Ancak, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluma sığınanlara, sizinle veya kendi toplumları ile savaşmak istemeyip içleri daralıp sıkılıp size gelenlere dokunmayın. Eğer Allah, dileseydi onları sizin üzerinize musallat ederdi. Onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, sizinle savaşmaz ve barışı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhine bir yol bırakmamıştır.

Ancak, aranızda antlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ve ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı göze alamayarak size gelenler müstesnadır. Allah isteseydi onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Onlar sizden uzak durur, size karşı savaşmaz ve size barış teklif ederlerse, Allah onlara karşı size bir yetki vermemiştir.

Ancak sizinle aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere dokunmayın. Allah dileseydi onları elbette sizin üstünüze salardı, onlar da sizinle mutlaka savaşırlardı. O halde, sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış eli uzatırlarsa, artık Allah size, üzerlerine gitmek için bir yol vermemiştir.

illā anlar kim ulaşurlar bir ķavma kim sizüñ arañuzda daħı anlaruñ arasında 'ahd ķavl var. yā geldiler size ŧar olmış-iken gögüzleri kim çalışalar sizüñ- ile yā çalışalar anlaruñ ķavmı-y-ıla. daħı eger dilesedi. Tañrı, üstün ellü eyleye-di anları üzerüñüze pes çalışalar-idi sizüñ-ile. pes eger [46a] bir yaña olalar sizden pes çalışmayalar sizüñ-ile daħı bıraġalar size boyun virmegi ķılmadı Tañrı size anlaruñ üzere yol.

Līkin ol kişiler ki irişürler bir ḳavme ki sizüñle anlar arasında and vardur, yā gelseler size yürekleri ṭar olur ki sizüñ‐ile mi ṣavaş iderler yā ḳavmleri‐y‐ile mi ṣavaş iderler? Tañrı Ta‘ālā dilese musallaṭ iderdi anları üstüñüze,ṣavaş iderlerdi sizüñle, eger ‘uzlet eyleseler sizden, sizüñle ṣavaş eylemese‐ler, sizüñle ṣulḥ eyleseler. Tañrı Ta‘ālā ḳılmadı size anlar üstine yol.

Ancaq sizinlə aralarında əhd olan bir tayfaya sığınanlar, yaxud sizinlə və ya öz qövmlərilə (Məkkə müşriklərilə) vuruşmaqdan ürəkləri sıxılaraq (xoşlanmayaraq) sizin yanınıza gələn şəxslər müstəsnadır. Əgər Allah istəsəydi, onları sizin üstünüzə qaldırardı və onlar da sizinlə vuruşardılar. Əgər onlar sizdən aralanıb bir tərəfə çəkilsələr və sizinlə vuruşmayıb sülh təklif etsələr, o zaman Allah sizin üçün onların əleyhinə çıxmağa heç bir yol qoymaz.

Except those who seek refuge with a people between whom and you there is a covenant, or (those who) come unto you because their hearts forbid them to make war on you or make war on their own folk. Had Allah willed He could have given them power over you so that assuredly they would have fought you. So, if they hold aloof from you and wage not war against you and offer you peace, Allah alloweth you no way against them.

Except those who join a group between whom and you there is a treaty(608) (Of peace), or those who approach(609) you with hearts restraining them from fighting you as well as fighting their own people. If Allah had pleased, He could have given them power over you, and they would have fought you: Therefore if they withdraw from you but fight you not, and (instead) send you (Guarantees of) peace, then Allah Hath opened no way for you (to war against them).

608 Except the exception refers to "seize them and slay them", the death penalty for repeated desertion. Even after such desertion, exemption is grant... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.