Velyaḣşe-lleżîne lev terakû min ḣalfihim żurriyyeten di’âfen ḣâfû ‘aleyhim felyettekû(A)llâhe velyekûlû kavlen sedîdâ(n)
Artlarında aciz ve küçük soysop bırakacağını düşünerek onlar için nasıl korkup üzüntüye düşerler; yetimler için de Allah'tan korksunlar da sözün doğrusunu söylesinler.
(Ölüp de) Arkalarında zayıf ve korumasız çocuklar bıraktıkları takdirde (onların beslenip-eğitilip yetiştirilmesi hususunda) korku (ve kuşku) duyacak kimseler; (şimdi kendi himayeleri altında olanlar ve başkaları için de haksızlık ve hakaret etmesinler diye) içleri ürpertiyle titresin. Allah’tan korksunlar ve onlara karşı doğru ve olumlu konuşmayı (tercih etsinler).
Geriye eli ermez, gücü yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde, halleri ne olur diye endişe edenler, yetimlere de haksızlık etmekten korkup titresinler. Yollarını Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışsınlar, her zaman olduğu gibi yoksulların hakları konusunda da, dürüst ve insaflı olan neyse, onu dile getirsinler.
Geride, çaresiz, güçsüz çocuklar bıraktıkları takdirde, onların geleceğinden endişe duyanlar, yetimler, dullar ve yoksullarla ilgili de saygıyla aynı endişeyi duysunlar. Allah'a sığınsınlar, emirlerine yapışsınlar, günahlardan arınıp, azaptan korunsunlar ve doğru, yol gösterici, aydınlatıcı, güven telkin edici söz söylesinler.
Arkalarında güçsüz çocuklar bıraktıklarında onlar için endişeye kapılanlar (başkaları için de öylece) korksunlar. Allah'tan korksun ve doğru söz söylesinler.
Arkalarında bıraktıkları zayıf (küçük, korumasız, özürlü) çocuklardan dolayı kaygı duyanların, (vasiyetleri altında olanlar için de) içleri ürpertiyle titresin. Allah'tan korksunlar ve onlara doğru söz söylesinler.
Öldükten sonra geride, âciz ve küçük çocuklar bıraktıkları takdirde, gadra ve zulme uğrayacaklar diye endişe edenler, himayeleri altındaki yetimler hakkında da aynı korkuyu taşısınlar. Böylece Allah'dan sakınıp kendi evlâdları yerinde olan yetimler hakkında da gerçek ve doğru söz söylesinler.
Geriye güçsüz çocuklar bıraktıklarında, durumları için endişelenen kişiler, (ölçüsüz vasiyetler yapıp çocuklarını mahrum etmekten) korksunlar, Allah’tan sakınsınlar ve yerli yerinde söz söylesinler (kararlar alsınlar.)
Geriye zayıf çocuklar bırakmaktan endişe etsinler ve onlar üzerinde titresinler. Allah'tan sakınıp doğru söz söylesinler.
Arkaya bir takım zayıf oğul, kız bırakıp da bakılmamaktan korkan kimseler Allahtan çekineler, doğru da söyleyeler
(Kendileri ölüp de) arkalarında kendi haklarını koruyamayacak kadar küçük ve aciz çocuklar bıraktıkları takdirde (onların büyümesi ve yetişmesi konusunda), onlar için endişe edenler, (empati kurarak yetimlere) haksızlık yapmaktan öyle korksunlar. Allah'ın emirlerine uygun davransınlar, cezalandırmasından sakınsınlar ve mutlaka doğru şâhitlik edip, doğru söz söylesinler!
Kendinden sonra sagîr çocuklar bırakmakdan korkanlar yetimlerin za’fını sû-i isti’mâl itmesünler ve müstakîmâne söz söylesünler.
Arkalarında cılız çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, haksızlık yapmaktan korksunlar; dürüst söz söylesinler.
Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.
Geriye eli ermez, gücü yetmez çocuklar bırakmış olmaları halinde onlar hakkında endişe duyacak olanların (başkalarının yetimleri için de) kalpleri sızlasın; Allah’tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.
Geriye eli ermez, gücü yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde (halleri ne olur) diye korkacak olanlar (yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler; Allah'tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.
Geriye zayıf çocuklar bırakan ve onların durumlarından endişe duyanlar dikkat etsinler! ALLAH'ı düşünsünler ve uygun kararlar versinler.
Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onların geleceğinden endişe duyacak olanlar, (yetimler hakkında da aynı) endişeyi duysunlar, Allah'dan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.
hem titresin o kimseler ki arkalarına elleri ermez, güçleri yetmez bir zürriyyet bırakacak olsalardı onlara karşı korkacaklardı, o halde Allahdan korksunlar ve sağlam söz söylesinler
(Öldükten sonra) geriye zayıf çocuklar (yetimler) bıraktıkları takdirde, (halleri ne olacak diye) endişe duyacak olanlar, (diğer yetimler hakkında da) korkup titresinler. O halde Allah’tan korksunlar ve (şefkatli bir şekilde yetimleri azarlamadan) doğru söz söylesinler.
Arkalarında âciz ve küçük evlâdlar bırakdıkları takdirde onlara karşı (halleri ne olacak diye düşünüb) endîşe edenler, (himayeleri altındaki yetîmler ve diğer mirasçılar hakkında da aynı hissi taşımamakdan) saygı ile korksun (lar), Allahdan sakınsınlar, (gerek vasıyler, gerek onların nezdinde bulunanlar hatıra gönüle bakmayarak) sözü dosdoğru söylesinler.
Hem (yetimler hakkında) korksun o kimseler ki, eğer kendileri arkalarında güçsüz(ve küçük) evlâdlar bırakacak olsalardı, onlar hakkında endişe edeceklerdi. Öyle ise (diğer yetimler hakkında da) Allah'dan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler!
(Kendileri ölüp de) arkalarında kendi haklarını koruyamayacak kadar (küçük ve) zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde (onların büyümesi ve yetişmesi konusunda), onlar için endişe edenler, (empati kurarak yetimlere) haksızlık yapmaktan öyle korksunlar. Allah’a (Allah’ın emirlerine) karşı gelmekten sakınsınlar ve mutlaka doğru şahitlik edip, doğru söz söylesinler!
Arkalarında zayıf bir zürriyet (küçük çocuklar) bırakanlar nasıl ki (mirastaki paylarını alamayacaklar diye) onlar için korkuyorlarsa, o çocuklar üzerine (mirası dağıtanda adaletsiz dağıtımdan) korksun. Allah’dan sakınsın ve dağıtımda sözün en doğrusunu söylesin.
Arkalarında gücü yetmez bir döl bırakmaktan nasıl ürkerlerse onlar içinde öyle korksunlar. Öyle ise Allah’tan sakınıp sözün doğrusunu söylesinler.
Arkalarından küçük çocuklar bırakmış olsalar onlar hakkında mahrum olurlar diye perva edecek olanlar Allah/tan korksunlar da sakınsınlar [³], dürüst söz söylesinler [⁴].
Onlar/veliler/vasiler, eğer arkalarında korunmaya muhtaç çocuklar [zurriyeten] bıraktıkları takdirde, kendi çocukları hakkında nasıl endişe duyarlarsa, başkalarının çocukları için de aynı endişeyi taşısınlar. Onlar Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olsunlar ve doğru [sedîd] söz söylesinler.
Arkalarında bıraktıkları zayıf çocuklardan dolayı korku duyanlar, (vasiyetleri altında olanlar için de) içleri ürpertiyle titresin. Allah'tan sakınsınlar ve onlara doğru söz söylesinler.
Kendileri ölüp arkalarında bakıma muhtaç çocuklar bırakacak olsalardı, hâlleri nice olurdu diye kendi çocukları adına endişe duyanlar, yetimlerin hakkını çiğnemekten de öylece korksunlar! Yani, kendilerini o vefât eden kişi yerine, onun yetim çocuklarını da kendi çocukları yerine koyup düşünsünler de, yürekleri sızlasın! Öyleyse, Allah’ın cezalandırmasından sakınsınlar ve özellikle kul hakkı söz konusu ise, kesinlikle doğru şâhitlik edip, doğru söz söylesinler!
Peki, doğru söylemezlerse ne olur?
Çekinsin o kimseler ki şayet arkalarından “elleri ermez-güçleri yetmez cılız zürriyyet / soy sop / çocuklar” bıraksalardı, onların aleyhine korkarlardı. Bundan böyle, Allah’tan sakınıp korunsunlar, etkili bir söz söylesinler!
Veliler, geride bıraktıkları bakıma muhtaç yavruları için gösterdikleri titizliği diğer varislerine de aynen göstersinler. Allah'a karşı kendilerini sağlama alıp doğru kararlar versinler.
Vefat ettikleri takdirde geriye zayıf çocuklar bırakacaklarını bilenler, çocukları hakkında endişeye düşenler, yetimlerin mallarına sahip çıkarken düşünsünler, ürpersinler, korksunlar! Aynı şeyin kendi çocuklarının başlarına gelebileceğini, haklarının yenilebileceğini, toplumda hakları elinden alınarak fakir duruma düşürülebileceğini akıllarına getirsinler! Buna göre davranıp adaletten dışarıya çıkmasınlar! Allah’a karşı gelmekten sakınarak doğruyu söylesinler ve doğru iş yapsınlar!
Kendileri arkalarında yetim çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında korktukları gibi, (yetimlere haksızlık etmekten) de korksunlar. Allah’a karşı (hata etmekten) sakınsınlar ve doğru söz, söylesinler.
Ve onlar, [o kanunî mirasçılar] [Allah’tan] korksunlar; eğer kendileri arkalarında kendi haklarını koruyamayacak durumda olan çocuklar bıraksalardı onlar için mutlaka endişe duyarlardı; işte böyleleri, Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olsunlar ve [yoksulların hakları konusunda] dürüst ve insaflı olan neyse onu dile getirsinler.
Arkalarında muhtaç ve zayıf çocuklar bırakmaktan korkanlar, diğer yetimler için de aynı endişeyi duysunlar ve Allah’tan sakınsınlar da doğru söz söylesinler. 2/266, 89/18-19
Artık korksun onlar ki; eğer kendileri, arkalarında korunmaya muhtaç çocuklar bıraksalardı, onlar için endişelenirlerdi. Allah’a karşı sorumluluk bilincini kuşansınlar da dosdoğru konuşsunlar.[⁷²⁹]
(Miras taksiminde kendilerine söz düşenler de) Arkalarında küçük, zayıf çocuklar bırakmış olsalardı onların hali nice olurdu? diye düşünerek (yetimlere haksızlık etmekten) çekinsinler, (yürekleri sızlasın da) Allah'tan korksunlar ve sözü doğru söylesinler.
Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde onların durumundan endişe edecek olanlar, (öksüzlerin hakkına dokunmaktan) çekinsinler. Allah’tan korksunlar ve doğru söz söylesinler.
Ve korksunlar o kimseler ki, arkalarından küçük, zayıf çocuklar bırakacak olsalardı, onların üzerine korkup endişede bulunacaklardı. O halde Allah Teâlâ'dan sakınsınlar ve dürüst söz söylesinler.
Arkalarında eli ermez, gücü yetmez küçük çocuklar bıraktıkları takdirde, onların halleri nice olur diye endişe edenler, yetimlere haksızlık etmekten de öylece korksunlar da Allah'ın cezalandırmasından sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.
Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde onların durumundan endişe edecek olanlar, (öksüzlerin hakkına dokunmaktan) çekinsinler. Allah'tan korksunlar ve doğru söz söylesinler.
Arkalarında (vefâtlarından sonra) za'îf zürriyetler (evlâdlar) terk itseler onların üzerine (fakr ve ihtiyâc içinde kalmalarından) korkanlar Allâh'dan korkub ittikâ itsünler, doğrı ve hak sözleri söylesünler. [²]
Arkalarında zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, Allah’tan çekinsinler de doğru söz söylesinler.
Arkalarında cılız çocuklar bırakacak olsalar korku ve endişe duyacak olanlar, (haksızlıktan) korksunlar ve Allah'tan sakınsınlar da (yetimlere) doğru söz söylesinler.
Mirasçılar, arkalarında güçsüz ve korunmasız çocuklar bıraktıkları takdirde onlar hakkında nasıl endişelenirlerse, öylece korksunlar ve Allah'tan sakınıp sözün doğrusunu söylesinler.(4)
Ürperip titresin o kimseler ki, kendi arkalarında zayıf ve çaresiz aile fertleri bırakmış olsalardı, onlar için korku ve endişe duyacaklardı. O halde, Allah'tan korksunlar ve haksızlığı önleyici sağlam bir söz söylesinler.
daħı ķorķsuñ anlar kim, eger ķoyalarıdı anlaruñ ardından döl ya'nį oġul ķız ża'iflar, ķorķalarıdı anlaruñ üzere: pes śaķınsunlar Tañrı’dan; daħı eyitsünler söz ŧoġru söz.
Daḫı ḳorḳsun ol kişiler ki ḳosalar ardlarında ża‘īf ẕürriyetler ḳorḳuñuzanlar üstine. Pes ṣaḳınsunlar Tañrıdan, daḫı yaḫşı söz eyitsünler.
Özlərindən sonra (aciz və zəif) övladlar qoyub gedəsi olan şəxslər, onlardan ötəri necə qorxurlarsa, (yetimlərdən ötrü də) o cür qorxsunlar! Və buna görə də onlar Allahın qəzəbindən çəkinərək sözün doğrusunu danışsınlar!
And let those fear (in their behaviour toward orphans) who if they left behind them weak offspring would be afraid for them. So let them mind their duty to Allah, and speak justly.
Let those (disposing of an estate) have the same fear in their minds as they would have for their own if they had left a helpless family behind: Let them fear Allah, and speak words of appropriate (comfort).(515)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |