اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ ق۪يلَ لَهُمْ كُفُّٓوا اَيْدِيَكُمْ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۚ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّٰهِ اَوْ اَشَدَّ خَشْيَةًۚ وَقَالُوا رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَۚ لَوْلَٓا اَخَّرْتَنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۜ قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَل۪يلٌۚ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقٰى وَلَا تُظْلَمُونَ فَت۪يلًا
Elem tera ilâ-lleżîne kîle lehum kuffû eydiyekum veakîmû-ssalâte veâtû-zzekâte felemmâ kutibe ‘aleyhimu-lkitâlu iżâ ferîkun minhum yaḣşevne-nnâse keḣaşyeti(A)llâhi ev eşedde ḣaşye(ten)(c) ve kâlû rabbenâ lime ketebte ‘aleynâ-lkitâle levlâ aḣḣartenâ ilâ ecelin karîb(in)(k) kul metâ’u-ddunyâ kalîlun vel-âḣiratu ḣayrun limeni-ttekâ velâ tuzlemûne fetîlâ(n)
Görmez misin savaştan el çekin ve namaz kılın, zekat verin denenleri? Onlara savaş farz edilince içlerinden bir kısmı, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha da fazla korkmaya başladılar da ne olurdu, yakın olan ölümümüze dek bu emri geciktirseydin, bize savaşı emretmeseydin dediler. De ki: Dünyanın zevki azdır, ahiretse sakınanlar için daha hayırlıdır ve onlar, hurma çekirdeğinin içindeki incecik kıl kadar bile zulüm görmezler.
(Daha önce Hz. Peygamberden silahlı mücadele için izin istediklerinde;) Kendilerine: "(Şimdilik) Elinizi (kıtalden ve kötülüklerden, düşmanlarla silahlı mücadeleden) çekin, namazı (şuurla ve huzurla) ikame edip (yerine getirin), zekâtı verin (ve Allah’ın hükmünü bekleyin!)" denilen kimseleri görmedin mi? Oysa ardından (Hakk ve adalet düzeni kurulsun diye) savaş(mak) üzerlerine yazıldığında (cihadla ve milli savunmayla sorumlu tutulduklarında) onlardan bir grup, Allah’tan korkar gibi, hatta daha da şiddetli bir korkuyla insanlardan (düşmanlardan) korkuya kapılıp, "Rabbimiz ne diye savaşı üzerimize farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?" diye (itiraz etmektedirler). De ki: "Dünyanın metaı ve sefası azdır, (rahatı ve menfaati kısadır;) ahiret ise müttakiler için daha hayırlıdır ve siz ’bir hurma çekirdeğindeki incecik bir iplik kadar’ bile haksızlığa uğratılmayacaksınız." (Öyleyse bu dünya tutkunuz ve zalim odaklardan korkunuz nedendir?)
Kendilerine ellerinizi savaştan çekin, namazlarınıza dikkatli ve devamlı olun, zekatı yani arındırıcı mali yükümlülüğünüzü yerine getirin, denilenlerden haberdar değil misin? Ama onlara Allah yolunda savaşmaları emredilir emredilmez, bazısı Allah'tan korkması gerektiği gibi, hatta daha da büyük bir korkuyla insanlardan korkmaya başlar ve “Ey Rabbimiz! Neden bize savaşmayı emrettin, keşke bize biraz mühlet verseydin” derler. De ki: “Bu dünyanın keyfi ve rahatlığı çok kısadır. Ama ahiret, yolunu Allah ile bulanlar için en hayırlısıdır. Çünkü hiç biriniz kıl kadar haksızlığa uğramayacaksınız.
Kendilerine:
"Müşriklerle fiilî çatışmaya girmekten kaçının, savaşı aklınızdan çıkarın, namazı erkanına, şartlarına, vaktine riâyet ederek âşikâre kılın, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verin" denilen kimseleri görmüyor musun? Kendilerine savaşmak, yazılı emir halinde farz kılınınca, onlardan bir grup, saygı duyarak Allah'tan korktukları gibi, yahut daha fazla saygıyla karışık bir korku ile içleri titreyerek insanlardan korkuyorlar.
"Rabbimiz, savaşı bize niçin yazılı bir emir haline getirdin? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın" dediler. Sen de:
"Dünya zevki azdır. Âhiret hayatı ebedî yurt ise, Allah'a sığınıp, emirlerine yapışa-rak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan, takvâ esaslarını benimseyen mü'minler için daha hayırlıdır. Kıl kadar da, haksızlığa uğramayacaksınız" de.
Kendilerine: "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir grup Allah'tan korkar gibi hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar ve: "Ey Rabb'imiz! Bizim üzerimize savaşı niçin farz kıldın? Yakın bir zamana kadar bize mühlet verseydin olmaz mıydı?" dediler. De ki: "Dünyanın geçimliği azdır. Ahiret ise fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır ve bir kıl kadar dahi haksızlığa uğratılmazsınız."
Kendilerine; 'Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin' denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibihatta daha da şiddetli bir korkuylakorkuya kapılıyorlar ve: 'Rabbimiz,ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?' dediler. De ki: 'Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.'
Kendilerine: “-Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekâtı verin”, denilmiş olanlara bakmaz mısın? Şimdi onların üzerine savaş farz kılınınca, içlerinden bir topluluk, Allah'dan korkar gibi hatta daha şiddetli bir korku ile insanlardan korkuyor. Onlar: “-Ey Rabbimiz, üzerimize şu savaşı neye farz kıldın, ne olurdu bizi yakın bir vakte kadar geri bırakaydın!” dediler. Onlara şöyle de: “- Dünyanın zevki pek azdır. Ahiret ise sakınanlar için muhakkak hayırlıdır; ve kıl kadar haksızlığa uğramazsınız.
Kendilerine: “Ellerinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekât verin” denilenleri görmedin mi? Ne zaman ki savaş onlara farz kılındı, onlardan bir grup, Allah’tan korkar gibi belki daha fazla insanlardan korkmaya başladılar. “Ey Rabbimiz! Neden bize savaşı farz kıldın? Yakın bir zamana kadar erteleseydin, olmaz mıydı?” dediler. Sen de ki: “Dünya yaşamı çok azdır. Ahiret ise, kendini koruyanlar için daha yararlıdır. Ve orada çekirdek kabuğu kadar size haksızlık edilmez.
Kendilerine, “Düşmanlıktan ellerinizi çekiniz, namazı kılınız ve zekâtı veriniz” denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir grup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korkuyla, insanlardan korkmaya başladılar da, “Rabbimiz! Savaşı bize niçin farz kıldın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?” dediler. Onlara de ki: “Dünya menfaati önemsizdir, Allah'tan korkanlar için âhiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.”
Görmedin mi, onlara: «Elinizi çekiniz, zekât verin, namaz kılın» denilen kimseleri? Sonra da çarpışmak buyurulunca, Allahtan olduğu gibi, ya da daha çok insanlardan korkarak, derler ki: «Ey Tanrımız! Niçin bize çarpışmayı farzettin? Nolurdu, yakın bir güne değin bizi bıraksa idin?», Onlara diyesin ki: «Dünya metaı azdır, sakınan kimseye ahret hayırlıdır, kıl kadar da zulme uğramazsınız»
(Savaş emri gelmeden önce) kendilerine: “Ellerinizi savaştan çekin, namazı ikame edin, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Savaş üzerlerine farz kılınınca içlerinden bir topluluk, Allah'ın azabından korkar gibi hatta daha çok korkarlar ve “Ey Rabbimiz! Neden üzerimize savaşı farz kıldın, bize biraz daha zaman tanıyamaz mıydın” derler. (Ey Resûl! Onlara) de ki: “Bu dünyanın keyfi ve rahatlığı kısa ömürlüdür. Âhiret ise Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlar için en hayırlısıdır. Siz zerre (hurma çekirdeğinin lifi) kadar bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.”
Dikkat itdiniz mi? Kendilerine bir müddet muhârebe idiniz, ’ibâdet idiniz ve zekât viriniz diyu emr olundığı vakit, Allâh kadar insânlardan da korkduklarından "Yâ rabbi niçün bize muhârebeyi emr idiyorsın, niçün âhirete ecelimiz ile gitmekliğimize müsâ’ade itmiyorsın" didiler. Ânlara cevâben di ki "Dünyâ hayâtının kıymeti azdır, Allâh’dan korkanlar içün âhiret hayâtı hayırlıdır. Orada size zerre kadar zulüm idilmiyecekdir."
Kendilerine: "Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin" denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar tehir edemez miydin?" derler. De ki: "Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez".
Daha önce kendilerine, “(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.”
Kendilerine, “Elinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin” denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca bir de gördün ki, içlerinden bir grup Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korkuyla insanlardan korkuyorlar da, “Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın, bizi yakın bir süreye kadar geri bıraksan olmaz mıydı?” diyorlar. Onlara de ki: “Dünya menfaati önemsizdir, Allah’tan korkanlar için âhiret daha hayırlıdır ve size zerre kadar haksızlık edilmez.”
Kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da «Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?» dediler. Onlara de ki: «Dünya menfaati önemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.»
Kendilerine, "Elinizi savaştan çekin, namazı gözetin, zekatı verin," denilenlere dikkat etmedin mi? Kendilerine savaşmaları emredildiğinde, insanlardan ALLAH'tan korkar gibi, belki daha fazla korkmaya başladılar ve "Rabbimiz, neden bize savaşı yükledin, bizi yakın bir zamana kadar erteleyemez miydin!," dediler. De ki, "Bu dünyanın varlığı azdır, erdemliler için ahiret daha hayırlıdır; en ufak bir haksızlığa uğratılmayacaksınız."
Kendilerine, "Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?" derler. Onlara de ki: "Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez."
Bakmaz mısın o: kendilerine ellerinizi çekin ve namaz kılın, zekât verin denilmiş olan kimselere? şimdi üzerlerine kıtal yazılınca insanlardan Allahdan korkarcasına veya daha bile ziyade korkuyorlar, ve şöyle dediler: «Ey bizim rabbımız! niçin üzerimize bu kitali yazdın! nolordu bizi yakın bir ecele tehir edeydin? de ki: Dünya zevkı ne olsa azdır Ahıret ise Allahdan korkanlar için sırf hayırdır hem kıl kadar hakkınız yenmez
(Mekke’de iken, küffara karşı cihat etmeyi isteyip de) kendilerine, “(Size eziyet eden müşriklere karşı, cihat etmekten şimdilik) ellerinizi çekin, namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin” denilen kimseleri görmedin mi? Onlara cihat farz kılınınca içlerinden bir grup, Allah’tan korkarcasına, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkarlar. “Ey Rabbimiz! Bize cihadı niçin farz kıldın? Bizi yakın bir zamana kadar ertelesen (bir müddet daha cihadı farz kılmasan)” derler. (Resûlüm! Onlara) de ki: “Dünyanın geçici menfaati pek azdır. Âhiret ise Allah’ın emirlerine uygun yaşayanlar için elbette daha hayırlıdır. Ve size hurma çekirdeğindeki ince lif kadar bile haksızlık edilmez.
Kendilerine, ellerinizi çekin¹, salâtı ikâme edin, zekâtı verin² denilen kimseleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca³, içlerinden bir kısmı Allah'ın haşyeti gibi, hatta daha fazla insanlara haşyet⁴ duyarlar. Ve “Ey Rabb'imiz! Neden üzerimize savaş yazdın, bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya?” dediler. De ki: “Dünya geçimliği önemsizdir. Ahiret, takva sahibi kimseler için daha hayırlıdır.” Ve hurma çekirdeğinin içindeki lif kadar size haksızlık edilmez.
(Evvelce) kendilerine «Ellerinizi (muhaarebeden) çekin, dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin» denilen kimselere bakmaz mısın? Şimdi onların üzerine muhaarebe yazılınca (farzedilince) içlerinden bir zümre, insan (dan başka bir şey olmayan düşman) lardan Allahdan korkar gibi, hattâ daha şiddetli bir korku ile korkuyorlar. Onlar: «Ey Rabbimiz üzerimize (şu) muhaarebeyi neye yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar gecikdirmeli değil miydin» dediler. (Onlara) de ki: «Dünyânın fâidesi pek azdır, Âhiret ise sakınanlar için elbet daha hayırlıdır. Siz hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile haksızlığa uğratılmayacaksınız».
(Mekke'de iken savaşmayı isteyip de) kendilerine: “Ellerinizi (şimdilik sa vaştan) çekin, namazı hak kıyla edâ edin ve zekâtı verin!” denilen kimse leri görmedin mi? Şimdi (Me dîne'de)onlara savaş (farz olarak) yazılınca içlerinden bir fırka, Allah'dan korkarcasına, hattâ daha şiddetli bir korkuyla in san lardan korkmaya başladılar. Ve şöyle dediler: “Rabbimiz! Bize savaşı niçin (farz olarak) yazdın? Ne olurdu, bizi yakın bir vakte (yatağımızda öleceğimiz vakte)kadar te'hîr etseydin!”
(Ey Resûlüm! Onlara) de ki: “Dünya menfaati az dır. Hem âhiret, (günahlar dan) sakınan için hayırlıdır ve (orada) kıl kadar haksızlığa uğratılmazsı nız.”
Bakmaz mısın? Kendilerine (ne zaman savunma savaşına izin verileceğini sorup durdukları bir zamanda) “Ellerinizi (savaştan ve benzeri davranışlardan) çekin, (maddi ve manevi bir arınma ibadeti olan) namazı kılın, (yoksul, fakir, muhtaç, işsiz, hasta, sakat, özürlü, yaşlı, dul vs. gibilerin maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak ve sosyal güvencelerini sağlamak için) zekâtı verin (ve gerektiğinde onlar için oluşturulan zekât fonuna ek yardımı da yapın) ’’denilmiş olanlara! Nihayet (o size saldıran güçlere karşı) savaşmak üzerlerine farz kılınınca onlardan bir grup, Allah karşısında duyulması gereken bir ürperme gibi, hattâ daha şiddetli bir ürpermeyle insanlardan korkup titriyor ve “Ey Rabbimiz, şu savaşı üzerimize neden farz kıldın; onu az bir süre daha ertelesen olmaz mıydı?” diyorlar. (Resulüm, onlara) de ki: “ Bu dünyanın geçimliği pek azdır (pek kısa bir süre içindir). Âhiret ise, (fenalıklardan) sakınmış olanlara daha hayırlıdır ve bir kıl kadar dahi haksızlığa uğratılmazsınız.*
“Ellerinizi cömertçe insanlara açın (yardım edin), namaz kılın ve zekâtı verin” denilenleri görmüyor musun? Onlara savaş emri yazıldığında, onlardan bir gurup Allah’dan korkar gibi, hatta Allah’dan daha çok, insanlardan korkuyorlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaşmayı emrettin? Biraz daha erteleseydin ya” derler. Deki “Dünyanın geçimliği pek azdır, hâlbuki ahiret, Allah’dan korunanlar için daha hayırlıdır ve orada hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaz.
Görmüyor musun o kimseleri ki kendilerine: " vuruşmadan elinizi çekin, namazı kılın zekatı verin denildi, sonra da bu vuruşma boyunlarına borç olunca içlerinden bir kısmı Allah’tan korkarcasına, belki daha da çok insanlardan korkarak dediler: "Ey Çalabımız! Sen şu savaşı ne diye boynumuza borç yazdın? Bu savaşı yakın bir güne kadar geciktirseydin ne olurdu?" De ki: Dünya gönenmesi az sürer. Sakınanlar için öbür dünya yeydir. Orada size kıl kadar kıyılmayacaktır."
Kendilerine «ellerinizi kıtaldan çekin, dosdoğru namaz kılın, zekât verin» denilen kimseleri görmüyor musun? Onlara, kıtal farz olunca onlardan bir kısmı halktan, küffardan hemen Allah/tan korkar gibi veya daha ziyade [²] korkarak «Ey Rabbimiz! Neye bize kıtali farzettin. Yakın zamana, ecele kadar geciktirmeliydin» diyorlardı. Onlara de ki dünyada geçinilecek şey azdır [³]; âhiret ise sakınanlar için hayırlıdır. Siz ince iplik kadar zulüm görmezsiniz.
(Ey Peygamber!) Kendilerine, “Elinizi savaştan çekiniz²⁸, namazı kılınız ve zekâtı veriniz!” denilenleri görmüyor musun? Üzerlerine savaş yazılınca/farz kılınınca, onlardan belli bir grup, Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla/ şiddetli bir şekilde insanlardan korkmaya başladılar ve “Ey Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bunu bizim için biraz daha/yakın bir süreye kadar geciktirseydin olmaz mıydı?” dediler. Onlara de ki: “Dünyanın zevki/geçimi [metâ’] azdır. Ahiret, Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olanlar için daha hayırlıdır. Çünkü orada kimseye hurma çekirdeğinin zarı [fetîl] kadar bile zulmedilmez.”
Kendilerine, “Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekât verin” denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok, insanlardan korkarlar ve “Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, neden bizi yakın bir zamana kadar ertelemedin?” derler. De ki: “Dünya metası azdır; takva sahibi kimse için ahiret daha hayırlıdır. Size hurma çekirdeği üzerindeki küçücük bir tomurcuk (zerre) kadar bile zulmedilmez.”
Şu kimselerin hâlineibret nazarıyla bir baksana: Onlar, Allah yolunda savaşmakta pek hevesli görünüyorlardı. Fakat henüz yeterli şartlar oluşmadığından, kendilerine:
“Size eziyet eden zâlimlere karşı şimdilik sabredin, savaştan elinizi çekin. Namazı kılın, zekâtı verin ve yoğun bir tebliğ faaliyetine girişerek, sağlam bir toplumun temellerini atın!” denilmişti. Fakat zamanı gelip de onlaraAllah yolunda savaş emredilince, içlerinden bir grup Allah’tan korkarcasına, hattâ daha büyük bir korkuyla düşmandan korkarak:
“Ey Rabb’imiz, niçin bize savaşmayı emrettin? Bize biraz daha süre tanısaydın da azıcık daha yaşasaydık olmaz mıydı!” demeye başladılar. Onlara de ki:
“Bu dünyanın nîmetleri hem gelip geçici, hem de çok azdır. Oysa kötülüklerden korunabilenler için âhiret çok daha hayırlıdır. Korkmayın, hepiniz hak ettiğiniz ödülü alacaksınız ve hiç birinize zerre kadar olsun haksızlık yapılmayacak.”
Kaldı ki, Allah yolunda olmasa bile, er geç ölümle yüz yüze gelmeyecek misiniz?
Kendilerine “Ellerinizi çekin, Namaz’ı kılın, Zekât’ı verin!“ denilmiş kimselere bakıp görmedin mi? Oysa Savaş onlara yazıldığında onlardan bir grup Allah’tan çekinir gibi, hatta daha şiddetli bir şekilde, İnsanlar’dan çekiniyorlardı: -“Rabbimiz! Niçin bize Savaş’ı yazdın? Keşke bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” diyorlardı. De ki:
“Dünya’nın geçimliği azdır. Sakınıp korunmuş kimseler için Âhiret en hayırlıdır. Kıl kadar zulmedilmezsiniz”.
Kendilerine: " Elinize hakim olun, namazı kılın, zekatı verin " denilen adamları görüyor musun? Kendilerine savaş ferman edilince, hemen görüldü ki, Allah'tan çok insanlardan, belki de ölesiye korkan bazıları: " Ya Rab dediler neden bize savaşı ferman ettin ki, varsak da biz ecelimizle ölsek olmaz mıydı sanki! " Resulüm de ki: " dünya sefası kısa, ahiret ise ilerisini düşünenler için daha hayırlıdır. Çünkü orada haksızlık görmeyeceksiniz.
Kendilerine: "Ellerinizi savaştan çekin! Salât-ı İkame edin! Zekâtı verin denilen kimseleri görmedin mi?" Sonra onlara savaş yazılınca içlerinden bir grup hemen Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başlar. Sonra derler ki: "Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın? Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?" Onlara de ki: "Dünya menfaati önemsizdir. Allah’tan korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Size kıl payı kadar haksızlık edilmez!"
Kendilerine “Ellerinizi (savaştan) çekin; namazı kılın ve zekâtı verin!” denen kişileri görmedin mi? Onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir grup hemen Allah’tan korkar gibi, hatta [*] daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da “Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?” dediler. (Onlara) de ki: “Dünya geçimliği (hayatı) azdır; [takvâ]lı (duyarlı) olanlar için ahiret hayırlı olandır. En küçük bir haksızlığa da uğratılmayacaksınız.”
Kendilerine: “Siz (şimdilik) savaştan uzak durun, namazı dosdoğru ve devamlı kılın ve zekâtı verin.” denilenleri biliyorsun değil mi? Onlara (Allah yolunda) savaşmak farz kılınınca, içlerinden insanlardan Allah’tan korkar gibi korkan, hatta daha da fazla korkan bir grup, (şimdi): “Ey Rabbimiz niye bize savaşmayı(hemen) farz kıldın, bize biraz daha süre verseydin olmaz mıydı? deyiverdiler. (Ey Muhammed!) Onlara: “Dünya hayatının kazançları gelip-geçicidir. Âhiret ise Allah’a karşı hata etmekten sakınanlar için daha hayırlıdır ve size orada kıl kadar¹ bile haksızlık edilmez.” de.
KENDİLERİNE “Ellerinizi çekin, ⁹¹ namazlarınızda dikkatli ve daim olun, arındırıcı (malî) yükümlülüğünüzü yerine getirin!” denilenlerden haberdar değil misin? Ama onlara [Allah yolunda] savaşmaları emredilir edilmez, bazısı, Allah’tan korkması gerektiği gibi -hatta daha da büyük bir korkuyla- insanlardan korkmaya başlar ve “Ey Rabbimiz! Neden bize savaşmayı emrettin? Keşke bize biraz mühlet verseydin!” derler. De ki: “Bu dünyanın keyfi ve rahatlığı çok kısa ömürlüdür -ama ahiret, Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar için en iyisidir- çünkü hiç biriniz, kıl kadar haksızlığa uğramayacaksınız.
Kendilerine “Elinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekâtı verin’’ denilenleri görmedin mi? Oysa onlara savaşmaları emredildiğinde, onlardan bir grup, Allah’tan korkarcasına hatta daha da büyük bir korkuyla düşmanlardan korkuyor ve “Rabbimiz niye bize savaşı emrettin, bu savaşma emrini biraz daha ertelesen olmaz mı?’’ dediler. De ki: “Dünyanın hazzı geçici ve çok azdır. Ahiret ise sorumlu davrananlar için daha hayırlıdır. Zira en ufak bir haksızlığa dahi uğratılmayacaksınız.” 3/172-173, 4/95
(VAKTİYLE) kendilerine “şimdi (savaştan) söz etmeyi bırakın da,[⁸⁰⁸] namazı istikametle kılmaya, zekâtı içten gelerek vermeye (bakın)” denilenlerin şu hâline baksana bir! Vakti gelip de onlara savaşmaları emredildiğinde, içlerinden bir gurup Allah’tan korkarcasına, hatta daha da büyük bir korkuyla insanlardan korkmaya başladılar[⁸⁰⁹] ve şöyle dediler: “Rabbimiz! Niçin bize savaşı emrettin? Bize biraz daha süre tanıyamaz mıydın!” De ki: “Dünya nimetleri tadımlık bir hazdır, âhiret ise sorumluluk sahibi biri için en hayırlı olandır; sonuçta zerre kadar haksızlığa uğramayacaksınız.
(Ey Muhammed) Şu kimselere bak! (ki daha önce düşmanla savaşmayı arzu ettiklerinde onlar, henüz savaş emri gelmedi, diye uyarılmış ve) Onlara: "(Şimdilik savaştan) ellerinizi çekiniz. Namaz kılınız ve zekat veriniz" denilmişti. Ne zaman ki, üzerlerine savaş farz kılındı, içlerinden bir gurup (kalplerinde nifak hastalığı olanlar) bu kez insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla korkmaya başladılar da (ölüm korkusuyle) "Ey Rabbimiz şu savaşı üzerimize niye farz kıldın? Ne olurdu, bizi yakın bir geleceğe kadar geri bırakaydın. Biraz daha yaşasaydık)" diye yalvarmaya başladılar. (Ey Muhammed) Onlara de ki: Dünyanın geçimi azdır, (ne kadar yaşanılsa, yine an gibi gelir elde edilen nimetler ise çok değersiz şeylerdir) Takva sahibi kullar içinse, ahiret daha hayırlıdır. (Allah yolunda savaşın ve biliniz ki) Sizler kıl payı kadar haksızlığa uğratılmayacaksınız. (Salih amellerinizin mükafatını elbette elde edeceksiniz)
Kendilerine, "(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan çekinir gibi, hatta daha çok çekiniyorlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!" derler. De ki: "Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’tan sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez. "
O kimseleri görmez misin ki, onlara: «Ellerinizi çekiniz ve namaz kılınız, zekât veriniz» denilmişti. Vaktâ ki üzerlerine cihad yazıldı, o zaman içlerinden birtakımı, Allah Teâlâ'dan korkarcasına veya daha ziyâde insanlardan korkar oldular. Ve onlar, «Ey Rabbimiz! Ne için üzerimize cihadı yazdın? Ne olurdu bizi yakın bir müddete kadar tehir etseydin» dediler. De ki: «Dünyanın faidesi pek azdır, ahiret ise muttakî olanlar için elbette hayırlıdır. Ve siz kıl kadar zulme uğramayacaksınızdır.»
Baksana o kimselere ki, savaş zamanı değilken kendilerine: “Savaşa sebebiyet vermeyin, namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin! ” denilmişti. Sonra onlara savaşma farz kılınınca, onlardan bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkarcasına, hatta daha fazla korkup şöyle diyorlar: “Ya Rabbenâ, niçin bize harbi farz kıldın? Bize biraz daha mühlet verseydin ya! ” Onlara de ki: “Dünya zevki pek azdır, âhiret ise günahlardan sakınanlar için sırf hayırdır ve size kıl kadar olsun haksızlık yapılmaz. ” [47, 20]
Kendilerine: "Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin!" denilenleri görmedin mi? Kendilerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir grup, insanlardan, Allah'tan korkar gibi hatta daha fazla korkmaya başladılar: "Rabbimiz, niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (savaş emrini bir süre geciktirsen) olmaz mıydı?" dediler. De ki: "dünya geçimi azdır, korunan için ahiret daha iyidir. Size kıl kadar haksızlık edilmez."
Şunları görmez misin ki onlara vaktiyle "Küffârdan el çekin, namâzı kılub zekâtı virin" dinildi. [²] Vaktâ ki onlara kıtâl farz kılındı, onlardan bir tâife (müşriklerden) Allâh'dan korkdukları gibi veyâhud daha ziyâde olarak korkdılar ve: "Yâ Rabbî! Ne içün bize kıtâli emr itdin? Bizi yakın ecele kadar te'hîr itse idin olmaz mı idi?" didiler. Onlara söyle ki: Dünyânın metâ'ı azdır (ehemmiyetsizdir) ittikâ idenler içün âhiret hayırlıdır. Siz orada (âhiretde) kıl gibi ince bir iplik kadar zulüm olunmazsınız (istihkâkınız artmaz ve eksilmez)
Hiç görmedin mi şu kişileri ki kendilerine: "Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı tam kılın, zekâtı verin" denmişti. Savaş farz kılınınca da içlerinden bir takımı, Allah'tan korkar gibi insanlardan korkmuş, hatta korkuları daha da şiddetlenmişti. Dediler ki "Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, azıcık daha süre tanısaydın olmaz mıydı?” De ki "Dünya menfaati pek azdır. Allah’tan çekinerek korunanlar için Ahiret daha hayırlıdır; size kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır.[*]”
Kendilerine “elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin. “denilenleri görmedin mi? Oysa savaş onlara farz kılındığında, onlardan bir grup, Allah'tan korkar gibi insanlardan korkarak (hatta daha da fazla bir korku ile) “Rabbimiz niye savaşı bize farz kıldın. Bizi yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?” dediler. De ki: -Dünyanın faydası çok azdır. Ahiret ise Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır, en ufak haksızlığa uğratılmayacaksınız.
Vaktiyle kendilerine “Ellerinizi savaştan çekin; namazı kılın, zekâtı verin” denilen kimseleri görmedin mi? Onlara savaş farz olduğunda, içlerinden bir zümre, Allah'tan korkar gibi, hattâ daha da şiddetli bir korkuyla insanlardan korkuyorlar ve diyorlar ki: “Rabbimiz, bize niçin savaşı farz kıldın? Keşke bize biraz daha mühlet verseydin!” De ki: Dünyanın safâsı pek kısa sürer. Âhiret ise, takvâ sahipleri için daha hayırlıdır; orada kıl kadar bir haksızlığa uğramazsınız.
Kendilerine, "Ellerinizi çekin, namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin!" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir grup, insanlardan Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme uğratılmazsınız."
bilmedüñ mi anları kim eyidildi anlara yıġun ellerüñüz daħı ŧururuñ namāzı daħı virüñ zekātı. pes ol vaķt, kim yazıldı anlaruñ üzere çalışmaķ ol vaķt bir bölük anlardan ķorķarlar ādemįlerden Tañrı ķorķısı gibi yā ķatıraķ ķorķıdın yaña. daħı eyittiler iy çalabumuz nişe yazdun üzerümüze çalışı nişe girü bıraķmadun bizi bir müddete degin az? eyit: “dünyā menfa'atı yā gönenmegi azdur daħı āħiret yigrekdür aña kim śaķındı. daħı žulm olınmayalar ħurmā çekürdegi çuķurcaġındaġı çöp gibi ķadarınca.
Görmez misin yā Muḥammed, ol kişiler ki eyidilse anlara ḳollaruñuzı çe‐küñüz yamanlıḳdan ve durġuruñuz namāzı, virüñüz zekātı ol vaḳt ki farż oldı üstlerine ġazālıḳ ol vaḳtda. Anlaruñ bir bölügi ḳorḳarlar ādemīlerdenAllāhdan ḳorḳduḳları gibi, yā andan daḫı ḳatı ḳorḳmaḳ. Daḫı eyitdiler yāAllāh, niçün farż eyledüñ bizüm üstümüze ġazālıġı, niçün ḳomaduñ bizdünyā göre‐y‐dük bir niçe müddete degin, yaḳın ecele degin. Eyit yāMuḥammed: Dünyā ni‘metleri azdur, āḫiret yigrekdür Tañrıdan ḳorḳanlara.Daḫı size ẓulm olmaz ḫurmā çekirdeginüñ ḳabuġınca.
(Ya Rəsulum!) O şəxsləri görmürsənmi ki, onlara (vaxtilə): “(Müharibədən) əl çəkin, namaz qılın, zəkat verin!” – deyilmişdi. Onlara cihad etmək vacib olduqda isə, içərilərindən bir qismi Allahdan qorxan kimi və ya daha artıq bir qorxu ilə insanlardan qorxuya düşərək: “Ey Rəbbimiz! Cihad etməyi nə üçün bizə vacib etdin, nə olardı ki, bizi yaxın zamana qədər (öz əcəlimiz çatana qədər) yubandıraydın! (Daha bir müddət cihadı bizə vacib buyurmayaydın!)” – dedilər. Onlara söylə: ”Dünyanın ləzzəti və faydası azdır, lakin müttəqilər üçün axirət daha xeyirlidir. Sizə (müttəqilərə) xurma çərdəyində olan nazik tel qədər belə zülm olunmayacaq!”
Hast thou not seen those unto whom it was said: Withhold your hands, establish worship and pay the poor due, but when fighting was prescribed for them behold, a party of them fear mankind even as their fear of Allah or with greater fear, and say: Our Lord! Why hast thou ordained fighting for us? If only Thou wouldst give us respite yet a while! Say (unto them, O Muhammad): The comfort of this world is scant; the Hereafter will be better for him who wardeth off (evil); and ye will not be wronged the down upon a date stone.
Hast thou not turned Thy vision to those who were told to hold back(595) their hands (from fight) but establish regular prayers and spend in regular charity? When (at length) the order for fighting was issued to them, behold! a section of them feared men as - or even more than - they should have feared Allah. They said: "Our Lord! Why hast Thou ordered us to fight? Wouldst Thou not Grant us respite to our (natural) term,(596) near (enough)?" Say: "Short is the enjoyment of this world: the Hereafter is the best for those who do right: Never will ye be dealt with unjustly in the very least!
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |