Vemâ erselnâ min rasûlin illâ liyutâ’a bi-iżni(A)llâh(i)(c) velev ennehum iż zalemû enfusehum câûke festaġferû(A)llâhe vestaġfera lehumu-rrasûlu levecedû(A)llâhe tevvâben rahîmâ(n)
Biz, her peygamberi ancak, Allah izniyle ona itaat edilsin diye gönderdik; onlar da nefislerine zulmettikleri vakit sana gelerek Allah'ın, kendilerini yarlıgamasını isteselerdi, Peygamber de onların yarlıganmalarını dileseydi elbette Allah'ın tövbeleri kabul edici rahim olduğunu görür, anlarlardı.
Biz elçilerden hiç kimseyi, ancak Allah’ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir gaye ile göndermedik. (Münafıklar) Onlar (isyan ve itiraz sebebiyle) kendi nefislerine zulmettiklerinde, şayet Sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlanma talep etseydi, elbette Allah’ı tevbeleri fazlasıyla kabul eden, merhamet buyurup esirgeyen olarak bulabilirlerdi.
Zira biz, her peygamberi ancak Allah'ın izniyle kendisine uyulsun diye göndermişizdir. Eğer onlar, varlık sebebine aykırı davrandıktan sonra, sana gelip Allah'tan bağışlanma dileselerdi, peygamber de onların bağışlanması için dua etseydi, Allah'ın tevbeleri kabul edici ve merhametli olduğunu bulacaklardı.
Biz, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere görevlendirdiğimiz Rasûlleri, Allah'ın iradi bilgilendirmesi, emirleri ve yasaları dahilinde sırf itaat edilsin, tebliğine, teşriine, sünnetine uyulup uygulansın diye gönderdik. Eğer onlar günah işleyerek kendilerine, birbirlerine zulmettikleri, haksızlık ettikleri zaman sana gelseler de, Allah'tan bağışlanmalarını, koruma kalkanına alınmalarını dileselerdi, Allah'ın Rasûlü de onlar için Allah'tan bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileseydi, Allah'ı, kendilerini tevbeye, itaate sevkedici, tevbelerini kabul edici ve merhametli bulurlardı.
Biz her peygamberi ancak, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için göndermişizdir. Eğer onlar nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi, Peygamber de onlar için Allah'tan bağışlama (mağfiret) dileseydi şüphesiz Allah'ı, tevbeleri kabul edici ve çok merhamet edici olarak bulurlardı.
Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı.
Biz her peygamberi, ancak Allah'ın izni ile kendisine itaat olunmak için gönderdik. Eğer onlar, nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına Allah'dan mağfiret dileseler, Peygamber de kendileri için afv isteseydi, elbette Allah'ı, tevbeleri ziyade kabul edici, çok esirgeyici bulacaklardı.
Biz peygamberleri, Allah’ın izniyle itaat edilmelerinden başka bir gaye için göndermedik. Eğer onlar kendilerine zulmettiklerinde, sana gelip Allah’tan mağfiret dileseydiler ve Peygamber de onlar için bağışlanmak dileseydi, Allah’ı çok iyi tevbe kabul eden ve rahmet eden olarak bulacaklardı.
Zira biz her peygamberi, ancak Allah'ın izniyle kendisine tâbi olunsun diye göndermişizdir. Eğer onlar, kendi kendilerine zulmettikten sonra sana gelip Allah'tan bağışlanma dileselerdi; Peygamber de onların bağışlanması için dua etseydi, Allah'ın tövbeleri kabul edici ve merhamet edici olduğunu tereddütsüz görürlerdi.
Her hangi bir peygamberi, Allahın izniyle ancak başeğilmekçin göndermişizdir, onlar kendilerine zulmettiklerinde, sana gelip de, Allahın bağışını istemiş olsalardı, peygamber de onlarçin haykırmış bulunsaydı, Allahın bağışlayıcı, yarlıgayıcı olduğunu görürlerdi
Biz, bütün peygamberleri Allah'ın izni (emri) ile kendilerine sadece itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar (günah işleyip) kendilerine zulmettikleri vakit sana gelerek Allah'tan bağışlanma dileselerdi ve resûl de onların bağışlanması için dua etseydi, Allah'ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu elbette göreceklerdi.
Biz rasûl gönderdik ki âna itâ’at itsünler eğer zulüm idenler sana gelüb de günâhları içün Allâh’dan mağfiret dilemiş ve sen de ânlar içün şefa’at itmiş ola idin Allâh tevbekârlara rahîm olurdı.
Biz her peygamberi ancak, Allah'ın izniyle, itaat olunması için gönderdik. Onlar, kendilerine yazık ettiklerinde, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi, Allah'ın tevbeleri daima kabul ve merhamet eden olduğunu görürlerdi.
Biz her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı.
Biz her bir peygamberi, Allah’ın izniyle, ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine kötülük ettiklerinde sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileselerdi, peygamber de onlar için mağfiret dileseydi, elbette Allah’ı ziyadesiyle affedici ve esirgeyici bulurlardı.
Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resûl de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.
Biz her elçiyi, ALLAH'ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik.* Onlar, kişiliklerine zulmettikleri zaman sana gelip ALLAH'tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette ALLAH'ı Affedici ve Rahim bulacaklardı.**
Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allah'ı affedici, merhametli bulurlardı.
Biz her hangi bir Peygamberi gönderdikse mahzâ Allahın iznile itaat edilmek için gönderdik, eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına mağfiret dileseler, Peygamber de kendileri için istiğfar ediverse idi elbette Allahı tevvab, rahîm bulacaklardı
Biz, bütün peygamberleri ancak Allah’ın izni (emri) doğrultusunda kendilerine itaat edilsin diye gönderdik. Onlar (munâfıklar, Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyen, şeytan tabiatlı, yahûdî Ka’b b. Eşref kâfiri tarafından muhakeme olmayı istemekle) nefislerine zulmettikleri zaman, (yaptıklarına pişman olarak) sana gelip Allah’tan bağışlanmalarını dileselerdi ve sen de resûl olarak (bize niyazda bulunup) onların bağışlanmasını dileseydin, Allah’ın ne kadar bağışlayıcı ve (ne kadar) merhametli olduğunu elbette göreceklerdi.
Biz, hiçbir resûlü Allah'ın izni ile yalnızca kendisine itaat edilmesinden başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendi kendilerine haksızlık yaptıklarında, sana gelip, Allah'tan bağışlanmalarını dileselerdi ve sen de resul olarak onların bağışlanmasını dileseydin; Allah'ın tevbeleri kabul edici ve çok bağışlayıcı olduğunu göreceklerdi.
Biz hiç bir peygamberi, Allahın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle, göndermedik. Onlar kendilerine zulmetdikleri vakit sana gelib de Allahdan mağfiret dileselerdi onlara (sen) peygamber de mağfiret isteyiverseydi (n) elbette Allahı tevbeleri hakkıyle kabul edici, çok esirgeyici bulacaklardı.
Hâlbuki (biz) her peygamberi ancak, Allah'ın izniyle, itâat olunması için gönderdik. Ve gerçekten onlar (günah işleyerek) nefislerine zulmettikleri zaman, sana gelip de Allah'dan mağfiret isteselerdi (ve) peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, şübhesiz Allah'ı, Tevvâb (tevbelerini kabûl edici), Rahîm (yalvarışlarına merhamet edici) olarak bulurlardı!(1)
(Ey insanlar!) Biz her elçiyi ancak (almış olduğu mesajlarımızı emretmek ve uygulamak konusunda zatım olan) Allah’ın izni (emri) ile kendisine uyulsun diye gönderdik. Ve (Resulüm!) Eğer gerçekten onlar (günah ve kötü işler yaparak) nefislerine yazık ettikleri zaman şayet sana gelip Allah’tan bağışlama dileselerdi ve (ey insanlar!) elçi de kendileri için istiğfarda (onlar için şefaatte) bulunsaydı, elbette (kendileri için) Allâh’ı affedici, merhamet edici bulurlardı. *
Biz elçileri Allah’ın izniyle, itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar kendi nefislerinde bir haksızlık, zulüm yaptıklarında, sana gelip Allah’dan bağışlanma dileselerdi ve elçide onların bağışlanmalarını isteseydi, onlar Allah’ı hataları kabul eden ve bağışlayıcı olarak bulacaklardı.
Biz gönderdiğimiz her elçiyi yalnız Allah’ın uygunlamasıyla kendisine boyun eğilsin diye göndeririz. Gerçekten onlar kendilerine kıyınca sna gelip de Allah,Tan yarlıgama dileselerdi,sen elçi de onlar için yarlıgama dileseydin, ne de olsa onlar Allah’ı töbelerini onayıcı , esirgeyici bulurlardı.
Biz gönderdiğimiz peygamberi ancak kendisine Allah/ın izniyle ita/at olunsun diye gönderdik. Onlar, kendilerine zulmettikleri zaman [⁶] sana tövbe ederek gelip Allah/tan yarlıganma isteselerdi, peygamber de onlar için yarlıganmak isteseydi elbette Allah/ı tevvap, rahîm bulurlardı.
Biz her elçiyi ancak Allah’ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah’tan bağışlanma isteseler ve elçi de onlar için bağışlanma dileseydi, onlar elbette Allah’ı Tevvâb ve Rahîm bulurlardı.
Biz her peygamberi ancak, Allah'ın izniyle, itaat olunması için gönderdik. Onlar (münafıklar), kendilerine zulüm ettiklerinde, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve peygamber de onlara mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı tevbeleri kabul edici, merhametli bulurlardı.
Biz her Peygamberi, ancak —Allah’ın izniyle— kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Peygambere itaat edilmeyecekse, onun Peygamber olmasının ne anlamı kalır? Kur’an hayat nizamı olmayacaksa, ona iman iddiasının ne değeri olur?
Eğer onlar günah işleyerek kendilerine zulmettikleri vakit, ümitsizliğe kapılmadan derhâl tövbe ederek senin huzuruna gelip içtenlikle Allah’tan bağışlanma dilemiş olsalardı; Peygamber de bağışlanmaları için duâ etmiş olsaydı, Allah’ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu elbette göreceklerdi.
Her bir rasûlü, Allah’ın izniyle, ancak itaat edilmesi için gönderdik. Nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi, Rasûl de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı rahîm tevvâb bulurlardı.
Biz, Tanrı elçilerini, yine Tanrı desteği ile, kendisine itaati sağlasın diye gönderdik. Eğer onlar, hatalarını anladıklarında sana gelip de Allah'tan özür dileselerdi, hattâ, resul de onlar adına özür dileseydi, herhalde Allah’ı, çok merhametli ve affedici bulacaklardı.
Biz hiçbir Resul’ü iznimizle itaat edilmekten başka bir nedenle göndermedik. Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler ve Allah’tan bağışlanmayı dileselerdi, Resul de onların bağışlanmasını dileseydi; elbette Allah’ı affedici ve esirgeyici bulurlardı.
Biz her elçiyi –Allah’ın buyruğu gereği– ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Onlar kendilerine haksızlık ettikleri zaman sana gelselerdi de Allah’tan bağışlanma dileselerdi, Elçi de onlar için bağışlanma dileseydi, [*] Allah’ı, tevbeleri çok kabul edici, çok merhametli bulurlardı.
Biz, bütün Peygamberleri Allah’ın izni ile kendilerine sadece itaat edilmek üzere, gönderdik.¹ Eğer onlar birbirlerine zulmettikleri zaman sana gelerek Allah’tan af dileselerdi ve Peygamber de onlar adına af dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul edici ve merhametli olarak bulacaklardı.²
Zira Biz her peygamberi, ancak, Allah’ın izniyle kendisine tâbi olunsun diye göndermişizdir. ⁸³ Eğer onlar, kendi kendilerine zulmettikten sonra, sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi -Peygamber de onların bağışlanması için dua etseydi- Allah’ın tevbeleri kabul edici ve bir rahmet kaynağı olduğunu tereddütsüz görürlerdi.
Biz, her elçiyi ancak Allah’ın izni ile kendilerine itaat olunması için gönderdik. Eğer onlar, kendilerine yazık ettiklerinde sana gelerek Allah’tan bağışlama dileselerdi ve sen de onlar için af dileseydin, elbette Allah’ı tövbeleri çokça kabul eden ve merhametli olarak bulurlardı. 6/35-111, 33/45...48, 35/8
Zira Biz, her rasûlü, Allah’ın izni dahilinde[⁸⁰⁰] kendilerine itaat olunsunlar diye gönderdik. Eğer onlar, kendilerine zulmettikten sonra sana gelip de Allah’tan af dileselerdi ve -Rasul de onların bağışlanması için dua etseydi- kesinlikle Allah’ı tevbeleri kabul etmeye hazır ve merhametli bulacaklardı.
Biz her peygamberi, Allah'ın izniyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer o münafıklar, kendilerine yazık ettikleri (Hakem olarak Tagut'a baş vurmak istedikleri) zaman (sana gelip, suçlarını kabul etseler ve halis bir tevbe ile) Allah'tan bağışlanma dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, kuşkusuz Allah'ı, tevbeleri kabul edici ve çok merhamet edici bulacaklardı!
Biz hiçbir elçiyi, Allâh’ın izniyle itâ’at edilmekten başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah’tan, günâhlarını bağışlamasını isteseler ve Elçi de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allâh’ı affedici, merhametli bulurlardı.
Biz hiçbir peygamber göndermedik, ancak Allah Teâlâ'nın izniyle itaat edilmesi için gönderdik. Ve eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah Teâlâ'dan mağfiret isteseydiler ve onlara peygamber de istiğfarda bulunsaydı elbette Allah Teâlâ'yı tevbeleri çok kabul edici ve çok esirgeyici bulacaklardı.
Biz hiç bir peygamberi, Allah'ın izni ile, kendisine itaat olunmaktan başka bir gaye ile göndermedik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit sana gelip de Allah'tan af dileseler, sen de resul olarak onların affedilmelerini isteseydin, elbette Allah'ı tövbeleri kabul eden, pek merhametli bulacaklardı. [3, 152; 58, 12]
Biz hiçbir elçiyi, Allah'ın izniyle ita'at edilmekten başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah'tan, günahlarını bağışlamasını isteseler ve Elçi de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allah'ı affedici, merhametli bulurlardı.
Biz bir rasûl göndermedik ancak Allâh'ın izniyle emrine itâ'at olunsun içün gönderdik. Eğer onlar (sana itâ'atsizlik itdikleri ve murâfa'a içün müşrikîne mürâca'atı istedikleri ile) nefislerine zulüm itdikleri zamân derhâl sana gelüb Allâh'a istiğfâr itseler ve sana 'özür beyânıyla şefâ'at dileselerdi ve sen de (ricâlarını kabûl ile) onlar içün istiğfâr itse idin Allâh'ı tevbeyi kabûl ider ve mübâlağa ile rahmet iyler bulurlardı. (Allâh onları 'afv iderdi. Fakat böyle yapmadılar)
Biz hangi elçiyi gönderdiysek, bizim bilgimiz altında kendisine boyun eğilsin diye göndermişizdir. Onlar, kendilerini kötü duruma düşürdüklerinde sana gelseler ve (senin huzurunda) Allah’tan bağış dileselerdi, sen de onların bağışlanması için dua etseydin[*], o zaman Allah’ın kendine yönelenlerin dönüşünü (tevbesini) kabul ettiğini ve ne kadar merhametli olduğunu elbette göreceklerdi.
Biz, her peygamberi ancak, Allah'ın izni ile kendilerine itaat olunması için gönderdik. Eğer onlar, nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan bağışlanma dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden ve merhametli olarak bulurlardı.
Biz hangi peygamberi gönderdiysek, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar da kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip Allah'tan af dileseler ve Peygamber de onlar için af dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı.
Biz hiçbir resulü, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan af dileseler, resul de kendileri için af dileseydi, elbette ki Allah'ı tövbeleri cömertçe kabul eden bir Rahîm olarak bulacaklardı.
daħı viribimedük hįç yalavac, illā kim boyun virinile, Tañrı destūr-y-ıla. daħı eger bayıķ anlar, ol vaķt kim žulm eylediler [44a] gendüzilerine, geleler-idi saña; pes yarlıġamaķ dileyeler-idi daħı yarlıġamaķ dileye-di anlaruñ için yalavac bulalar-ıdı Tañrı’yı tevbe virici tevbe ķabūl eyleyici raḥmet ķılıcı.
Biz göndermedük peyġamberlere bir peyġamber, illā ḫalḳ aña muṭī‘ olmaġ‐ıçun Tañrı Ta‘ālā buyruġı‐y‐la. Daḫı eger anlar nefslerine ẓulm itdükleri vaḳtsaña gelselerdi, istiġfār eyleselerdi Tañrıya, resūl daḫı istiġfār eylese‐y‐dianlara, ṭaparlardı Tañrı Ta‘ālā[yı] yazuḳlar baġışlayıcı, raḥmet idici.
Biz hər bir peyğəmbəri, ancaq ona Allahın iznilə itaət olunsun deyə, göndərdik. Onlar (münafiqlər) özlərinə zülm etdikləri zaman dərhal sənin yanına gəlib Allahdan bağışlanmaq diləsəydilər və Peyğəmbər də onlar üçün əfv istəsəydi, əlbəttə, Allahın tövbələri qəbul edən, mərhəmətli olduğunu bilərdilər.
We sent; no messenger save that he should be obeyed by Allah's leave. And if, when they had wronged themselves, they had but come unto thee and asked forgiveness of Allah and asked forgiveness of the messenger, they would have found Allah Forgiving, Merciful.
We sent not a messenger, but to be obeyed, in accordance with the will of Allah. If they had only, when they were unjust to themselves, come unto thee and asked Allah.s forgiveness, and the Messenger had asked forgiveness for them, they would have found Allah indeed Oft-returning, Most Merciful.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |