İż ebeka ilâ-lfulki-lmeşhûn(i)
Hani, yolcularla dolu bir gemiye kaçmıştı da.
Hani bir zaman o, (görev bölgesinden izinsiz ayrılıp) yüklü bir gemiyle kaçmıştı.
Kaçak bir köle gibi, yüklü bir gemiye binip kaçmıştı.
Hani o, âni bir öfkeye kapılıp görevi terkederek gizlice, istiap haddi aşılarak yüklenmiş, donanımlı bir gemiye binip kaçmıştı.
Hani o dolu gemiye kaçmıştı.
Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
Hani o, (kavmine vaad ettiği azab gelmeyince aralarında çıkıb) yüklü gemiye kaçmıştı.
Hani, dolu gemiye kaçtı.
Bir vakit, dolu gemi ile kaçmıştı.
Hani, dolmuş bir gemiye kaçmıştı
140-141-142. Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti de gemidekilerle kura çekmişti ve kaybedenlerden olmuştu. (O, sahibinden izinsiz kaçan benim diyerek) kınanmış bir halde (kendisini denize atmış) iken balık onu hemen yutmuştu.
Yüklü bir gemiye ilticâ itdi.
Dolu bir gemiye kaçmıştı.
Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti.
Vaktiyle o, yüklü bir tekneyle ülkesinden kaçmıştı.
Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.
Dolu bir gemiye kaçmıştı.
Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı.
Hani bir vakıt dolu gemiye kaçmıştı,
Hani, o, (küfürde ısrar eden ve bu sebeple haklarında azap hükmü verilmiş olan kavmi içerisinde kalma ya da oradan ayrılıp hicret etme hususunda serbest bırakıldığını sanarak, azap gelmeden önce yolcularla) dolu bir gemiye binmişti.
Hani o, dolu gemiye kaçmıştı.
Hani o, dolu bir gemiye kaçmışdı.
Hani (o), dolu gemiye kaçmıştı.(1)
Dolu bir gemiye binmişti de.
O gün dolmuş bir gemiye kaçmıştı.
Hani o, kavminden yüklü bir gemiye kaçmıştı da
Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti.
Hani o öfke içinde, dolu bir gemiye doğru yürümüştü.
Hani Yunus, bütün öğüt ve uyarılara rağmen bir türlü doğru yola gelmeyen kavminin baskılarından iyice bunalarak, görev yerini izinsiz terk etmiş ve yolcularla dolu bir gemiye binmiş ve halkını terkedip oradan kaçmıştı.
Hani, Dolmuş Gemi’ye kaçtı.
140,141. Kaçak olarak yük gemisine sığınmıştı. // Töre gereği, kaçaklar arasında çekilen kurayı kaybetmişti.
Kavminin kendisini yalanlamalarına dayanamayıp bir gemiyle ülkesini terk etmişti.
Hani o, dolu bir gemiye (binip) kaçmıştı.
140,141. Bir zamanlar o, (toplumunu bırakıp) dolu bir gemiye kaçmış, kur’aya katılmış ve (kur’ayı) kaybedenlerden olmuştu.
kaçak bir köle gibi, yüklü bir gemiye (binip) kaçmıştı. ⁵⁴
Vaktiyle kaçak bir köle gibi dolu gemiye binmişti. 54/48...50
Hani o efendisinden kaçan bir köle[⁴⁰³³] gibi ağzına kadar dolu bir gemiyle kaçmıştı.
Kaçak bir köle gibi, yüklü bir gemiye kaçıp binmişti.
Vaktâ ki O, dolu bir gemiye kaçmıştı.
Hani o, Rabbinden izinsiz kaçıp yolcusunu doldurmuş gemiye kendini atmıştı.
Dolu gemiye kaçmıştı.
Kavminden kaçub bir yüklü gemiye girdi.
O da bir gün yükünü tam almış bir gemiye kaçmıştı.
Dolu bir gemiye binmişti.
Hani o yolcu dolu bir gemiye kaçmıştı.
Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
ol vaķt kim ķaçdı gemidin yaña ŧolu.
Ḳaçan ki ḳaçdı bir gemiye girdi ki ṭolmış‐ıdı,
(Ya Peyğəmbər!) Yadına sal ki, bir zaman o, (qövmünün küfrü üzündən yük və adamla) dolu bir gəmiyə qaçmışdı.
When he fled unto the laden ship,
When he ran away (like a slave from captivity)(4120) to the ship (fully) laden,
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |